Aileden Uzakta [Semiramis Kanbak]
Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan
makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte
edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde
yayınlanmaktadır.
Bir önceki yazı: "ÜAKL Yollarında"...
Adli tatil
bittiğinde annemle babam küçük kardeşimi de alarak Beypazarı'na döndüler. Biz
ablamla okula başladık. Ablam aileden uzakta olmaya alışmış gibiydi ama ben bir
türlü alışamıyordum. Bu benim kendimi bildim bileli onlardan ilk ayrılışımdı.
Annemi, babamı ve küçük kardeşimi çok özlüyor, bize onların yokluğunu
hissettirmemek için ellerinden geleni yapan anneannemle dedemi incitirim
kaygısıyla gizli gizli ağlıyordum. Bir keresinde orta odadaki yüklüğe (dolap )
gizlenip ağlarken anneanneme yakalandım. Birlikte sarılıp ağlaştık. Anneannem
benim o halime dayanamamış ve durumu anneme anlatmış olacak ki, kısa bir süre
sonra annem küçük kardeşimi yanına alarak bizim yanımıza geldi ve okullar
kapanana kadar bizimle kaldı.
Sene sonunda
ikimiz de sınıflarımızı geçerek okullar kapanır kapanmaz Beypazarı'na, babamın
yanına döndük. Döndüğümüzde arkadaşlarımızdan, aile dostlarımızdan aldığımız
tepkiler çok güzeldi. Bizim küçük yaşta ikinci bir dili konuşuyor olmamız onlar
için harikulade bir şeydi. Sık sık "Hadi aranızda konuşun da dinleyelim
" diyorlar, biz konuşmaya başlayınca da hayret ve hayranlıkla bize
bakıyorlardı. Bu bizim biraz tuhafımıza gidiyorsa da gururumuzu okşuyordu.
Ancak
burada o yaz bizi çok üzen, çocuk yüreklerimizde derin bir iz bırakan bir olayı
da anlatmadan geçemeyeceğim. Okullar kapanınca ilkokul arkadaşlarımız Kuran
kursuna yazılmışlar, bizim de onlarla beraber kursa katılmamızı istiyorlardı.
Biz de heveslendik ve bu arzumuzu anneme açtık. Annem önce babamın buna izin
vermeyeceğini söyledi. Ama biz o kadar ısrar ettik ki sonunda belki de
hayatında ilk ve son kez olarak babamdan gizli tutarak bize izin verdi. Hatta
gitti, çeyiz sandığından iki tane işlemeli yemeni çıkarttı, kursta başımıza
bağlamamız için bize verdi.
Sevinçten
uçuyorduk. Arkadaşlarımıza uğrayıp onları da aldıktan sonra kursun verildiği
tek katlı binaya gittik. Hoca gelmeden yan yana bitiştirilmiş sıralara oturarak
hocanın gelmesini bekledik. Kapı açılıp ta hoca içeri girdiğinde hepimiz ayağa
kalktık. Eliyle oturmamızı işaret etti, oturduk. Sıralara şöyle bir göz
gezdirdikten sonra bize dönerek:
"Siz
niye geldiniz? Hem gavur okulunda okuyor, hem de buraya geliyorsunuz. Burada
sizin ne işiniz var, sizi istemiyorum, çıkın dışarı" dedi. Ablamla ben
neye uğradığımızı şaşırmış bir vaziyette önce birbirimize baktık, sonra çabucak
toparlandık ve arkamıza bile bakmadan dışarıya çıktık. Ağlaya ağlaya eve
döndük. Annem bizi o halde görünce çok üzüldü ve hemen hocanın kızını aradı.
Yanlış hatırlamıyorsam hoca ilçenin tek eczacısının kayınpederiydi.
Konuşmalarından hocanın kızının annemden özür dilediği anlaşılıyordu ama bizim
küçük yüreklerimiz çok kırılmıştı. Daha sonra bu olayı hatırladığımda hep iyi
ki de bizi kovmuş o hoca diye düşünürüm. Dinini öğrenmeye heves etmiş iki küçük
kız çocuğuna bu şekilde davranan bir hocadan ne öğrenilebilirdi ki..
Biraz da
bizimkilerin bizi okula gönderirken yaptıkları hazırlıklardan bahsetmek
istiyorum. Okulun paralı okul olması, gelen çocukların genellikle varlıklı
ailelerin çocukları olması sanırım onları biraz endişelendiriyordu. Onların
yanında kendimizi eksik hissetmeyelim diye büyük bir özen gösteriyorlar, her şeyin
en iyisini almaya çalışıyorlar, adeta kız çeyizler gibi hazırlanıyorlardı. O
yıllarda konfeksiyon bugünkü kadar gelişmemişti. Okul formanın modelini
veriyor, veliler çocuklarının formalarını kendileri diktiriyorlardı. Hemen en
iyi İngiliz kumaşından jilelerimiz, en iyi poplinden gömleklerimiz terzi Nihat
amcaya diktirildi. Yün hırkalarımız ördürüldü. Hele çantalarımızı hiç unutmam,
halis deri olsun diye aldıkları çantalar o kadar deriydiler ki, (o yıllarda
deri işlemeciliğimiz herhâlde bu kadar gelişmemişti) ilk başlarda anneannem
çantalarımızın kokusuna dayanamadığı için eve gelince onları oturma odasına
sokmuyordu, antrede bırakıyorduk.
İstanbul'a
gidiş dönüşlerimiz ise ayrı bir maceraydı. O yıllarda bugünkü gibi düzenli
ulaşım araçları yoktu. İstanbul'a düzenli olarak gidip gelen tek vasıta Ahmet
(Yöntem) amcanın benzinliğinin tankeriydi. Onun için bizimkiler bizi tankere
bindiriyor ve şoför Hıfzı amcaya emanet ediyorlardı. Biz iki kardeş tankerin
şoför mahallinde, Hıfzı amcanın gözetiminde İstanbul'a gidiyorduk. Adamcağız
arabasına gözü yaşlı binen iki küçük kız çocuğunu biraz olsun neşelendirebilmek
için ne yapacağını şaşırıyor, bize sürekli bir şeyler anlatıyor, oyalamaya
çalışıyordu.
Ayrılmalarımız
hep hüzün dolu, kavuşmalarımızsa çok coşkulu oluyordu. Biz ağlarken annem gayet
soğukkanlı duruyor, istikbalimiz için buna katlanmamız gerektiğini söylüyordu.
Zaman zaman onun beni, benim onu sevdiğim kadar sevmediğini düşündüğümü
hatırlıyorum. Meğer bu düşünceye sahip olan tek kişi ben değilmişim. Bir gün
komşumuz olan bir yaşlı teyze anneme:
"Mualla
hanım ben senin günahını aldım, beni affet demişti. Annem "Ne oldu, niye
teyze?" diye sorduğunda ise "Kızları uğurlarken baktım, onlar
ağlıyor, sen hiç aldırmadan öyle duruyordun. Hatta Allah biliyor ya, bir ara
acaba bu iki kız üvey mi diye düşündüm. Ama sonra tatile geldiklerinde karlı
kışta terlikle sokağa fırlayarak onlara nasıl sarıldığını görünce anladım ki
sen onları daha fazla üzmemek için kendini tutmuş, üzüntünü belli
etmemişsin." demişti.
Anı dizisi, gelecek yazı olan, "Okulum" ile devam
edecek.
Semiramis Kanbak
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.