Benim Başbakanım Kodu mu Oturtacak [Ömer Sağlam]
Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Türkiye'de oluşan genel kanaat,
Tayyip Bey'in kullanmış olduğu dil ve üslubun, yani ayrıştırıcı, kategorize
edici eylem ve söylemlerin, bilinçli olarak tercih edildiği, bunun AKP'ye oy
veren kitleleri bir arada tutmak ve bu kitleler arasındaki safları daha da
sıklaştırıp kemikleşmiş oy kitlesi yaratmak için adeta bir harç olarak
kullanıldığı şeklindedir. Şahsen bizim kanaatimiz de o yöndedir. Esasen Tayyip
Bey, bu gerçeği geçmiş zamanların birinde "Öfke bir hitabet sanatıdır"
şeklinde pek güzel özetlemiş ve itiraf etmişti.
Öte yandan Türk Toplumu, nedense
üslubu sert, tavizsiz, kararlı ve otoriter zihniyet kokan liderlere çok daha
hüsnü kabul göstermektedir! Bunun sebebi, belki biraz da disipliniyle ön plana
çıkan asker sınıfının bizim milletimiz için hayati derecede önem arz etmesinden
kaynaklanmaktadır. "Asker
millet" kavramı, muhtemelen böyle bir anlayışın sonunda ortaya çıkmış
olmalıdır. Org. Hilmi Özkök'ü oldukça yumuşak huylu ve itaatkar bulan eski
hakem Erman Toroğlu'nun "Benim Genel Kurmay Başkanım kodu mu
oturtacak" şeklinde dile getirdiği düşünce, aslında bu milletin
genelinde mevcut olan bir düşüncedir. O sebeple Erman Toroğlu'nun bu lafını
fazla yabana atmamak gerekiyor.
Ancak ne var ki; başbakan bu "kodu
mu oturtacak" şeklindeki anlayışı sadece siyasi rakiplerine,
partisine ve temsil ettiği zihniyete muhalif olanlara karşı kullanmaktadır.
Böyle olunca onunki, ister istemez kin, nefret ve hakarete dönüşüyor.
***
Tayyip Bey'in ayrıştırıcı,
ötekileştirici, topluma kin ve nefret tohumları saçan söylemi aslında yeni bir
şey de değildir. O, ta iktidarının ilk yıllarında Türkiye'nin 36 ayrı etnik
gruptan müteşekkil olduğunu ifade ederek bu tavrını açıkça ortaya koymuştu. Ona
göre; Türk Milleti bir mozaikler bütünüydü! Arkasından açılım üstüne açılım
yaparak Toplumdaki ayrışmayı daha da derinleştirdi Tayyip Bey. Kürt Açılımı,
Alevi Açılımı, Roman Açılımı diyerek, bu unsurların Türk ana kitlesinden farklı
etnik kökenlere sahip olduklarını iyiden iyiye ön plana çıkarttı. TRT'de
yöresel ve bölgesel dillerde yayın yapmanın önünü açarak, bu derinliği büsbütün
Guam çukuruna çevirdi!
Oysa açılımların hemen hepsi
hikayeydi. "Kürt Açılımı" adı altında başlatıp, sürekli
evrimleştirerek "Barış ve Kardeşlik Projesi"ne dönüştürdüğü proje
dışında elle tutulur, gözle görülür hiçbir şey yapmadı aslında. Alevi Açılımı
çerçevesinde yaptığı tek şey, Alevi kökenli Reha Çamuroğlu'nu devreye sokarak
önde gelen Alevi Dernekleri'nin katılmadığı bir Muharrem İftarı düzenlemekle
sınırlı kaldı. Roman Açılımı ise, klarnetlerin ve darbukaların çaldığı hızlı
roman havaları eşliğinde şarkıcı Kibariye ile yanak yanağa verip şarkı
söylemekten ibaret kaldı.
Hakkını teslim etmek gerekirse;
Tayyip Bey'in en başarılı olduğu açılım, Kürt Açılımı olmuştur! Zira bu açılım
sayesinde devlet PKK terör örgütü ile müzakere noktasına kadar gelmiştir. PKK,
Güneydoğu'da adı konulmamış bir özerkliğe fiilen kavuşmuş bulunuyor ve bu
özerkliğe resmiyet kazandırmak için gün saymaktadır. Çünkü siyasi kimliğe
bürünerek meclise kadar uzanma başarısı gösteren PKK yöneticileri, 2014 yılının
özerklik yılı olacağını çoktan ilan etmiş bulunmaktadır. Tayyip Bey ise, bu
açılıma zarar gelmemesi için her türlü manipülasyona başvurmaktadır. Öyle ki;
Uludere'de uzaktan kumandalı bombanın infilak ettirilmesi sebebiyle Musa Sumay
isimli bir Uzman Çavuş'un şehit düşmesini bile, seçim meydanlarında "Maalesef,
yol yapımı sırasında araziye önceden döşenen bir mayının patlaması
sonucunda..." şeklinde manipüle etmiştir. Allah'tan kumpasa maruz
kalan Milli Ordu, her türlü baskıya ve yıldırma eylemine rağmen hala varlığını
koruyor da olayların cereyan şeklini şu ya da bu şekilde açıklayabiliyor. Çünkü
Genel Kurmay Başkanlığı, Musa Sumay'ın PKK uzaktan patlattığı bomba sonucu
şehit olduğunu ve PKK ile çatışma çıktığını açıklamış bulunuyor resmi internet
sitesinde.
Anlaşılacağı gibi; Tayyip
Bey'deki sertlik, öfke ve otorite, tamamen sahtedir ve bütünüyle siyasi
rakiplerini ekarte etmeye yöneliktir. Diğer bir tabirle söyleyecek olursak;
Tayyip Bey'deki sertlik, öfke ve otoritenin sebebi, tamamen kendi siyasi
başarısına endekslidir. Tayyip Bey'in bu tavrı, en bariz şekilde 17 Aralık 2013
tarihinde başlayan "Yolsuzluk Operasyonu"ndan sonra kendisini
göstermiştir. 12 yıldır kendileriyle adı konulmamış ve üstü örtülü bir
koalisyonun içinde bulunan Tayyip Erdoğan, 17 Aralık'tan sonra Gülen Cemaati ve
Fethullah Gülen hakkında demediğini bırakmamıştır. Yani tabiri caizse Tayyip
Bey, 17 Aralık'tan bu yana Gülen Cemaati'ne karşı tam anlamıyla "KODU
MU OTURTURUM" tavrı içindedir. Aylardır sözlü olarak sergilemiş
olduğu bu tavrı, nihayet Dershaneler hakkındaki kanununu yürürlüğe sokarak
resmen somutlaştırmış bulunmaktadır.
CHP ve MHP gibi siyasi muhalefeti
ise elbette kendisine göre; tam anlamıyla şamar oğlanına çevirmiş
bulunmaktadır. Özellikle CHP lideri ve CHP hakkında söylediklerini, insan
düşmanına bile söyleyemez bu ülkede. Elbette MHP için de öyle. MHP ile DHKP-C'yi
yan yana getirmesi ve aynı kefeye koyması, affedilir gibi değildir. Bu, Türk
Milliyetçilerine ve Ülkücülere karşı sergilenmiş apaçık bir düşmanlıktır.
Esasen o, "Her türlü milliyetçilik ayaklarımın altındadır" demek
suretiyle Türk milliyetçiliğini ayakları altına alarak, bu ideolojinin
temsilciliğini yapan MHP'yi resmen düşman ilan ettiğini aylar önce ilan
etmişti. Ancak yine de MHP'yi DHKP-C terör örgütüyle özdeşleştirmesi affedilir
gibi değildir. Bu bakımdan MHP liderinin tepkisi oldukça ser olmuştur. Şu
sözler Sayın Bahçeli'ye aittir: "Dün televizyonlarda yine konuşuyor.
Mersin’de güya toplantı yapıyor. Şerefsizlik yarışında hep kaybettin Sayın
Başbakan. Şimdi yeni bir şerefsizlik yarışına giriyorsun. DHKP-C ile MHP
arasında ilişki kurup yargı önünde ispatlayamazsan, şerefsizin kendisi ta
sensin. Artık Recep Tayyip Erdoğan bittin. Siyasi ömrün tükendi.." (1).
Berkin Elvan, Burakcan ve Esma'ya
Hayran Bir Başbakan
Tayyip Bey, yıkıcı, ayrıştırıcı,
ötekileştirici, topluma nifak ve bölücülük aşılayan tavrını en bariz şekilde
sergilediği alanlardan birisi de Alevilik ve Sünnilik konusunda sergilediği
tavırdır. Aydın Doğan ile ilgili davanın konu edildiği bir telefon görüşmesinde
davaya bakan hakimin Alevi olduğuna ilişkin ses kaydını Tayyip Bey "Montaj"
diyerek reddetse de Sadullah Ergin "Bu hakimin Alevi olduğuna dair benim
ağzımdan çıkan kelimeleri, normal gün içerisinde yaptığım konuşmalarda, 'bu
şehirde yaşayan 1,5 milyon insanı, Sünni'si, Alevisi, Musevisi, inananı,
inanmayanlarıyla geleceğe taşıyacağız' diye sürekli kullanıyorum. Orada o
sıfatın, kişilerin ait oldukları mezhebin belirtilmesi, o hakimin şahsiyetiyle
ilgili bir olumsuzluk anlamında söylenmiş bir pozisyonu yok. Böyle bir algı
varsa, bu maksadını aşan beyan olmuştur..." diyerek konuşmanın
montaj olmadığını itiraf etmiş bulunmaktadır(2).
Ayrıca Tayyip Bey'in, Gezi Parkı
eylemleri sırasında polisin attığı gaz fişeği ile yaralanıp aylarca bitkisel
hayatta kaldıktan sonra vefat eden Berkin Elvan isimli çocuğun cesedi musallada
iken, Mardin şehir meydanında bu çocuğu değil, geçen senenin 14 Ağustos
ayında Mısır'da yaşanan benzer bir
olayda hayatını kaybeden Esma El-Taci isimli genç kıza duyduğu üzüntüyü dile
getirmesi oldukça önemlidir. Yine, Berkin Elvan konusuna hiç değinmezken, bu
çocuğun defnedildiği günün gecesinde Berkin Elvan'ın yaralandığı noktada
öldürülen Burakcan Karamanoğlu'nun öldürülmesi olayını alabildiğine istismar
etmesi yine çok anlamlıdır. Oysa acı aynı acıdır. Tek fark Berkin Elvan'ın Alevi
olması, Burakcan ve Esma El-Taci'nin Sünni olmasıdır. Hepsi bu.
Berkin Elvan'a gösterilen ilgi
Burakcan'a neden gösterilmedi? Bunda şaşılacak hiçbir taraf yok aslında. Berkin
Elvan, aylar önce yaralandı ve aylarca hastanede ölüm kalım mücadelesi verdi.
45 kilodan 15 kiloya düştü ve sonunda öldü. Üstelik o çocuk yaşta idi. Bu
sebeple, sembol haline geldi ve cenazesine çok yoğun ilgi gösterildi. Burakcan
ise tanınmayan bir gençti ve bir gece nereden geldiği bilinmeyen bir kurşunla
öldürüldü. Onun için de cenazesine Berkin Elvan'ın cenazesi kadar ilgi olmadı.
Elbette sadece görünüşte...
Belki dikkatlerden kaçtı;
Burakcan'ın tabutuna Türk Bayrağı örtüldü ve memleketi Aluçra'da şehitliğe
defnedildi. Peki, bütün bunlar doğru mudur? Hayır, yanlıştır. Tük Bayrağı'nın
nerelere asılacağı ve kimlerin tabuna örtüleceği kanununda ve tüzüğünde
bellidir. Şehitliklerin nasıl ihdas edileceği ve buralara kimlerin
defnedileceği de öyle. Burakcan Karamanoğlu hakkında uygulanan cenaze merasimi
(tabutuna Türk Bayrağı örtülmesi ve şehitliğe defnedilmesi) kesinlikle
yanlıştır. Tahrik amaçlıdır ve siyasi ranta yöneliktir. Bununla birlikte biz,
her iki gence de Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz. her
ikisinin de mekanları cennet olsun.
Tayyip Bey'in Berkin Elvan ve
ailesi hakkında söylediği şu sözler (Berkin Elvan Başbakanın dediği gibi olsa
bile) asla kabul edilemez:
"Yüzünde poşu, elinde sapanla demir
bilye atan çocuğu bakkala ekmek almaya gidiyordu diye kandırıyorlar. Babası da
mezarına bilye atıyor neyin mesajını veriyorsun?
Bakın biz başka bir baba da tanıdık. DHKP-C oradan geçerken gecenin
karanlığında Burak yavrumuzu orada şehit ediyorlar. Burakcan’ın elinde sapan
silah yoktu. Sadece evinin önünde olan o yavruyu orada şehit ediyorlar ve
sokakta toplanan kovan sayısı 42. Bunlar o teröristlerle iş tutuyorlar. Burak
yavrumuz şehit edenler Kılıçdaroğlu’nun illegal cellatlarıdır.”(3).
Keşke Sünni Başbakan Tayyip Erdoğan da, Alevi Kemal
Kılıçdaroğlu'nun, Sünni Burakcan Karamnoğlu'nun ailesini arayıp "Oğlunuz bizim oğlumuz, acınız bizim
acımızdır. Burakcan’a rahmet, size, ailenize, yakınlarınıza ve Türkiye’ye
başsağlığı diliyorum..."(4) diyerek taziyede
bulunduğu gibi, Alevi Berkin
Elvan'ın ailesini arayıp taziyede bulunabilseydi. Ancak ne mümkün! Çünkü Tayyip
Bey, öfkeyi hitabet sanatı haline getirmiş, kin, nefret ve hakaret dilinden
nemalanan bir lider tipi haline gelmiş bulunmaktadır. En azından kendisine ve taparcasına peşinden
gidenlere göre; önüne çıkanı kodu mu oturtuyor kıçının üstüne.
Şu anda siyaset ringindeki en büyük hasmı, bir
zamanlar antreman arkadaşı olan Pensilvanya şeyhi ve Tayyip Bey, aparkat, kroşe
sol ve sağ direklerle sürekli vuruyor Pensilvanya şeyhine ve onun kurmuş olduğu
paralel yapının mensuplarına. Çünkü pişmiş kelle gibi sırıtıyorlar padişahımız
efendimizin karşısında(5).
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "Toprağa verdiğimiz Berkin, Burakcan ve polis
memurumuz Ahmet Küçüktağ’ın yüreği yanmış babalarının acılarını içlerine
gömerek bize verdiği sağduyu mesajları herkese ders ve örnek olmalıdır”(6) şeklindeki sağduyu çağrısı bile kâr etmiyor
kendisine...
Ömer Sağlam
_________________
1-http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/haber85175-Bahceliden_Erdogana_DHKP_C_MHP_Iliskisini_Yargida_Ispatlayamazsan_Serefsizsin.html,
2-http://www.radikal.com.tr/turkiye/eski_adalet_bakani_erginden_ses_kaydi_aciklamasi-1179940
&
http://www.gerceksozcu.com/haber/siyaset_1/erdogan-montaj-bakani-dogru-dedi/17516.html,
3-http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/50739/Boyle_kin_gorulmedi.html,
4-http://www.hurriyet.com.tr/gundem/26010377.asp,
5-http://sozcu.com.tr/2014/gundem/erdogan-konusuyor-56-470849/,
6-http://www.hurriyet.com.tr/gundem/26011416.asp
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.