Bir Peri Masalı: E. Göztepe Hastanesi [Günay Tulun]

Mart ayı içinde bir gece, sabaha karşı, bilgisayar başında; Mete Esin'in yolladığı yetmiş yazılık bir grubun son otuzunu yayına hazırlamaktaydım.
Kendisi Türk dilini biraz farklı kullandığı ve bu konuda çok titiz olduğundan diğer arkadaşlar dokunamıyordu yazılarına.
Yazılar birer birer eriyor, karşımdaki yığın gittikçe küçülüyordu. 

Her şey iyi gidiyordu yani...
Bir yandan da "Radyo Sessizliğin Sesi"nden bir kanal seçmiş her zamanki gibi 1950 ve 60'ların şarkılarını dinlemekteydim.

Karşımdaki ekran aniden parlamaya başladı.
O kadar parlaktı ki yazıları zorlukla seçer olmuştum.
Tam o sırada kızım da bir ileti yollamaz mı…
Doğru yazmaya çabalayarak, harfleri tekrar tekrar düzelterek cevapladım onu… Ne kadar çabalasam da yanlış yazmıştım: "Görem.yorum."
Tek sözcüğün içine kaçan noktayı yakalamıştı.
Melekler; bugün, burada, bu yazıyı yazabilmeme neden olan olayları kızımla 
başlattılar. 


Birkaç saniye içinde tümüyle göremez olmuştum.
Telaşla geldi yanıma...
Sesi geliyor ama kendisi görünmüyordu.
Hastane diye tutturdu: "Hastaneye gidelim!"
İstemez dediğimde; bana önce Facebook, sonra da Twitter'ın ne olduğunu sordu. Yabancı gelmiyorlardı ama ne olduklarını anımsayamıyordum.
Yine birkaç soru… Iıh, durum aynı…

Derken oğlum kalktı. Baskılar çiftleşti.
Hastane de hastane…
Ve oğlum beni hastaneye götürmeye kesin kararlı!
Kurtuluş yok gibi görünüyor.

"Bir Kapril daha alırsam geçer" inadıyla yatmaya çalıştım.
Günlerdir hastanede alzaymırlı babasına baktığı için perişan bir şekilde uyumakta olan eşim, dikildi:

- Ne oluyor?
Nerede olduğunu çıkaramamıştı zavallı. Neyse çabuk ayıldı ve baskıcılar grubunun safında yer almakta gecikmedi.
Bazı durumlarda mantık kayboluyormuş demek ki, tek derdim yatmaktı. 


Keçilerle akrabalık da bir yere kadar. 
Bir yerden sonra, çözüldüm ben de…
Hep birlikte doğruca "Özel Göztepe Hastanesi"ne…

Hemen acile kabul, orada bir yatak, tansiyon ölçümü ve doktora çağrı…
İçtiğim onca ilaca, son anda ikinci kez Kapril eklememe rağmen, vaziyet 290'a 190… Yol öte tarafa pek yakın gibi görünüyor, ama çenem öyle bir düşmüş ki sanki hasta olan ben değilim. Yoksa konuşa konuşa mı gideceğim? 


Çeneme paralel olarak tansiyonum da kademe kademe düşürülüyor.
190'a 160 oluyor, sonra koltuğundan ayrılamayan siyasetçiler gibi tekrar eski yerine zıplıyor.

Çabalar sürüyor. İlk müdahaleyi yapan doktorun adını alıyorum ama o yüksek basınç altında sıkışan belleğim, balıkların hafızasıyla yarışıyor: Unutuyorum.

Sonra devir teslim töreni yapılıyor sessizce ve Doktor Sabri Moğultay girişiyor işe... Moral ışıltılarıyla dolduruyor girdiği yeri. Benden çok küçük ama eskilerin babacan doktor dedikleri cinsten...
Girişiyor dedim ama tansiyonum da maşallah Real Madrid gibi…
Messi'ymiş, Sabri'ymiş dinlemiyor.
Onlar yakalıyor, öteki yine topluyor puanları.
Yenmek zor!

Tansiyonumla karşılıklı "Harmandalı" oynaya oynaya geçiriyoruz saatleri. Biz farkına varmadan gün ışımış bile... Dahiliye Servisi'nden Doktor Asuman Kulaksız geliyor sabahın ilk hastası niyetine...
Randevuları çok yoğun demişlerdi ama "Şu tuhaf yaratığı bir de ben göreyim!" dedi herhâlde... Bakıyor ki adam problemli, ne yapıp ediyor bir oda ayarlatıyor, dolu denilen hastanede…

O oda hazırlanırken ultrason, tomografi işleri hallediliyor. Radyolog Doktor Ahmet Oğuz ve asistanı sakin tavırlarıyla rahatlatıyor insanı. Ardından yatağa yolculuk başlıyor. Sürekli burnum kanıyor ama söylemeyi unutuyorum onu… Tüm tedaviye rağmen yatış tansiyonum 260'a 180...

Tansiyon birkaç gün daha dalgasını geçiyor hepimizle… 
Sanki köşe kapmaca oynuyor. Nihayet bir gece sabaha karşı belli oranda eğiyor boynunu. Nasıl eğmesin ki? Doktor Asuman Kulaksız, elinden geleni üçle dörtle çarpıyor. Çarpmasa da moral veren gülümsemesi yetiyor. Bulunduğum bölümün başhemşiresi Nazife İğdir birkaç dakikada bir başımda. Onun olmadığı zamanda Meral Hemşire kılıcını çekmiş her an saldırıyor tansiyon körükleyici düşmana…
Gece ekibinde önce Sedef Hemşire sonra da Fatma Hemşire, neredeyse ilaçlarımı ağzıma verecekler. Neredeyse sözcüğü fazla oldu. İki kez aynen öyle yaptılar. İlaçları tıkıverdiler ağzıma...


Bu arada Uzman Nöroloji Doktoru Meltem Güler, Kardiyolog Hüseyin Bey, Nöroşirürji Servisi'nden Doktor Ayhan Kara; derdime derman olup olamayacaklarına bakıyorlar. 


MR çektirmek için hastanenin cankurtaranı, Echomar Görüntüleme Merkezi'ne götürüp ayağım yere değmeden odama döndürüyor beni…

İlgi sıcak, gerçekten sıcak; kimseyi yapmacık ifadelerle görmüyorum.
Ara sıra hastanenin başhekimiyle başhemşiresi birlikte ziyarete geliyorlar.
Kat hizmetini gören personel, güler yüz ve ilgiyi hiç esirgemiyor. Nasıl beslenmem gerektiğiyle ilgili olarak, Diyetisyen Sernaz Erçil yardımcı oluyor. Yemeklerle ilgilenen herkes, gülen yüzünü sözleriyle süslüyor. 


Yemeklerden söz etmek istemiyorum.
Tansiyonu olan birine ne verilir ki, tabii ki tuzsuz diyet yemeği... Şöyle kıyması bol Samsun pidesi, malzemesi bol Antep lahmacunu verseler de...


Derken, burun kanamam da yakalanıyor.
Doktor Erkan Uygur'un muayene odasına götürülüyorum. 
Görüyor sızıntıyı. Yüksek tansiyon mukozayı lime lime etmiş. Bir şeyler yapıyor ama burun içinde ayrı göz olmadığından izleyemiyorum.  

Sıza sıza kansız kalır mıydım acaba?
Bunu en iyisi bir bilene sormalı…

Nihayet, bir Nisan gününün öğle sonrası, yeniden görüşmek üzere selamlıyoruz birbirimizi…
Kiminle mi?
O an orada olanların hepsiyle… 

Ben, Allah'ın garip kulu Günay Tulun, duyururum ki: Birkaç gün için de olsa beni, "atalarım Tulunoğulları'nın iyi günlerindeki gibi yaşatan" bu güzel insanlara ne kadar teşekkür etsem azdır. Demek hanedandan olmak böyle bir şey, hanedandan gibi yaşamak böylesine bir keyifmiş. 

Teşekkürler Göztepe Hastanesi... 

Teşekkürler dört duvarı beton binaya ruh veren, şefkat yuvası yapan güzel insanlar! Hepinize içten kopan, sevgi dolu teşekkürler… 



Günay Tulun

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN