Komşumuz Yunanistan’da genel seçimler vardı; galiba on iki yıl sonra Yeni Demokrasi Partisi kazandı ve iktidara geldi. Kazanan partinin başkanı yani yeni Başbakan Kostas Karamanlis’in durumu hayli ilginç. Hani, Türk asıllı olduğu söyleniyor ya!?. Bu, aslında Yunan siyasetindeki ilk Karamanlis değildir. Bunun amcası eski Karamanlis zamanında konu gündeme gelmemiştir de şimdi ne olmuştur? diye düşünmek mümkündür. Pekiyi, Karamanlisler gerçekten Türk asıllı olabilirler mi? Gene biz cevaplayalım: Pekâlâ da olabilirler! Bu konuya, geçmişte bir kaç defa değinmiştik. Ancak, o zaman asıl konu yanında bu gözden kaçmış olabilecektir. Şimdi, bir daha irdeleyip nasıl olabileceğine bakalım.
Türkler Anadolu’ya asl’olarak ve büyük kitleler halinde "1071 Malazgirt Savaşı"ndan sonra gelip yerleşmişlerdir. Ancak şu da bilinmelidir ki, Anadolu’ya ilk ayak basan Türkler bunlar değildirler. Daha önce ve bundan epey bir zaman önce, küçük bazı Türk gruplarının Kafkaslardan inerek kuzeydoğu Adadolu’ya yerleştikleri anlaşılmaktadır. Bu Türkler asıllarını acaba ne kadar koruyabilmişler veya yerli halklara karışmışlar mıdır? Bunu bilemiyoruz. Anadolu’ya Kafkaslardan gelen Türklere göre çok daha fazlası ise Balkanlardan gelmişlerdir ve bunlar hakkındaki bilgiler daha açıktır. Anadolu Türkleri henüz Orta Asya’da yaşarlarken, günümüz Rusya’sının Avrupa’daki güneyiyle Ukrayna’nın doğusundan önemli bir kısmı değişik isimler altındaki Türk ırkından toplulukların yurduydu. Sözümüzün burasını biraz daha açalım. Türkler, gerçekte buralarda yalnız değildiler. Fakat sayıca o kadar çok o kadar çoktular ki, andığımız coğrafyaya bu yüzden, Türk yurduydu, dememiz yanlış olmayacaktır.
Türk ırkından toplulukların biri Bulgarlardılar. Bulgarların güneyde yaşayanları daha sonra günümüz Bulgaristan’ına gelmişler, burada Bulgar Devleti'ni kurmuşlardır. Devlet, Türklerce kurulmuş olmasına rağmen, topraklar boş olmayıp İskit ve Traklar başta olmak üzere, bazı başka topluluklarla meskun bulunuyordu. Sonraki yıllarda kuzeyden gelen İslav (Slav) kitleleriyse Bulgar toplumuna sayıca egemen olmuşlardır. Sonuç itibarıyla günümüz Bulgarları İslavlaşmışlar, kültürleri içinde dillerini de kaybetmişlerdir. Volga’nın kuzeyinde kalan Bulgarlar ise, bazıları gene Türkler olmak üzere, küçük topluluklarla karışmışlardır. Hepsinin üstüne de burada Altınordu İmparatorluğu'nu kuracak olan Cengiz Han torunu Batu Han önderliğindeki Moğollar geleceklerdir. Orta Asya Moğollarının sayıları her ne kadar idiyse tarih bunların da yüzde sekseniyle Türkler olduğunu yazmaktadır. Bulgarları bir sonuca bağlamak gerekirse günümüz Rusya’sı içinde yer alan Kazan bölgesinde kurulu Tataristan halkı, karışmış olarak gene Bulgarların torunlarıdırlar. Artık Kazan Tatarları denilen bu toplulukta, tamamen Moğol ve tamamen Avrupalı tipler yanında, bu ikisi arasındaki melezlere de rastlanılmaktadır. Türk kökünden dilleriniyse bizim anlamamız mümkün değildir. Dünyadaki, Türkçülük (Pan Türkist) akımını başlatanlar Kazanlı bazı aydınlardır. Bunlar ülkemize gelmişler, başta Yusuf Akçura’yla A. Zeki Velidi Togan olmak üzere Türkiye tarihine bu sıfatlarıyla geçmişlerdir.
Aynı bölgenin Türk ırkından diğer bir topluluğuysa Kumanlardır. Kumral tiplerinden dolayı böyle anılan bu Türkler kendilerine Kıpçak demekteydiler. Gene aynı anlamda Rusların Polovets, Almanların Falben dedikleri Kumanlar da yukarıda andığımız Cengiz Han tayfasının güneye yayılan kesimiyle karışmışlardır. Tarihte Kırım Hanlığı diye anılan devleti kuranlar da bunlardır. Moğollarla karıştıktan sonra Rusların kendilerine yakıştırdığı Tatar adını önce benimsemeyip reddetmiş olsalar bile sonuçta bunu kabullenmişler ve böylece anıla gelmişlerdir. Dilleri ve tiplerine gelince. Devletleri üç yüz sekiz yıl Osmanlı’ya bağlı kalmış olmakla Türkiye Türkçesine yakın ve anlaşılabilir bir dil konuşurlar. Kırım Türk'ü de denilen tipleriyse Kazan Tatarlarından daha çok, Türkiye Türklerine benzerlik göstermektedir. Osmanlı devrinde, Rumeli’nin Türkleştirilmesi için büyük topluluklar halinde buralara getirilip yerleştirilmişlerdir. Gerek tip ve gerekse kültür olarak benzerliklerinden dolayı da Yörük ve diğer Türk unsurlarla kolayca ve tamamen kaynaşmış, Tatar denilen adları bu suretle artık unutulmuştur. Bunların büyük büyük çoğunluğu Tatar asıllarını bile bilmemekte veya bilmek istememektedirler!
Hazarlar hariç Avrupalı Türklerin son grubuna Uzlarla Peçenekleri alacağız. Avrupalılar ve diğer Türklerle dövüşe dövüşe tükenmiş bu son iki topluluktan daha çok Peçenekler iz bırakmışlardır. Bir ara Bosna ve çevresinde devlet kuran Peçeneklerin, günümüz Boşnaklarıyla ilgisi düşünülebilmektedir. Uzlar ve Peçenekler, Balkanlarda Bizans’ın başına uzun süre gaile olmuşlardır. Bizans zaman zaman savaştığı bu Türklerle barışık günler de yaşamıştır. İşte bu dönemlerde, bir kısım Uz ve Peçenekleri Balkan sınırlarına yerleştirdiği gibi, bir kısmını Anadolu’nun Kapadokya ve Karaman bölgelerinde iskân etmiştir. Barışta yerleştikleri toprağı işleyip geçinen Türkler, savaşta Osmanlının Yeniçerileri gibi, Bizans’ın askerleri olarak orduda görev almışlardır. Alparslan, 1071’de Malazgirt’e gelip savaş düzeninde Diojen’i beklerken, karşı ordudaki Türk unsurların varlığını fark etmiştir. Bir yolunu bularak kendilerine ulaştığı Türklerle anlaşan Alpaslan, onları kendi saflarına çekmenin yolunu da bulmuştur. Savaş’ın sonucuysa hepimizin malumudur.
Uzlar ve Peçenekler, Orta Anadolu’da dillerini koruyarak putperestlikten Hristiyanlığa geçmişlerdir. Daha yoğun yaşadıkları bölgeye göre de Karamanlılar diye adlandırılmışlardır. Mevlâna döneminde, gayri Müslim yerli halktan bazılarının kitleler hâlinde din değiştirip İslam’a girdikleri hatırlardadır. Bunlardan bir kısmının Türkler olduğuna ilişkin tarih kayıtları vardır. Mesela Isparta’nın İslâmköy’ü halkı Uz ve Peçenek Türk'ü yani Karamanlıdırlar! Rumca bilmeyip Türkçe konuşan, bir kısmı öz Türkçe isimler taşıyan Hristiyan Karamanlılar, Lozan Antlaşması hükümlerince dil ve milliyetlerine bakılmaksızın Rumlarla birlikte Yunanistan’daki Türk ve diğer İslam unsurlarla değiştirilmişlerdir. Atatürk’ün, Karamanlı uygulamasını daha sonra hata sayıp üzüldüğünü bilmekteyiz. Bir Karamanlı, Yunanistan’a gittikten sonra Kendisine sitem dolu bir mektup (dilekçe) yazmış ve geri dönmek istemiştir. Mektuptan son derecede duygulanan Atatürk, bir terzi olan Karamanlı’yı geri getirtip, ölünceye kadar memleketi Afyon’da yaşamasını sağlayacaktır. İstanbul’daki Türk-Ortodoks Patrikliği de aslında Karamanlıları temsil etmektedir. Nitekim, Patrik Erenerol Karamanlı Ortodoks Hristiyan bir Türktür.
Karamanlılar Yunanistan’a vardıklarında, yerli halk kendilerine "Türk Tohumu" diyerek hakaret etmiştir. Bizim Karamanlı dediğimize, Yunanlılar Karamanlis demektedirler. Bu açıdan soyadı Karamanlis olan bir Yunanlının, Türk ırkından bir Karamanlı olması lazım gelir ki, tarih gerçeği bilinince bunda şaşılacak bir yan olmayacaktır. Bölgenin diğer Türk unsuru olan Karamanoğullarını ise, yazımızın konusu Karamanlılarla karıştırmamalıyız. Onlar Selçuklulardan olup, Orta Asya’dan göçen Türkmen (Yörük) asıllılardır.
Karamanlis’in Soyu [Mete Esin]
Mete Esin
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.