SELÇUKLU ve OSMANLI NE YAPMIŞ?
Türkler Marmara’yı, etrafındaki diğer adalarla birlikte, 1090 yılında; Selçuklu Komutanı Arslanbey’in başında olduğu kuvvetlerle ele geçirmiş.
Orhan Gazi döneminde, 1359′da; Süleyman Şah Rumeli’ye geçerken, Türklerin bir kısmı Ada’ya yerleşmişler.
1399 yılında Ada açıklarında Osmanlılarla Venedikliler kapışmış ama Ada’ya kim el koymuş belli değil. Her şeyi Yunan’a bağlayan tarihçiler, bunu da bir yere bağlamıştır muhakkak!..
Deniz savaşlarından söz edince söylemenin tam yeri…
Marmara Adası’na yakın bir yerde pusulaları saptıracak güçte manyetik bir alan var. Bugünün denizcileri bunu bildiğinden, tatlı bir oyun gibi geliyordur onlara… Yalnız unutmamalı ki, eskiler o manyetik alandan az çekmemiş.
1453 yılında, İstanbul’un fethini takiben, Ada her şeyiyle Osmanlı İmparatorluğu’nun olmuş. Osmanlının yaptığı ilk şey, Ada’daki Yahudi ve Rumların özgürce yaşamaya devam etmelerini sağlamakmış. İkincisiyse; bugün Osmanlının olduğu her yerde bulunan, asırlık çınar ağaçlarının atalarını ekmek…
MARMARA’NIN MERMERİ
Ada bir mermer cenneti…
Çok sayıda mermer işletmesinin bulunduğu Ada’da, mermerin çıkarıldığı asıl yer Saraylar bölgesi…
Marmara Adası’nın, Marmara Denizi’ne ad verdiğini daha önce anlatmıştım.
Dünyadaki rakipleriyle karşılaştırıldığında da mermerinin kalitesi hemen göze batıyor.
Türkiye’nin ilk mermer kesme fabrikası da burada açılmış ama bunun öyküsünü bir başka bölümde anlatacağım.
Burada kısaca değinmem gerekirse: “Mermertaş Mermer Fabrikası” 1912 yılında inşa edilmiş. Günümüz mermer fabrikalarının ilk örneği olarak kabul ediliyor. Bir eşinin de İtalya’da olduğu söylenen bu fabrika, döneminin en modern en teknolojik fabrikasıymış. Bana anlatılanlara göre, 1960′larda bir tökezleme olsa da 1974′e kadar sürdürülmüş üretim.
Bu fabrika İngilizlerle Belçikalılar tarafından ortak olarak yapılmış. Sistem buharla işliyormuş. İçeride sekiz katrak varmış. Katrakların şu anda bile sağlam olduğunu anlatıyorlar. Fabrikanın içinden demir yolu geçiyor. Bu yolla mermerleri hem ekonomik hem de daha az zahmet çekerek vagonlar aracılığıyla limana taşıyorlarmış. Limandan da deniz yoluyla diğer kent ve ülkelere… İyi de hani ben bu konuyu bir başka yazıda anlatacaktım.Farkına bile varmadan çoğunu yazdım bile…
Madem öyle, şu dileğimi de bu bölüme sıkıştırayım: Yetki kimdedir bilemiyorum ama, bana göre, bu fabrikanın müze olması şart. Sesim yetkililere kadar gitmiştir inşallah!
Mermer konusu, hem Ada hem de ülkemiz için çok önemli olduğundan, özünü yazmama rağmen, fabrikanın macerasını yeniden konuşmamız gerekebilir.
Gelecek ya da ondan sonraki yazılardan birinde dönebiliriz konuya…
||