Non Muslim ve Demokrasi [Ömer Sağlam]


Suudi Arabistan'da Bir Yol Levhası
Hac, Umre veya başka maksatlarla Mekke ve Medine’ye gitmiş olanlar mutlaka görmüşlerdir; Mekke ve Medine’nin giriş noktalarında bulunan tabelalarda NON MUSLIM şeklinde bir ibare vardır. Kısaca Müslüman olmayan ya da gayrimüslim anlamına gelen bu ibare, Müslüman olmayanların Mekke ve Medine’ye girmelerini yasaklayan bir ibaredir. Anlaşılacağı gibi; Müslüman olmayan kişiler, Mekke ve Medine’ye girememektedirler. Daha doğrusu sokulmamaktadırlar; yasaktır! Bu yasak, elbette (biraz sonra ayrıntılı olarak anlatacağımız gibi) tamamen sözde ve görünüşte bir yasaktır! Dolayısıyla söz konusu tabelalar tamamen bir şekilden, belki de hileyi şer’iyeden ibarettir. Çünkü olayın bir de dinî yönü vardır.

Bilindiği gibi Mekke ve Medine aynı zamanda Harem olarak da adlandırılmaktadır. Her ikisine birden Haremeyn denilir. Dinî bir terim olarak dar anlamda her ne kadar sadece Mekke’de içinde Kâbe de bulunan "Mescid-i Haram" ile Medine’de içinde Hz. Peygamber’in kabrinin de bulunduğu "Mescid-i Nebevî"yi anlatmak için kullanılıyor ise de, geniş anlamda Mekke ve Medine şehir merkezlerini anlatmak için kullanılmaktadır. Mekke ve Medine'ye harem denilmesinin sebebi, zararlılar dışında canlılarının öldürülmesi ve bitki örtüsüne zarar verilmesinin haram kılınmış olmasındandır. Zira harem kelimesi, sözlüklerde, "korunan yer, korunan şey, yasak bölge, dokunulmazlığı olan şeyler, çiğnenmeyen kurallar" gibi anlamlara gelmektedir. Harem bölgesinde bulunan kimseye, ihramlı olsun veya olmasın, zararlılar dışındaki av hayvanlarını öldürmek, kendiliğinden biten bitki ve ağaçları kesmek veya sökmek, Müslümanlara saldırmadıkça düşmanlarla savaşmak haram kılınmıştır. (bk. http://www.diyanet.gov.tr/turkish/dy/DiniBilgilerDetay.aspx?ID=1437)

Suudi Arabistan'dan Bir Başka Yol Levhası
Peki, Harem bölgesine, Müslüman olmayanların girmesi neden yasaklanmıştır? Ya da Müslüman olmayanlar, acaba harem bölgesine, yani Mekke ve Medine’ye gerçekten girememekte midirler?  Derinlemesine araştırmadım ama internette dolaşan bazı bilgilere göre; gayrimüslimlerin harem bölgesine girmeleri, cumhura (yani âlimlerin ve fakihlerin çoğunluğuna) göre caiz, ancak yerleşmeleri yasaktır. Şâfî ve Mâlikî mezheplerine göre ise gayrimüslimlerin harem bölgelerine girmeleri de yerleşmeleri de caiz değildir ve engellenmelidir. Anlaşılıyor ki; Arabistan’da egemen olan Vahhabî öğretisi, bu konuda Şâfî ve Mâlikî mezheplerinin görüşünü benimsemiş bulunmaktadır.

Ancak, yukarıda da dediğimiz gibi, gayrimüslimlerin Mekke ve Medine şehir merkezlerine girmelerinin yasaklanması, sadece sözdedir. Çünkü gayrimüslimler, hemen her şeyleriyle Mekke ve Medine’de, hatta Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevî’dedirler! Gayrimüslimler, özellikle de Hristiyan Batı, her türlü teknolojisiyle ve her türlü sermayesiyle oradadır. Mekke’de, Kâbe’nin; Medine’de ise Hz. Peygamber’in kabrinin hemen birkaç yüz metre ilerisinde Hilton, Sheraton, InterContinental gibi uluslararası büyük sermaye gruplarının lüks otelleri vardır. Mescid-i Haram’ın ve Mescid-i Nebevî’nin içindeki yapı teknolojileri ve yapı elemanları tamamıyla Batılıdır. Mekke ve Medine’de en çok işlem gören dövizler Dolar ve Euro’dur. Uçaklar, otomobiller, otobüsler ve kamyonlar gayrimüslim Batı'ya; elektronik eşyalar, tekstil ve yine otomobillerin büyük bölümü gayrimüslim Doğu'ya aittir. Mekke ve Medine’de konuşlu askeri birliklerin araç ve teçhizatlarının da ABD patentli olduğundan kuşkunuz olmasın. Kral Abdullah, ABD’den, sadece geçtiğimiz yıl 60 milyar dolarlık askerî malzeme almaya karar vermiş bulunmaktadır. Öte yandan Suudi Arabistan’ın birçok yerinde ABD üssü bulunmaktadır. Bu durumda, Mekke ve Medine şehirlerinin giriş noktalarına NON MUSLIM yazılmasının anlamı var mıdır sizce? 
Elbette yoktur.
.
Non Muslim’den Maksat Demokrasi Olabilir mi?
Abdullah Gül, Kral Abdullah, Recep Tayyip Erdoğan
Non Muslim şeklindeki ibarenin, pratikte tek bir anlamı vardır Suudi Arabistan’da. O da gayrimüslimlerin icadı olan demokrasinin Arabistan’a girmesinin yasak olduğudur. Evet, bu anlamda Non Muslim, sadece Mekke ve Medine’nin girişlerinde değil, tekmil Suudi Arabistan’ın giriş kapılarında asılıdır! Çünkü demokrasi, Suudi Hanedanlığı'nın en çok korktuğu şeydir ve bu yüzden de bu rejimin Arabistan topraklarına girmesi zinhar yasaktır. Bu anlamda Suudi Arabistan, dünyanın en kapalı toplumudur ve kral ailesi, Arabistan’da âdeta ortaçağın derebeylik sistemini uygulamaktadır. Devletin her türlü zenginliği, Hanedan üyelerinin elinde toplanmaktadır. Sadece Kral Abdullah’ın kişisel serveti bile 20 milyar doların üstündedir. Bu servetle Kral Abdullah, dünyanın en zengin devlet adamları sıralamasında ilk sıralarda yer almaktadır. Arabistan’a demokrasinin gelmesi, devletin kaynaklarının, Arabistan halkıyla paylaşılması anlamına gelmektedir ve işte bu sebeple Suud Kralları, koca bir ülkeyi âdeta kapalı bir hapishane gibi yönetmekte ve sınırlarını sıkı sıkıya kapatmaktadırlar. Non Muslim uyarısı işte bu noktada bir anlam ifade eder Arabistan’da.

Suud Kralı Abdullah’ın, Hür Dünya'nın kabul etmediği Tunus Diktatörü Zeynelabidin bin Ali’ye sığınma hakkı tanıyarak onu koruma altına alması ve ısrarla Mısır Diktatörü Hüsnü Mübarek’e destek çıkması işte bu sebepledir. Yani Kral Abdullah, sıranın kendisine gelmesinden ve ülkeye girecek zararlı rejim (!) demokrasi sebebiyle elinde bulunan imkânları kaybetmekten korkmaktadır. Kral Abdullah’ın, ayaklanan Mısır halkı yerine diktatörün yanında yer alması, işte duymuş olduğu bu büyük korku nedeniyledir. Kral Abdullah’ın, telefonda Hüsnü Mübarek’i arayarak destek verdiği konuşmada Mısır’daki olayları değerlendirirken sergilemiş olduğu sakat mantığa bakar mısınız lütfen:
"Hiçbir Arap ya da Müslüman, ifade özgürlüğü adı altında insanların arasına sızıp, bundan, kendi yıkıcı nefretlerini yaymak için istifade etmek suretiyle Arap ve Müslüman Mısır’ın güvenlik ve istikrarına müdahalesine tahammül etmeyecektir."(bk. 29.01.2001 tarihli Milliyet, “Kral Abdullah'tan Hüsnü Mübarek'e destek” başlıklı haber) 

Suudi Hanımları
Bu sözlerinden de anlaşılıyor ki; Kral Abdullah, nüfusunun %20’si yoksulluk sınırın altında yaşayan 80 milyonluk Mısır halkının yanında değil, Mısır’ın zenginliklerinin 70 milyar dolarını ailesinin zimmetine geçiren Hüsnü Mübarek’in yanında yer almaktadır. Bu destek, Müslüman bir ülkenin devlet başkanının, Müslüman bir ülkenin mazlum vatandaşlarına yapmış olduğu destek değil, aslında 21 milyar kişisel serveti olan bir despotun, 17 milyar dolarlık kişisel serveti olan bir başka despota vermiş olduğu açık destektir. Dünkü gazetelerde de vardı; Mübarek ailesinin kişisel servetleri 70 milyar doları aşmakta olup bu servetin 17 milyar doları Hüsnü Mübarek’e, 10 milyar doları yerine halef bırakmak istediği küçük oğlu Cemal’e, geri kalanı da ailenin diğer fertlerine aittir.(bk. 5.2.2011 tarihli II. Ramses’ten I. Mübarek’e Mısır Firavunları başlıklı yazımız)

Ya peki, böyle bir adama açıkça destek veren Kral Abdullah’ın bu noktadaki durumu nedir? Onun gerçek durumunu herhâlde bir Allah, bir de kendisi biliyordur. Ancak bu konuda uluslararası kamuoyuna sızan bazı bilgiler vardır. Örneğin, geçenlerde çıkan bir gazete haberinde şöyle deniliyordu:
“Sırtından ameliyat olmak için geldiği ve iki ay kaldığı New York’da hastaneyi, otelleri kapatan, bavullarca alışveriş yapan Suudi Arabistan Kralı Abdullah, aşırılıkları ile Amerikalıları hayrete düşürdü. Kral Abdullah, New York Presbyterian Hastanesi’nde ameliyat olmak için 23 Kasım’da ABD’ye geldi. Kral’a yedi prens, iki karısı, Suudi devlet yetkilileri, dev bir güvenlik ekibi ve film yapımcıları eşlik etti. Kral Abdullah, havaalanından 20 tanesi bavullara ayrılmak üzere 40 araçlık bir konvoyla ayrıldı. 24 Kasım’da ameliyat olan Kral Abdullah, hastanenin VIP kanadını tamamen kapattı. Dinlenmek için iki ay New York’ta kalan Kral, bu süre için kentin en lüks otellerinden Waldorf Astoria’yı kapattı.
Hafta sonu ülkesine dönen Kral, JFK havaalanını felç etti. New York Post gazetesine konuşan havaalanı çalışanları Kral’ın bavullarından oluşan dağı güvenlik kontrolüne getirebilmek için bir düzineden fazla traktör römorku kullandıklarını söylediler. Kralın kafilesi ise geri dönmek için altı tane jet kullandı. Kral, dünyanın en büyük jeti olan “Jumbo Jet” lakaplı Boeing 747'ye iki karısı da ayrı ayrı daha küçük jetlere bindi. Forbes dergisinin 2010 yılında dünyanın en etkili üçüncü kişisi seçtiği Kral Abdullah’ın tahminî kişisel serveti 21 milyar dolar.”(bk. 26.01.2011-Milliyet, Suudi kralı 3 jetle geldi 6 jetle döndü” başlıklı haber)

Bir başka gazete haberinde ise şunlar yazıyordu:
“ABD Başkanı Barack Obama ve ailesinin, Beyaz Saray’daki ilk yılı 2009’da yabancı liderlerden yüz binlerce dolarlık hediye aldıkları açıklandı. Hükûmetin dün yayımlanan belgelerine göre, Obamalara karşı en bonkör yabancı lider Suudi Arabistan Kralı Abdullah oldu. Kral Abdullah 2009’da Obama ailesine yaklaşık 190 bin dolarlık hediyeler verdi. Bunların arasında Michelle Obama’ya hediye edilen 132 bin dolarlık yakut ve elmas takı seti, 14 bin 200 dolarlık inci kolyenin bulunduğu, Barack Obama’ya mermer tabanlı, altın palmiye ağaçları ve develerle süslü 34 bin 500 dolarlık saat ve kızlarına da 7 bin dolardan daha çok tutan elmas küpeler ve kolyeler verildiği belirtildi. Hediyelerin tamamının Ulusal Arşivlere teslim edildiği kaydedildi.”(bk. 19.01.2011 tarihli Milliyet “Suudiler Obamaları mücevhere boğmuş” başlıklı haber)

Suudi Kral Ailesinin Erkekleri
Peki, bu iki haberden sonra şimdi anladınız mı; Suud Kralı Abdullah’ın Tunus diktatöründen sonra Mısır diktatörüne de neden destek çıktığını? Ya da Mekke ve Medine şehirlerinin girişlerine dikilen "Non Muslim" tabelalarının ne anlama geldiğini? Peki, başta Suud kralı ve Katar Emiri olmak üzere; bazı Orta Doğu İslam ülkelerinin liderlerince Sayın Başbakan’a verilen hediyelerin bir türlü halka açıklanmamasının ve Sayın Başbakan’ın ısrarla başkanlık sistemini savunmasının arkasındaki nedenleri hiç düşündünüz mü? Ben düşündüm; çünkü krallar ve sultanlar asla halka hesap verme gereği duymazlar…


Ömer Sağlam

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN