Bosna İle Boşnaklar [Mete Esin]

Cumhurbaşkanlığı Bayrağı'mızın bir köşesinde, çember biçiminde dizilmiş on altı yıldız vardır. Yıldızlar, bütün bir Türk târihi boyunca kurulmuş devletlerden önem sırasıyla ilk on altısını sembolize etmektedirler. Sembollerin biri, Avar Türk İmparatorluğu'nun ifâdesidir. Fakat şu var ki, Türk toplumları arasında Avarlar daha az tanınmışlardır. Hayatları boyunca Avarları hiç duymamış kişiler çıkması pekâlâ muhtemeldir. Avarlar, Hunların içinden ve onlardan bir boy olarak düşünülmüşlerdir. MS 565-803 yılları süresince Avrupa'da siyâsal bir birlik olabilmişlerse de Bayan Han diye bir Türk'ün eliyle kurulmuş bu devletin sınırları, kesin bir biçimde belirtilememektedir. Buna rağmen, bugünkü Macaristan'la eski Yugoslavya'yı Avar İmparatorluğu'nun merkez bölgesi olarak gösterebiliriz. Burada, anacağımız bölgenin bir parçası olan Bosna'yla oranın sâhipleri olan Boşnakları anlatacağız.

Peçeneklerse Avrupa'ya daha sonra gelip, askerî güçleriyle buranın en çok güneydoğusunu etkilemişlerdir ki, Bosna gene bu bölge içindedir. Peçenekler, uzun süreli bir birlik olamadan ortadan kalkmış bulunmaktadırlar. Peçeneklerin yakın komşuları Doğu Roma (Bizans), onların en yakın dostları olduğu kadar en yakın düşmanları da olacaktır! Bizans, Peçeneklerle zaman zaman savaşmış, zaman zaman da anlaşarak onların askerî güçlerinden yararlanmıştır. Bir kısım Peçenekler Orta Anadolu'ya yerleştirilmişlerdir. Malazgirt'te Bizans İmp. Diyojen'in ordusunu bırakıp Alparslan'ın saflarına geçen askerlerin önemli bir kısmı, işte bu Peçenek asıllılardır. Cumhuriyet’e kadar Orta Anadolu'da yaşayıp, bu târihten sonraki nüfus değişimi uyarınca Yunanistan'a gönderilen Hristiyan Karamanlı Türkleri gene bunlardır. Peçeneklerden bir bölümünün de Bizans döneminde Bosna'ya yerleştikleri bilinmektedir.

Bosna'nın adı, eski çağların; buradaki Bosanthe ırmağı adından gelmektedir. Bu yörenin ilk sâkinleri İlliryalılar olup, bunların Arnavut ulusunun ataları oldukları genellikle kabûl edilmektedir. Yüzyıllar boyu gelip geçenler dışında, yörede; İlliryalılar, Avarlar, Peçeneklerden başka, bir de İslavlar (Hırvatlar, Sırplar, Slovenler ve kısmen Makedonlar) kalıcı olmuşlardır. Hristiyanlık Bosna'ya Milâttan dokuz yüz yıl kadar sonra gelmiştir. Bosnalılar, Hristiyanlığın biraz Katolik ama daha çok İstanbul kilisesine bağlı Ortodoks mezhebine meyletmişlerdir. Ancak, Bosnalılar içinden, daha sonraları Boşnak diye anılacak bir topluluk, bu inanca pek de sıkı sarılmamakla bir ayrılık daha göstereceklerdir. Nitekim, Hristiyanlığın Bölge’ye girmesinden bir yüzyıl sonra, Filibe'de ortaya çıkan ve Hristiyanlara göre sapık bir mezhep olan Bogomilizm, Boşnaklar arasında kolaylıkla yayılıp kök salacaktır. Bogomil mezhebine katılan Boşnaklar, diğer Hristiyanlardan böylece kesin bir çizgiyle ayrılmışlardır. Osmanlılar Rumeli'ne gelip Boşnaklar toptan İslâm’a girene kadar, bu böyle süregelecektir.

Osmanlılar, Bosna'yı Fâtih zamanında 1463'te ele geçirmişlerdir. Bölgelerinin diğer toplumlarıyla pek de iyi geçinemeyen Boşnaklar, buna karşılık Osmanlılara çok çabuk ısınacaklardır. Boşnakların, Osmanlıların gelmeleriyle birlikte başlayan İslâma geçiş süreci fazla uzun sürmeyecektir. Bunda, Boşnak asil sınıfının öncülük yapmış olmaları önemli bir etken olmuştur. Boşnaklar arasında İslâm’ın kolayca yayıldığı gibi, İslâm’ın bâzı mezhepleri için de aynı kolaylık görülmüştür. Nitekim, İslâm’ın Bosna'da kök salmaya başlamasıyla; Halvet
î , Kâdirî, Mevlevî, Nakşî ve Rufaî târikatları da hemen ortaya çıkmışlar ve kolayca tutunup yayılmışlardır. Arnavutluk, Bulgaristan ve Makedonya'da ortam bulup yayılan Bektâşilikse, Bosna'da taraftarlar bulamamıştır. Bölge’yi egemenliğinde tutan Avusturya’nın, 19. yy’da Boşnakları Hristiyanlığa kazandırmak yönünde girişimleri olmuşsa da hâlen görüleceği üzere bunda başarı sağlanamamıştır.

Boşnak sözü, Almanca Bosniak ve Fransızca Bosniaque sözlerinden çıkmıştır ve Bosnalı demektir. Önceleri Bosna'da yaşayan herkese Boşnak denilirken, bu isim sonraları yalnız Müslüman Boşnaklara kalmıştır. Çevremizdeki eş ve dostlarımızdan da biliriz ki, Boşnaklar çoklukla uzun boylu, kumral saçlı ve beyaz tenli olup elâ ve kahverengi gözlüdürler. Boşnaklar, Osmanlı'dan bu yana toplumumuzla öylesine kaynaşmışlardır ki, bırakalım buradakileri, Bosna’dakiler bile bize Orta Asya’daki ırkdaşlarımızdan uzak değildirler.

Özetlediğimiz bu kadar bilgiden sonra, Avarlar ve Peçeneklerin günümüzdeki uzantıları olarak görmek istediğimiz Boşnaklar, Sırp-Hırvatçaya çok yakın bir dil konuşmaktadırlar. Buna da Ştokav lehçesi denilmiştir. Ama Sırp-Hırvatlarla ne derecede yakın (!) oldukları, Yugoslavya'nın parçalanma sürecindeki olaylarla acı ve açık biçimde anlaşılmıştır.

Osmanlı dönemi Bosna'sı, önceleri Rumeli Beylerbeyliği'ne bağlı bir sancak iken, 1595'ten sonra kendisi müstakil bir beylerbeylik olmuştur. Burayı yöneten Osmanlı paşalarına da Bosna Beyi denilmiştir. Boşnaklar, Osmanlı’nın yüksek memurluklarında da çokça yer almışlardır. Bunların başındaki kişi elbette Sokullu Mehmet Paşa olacaktır. (Bu Paşa için Hırvat asıllı da denmektedir.) Bosna'da Yeşilce Mehmet denilen bir görevlinin devşirdiği Sokullu, önce Edirne'de alıkonulup saraya alınarak eğitilmiş, buradan İstanbul'un Enderun'una alınmıştır. Osmanlı’nın Sokullu’dan sonraki ünlü Boşnaklarını şöyle sıralayabiliriz: Damat İbrahim Paşa, Cezzar Ahmet Paşa, Herseklizâde Ahmet Paşa, Koca Mustafa Paşa, Sofu Mehmet Paşa ile Tiryaki Hasan Paşa ve Mevlâ Abdülkerim.

Boşnaklar, bölgenin Osmanlılarca fethinden sonra, kendi dilleri yanında Türkçeyi de konuşmaya başladıklarından, bu iki dilde zamanla bölgesel bir yakınlaşma görülmeye başlanmıştır. Sonuçta, Türkçe sözlerle zenginleşen bugünkü Boşnakçanın ayrıca Türkçeye yaklaşması yanında, Bosna Türkçesinin de nispeten Boşnakçaya benzediği görülmektedir. Türkçe, Bosna'da o derecede yaygın konuşulmuştur ki, bu, bir Bosna Türk edebiyâtını da hazırlayıp doğurmuştur. Anılan edebiyatın bir hâyli eserleri bulunmaktadır. Türkçe yazmış yüz elliden fazla Boşnak şâirler vardır. Bunun yanında fıkıh, hadis, kelâm ve tefsir gibi İslâmî etkinliklerin de geliştikleri görülmüştür.

Günümüzde, özellikle Marmara'yla Ege bölgelerinde çok sayıda Boşnak yaşamakta olup, hepimizin çevresinde Boşnaklardan birkaç arkadaş, dost, komşu hattâ akrabâmız bulunmaktadır.




Mete Esin

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN