Benim Cumhurbaşkanı Adayım Murat Bardakçı'dır [Ömer Sağlam]
Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Muhalefet Cumhurbaşkanlığı'na ortak aday gösterme konusunda hemfikir
gibi. Ancak şu günlerde "Yerim
dar-gerim dar" rolü oynuyorlar. Kendilerine göre cumhurbaşkanı
olacak kişinin hasletlerini sayıyorlar ama şimdilik bir türlü isim
zikretmiyorlar. Kafalarında bazı alternatif isimlerin olduğu besbelli fakat
ısrarla açıklamıyorlar. Kim bilir, belki de Başbakan'ın aday olup olmasına göre
açıklayacaklar kafalarındaki isimlerden birisini. Yani muhalefetin çatı
adayının kim olacağını belirleyecek olan kişi de yine Tayyip Bey'dir!
Böyle olunca, kamuoyu merak içinde. Herkes kendine göre bir "Çatı
Adayı" öneriyor muhalefete. Bunlardan birisi de gazeteci Fatih Altaylı.
Muhalefete önerdiği dört isim ise; Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, halen
MHP'de politika yapan TBMM Başkan Vekili Meral Akşener, Anayasa Mahkemesi
Başkanı Haşim Kılıç ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül. Bu adaylar arasında bana
göre; muhalefetin çatı adayı olabilecek iki isim İlber Ortaylı ve Meral
Akşener'dir. Diğerleri tutmaz! Zira muhalefetin Abdullah Gül'ü aday göstermesi;
AKP tabanını, Tayyip Erdoğan etrafında büsbütün kenetlendirir. Böyle bir
durumda AKP tabanı, Abdullah Gül'e "bir bölen" ve "AKP'ye ihanet eden kişi"
nazarıyla bakacaktır. Ayrıca, Sayın
Gül'ün muhalefetten gelecek böyle bir teklife olumsuz yanıt vereceğini, yani
muhalefetin oyununa gelmeyeceğini düşünüyorum. Öte yandan gelse bile, CHP ve
MHP tabanından yeterli desteği asla göremez Abdullah Gül. Bugüne kadar
kendisine "11. Çankaya
Noteri" diyenlerin, birkaç ay içinde değişip, kendisine destek
vermesi asla düşünülemez.
AYM Başkanı Haşim Kılıç, yakın zamana kadar AKP'ye adeta koltuk
değnekliği yapan ve kapatma davası sırasında da AKP yanlısı tavrıyla dikkatleri
çeken birisidir. "AYM'de hukukçu
olmayan tek kişi" ve "ANAP'ın
muhafazakâr kanadı tarafından önce Sayıştay Başkanı, arkasından AYM üyesi
yapılmıştır..." diye hakkında bir sürü spekülasyon yapılmıştır.
Emekli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş'ın maiyetinde çalışanlardan
bizzat işittiğime göre; Haşim Kılıç'ın ailesinin oldukça tutucu olduğu ve "Laiklik"
ilkesiyle de bazı sorunları varmış! Bu sebeple Haşim Kılıç, MHP lideri Devlet
Bahçeli'nin önermiş olduğu formüle de uymamaktadır. Çünkü Bahçeli'nin "çatı adayı" formülünde "Laiklik ilkesini benimsemiş
olmak" tabiri de vardır. Haşim Kılıç'a CHP de destek vermez. Bu sebeple AYM Başkanı Haşim Kılıç'ın,
muhalefet tarafından tercih edileceğini hiç sanmıyorum ben.
Prof. Dr. İlber Ortaylı, Fatih Altaylı'nın dediği gibi Türkiye'nin önde
gelen entelektüellerinden birisi. Ülkemizde "Tarihçi" denilince ilk akla gelen isimdir. Bunun bir
sebebi de Sayın Ortaylı'nın oldukça "Medyatik" birisi olmasıdır.
Nedense kitaplarını genel olara "Paralel
Yapı" olarak isimlendirilen Gülen Cemaati'ne yakın TİMAŞ yayınları
basmaktadır. Muhalefetin kendisini aday göstermesi halinde, AKP'lilerin bu
noktayı da gündeme taşıyacaklarından eminim! Öte yandan İlber Ortaylı'nın,
Devlet Bahçeli tarafından "milliyetçi-muhafazakâr-manevi
değerlere bağlı" şeklinde ifade edilen üçleme ile de bazı
sorunları olabilir. Bütün bunlara rağmen aday gösterilmesi halinde MHP'nin ve
MHP tabanının, İlber Ortaylı'ya fazla karşı çıkmayacağına inanıyorum. Aynı
durum CHP ve bu partinin tabanı için de
geçerlidir.
Meral Akşener, doğrusu benim de favorilerim arasındaydı. Erkeklerin
egemen olduğu meclisi hizaya getiren, 28 Şubat sürecinde dönemin kudretli
generali Çetin Saner'e posta koyan Meral Hanım, bana göre de ideal bir
Cumhurbaşkanı adayıdır. Hatırlayın
lütfen; yanlış bilmiyorsam 28 Şubat Davası bağlamında medyaya yansıyan
haberlere göre; 28 Şubat'ın akabinde dönemin kudretli generallerinden Çetin
Saner, o sırada İçişleri Bakanı olan Meral Hanım için "Söyleyin o kadına, onu bakanlığın önünde yağlı kazığa oturturum"
şeklinde mesaj göndermiş, Meral Hanım da Çetin Saner için "Onun Kazıklı Voyvoda'nın torunu
olduğunu bilmiyordum" diyerek, erkeklerden bile beklenemeyecek
şekilde bir cevap vermiştir. İmaen de olsa kendisine "piç"
demiştir. Ancak ne var ki; medyaya MHP'nin Meral Akşener'i düşünmediği şeklinde
bilgiler yansımış bulunuyor.
Fatih Altaylı'nın yazısına yer veren internet sitelerinden birisinde MHP
lideri Devlet Bahçeli'nin kafasında İlhan Kesici, Taha Akyol ve Abdüllatif
Şener gibi isimler varmış! Aynı haberde MHP'li bir yönetici “Adayımız yüzde 90
dışarıdan, sivil bir isim” şeklinde de açıklama yapmış. Yine aynı habere
göre; CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun kafasında da, Deniz Baykal, Yılmaz
Büyükerşen, Rıza Türmen ve Altan Öymen varmış(1).
Bu
haberi doğru kabul ederek açıkça söylemek gerekirse; bu isimlerin hiçbirisi tutmaz kamuoyunda. Hangisini
gösterirseniz gösterin, Tayyip Bey'in karşısında tuzla buz olurlar! Geçenlerde
Pervin Buldan'ın ağzından Tayyip Erdoğan'a destek verebileceklerini açıklayan
BDP-HDP bloğunun bu konudaki tavrı oldukça önemlidir. AKP'liler bu günlerde,
toplumda "Cumhurbaşkanlığı konusunda
PKK ile işbirliği yaptılar" algısı yaratmamak için BDP-HDP
bloğunun adını hiç anmıyorlar. Ancak günü gelince ve ihtiyaç hasıl olunca bu
blokla koalisyona gitmeyeceklerini hiç kimse iddia edemez bu ülkede.
Devlet
Bahçeli'nin kafasında olduğu söylenen üç isimden İlhan Kesici'nin ne kadar
toplayıcı olduğu tartışmaya açıktır. Bana göre oldukça silik bir adamdır İlhan
Kesici. Gerek Bürokrasi'de, gerekse politikada fazla bir başarısı yoktur.
Demirel Ailesi'ne damat olduktan sonra ismi bir miktar parladıysa da, yine de
oldukça sönük bir profildir İlhan
Kesici.
Abdüllatif
Şener, AKP'nin kurucusudur. Muhalefet tarafından aday gösterilmesi halinde,
AKP'liler ve Milli Görüş üzerinde Abdullah Gül'ün yaratmış olduğu etkiyi
yaratabilir. Taha Akyol, daha düne kadar AKP'nin en büyük destekçilerinden
birisiydi. MHP'nin "Yıkım
Süreci" diye isimlendirdiği "Açılım
Süreci"ni bile destekledi Taha Bey. Programlarında sık sık Tayyip
Bey'i konuk ederek cilalanmasına yardımcı oldu.
"Hangi Atatürk" gibi kitaplar yazarak, Atatürk'ü
tartışmaya açtı! Onun vaktiyle MHP'den milletvekilliği yapması, MHP tabanından
destek alacağı anlamına gelmez. Şahsen benden oy alamaz Taha Akyol...
Benim Cumhurbaşkanı Adayım Murat Bardakçı'dır!
Bir
önceki yazımda, muhalefetin çatı adayı olmaya hazır ve tekliflere açık olduğumu
söylemiştim! Ancak yakın çevrem ve sosyal medyadaki bazı arkadaşlarım dışında
fazla bir rağbet görmedim. Hatta eşimin bile haberi yok bu konudan! Çünkü
söyleseydim gülüp geçecek, hatta beni alaya alacaktı. Bu sebeple onun kulağına
gitmeden, izzeti ikbal ile Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekiliyorum ben. Siz
buna "köpek
ürmeden, köylü duymadan" da diyebilirsiniz. Ancak çekilirken
yerime aday bırakmayı da ihmal etmiyorum tabii!
Bence
Cumhurbaşkanlığı için Tarihçi Murat Bardakçı biçilmiş kaftandır. Birkaç gün
önce Mehmet Barlas'ın programında "Ermenilerden özür dilenmesine karşı
olduğunu" söyleyerek ima yollu da olsa Tayyip Bey'in yanlış
yaptığını söyledi Murat Bardakçı. Murat Bardakçı'yı birçok yönden tenkit etsem
de yine de kendisine saygım vardır ve benim için "ehveni şer"
anlamında bir Cumhurbaşkanı olabilir kendisi. Kanaatimizce; İlber Ortaylı
olmazsa, Murat Bardakçı muhalefetin çatı adayı olabilir ve şahsen benim oyumu
da alabilir. Mesela Sayın Bahçeli'nin kafasında olduğu söylenen üç isme oy
vermem ama Murat Bardakçı'ya rahatlıkla oy verebilirim.
Bana
göre; Sayın Bahçeli'nin ortaya koyduğu formüle de uygundur Murat Bardakçı ve
CHP tabanının da oyunu almaması için hiçbir sebep yoktur. Üstelik bazen "Tarihin Arka Odası"
programına frak giyerek çıkmak suretiyle bu konuda oldukça antremanlı olduğunu
da göstermektedir Murat Bey. Bazen de kavuk, sarık, kaftan gibi şeyler giymek
suretiyle ne kadar muhafazakar olduğunu da gösteriyor cümle aleme! mesela dünkü
programında da "Okçu Başlığı" giyerek çıktı ekranlara. Kültür
tarihçisi Prof. Dr. Nurhan Atasoy'a ısrarla Yeniçeri Başlığı giydirmek gibi
bazı absürt davranışları olsa da Murat Bardakçı'dan oldukça güçlü ışık
görüyorum ben. Fatih Altaylı'nın onu, bunu muhalefete lanse ederken en yakın
dostu olan Murat Bardakçı'yı neden es geçtiğini hala anlamış değilim. Kim bilir
belki de kıskançlığındandır.
Murat
Bardakçı'ya burun kıvıracak muhalefet için birkaç aday daha zikredelim de döne
döne aday aramaktan başları dönüp ayakları tökezlemesin muhalefetimizin. Emekli
Org. Edip Başer ve Em. Org. Işık Koşaner'i neden hiç kimse akıl etmez.
Askerlerden neden bu kadar kaçılır bir türlü anlamıyorum. Hani "Asker
Millet" idik biz. Bakınız Org. Edip Başer "Terörle Mücadele
Koordinatörlüğü"nün fiyasko olduğunu düşündü ve edebi dairesinde
köşesine çekildi. Em.Org. Işık Koşaner de öyle. Uyduruk davalarla TSK'ye
yönelik kumpasları gördü ve bunu hazmedemeyerek istifa edip çekildi köşesine.
Yani diğerleri gibi sineye çekmedi yapılanları, oynanan oyuna gelmedi.
Demokrasiye olan inancı gereği kenara çekilmeyi tercih etti ve iyi de etti.
Tarih profesörleri Ahmet Taşağıl ve Bahaddin Yediyıldız, dil bilimci Ahmet Bican Ercilasun gibi bazı
aydınlarımız da vardır bizim. Lütfen bu isimler üzerinde de durulsun derim ben.
Köpeksiz Köyde Değneksiz Dolaşmak!
Sayın
Başbakan, dünkü (10 Mayıs) Danıştay toplantısında TBB Başkanı Prof. Dr. Metin
Feyzioğlu ile girmiş olduğu polemikten sonra apar topar gittiği partisinin
Afyon kampında Metin Feyzioğlu'na yükleniyor ve şöyle diyordu:
"Danıştayın Başkanı 25 dakika konuşuyor, ev sahibi. Bu beyefendi,
orada bir saat konuşma yapıyor ve Danıştayın kuruluş yıl dönümünde konuyla
ilgili değil tamamıyla baştan aşağıya bir siyasi konuşma yapmak suretiyle orada
kendine göre bir tatmin. Çıkar cübbeni sen de birilerinin yaptığı gibi
söylüyoruz, siyaseti çok seviyorsan çık bu siyaset meydanına orada kendini
ispat et. Anayasa profesörleri, hukuk hocaları, hatta hakimler, savcılar,
yüksek mahkeme üyeleri, hem 27 Mayıs darbesinin oluşumunu hazırlamış hem de
milletin seçtiği hükümeti tiyatro vari bir mahkemede yargılayıp Başbakan'ı idam
etmişlerdi. Şimdi bugün de bir tiyatroyu biz Danıştay'da seyrettik. Cumhurbaşkanı,
Başbakan, Genelkurmay Başkanı orada, yargı orada, herkes orada, bir kısım da
şakşakçılar var malum. Onlar da alkışlıyor, bir kısmı tabii, hepsi değil. Onlar
da alkışlıyor onlarla da tatmin oluyor. Artık tahammül, tahammül. 25 dakika
başkan konuşacak. Sen orada 1 saat konuşacaksın. Bu millet seni dinlemeye
mecbur mu? Böyle şey olabilir mi?"(2).
Tayyip Bey'in,
partisinin Afyon kampında Metin Feyzioğlu hakkında dile getirdiği sözlerden, bu
konuşmanın metnini Ankara'dan Afyon'a giderken hazırladığı belli oluyordu. Zira
daha Danıştay toplantısında iken Barolar birliği Başkanı'na “Van depremi ile ilgili söylediklerinizin hepsi
baştan aşağı yalan. Neler yapıldığını bilmiyorsunuz. Bu sizin yaptığınız
edepsizliktir." diyerek, Afyon konuşmasının ip uçlarını zaten vermişti
Ankara'da iken.
Doğrusu Tayyip
Erdoğan, dün Danıştay'ın 146. kuruluş yıldönümü vesilesiyle düzenlenen
toplantıda sergilemiş olduğu tavrıyla, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken
büyük bir siyasi hata yaptı ve karizmayı çok fena çizdirdi Metin Feyzioğlu'na.
Üstelik Abdullah Gül'ün "Dur, yapma" türünden
ikazlarına rağmen(3). Tayyip Bey'in
dünkü tavrı, tam da köpeksiz köyde değneksiz dolaşan vatandaşın tavrına
benziyordu. Zira Tayyip Bey, alışık değildi bu tür çıkışlara. Konuştuğu
ortamlarda aklına geldiği gibi konuşuyor ve hiç itiraz edilmiyordu kendisine.
Alternatifi de yoktu! En büyük hatip ve elbette alkışı hak eden de sadece
kendisiydi! Dolayısıyla; Metin Feyzioğlu'nun dünkü çıkışı Başbakanı bir hayli
sarstı! Umarım Sayın Başbakan biraz olsun kendisine gelmiştir diyeceğim ama,
bugün (11 Mayıs) Afyon kampının kapanış konuşmasında bir kez daha görüldü ki;
onun kendine geleceği filan yok. Hala öfke kusuyor Metin Feyzioğlu'na karşı.
İşi öyle abarttı ki; dedesi Turan Feyzioğlu'nu da soktu işin içine.
Başbakan'dan öğrendik ki; meğer dede Prof. Dr.Turan Feyzioğlu da Merhum
Menderes ve arkadaşlarını asanlardan birisiymiş! Duy da inanma...
Öte
yandan belirtelim ki; Van Depremi konusunda Metin Feyzioğlu doğru söylüyordu.
Çünkü habere göre; Van'da 70 depremzede
aile hâlâ Anadolu Konteyner Kenti'nde yaşam savaşı vermektedir(4). Oysa Tayyip Bey, sürekli olarak
1999 yılında meydana gelen depremde başarısız addettiği dönemin hükümetini
yerden yere vururken, Van Depremi'ndeki kendi başarılarını yere göğe
sığdıramıyor! Üstelik 1999 yılında yaşanan iki büyük Marmara Depreminin yanında
Van Depremi'nin sinek ısırığı mesabesinde olduğunu bile bile yapıyor bütün
bunları. Dolayısıyla; Van Depremi konusunda yalan söyleyen kişi kesinlikle TBB
Başkanı Metin Feyzioğlu değildir. Sonunda bugün Tayyip Bey de itiraf etmek
zorunda kaldı; konteyner kentte 67 aile
yaşıyormuş!
Ayrıca
Başbakan'ın Afyon kampında yapmış olduğu konuşmada dile getirdiği "(Van'da
meydana gelen) Depremden bugüne kadar 5 katrilyon Van'a destek verdik. Bundan
zerre kadar bahsetmiyorsun ve orada kalkıp hükümetimizi utanmadan, sıkılmadan
yargılamaya yöneliyorsun. Sen nasıl yargı mensubusun? Çünkü müracaat ettiği
kapı belli. Kendi zihniyetinde, kendi kafa yapısında kişiler. Van ile ilgili
tamamen yalan bir ifade kullanıyor. 'Biz Van'da kiracılara ev vermedik.' Bir
defa konuyu bir öğren. Biz Van'da yaklaşık 18 bin konut yaptık. Bunların
içerisinde öncelikli olan nedir? Ev sahiplerine konutlarını vermektir. Biz ev
sahiplerinin konutlarını verdik. Artan konutlarımızı da kiracı olanlara kura
ile sattık. Bunun dışında orada kiracılardan konut sahibi olmak isteyenler TOKİ
orada konut yapmaya devam edecek. TOKİ konutlarından gider alırlar. Bunlar
orada konut sahibi değildi ki. Sen nasıl hukukçusun?''(5) şeklindeki sözlerini anlayan varsa beri gelsin.
Kendilerine
ev verilmeyen kiracılar kimler acaba? Van'da görevli devlet memurları olabilir
mi? Ya da hala konteyner kentte yaşamak zorunda kalan 70 (başbakana göre 67)
aile kimlerdir? Aralarında devlet memurları var mı? Peki, evleri yıkıldığı için
kendilerine ev verilenler arasında terör örgütü mensubu veya sempatizanı var
mı? Bu konuda gerekli araştırmalar yapıldı mı? Depremden sonra Van'a
aktardığınız 5 katrilyon liranın ne kadarı hedefine ulaştı? Bu kaynaktan PKK da
istifade etmiş olabilir mi? Sahi hani şu yollarda soyulan yardım konvoylarından
ne haber? Failleri yakalandı mı?
Son söz: Dün, Danıştay'ın
toplantısında konuşan Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, sizin sandığınız gibi sıradan
bir hukuk profesörü değil, TBB Başkanıdır. Ve TBB, Anayasa'da güvence altına
alınmış "savunma hakkı"
nın kullanılmasında vatandaşlara yardımcı olan ve bu konuda "tekel" yetkisi bulunan
avukatların bağlı bulunduğu üst kurumdur. Savuma makamı, hukuk devletlerinde
adil yargılamanın olmazsa olmazlarından birisidir ve yargılamanın ayrılmaz bir
parçasıdır. Bu anlamda TBB, tıpkı Başbakanlık gibi anayasal bir kurumdur.
Dolayısıyla; Başbakan, dün ve bugün "Yürütme"
erkinin başı olarak, "Yargı"
erkinin ayrılmaz bir parçası olan savunma makamını temsil eden bir şahsa posta
koymaya kalkışmıştır. Açıkçası Tayyip Bey, dün ve bugün sergilemiş olduğu
tavırla, aynı zamanda yürütmenin yargıya üstünlüğünü vurgulama gayretkeşliğinin
içine düşmüş bulunmaktadır...
Ömer Sağlam_____________
1-http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/haber87330-fatih_Altayli_Muhalefete_Cumhurbaskanligi_Icin_4_Isim_Onerdi.html,
2-http://www.mansettv.com/haber/basbakan-erdoganin-afyon-kampi-konusmasi-10052014-112236.html,
3-http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/haber87360-Feyzioglu_ile_Tartisan_Erdogan_Abdullah_Gule_Sitem_Etti.html,
4-http://www.radikal.com.tr/turkiye/vanda_70_depremzede_aile_hala_konteynerde_feyzioglu_dogrulari_soyledi-1191395,
5-
http://www.mansettv.com/haber/basbakan-erdoganin-afyon-kampi-konusmasi-10052014-112236.html,
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.