Kur'an'ın; En'am, Kehf ve Sâffât sûrelerinde Hızır ve İlyas'ın bahisleri peygamber sıfatıyla geçmektedir. Aynı peygamberler, kutsal kitaplar dışındaki bazı efsanelere de karışmışlardır ve daha çok da bu yanlarıyla tanınıp yaşamaktadırlar. Türkler, Hızır-İlyas'ı elbette ki İslam’a girdikten sonra tanımışlardır. Hızır ve İlyas, bugün dahi görüldüğü üzere daha sonraki Türk kültürünün vazgeçilmez bir parçası olmuşlardır.
Hıdrellez’e, Yirmi iki Mart'ın Nevruz’undan sonraki ikinci bir bahar bayramı da diyebiliriz. Şu var ki, bire bir tercümeyle Farsça "Yeni Gün" demek olan "Nevruz" İran (Fars)'dan, Hıdrellez ise Arap ve İslam’dan doğmuşlardır. Baharın benzer veya değişik biçimleriyle başka toplumlarda da kutlandığı bilinmektedir. Kışın olumsuz şartlarından gözünü açabilen insanlar, bir umut ve bir beklenti olarak baharı, kendileri uyarınca bir biçimde kutlamışlardır.
Efsanelere göre, abıhayat (hayat suyu) içen Hızır ve İlyas ölümsüzlüğe ulaşmışlardır. Her yılın "Altı Mayıs"ında buluşup görüşmektedirler. Altı Mayıslara Hıdrellez denmesi bundandır. Ayrıca, başı sıkışanlara yardıma koşan da Hızır adındaki kişi veya varlıktır. Hızır gibi yetişmek, sözünün kaynağı dahi budur. Ülkemizin şurasında burasında, gördüğümüz Hıdır (Hızır) Baba yatırlarının kişilikleri, efsanevî Hızır'la birleşirler. Bu yüzden, başı sıkışan insanlarımız Hıdır Baba’lara gider, dertlerini döker, derman ister ve beklerler. Bu noktada çok ilgi çekici bir şey vardır ki, Hıdır Baba ziyaretçileri arasında Müslüman olmayanlar da bulunabilirler. İstanbul Balat'taki kilise ayazmasına, Müslümanlar nasıl gidiyorlarsa işte aynen öyle!
Bahar bayramları arasında geçen bir de Kakava vardır. Kakava’yı yazımıza aldık ama, bu konuda pek bir şey bilmediğimizi hemen ekleyelim. Bildiğimiz kadarını da yazmaya çalışalım. Trakya yöresinde, özellikle Edirne ve Trakya'da, Çingeneler baharda bir şeyi kutluyorlar. Adına Kakava diyerek. Kakava, etkinlik ve zaman benzerliğiyle Hıdrelleze yakınlığıyla dikkati çekiyor. Trakya dışındaki bir Kakava’yı biz duymadık. Bugüne kadar kökenine inemediğimiz Kakava’yı, bu yazı için olsun öğrenelim, dedik. Var olabileceğini düşündüğümüz bâzı yazılı kaynaklara başvurduk. Yazıktır ki bundan bir sonuç alamadık. Bunun üzerine, konuyu biraz irdeleyip üzerine kafa yorarak, bunun, Hıdrellez’in Çingene çeşitlemesi olabileceği kanaatine vardık. Sözün aslı "kokulu hava" veya "kahkaha" imiş! Bu böyle söyleniyor. Kırklareli'nin Asılbeyli köyü Kakava’nın merkezi olarak görünmektedir. Kırklareli'nin, Osmanlı devrinde yoğun bir Çingene nüfusuna sahip olduğunu bilmekteyiz. Anayurtları Hindistan'dan uzaklaşmakla öz kültürlerinden de büyük ölçüde ayrı düşen Çingenelerin, çevrelerinde yaşadıkları toplumlardan bir şeyler alıp, bunu kendilerine uydurmaya çalıştıkları zaten bilinen bir husustur. Bu yoğun nüfus, Hıdrellezi alıp kendi kültürleriyle yoğurmuş ve bir Kakava yapmış olabilecektir. Ohâlde, Kakava da pekâlâ Kırklareli'nden çıkmıştır, diyebiliriz. Edirneli Çingeneler gücenmesinler fakat, durum galiba da böyledir!
Kakavanın davetiyesi, belki kendisinden daha ilgi çekicidir. Şöyle ki: Millet-i kademe-i (kadim mi acaba?) necipte Kıptiyân'ın yevm-i mesud-ı mübarek-i bugün yedinci Mayıs .... günü sabahı gün doğmadan yarım saat, onbeş dakika, üç saniye evvel, edasına borçlu olduğumuz büyük ve mukaddes Hızır-İlyas bayramının ayini dâvetiyesidir. Sıra noktalarla gösterdiğimiz yere, altı Mayıs hangi güne rastlıyorsa onun adı yazılıyor. Kakava’nın, Hıdrellez’den bir gün önce kutlandığını da hatırlayalım. Ancak, son zamanda gün konusunda katı davranılmayıp, esneklik gösterilmektedir.
Gerek Hıdrellez ve gerekse Kakava’yı kutlayacaklara iyi eğlenceler!
Yeni Çeribaşı’ya da Çingenelerin mutluluğu adına başarılar!
Mete Esin