Türkiye Trakya'sının bazı köşeleri Trakların gününde ne gibi isimler taşıyorlardı. Yazımızın üçüncü bölümünde konumuz böyle sürdürelim: Agrianes (Ergene), Agriovivario Enez/Gala gölü, Angitos (Bir ırmak), Apsintia (Saros kuzey kıyısı), Astika (Istranca), Bosphorus Thrake (İstanbul Boğazı), Caenofrurio (Silivri/Sinekli), Cynossema (Kilitbahir), Delcus (Terkos gölü), Delta (İstanbul yarımadası), Harpessus (Arda), Hebrus (Meriç), Hellespontos (Çanakkale Boğazı), Kardia (Gelibolu Bakla Burnu), Kontadestus (Karıştıran deresi), Koru (Koru dağı), Khersonnesos Thrake (Gelibolu yarımadası), Melas (Saros körfeziyle aynı yerdeki Kavak deresi), Merisos (Enez/ Çataltepe), Mesinia (Çorlu/Misinli), Perontikum (Kırklareli/ Beğendik), Pontus Eikseinos (Karadeniz), Probaton (Sinanköy), Propontis (Marmara denizi), Sarpedon (Enez güneydoğusu burun), Scyrmiadea (Istranca dağı kuzey yüzü), Tearus (Kaynarca veya Pınarhisar deresi), Tonzos (Tunca), Samothrake (Semadirek adası).
Şimdi bunlardan birkaçı için şunları diyelim. Gene hemen belirtelim ki, isimlerden bir kısmı Yunanlaşmış, bir kısmı dosdoğru Yunancadırlar. Bir Latinceyle bir de Latinceye yakın olan vardır.
Pontus Eukseinos Yunancadır; dost, konuksever ve mutlu deniz demektir! Karadeniz'i hepimizi biliyoruz; azgın, hırçın, kara bir su. Nice nice canlar almış, canlar yakmış. Yunanlar denizci bir ulus. Karadeniz kıyılarında da ticaret kolonileri var. Neredeyse denizden karaya çıkmıyorlar. Yunanlı, ulaşım için üstünde gezindiği Karadeniz'den belli ki korkuyor. Ona şirin görünmek istiyor, basbayağı dalkavukluk ediyor! Dost diyor, konuksever diyor! Diyor ki, Karadeniz etkilensin, Karadeniz ona dokunmasın!
Propontis gene Yunanca; ön deniz demek oluyor. Ege'den yola çıkıp Karadeniz'e gidecek Yunanlı için, Marmara ön denizdir. Peki, Propontis bugün nasıl Marmara'ya dönmüştür? Şöyle: Propontis'in en büyük adası Prokonnesos adını taşıyor. Adada öteden beri mermer ocakları vardır. Mermer ise Yunanca marmarondur. Gün gelip de buralar Türklere geçince, adaya da denize de Marmara diyorlar. Yani, Yunan malzemesiyle Türk işçiliği bir isim doğuruyorlar!
Tearus deresiyse şu yönüyle ilgi çekicidir: Derenin yeri konusunda görüş birliği yoktur. Bazıları, bunun Vize deresi olduğunu öne sürerlerken, daha fazlası, Kaynarca'yla Pınarhisar derelerini uygun görmektedirler. [Herodot ise, bu dereyi şimdiki Vize “Ana Dere”si olarak işâret etmektedir.] Dere'nin bir öyküsü var ki, işte bu yanıyla önem kazanıyor. Şöyle: İran İmp. I.Darius, asıl adıyla Dara, MÖ 513'te İskitlere savaş açtığı sırasında buralardan geçmiştir. Bu derenin kaynakları başında üç gün konaklayan Darius, tarihe geçen şu sözlerini oraya diktirdiği bir taşa da yazdırmıştır: "İnsanların en güzel davranışlısı, en asil görünüşlüsü olan, İran'ın ve bütün kıtanın kralı Hystaspes oğlu Dara, bütün ırmakların en güzel akışı ve en asil görünüşüne sahip Tearus'un kaynağını, İskitlere açtığı seferde ziyaret etti."
Gelelim Semadirek adasına. Burası, Ege'deki bir Trak adasıyken Yunanlılara geçmiştir. Onlar adaya Samosthrake demişlerdir. Yunanlılar, Sisam adasına Samos dedikleri için, bu adaya da Trakya Samos’u anlamında bunu diyorlar. Böylece aradan yüzyıllar geçiyor. Adayı, 1656'da ele geçiren Osmanlılar pratik ve çok mantıklı düşünüyorlar, Semadirek diyorlar. Yani sema ve direk! 180 km2 alan üstünde 1600 metreye yükseliveren ada, berrak havalarda Enez'den görülebildiği gibi, gerçekten de göğe yükselen doğal bir direğe benzemektedir. Ne kadar isabet ve ne güzel bir yakıştırma!