Altı Sıfırlık Başbakan ve Kahire'den Kiev'e Rabiacılar [Ömer Sağlam]
Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Sevgili okurlarım
bugün bahçeye gidip geldim. Bahçeyi kendisine emanet ettiğim ve bir kış boyu
tek başına bahçemizi bekleyen Melo'nun (köpeğimiz) durumu, seçimler sebebiyle
içler acısı! Hatta Melo'nun içinde bulunduğu psikolojik, fizyolojik ve itolojik
durum, Fadime'nin durumundan bile daha vahim gözüküyor!
Malum fıkraya göre;
Temel ile Fadime aşk evliliği yapmışlardır. Aşk evliliği yaptıkları için
Fadime'nin cinsel arzuları tavanlarda gezinirken, bizim Temel'de tık yoktur.
Hangi doktora gittilerse, hangi ilacı kullandılarsa faydasız. Temel ise
Fadime'ye karşı büyük mahcubiyet içindedir. Günün birinde Temel, "Acaba
ben de büyü mü var?" diyerek kalkıp Oflu Hoca'ya gitmiş. Utana
sıkıla da olsa durumu bir güzel anlatmış hocaya.
Oflu Hoca, "Ula
uşağum, sende kara büyü var!" deyip, Temel'i bir güzel okuyup üfledikten
sonra Temel'e dönerek;
-"Uşağum, ben
gerekeni yaptım. Fakat bu iş ancak fındık bahçesinde olur..." demiş.
Temel yarı sevinçle
dönmüş köyüne ve durumu Fadime'ye açmış. Fadime sevinçten havalarda!
- "Ancak"
demiş Temel, "Bu iş sadece fındık bahçesinde olabilirmiş Fadime. Bu işi
nasıl çözeceğiz?"
Fadime;
-"Uy penum
sevduceğum, sen punu hiç dert etme da. Sen bahçede çalışırken penu arzu
ettuğunde bir tüfek patlat, ben hemen koşar gelirum, işimizu bir güzel yaparuz
Temelum..."
Fadime'nin bu
teklifi Temel'in de aklına yatmış ve epeyce bir zaman işi bu şekilde
götürmüşler. Ancak ortaya hiç akıl edemedikleri bir sorun çıkınca Temel yine
Oflu Hoca'da almış soluğu.
Oflu Hoca;
-"Hayurdur
Temel, Fadime ile muhabbetiniz nasıl gideyu uşağum?" diye sorunca Temel
boynu bükük şu cevabı vermiş:
-"Hocam, Fadime
ile muhabbetimiz gayet iyi gideyu. Ancak bizim köyde av mevsimi paşladu, Fadime
nerede bir tüfek patlasa oraya koşayi..."
...
Bizim Melo'da tıpkı
Fadime gibi şu anda. Nerede bir seçim arabası görse o tarafa koşuyor. Bahçemiz,
üç yolun kavşağında bir konumda. 30 Mart'ta yapılacak yerel seçimler için
siyasi partiler bangır bangır bağıran yüksek sesli müzik çalan arabalarla vızır
vızır geçiyor bizim evin çevresindeki yollardan. E haliyle bizim Melo,
kendisine verilen görevi hakkıyla yapabilmek için bir o tarafa koşturuyor, bir
bu tarafa. Zavallı hayvan, koşturmaktan bitap düşmüş. Dili bir karış havada. En
çok da AKP araçlarına koşuyor Melo. Bunun nedeni, AKP araçlarının diğer
partilerden daha fazla olması. Belki bir sebep de seçim şarkılarından "Dombra"nın
aşırma, yani hırsızlık eseri olması olabilir! Zira ben, Melo'yu harsızlara
saldırması ve hırsızlığa isyan etmesi için eğitmiş bulunmaktayım! O da AKP'nin
Dombra çalan seçim arabalarına saldırarak görevinin hakkını veriyor bir anlamda!
Şaka bir yana; seçim
çalışmaları yüzünden Türkiye'nin diğer ileri gibi Ankara ve civarında da müthiş
bir çevre ve gürültü kirliliği var bu günlerde. Değil insanların, hayvanların
psikolojileri bile bozuldu desem yeridir. Şu seçimler bir an önce gelse de, bu
gürültü ortamından bira an önce kurtulsak diyorum. Yoksa bu gidişle ben de
Melo'yu Oflu Hoca'ya götürmek zorunda kalabilirim...
Altı Sıfırlık
Başbakan!
1970'lerde TRT'de yayınlanan "6 milyon Dolarlık
Adam" diye bir TV dizisi vardı. Geçenlerde bizim Başbakanın
Balıkesir konuşmasını dinlerken nedense bu tv dizisi geldi aklıma. Ancak
bizimki, "6 milyon dolarlık adam" değil, biraz da "Altı sıfırlık adam" gibi
geldi bize. Nedeni, Tayyip Bey'in yapılan yatırımları büyük göstermek için para
miktarını eski para birimiyle, yani 1 ekmeğin 1.000.000 TL, 1 kg beyaz peynirin
15.000.000 TL, 1 kg kıymanın 25.000.000 TL olduğu dönemdeki para birimiyle telaffuz etmesidir.
Balıkesir konuşmasında "Şimdi size neler anlatacağım, neler.
10 katrilyonu aşkın yatırım yaptık biz Balıkesir'e. Ne demek bu? Her yıla 1
katrilyon. Bunları biz bu Balıkesir'e yaptık. Balıkesir'in tarihinde böyle bir
yatırım anlayışı yok. Niye? Kuvayi Milliye şehri burası.'' diyen
Başbakan, Balıkesir'den sonra gitmiş olduğu Denizli'de de, "İktidarları döneminde Denizli'ye 8
katrilyon yatırım yaptıklarını" söylemiştir kürsüden. Önceki gün
aynı şeyi Niğde'de yaptı ve "Niğde'ye 3.5
katrilyonluk yatırım yaptıkları" söyledi.
Başbakanın vermiş olduğu
rakamlar, yalan olmasa bile en azından bilinçli bir şekilde ve seçmenleri
kandırmak maksadıyla abartılı olarak verilen rakamlardır. Zira 25363 sayılı
Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 31.01.2004 tarih ve 5083 No.lu
Kanuna göre 01.01.2005 tarihinden
itibaren Türk lirasından altı sıfır atılmıştır. Bu durumda, AKP
hükümetinin, Balıkesir'e 10 katrilyon, Denizli'ye 8 katrilyon ve Niğde'ye 3.5
katrilyon yatırım yapması veya genel bir ifade ile söyleyecek olursak; bu
miktarlarda kaynak aktarması mümkün değildir.
Bu rakamları sırasıyla; 10 milyar, 8 milyar ve 3.5 milyar olarak
belirtmekte fayda vardır. Bir taraftan paradan altı sıfır atılmasını "Ekonomik
başarı" olarak lanse edeceksiniz, bir taraftan da çöpe atmış
olduğunuz altı sıfırı çöpten geri alıp rakamların sonuna ilave ederek
konuşacaksınız. Olur şey değil...
Öte yandan 2014 yılı bütçe
gelirlerinin 436.3 milyar TL, faiz dışındaki bütçe giderlerinin 384.3 milyar
TL, toplam vergi gelirlerinin 348.4 milyar TL olarak öngörüldüğü, 31 Ocak-7
Şubat 2014 tarihleri itibarıyla Merkez Bankası rezervlerinin yaklaşık 225
Milyar TL(102 milyar 51 milyon dolar) olduğu, yani rakamların trilyonlarla bile
değil, milyarlarla ifade edildiği bir dönemde, miting meydanlarında rakamların
katrilyonlarla ifade edilmesi, halkı kandırmaya çalışmaktan başka bir amaç
taşımamaktadır. Böyle bir dönemde, illere yapılan yatırımları halka anlatırken
rakamları katrilyonlarla ifade etmek, ahlaka ve başbakanın çok üstünde durduğu
edebe de aykırıdır. İşte burada başbakana dönüp, "Edep yahu"
demek gerekir diye düşünüyorum. Yanılıyor muyum acaba?
Öte yandan başbakanın
katrilyon olarak ifade ettiği bu rakamları söylerken halktan gizlediği ve güya
kurnazlık yaptığı bir başka durum daha vardır. Oda para
çeşidini özelikle söylemiyor başbakan. Yapılan harcamaların, TL'mi, Dolar mı, Euro
mu olduğunu söylemiyor. Bahsetmiş olduğu rakamların içinde belirtmiş olduğu
illerde çalışan kamu personeline yapılan maaş ödemelerinin olup olmadığını da
belirtmiyor. 10 katrilyon, 8 katrilyon, 3.5 katrilyon deyip geçiyor. Gerçi
"BİZİM İÇİN DEMOKRASİ AMAÇ DEĞİL ARAÇTIR" diyen bir
insandan da daha fazlası beklenemez. Ancak bu konudaki hükmümüzü de vermiş
olalım; başbakanın yaptığı tek kelimeyle ayıptır...
Başbakanın yaptığı,
ahlaki açıdan ayıp olmasına ayıptır da, muhalefetin yaptığı da ondan aşağı
kalmıyor. Onlar da başbakanın "Pensilvanya"
ve "Paralel Devlet"
şeklinde çiğneyip durduğu sakıza, "17
Aralık Operasyonu" ve "Ses
kayıtları" üzerinden çiğnedikleri sakızla karşılık veriyorlar. Halkın
karşısına plan ve proje ile çıkan sanki yok gibidir. Burada en dikkat çekici
çağrıyı yine de Sayın Bahçeli yapıyor ve o, en azından "Sokaklara inmeyin. Gereğini
sandıkta yapın" diyor parti
tabanına...
Kahire'den Kiev'e
Rabiacılar!
Seçimle göreve
gelen, ancak seçildikten sonra çıkarmış olduğu kararnamelerle kendisinden
öncekiler gibi Firavunlaşma emareleri gösteren Mısır Devlet Başkanı Muhammet
Mursi'nin iktidardan indirilmesi üzerine, Türkiye'yi ayağa kaldıran ve Çankırı
örneğinde olduğu gibi, işi, parklara Rabia ismini vermeye kadar vardıran bizim
Rabiacılar'ın, Ukrayna'da seçilmiş Cumhurbaşkanı Victor Yanokviç'in, aşağı
yukarı Mısır'da uygulanan yöntemle iktidardan uzaklaştırılması karşısında hiç
seslerinin çıkmaması ilginçtir. Kahire Meydanında öldürülen "Esma"
için göz yaşı dökenlerin, Kiev meydanında öldürülen "Olga" için
kılını bile kıpırdatmaması da öyle.
Peki; Mısır'da
yaşananlarla Ukrayna'da yaşananlar arasında ne fark vardır? Mısır'da
öldürülenler Müslüman, Ukrayna'da öldürülenler Hıristiyan olduğu için mi
tepkisizsiniz ey Rabiacılar? Muhammed
Mursi, tıpkı sizin gibi radikal dinci, Victor Yanukoviç ise gavur oğlu gavur
olduğu için mi tepkisizsiniz ey Rabiacılar?
Oysa hayır; Müslüman
olsun, Hıristiyan olsun, her şeyden önce insan insandır. İnsanları dinlerine ve
etnik kökenlerine göre değil, öncelikle insani vasıflarına göre değerlendirmek
zorundayız. Üstelik Ukrayna, ülkemiz ve milletimiz için, Mısır'dan hiç de daha
az önemli değildir. Belki de çok daha önemlidir Ukrayna bizim için. Çünkü bizim
200-300 milyon soydaşımız yaşıyor Ukrayna'da. Üstelik onlar da tıpkı
Mısır'dakiler gibi Müslüman.
Kırım, milletimizin
öz yurdudur ve üstelik, Mısır'dan çok daha önce Osmanlı İmparatorluğu'na
katılmıştır. Kırım'daki milli hatıralarımız, Mısır'dakilerden çok daha eskidir
bizim. Osmanlı'nın ve dolayısıyla İslam'ın, Avrupa içlerine doğru yayılmasında
Kırım'daki soydaşlarımızın, yani Girayların yönetimindeki soydaşlarımızın büyük
payı vardır. Bu insanların torunları olan 193.865 soydaşımız ve dindaşımız,
1944 yılında zorunlu göçe tabi tutulmuşlar ve bunların yaklaşık yarısı (%46'sı)
sürgün sırasında telef olmuşlardır(*). Bugün, Kırım yarımadasında yaşayan
insanların yaklaşık %14'ü, ana yurtlarına dönmelerine (1989 yılında) izin verilen
Müslüman Kırım Türkleridir. Onlara bu imkanı sağlayan ise herhalde o tarihlerde
Sovyetler Birliği içinde yer alan Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olmalıdır. 2007 yılında yapılan nüfus
sayımına göre Kırım Özerk Cumhuriyeti'nde yaklaşık 2 milyon (1.973.185) kişi
yaşamaktadır ve bu nüfusun %13'ünü teşkil eden 256.5 bini Müslüman Kırım
Türkü'dür(**). Ancak ne yazık ki; Kırım Tatarlarının yaklaşık
%40'ı halen Ukrayna vatandaşlığına sahip değildir ve birçoğunun sürekli oturma
izni yoktur(***).
Ve ey Rabiacılar,
sizin umursamaz tavrınız yüzünden, bakın Rusya Kırım'ı tekrar işgal ve ilhak
etmek üzeredir. Sizlerin bu ikiyüzlülüğünüzü kınıyorum, yüzünüze vuruyorum ve
sizleri ayıplıyorum...
Ömer Sağlam
_______________
(*)http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1r%C4%B1m_Tatar_S%C3%BCrg%C3%BCn%C3%BC
(**)http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1r%C4%B1m_%C3%96zerk_Cumhuriyeti
(***)
http://www.kalgaydergisi.org/index.php?sayfa=yazaryazidetay&yazi=718
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.