Geçtiğimiz Cumartesi günü (15 Haziran) Sincan'da yapılan AKP mitingi, gerçekten de ilginç görüntülere sahne oldu. AKP'li belediyelerin çarşıda pazarda tellal bağırtarak, cep telefonlarına mesaj göndererek ve "Haydi Sincan Meydanı'na bir iki..." diyerek özel otobüs konvoyları tertip etmek suretiyle ve devşirme kalabalıklar toplayarak gerçekleştirilen mitingin en ilginç görüntülerinden birisi hiç şüphesiz Başbakan Erdoğan'ın konuştuğu platformun önünde dalgalanan üç hilalli bayrak idi. Yani anlayacağınız Sayın Başbakan, Sincan mitingindeki konuşmasını tam anlamıyla üç hilalli bir bayrağın gölgesinde yapmış bulunmaktadır.
Manzarayı ilk gördüğümde aklıma gelen şu oldu: Bizim başbakan galiba imparatorluğa özendi; baksanıza tıpkı sefere çıkan Osmanlı padişahlarının, savaş meydanlarında yeniçerileri gaza getirmek için üç hilalli sancakların altında hitap etmesi gibi o da akıncılarına üç hilalli sancağın altında hitap ediyor! Ünlü Davos krizinden sonra kendisini "Son Osmanlı Padişahı" ve "İslam Halifesi" ilan eden yalakalarının çabası meğer boşuna değilmiş. Başbakansa bu bol yağlı sözlerin büyüsüne kendisini çok fena kaptırmış gözüküyor şeklinde oldu...
Halit Ergenç Allah Seni Bildiği Gibi Yapsın Emi!
Bir ara başbakanın, Türkiye sınırlarını aşıp, Üsküp'e, Saraybosna'ya, hatta hatta Kualalumpur'a bile selam göndermeye kalkıştığını görünce "Tamam" dedim. "Başbakan iyice uçmuş. İslam halifesi olduğuna artık kendisi de inanmaya başlamış. Baksanıza konuşması tam da Halife-i Ruy-i Zemîn gibi..."
Peşinden de aklıma hemen geçtiğimiz hafta kendisini ziyarete giden sanatçılar, özellikle de "Muhteşem Yüzyıl" isimli dizinin Kanuni Sultan Süleyman'ı Halit Ergenç geldi. "Demek ki" dedim, "Başbakan karşısında süklüm, püklüm oturmakta olan Muhteşem Süleyman'ı görünce, kendisinde ondan daha büyük bir güç ve kudret vehmetti ve diline Kualalumpur'u filan dolayarak, Muhteşem Süleyman'ın ulaşamadığı yerlere kadar ulaşmayı aklına koydu. Umarım, yarın öbürgün Üçüncü Viyana seferine filan çıkmaz. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'yı hatırlar da atının dizginlerini bir miktar olsun geri çeker..." diye düşündüm. Ancak yanılmışım. Çünkü Başbakan, padişah veya halife olmakta kararlı gözüküyor. Çünkü bugün (16 Haziran Pazar Günü) İstanbul'da Kazlıçeşme Meydanı'nda yapmış olduğu konuşmada biraz daha coştu ve kendisine bağlı eyaletleri tek tek saydı.
"Aziz İstanbul, seni sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Seni gönül dolusu muhabbetle selamlıyorum. Beşiktaş, Beykoz, Adalar, Beylikdüzü, Bahçelievler, Beyoğlu, Çatalca, Esenler, Esenyurt. Eyüp nerede? Fatih nerede? Gaziosmanpaşa nerede? Pendik nerede? Sizleri muhabbetle selamlıyorum. Sarıyer nerede? Silivri nerede? Sultangazi nerede? Şile, Şişli, Tuzla, Üsküdar nerede." diye aklı başında laflar ederken birden uçuşa geçen yeni padişahımız efendimiz ve de Halife-i Rûy-i Zemin'imiz şunları söylemeye başladı:
"Soruyorum sizlere şu alana giremeyen kardeşlerim var, büyük yekunlar halinde geliyorlar ama girmeyecekler. Pakistan, Üsküp burada mı? Filistin burada mı? Bosna Hersek, Saraybosna burada mı? Somali burada mı? Myanmar burada mı? Gazze, Ramallah, Kudüs burada mı? Bağdat, Basra, Musul, Kerkük, Süleymaniye burada mı? Şam, Halep burada mı? Dünyanın her yerinde bizim için meydanlara çıkan kardeşlerimi selamlıyorum. Avrupa'nın onlarca kentinde ABD'de Ortadoğu'da Asya'da bizim için sokağa çıkan, dua yollayan tüm kardeşlerimi selamlıyorum... İstanbul demek Türkiye demektir. İstanbul demek Ortadoğu demektir. İstanbul demek Balkanlar demektir. Kuzey Afrika demektir. Avrupa, Asya, Afrika demektir. İşte bu kadim Osmanlı başkentinden bu dünya şehrinden, dünya başkentinden tüm yeryüzünü tüm dostlarımızı kardeşlerimizi gönülden selamlıyorum..."(1)
Gördünüz mü bir kere? Karşımızda Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı değil, sanki kendisini dünyadaki bütün Müslümanlardan sorumlu hisseden ve Cihad-ı Ekber ilan etmiş bir Osmanlı Padişahı duruyor! Karşımızda sanki dünyadaki bütün Müslümanların kendisi için dua ettiğine inanan bir İslam Halifesi duruyor!
Diyeceğim o ki; Halit Ergenç, Allah seni bildiği gibi yapsın emi! Neyine gerek senin başbakan ile görüşmek. Bak gördün mü? Adam seni Muhteşem Süleyman sakalıyla karşısında süklüm püklüm görünce, kendisini Muhteşem Süleyman'dan bile büyük hissetmeye başladı erenler...
Meğer Hepsi Çakmaymış!
Ancak Sincan mitinginin ilerleyen saatlerinde ve mitingden hemen sonra anlaşıldı ki; mitingdeki görüntülerin hepsi çakmaymış. En başta da Üç Hilalli Bayrak! Meğer, Başbakan'a gölge yapan Üç Hilalli Bayrak, Osmanlı sancağı filan değil, düpedüz MHP'den aşırılmış ve aparılmış bir bayrakmış! Bunu nereden çıkarıyoruz? Elbette miting sırasında MHP'lilere teşekkür edilmesinden. Sözüm ona MHP'liler parti bayraklarıyla mitinge gelerek Başbakana destek olmuşlarmış! Gördünüz mü bir kere MHP ve Ülkücüler üzerine oynanan çirkin oyunu ve kurulan tuzağı. Tıpkı geçen hafta Etimesgut'ta açılan "DİK DUR EĞİLME ÜLKÜCÜLÜR SENİNLE" şeklindeki pankarttan sonra şimdi de MHP'nin Üç Hilalli Bayrağı'nı aşırmak ve kendi siyasi menfaati için kullanmak? Bu ne demektir biliyor musunuz?
Bu, sözüm ona AKP'nin "MİLLİ İRADEYE SAYGI" adıyla düzenlemiş olduğu bir mitingde bizzat AKP'liler tarafından "MİLLİ İRADEYE SAYGISIZLIK" yapılması demektir. Zira MHP'ye verilen oylar da milli iradeyi temsil etmektedir ve AKP'liler geçtiğimiz hafta Ülkü Ocakları'nın adını ve sembolünü kullanarak, dün de MHP'nin sembolünü ve adını kullanarak Milli İrade'ye direk saygısızlık göstermişlerdir.
Yani özetle; AKP'nin Sincan'da düzenlemiş olduğu "Milli İradeye Saygı" mitinginde, başbakanın üzerinde dalgalanan Üç Hilalli Bayrak aşırma, o bayrağı tutanlar da tamamıyla çakma MHP'lilermiş! Bunu da MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli'nin, AKP mitinginden hemen sonra yapmış olduğu yazılı açıklamadan öğrenmiş bulunuyoruz(2).
Geçen hafta Etimesgut'ta Başbakana destek amacıyla açılan "DİK DUR EĞİLME ÜLKÜCÜLÜR SENİNLE" pankartından sonra Sincan'daki AKP mitinginde MHP'nin üç hilalli bayraklarının dalgalanmasını ve Başbakanın konuşmasından sonra mikrofonu alan cazgırın (anonsçunun) diğer bazı minik partilerle birlikte MHP'ye ve MHP'lilere de teşekkür etmesini nasıl okumak gerekir emin değilim. Ancak bana kalırsa; hükümet ya MHP'yi ve Ülkücüleri çoktan operasyon masasına yatırmış bulunuyor ya da MHP'nin ve Ülkücülerin meydanlarda olmayışını, "Sükût ikrardan gelir" sözü mucibince kendisine verilen şartsız destek olarak algılıyor. AKP sözcülerinin iki de bir MHP'ye teşekkür etmesini şimdilik başka türlü yorumlayamıyoruz biz.
Ayasofya Orada Mahzun Dururken Topçu Kışlası Niye?
Bana kalırsa; Hükümet, PKK ile yapılan müzakereleri gölgelemek maksadıyla Gezi Parkı gösterilerini araç olarak kullanmaya ve olayları büsbütün büyütmeye kararlı gözüküyor. Yoksa bu eylemler şimdiye kadar çoktan bitmişti. Hatta AKP yönetimi, bunun için Türk Milliyetçilerini de provoke etmeyi ve onları da olayların içine çekmeyi göze almış gözüküyor. AKP mitinglerinde MHP flamalarının ve Ülkücülerin sembollerinin kullanılmasının bir sebebi de bence budur. Bakınız, bugünlerde Diyarbakır'da bir Kürt konferansı düzenleniyor. Peki, kaçımızın haberi var bundan? Hiçbirimizin. Çünkü TV'ler vermiyor bu haberleri. Varsa yoksa Gezi Parkı eylemleri ve bu eylemlere karşılık tertip edilen AKP mitingleri.
Bu ülkenin vatanseverleri, özellikle de Türk Milliyetçileri bu oyunu bozmak zorundadırlar. Bunun yolu ise asla sessiz kalmak değildir. İslamcı Başbakanımızdan ve dindar kadrolara sahip AKP yönetiminden beklenen şey, yıllardır ibadete kapalı bulunan Ayasofya Camii'ni ibadete açmaktır. Van'daki Akdamar Kilisesi'nden tutun da Trabzon'daki Sümela Manastırı'na ve Niğde'deki Aziz Vasilius kilisesine varıncaya birçok kiliseyi restore ederek ibadete açan, azınlık vakıflarına ait taşınmazları birbir iade eden AKP hükümetinin, ibadete kapalı tutulan Ayasofya Camii'nin ibadete açılması konusundan ısrarla söz etmemesi sizce de anlamlı değil midir? Varsa, yoksa Taksim Gezi Parkı'na Topçu Kışlası. Hay ben sizin Topçu Kışlanızın...
Ağzınızı açtığınızda Fatih Sultan Mehmet diyorsunuz. İstanbul diyorsunuz. Sizin Fatih'in Sultan Mehmet Han'ın mirasına sahip çıkmanız bu mudur? Ayasofya'yı ibadete açamayan bir iktidar, asla ve kat'a Fatih Sultan Mehmet Han'ın mirasına sahip çıkmış olamaz. Ayasofya'yı bile ibadete açmayı göze alamayanların, Gezi Parkı'na Topçu Kışlası yapmaya kalkışması asla dürüstçe ve ahlaki değildir.
Başbakan bugün (16 Haziran) Kazlıçeşme'de gaza gelerek Avrupa Parlamentosu'na şu fırçayı kaymış:"Avrupa Parlamentosu bizim için karar almış, haddini bil ya. Aldıkları kararı kendilerine iade ettim...Bunlar güdülen iktidarlara alışmışlardı, istediklerini indiriyorlardı, istediklerini getiriyorlardı. Bunlar aynı oyunun içindeler. Bunlar turnusol kağıdı gibi ortaya çıktı. Taksim meydanına 30 bin kumanyayı kimlerin gönderdiğini, kendi otellerinde kimleri barındırdıklarını biliyoruz. Bunların hesabı sorulacak. Faiz lobisi de çıktı ortaya..."
Vay vay vay. Türkiye'de Avrupa'ya bile haddini bildiren bir başbakan varmış da bizim haberimiz yokmuş efendiler...
Ömer Sağlam