Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Akrep ve AKP* başlıklı bir önceki yazımda, akrepler konusunda oldukça tafsilatlı
bilgiler verdim. Akrep tarafından sokularak zehirlenmiş bir adam olarak, o
yazımı okuyamayanlar için kısaca hatırlatalım ki; bir çift sürme sırasında bir
akrep sol işaret parmağımı soktu ve parmağım anında uyuştu ve davul gibi şişti.
Ben de önce yerden bir ayrık otu alarak parmağımı dibinden sıkıca bağladım,
arkasından da elimdeki bıçakla parmağımı birkaç yerinden yararak kanı boşaltmak
suretiyle büsbütün zehirlenip tahtalı köyü boylamaktan kurtuldum.
Aynı
yazımda köyümüzde akrep tarafından sokularak zehirlenen bir çocuğun ise yeni
kesilmiş bir koyun derisine sarılarak kurtarıldığını söylemiştim. Demek oluyor
ki; taze kesilmiş yaş koyun derisinde akrep zehrine karşı panzehir etkisi yapan
bir madde bulunuyor!
"Akrep ile AKP arasında nasıl bir ilişki olabilir, bu ne
saçmalıktır" diyenleri duyar
gibiyim. Olur mu efendim, Akrep ile AKP arasındaki benzerlik başka hiçbir iki
şey arasında yoktur. Mesela her iki
kavramda da ortak harfler vardır. En basitinden "AKREP" kelimesindeki "RE" yi
kaldırın, karşınıza direk AKP
çıkar! "Akrep"
kelimesindeki "re"
ve "(c)ep"
hecelerinin de "Recep"
kelimesinde olduğunu hassaten belirtmemiz gerekiyor!
Akrep
ile AKP arasındaki bir başka benzerlik ise her ikisinin de "ZEHİRLİ" olmalarıdır! Tek
farkları, akrebin, hayvansı dürtülerle iğnesini anında pıt diye batırıp,
zehrini bir defada fırt diye zerk etmesine karşılık, AKP'nin iğnesini topluma
çaktırmadan, zamana yayarak yavaş yavaş batırması ve zehrini şerbet niyetine
sunmasıdır! Oysa her iki zehir de felç edici, hatta öldürücüdür. Buradaki
önemli fark, akrebin zehrinin etkisinin ani olmasına karşın, AKP'nin zehrinin
yıllara sâri bulunmasıdır...
AKP'nin,
"Osmanlı Şerbeti"
niyetine toplum kesimlerine sunduğu ilk
zehir, "sosyal yardım"
adı altında özellikle fakir-fukaraya zerk ettiği zehirdir! Bu zehrin en önemli
etkisi, tıpkı uyuşturucu haplar gibi insanda bağımlılık yaratmasıdır. Ve
insanlar, bağımlı hale geldikleri bu
uyuşturucuyu kolayca ve sürekli elde edebilmek için tedarik konusunda
"TEKEL" olduğunu iddia edenleri sürekli koruma altına almaktadır.
Yani her seçimde oylarını götürüp AKP'ye vermekte, "EVET" mührünü
götürüp ampulün altına basmaktadır.
Diğer
tedarikçiler, yani diğer siyasi partiler, her ne kadar daha da arttırmak ve çok
daha insani hale getirmek, örneğin nakit olarak bankalar yatırmak suretiyle bu
yardımlara devam edileceğini söyleseler de maalesef bu konuda fazla inandırıcı
olamamaktadırlar.
AKP'nin
topluma zerk ettiği ve toplumu bağımlı hale getiren bir başka zehir, çiftçi ve
esnaf kesimini, ucuz kredi diyerek, altından kalkamayacakları borçların altına
sokmuş olmasıdır. Bu toplum kesimleri, AKP iktidardan giderse ve siyasi
istikrar bozulursa, borcumuzu ödeyemeyiz, işlerimiz büsbütün bozulur ve tüyü
türbeyi yer, bitiririz korkusuyla kerhen de olsa her seçimde gidip AKP'ye oy
vermektedirler. Tıpkı sosyal yardımlar konusunda olduğu gibi, muhalefet
partileri bu konuda da fazla ikna edici olamıyorlar her nedense.
AKP'nin
geniş toplum kesimlerini bağımlı hale getirecek şekilde zerk ettiği bir başka
önemli zehir de, "ucuz konut" sağlama vadiyle ve "kira öder
gibi" diyerek, TOKİ'yi ve özellikle mortgage sistemini devreye sokarak
fakir fukarayı altından kalkamayacakları uzun vadeli borçların altına sokmuş
olmasıdır. Bu toplum kesimleri de "Aman
istikrar bozulmasın, yoksa faizler yükselir ve borçlarımızı ödeyemeyiz..."
diyerek oylarını götürüp AKP'ye vermektedirler.
AKP'nin "Osmanlı Şerbeti" diyerek
dolaylı yoldan sunduğu bu zehirlerin yanı sıra bir de direk olarak, yani tıpkı
akrep gibi topluma zerk ettiği zehirler de vardır. Üstelik AKP bu zehri, tıpkı
akrebin hasımlarına yaptığı gibi, doğrudan zerk etmektedir topluma. Üstelik
akrep gibi iğnesini pıt diye batırıp, zehrini fırt diye değil, şaaak diye
batırıp şarrr diye zerk etmektedir.
Nedir
AKP'nin topluma şak diye batırıp, şarrr diye zerk ettiği zehirler? İlk başta,
toplumu 36 etnik parçaya bölmesi olmuştur. İkinci ve en önemli zehir ise hiç
şüphesiz, "Barış ve
kardeşlik" elbisesi giydirilerek gizlenmeye çalışılan "Kürt Açılımı" dır. Gezi
Parkı eylemleri sırasında Tayyip Erdoğan tarafından dile getirilen "Evlerinde zor tuttuğumuz en az yüzde
elli var" şeklindeki düşünce de uzun vadede toplumu büsbütün
öldürücü mahiyetteki zehirlerdendir.
Bir
başka öldürücü zehir, "Alevi
Açılımı" adı altında başlatılan ve içi bir türlü doldurulmayan
açılımdır ki; Gezi Parkı eylemleri sırasında polis tarafından gerçekleştirilen
ve Berkin Elvan ile bayraklaşan öldürme olayları, AKP'nin "Alevi Açılımı" ile neyi
amaçladığı konusunda az çok bir fikir vermektedir
topluma.
Topluma
direk olarak zerk edilen bir başka öldürücü zehir de, devlet kadrolarının
yandaşlarla doldurulması, devletin köşe başlarının yanaşmalarla, yalakalarla ve
yalamalarla doldurulmasıdır. Kısaca devletin, büsbütün ehil olmayanların eline
teslim edilmesidir. Bir diğeri ise kamu ihalelerinin, Havuz Medyası ve Bilal
Erdoğan'ın Vakfı örneğinde olduğu gibi, zorunlu bağışlar karşılığında yandaşlar
arasında pay ediliyor olmasıdır.
Bir
başka öldürücü zehir ise; ülkenin hukuk sisteminin büsbütün çökmesi, mahkemeler
yoluyla muhaliflerin susturulmaya çalışılması, TSK ve Emniyet mensupları başta
olmak üzere; devletin varlığı için stratejik kurum ve kuruluşlarda istihdam
edilen ancak istenmeyen kişilerin tasfiye edilmesi, yani açıkça istenmeyen kişi
ve kurumlara karşı kumpaslar kurulmasıdır.
En son,
Bilal Erdoğan'ın şikayeti üzerine CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu Anayasa
gereğince fezlekeye bile gerek duymadan köylü Mehmet Ağa gibi ifadeye çağıran
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir ve HSYK Müfettişlerince bir zamanlar
Türkiye'nin en ünlü savcısı olan Zekeriya Öz'ün, "Meslekten İhraç" edilmeyi gerektirecek eylemlerin
içinde olduğu şeklinde rapor hazırladıklarına ilişkin çıkan haberler, hukuk
sistemimizin de AKP tarafından zerk edilen ve zerk edilmesine göz yumulan
zehirle felç durumunda, yani komalık olduğu yönünde bizlere fikirler
vermektedir.
Tıpkı
bunlar gibi "Mele Projesi", "Roman Açılımı" ve
"Zorunlu din Dersleri"nin kapsamının ve saatlerinin arttırılması
projeleri de, bize göre en azından bu projelerin muhataplarını rahatsız edici,
felç etmese bile alerji yapıcı etkiye sahip zehirlerdendir. Hatta özellikle
zorunlu din dersleri, ehil ellerce verilmediği ve maksatlı kişilerce verildiği
takdirde toplum için öldürücü zehir etkisi de yapabilir.
Devlet Bahçeli'nin 3 M Formülü ve Kutsal Üçgenleri
İtiraf
etmek gerekirse; MHP lideri Devlet Bahçeli, son çıkışıyla geniş toplum
kesimlerinin kendisinden ve MHP yönetiminden olan beklentisini karşılayacak
çapta bir cevap vermiş bulunmaktadır. Ki; bu çıkışı, ona "Bilge Adam" diyenleri de
doğrulamış bulunmaktadır. Bahçeli'nin, bizim yukarıda uzun uzun anlatmaya
çalıştıklarımızı özetler biçimde, Hürriyet Yazarı Şükrü Küçükşahin'e yapmış
olduğu açıklama şöyle:
"Türkiye maalesef
kutuplaştı, bunu da AKP yaptı. Biz kutuplaşma istemiyoruz. Onun için de
kutuplaşmayı yaratan birinin cumhurbaşkanı olmasını doğru bulmuyoruz. Sanırım
10-15 güne biter. Adayımız sürpriz biri olacak. Eğer biz 29 Haziran’a kadar
toplumun önüne böyle bir adayla çıkarsak AKP kimi çıkarırsa çıkarsın, Bu Tayyip
Erdoğan da olsa fark etmez, seçimi kaybeder. Gideceğim herkese. CHP’ye
gideceğim; ama Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi’ne de gideceğim. Yetmez;
sivil toplum örgütlerini, inanç gruplarını, katkı sağlayacak herkesi ziyaret
edeceğim. Onlara diyeceğim ki, orta paydası geniş olan birini ülkemize
cumhurbaşkanı yapalım.”(1).
Bu yaklaşım, ancak
milletin istikbalini düşünen bir bilge devlet adamına yakışan tavırdır ve bunu
da ancak MHP liderliği yapabilirdi. Eğer Sayın Bahçeli, yukarıda dile getirdiği
hususları gerçekleştirir ve bu konuda üstüne düşeni yaparsa, 2015 yılı
kesinlikle MHP'nin ve Bahçeli'nin yılı olacaktır. Umarım başta CHP yönetimi ve
onun oldukça sempatik lideri Sayın Kılıçdaroğlu başta olmak üzere; diğer
muhalefet partileri de aynı şekilde davranarak üstüne düşeni yaparlar ve
Türkiye'yi düşürülmek üzere getirildiği uçurumun kenarından çekip alırlar(2).
Devlet Bey,
muhalefetin "Çatı Adayı" olarak öngördükleri Cumhurbaşkanı Adayı
hakkında geometrik şekillerden "Üçgen" den de istifade
ederek demiş ki; "Herkesin, 'Bunu
nereden bulmuşlar' diyeceği bir adayla kamuoyunun önüne çıkacağız. Partiler
ile görüşerek bu adayımıza destek
isteyeceğim. Daha uygun bir ‘çatı adayı’ çıkarılması halinde ona da destek
verebiliriz..."(3).
Yani Bahçeli demek
istiyor ki; "Biz adayımızı önereceğiz. Ancak dayatmacı değil, uzlaşmacı
olacağız. Muhalefet partileri ve STK'larla yapacağımız görüşmeler sırasında
daha uygun bir aday önerilirse ona destek vereceğiz..."
Sayın Bahçeli, Şükrü
Küçükşahin'e yapmış olduğu açıklamada MHP'nin destek vereceği cumhurbaşkanı adayının "Vatandaşın büyük bölümün desteğini alacak bir kişi olması
gerektiğini" belirttikten sonra, önerecekleri veya destek verecekleri
cumhurbaşkanı adayında bulunması gereken ve kendileri açısından "olmazsa
olmaz" kabilinden hasletleri de şöyle açıklamış:
"1-Milliyetçi olacak,
2-Muhafazakar olacak, 3-Manevi değerleri taşıyacak. Devam edelim; laik
bir aday olacak. Demokratik değerlere sahip olacak...Cumhuriyetin
değerlerini içine sindirmiş biri (olacak)...”(4). Görüldüğü gibi;
Bahçelinin formülü, tamamıyla Tayyip Erdoğan'ı potanın dışında bırakacak bir
formül. Zira saydıkları hasletlerin hiçbirisi yok Tayyip Bey'de. 2 ve 3 nolu
hasletleri birleştirip Tayyip Bey'e yamasak bile üstünde iğreti durur! Çünkü
vaktiyle "Milli görüş gömleğini üstümüzden çıkarıp attık"
demişti Tayyip Bey. Gömlek olmayan bedene hiç yama yapılabilir mi sanıyorsunuz
siz?
Kim ne derse desin,
bana göre; diğer muhalefet partileri ve STK'lar da MHP
liderinin bu tavrını takınırlarsa ve MHP'nin önerisine destek verirlerse, 2015
yılında Recep Tayyip Erdoğan kesinlikle meclis dışındadır! Kim bilir belki de
oğlunun başkanlığını yaptığı vakfın başına geçmek zorunda kalır! Ya da tıpkı
benim gibi evde torunlarına bakarak vakit geçirir! Elbette üç dönem kuralını
değiştirmedikleri takdirde.
Tayyip Bey konusunda,
2015 yılı için benim teklifim, Prof. Dr. Ekmelettin İhsanoğlu'nun yerine İslam
İşbirliği Teşkilatı'nın(eski adıyla İslam Konferansı Örgütü) başına geçmesidir!
Zaten hiçbir işe yaramayan bolca laf üreten bir örgüt durumunda bir teşkilattır
bu İİT. Afganistan'dan tutun, Irak ve Suriye'ye kadar, Libya ve Mısır'a kadar
iç çatışma yaşanan hiçbir İslam ülkesinde şöyle elle tutulur bir girişimi
olmayan bir örgüt konumundadır. Tam da
Tayyip Bey'e göredir. Bol bol nutuk atsın orada. Yeter artık; biz bıktık,
usandık Tayyip Bey'in ayrıştırıcı, ötekileştirici, yaralayıcı ve karalayıcı
nutuklarından efendim...
*Söz konusu Akrep ve AKP adlı makale, yazarı
tarafından HABERİNİZ sitesinde yayınlanmıştır.
Ömer Sağlam
______________
1-http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/haber87232-MHPden_cati_aday.html,
2-CHP Sözcüsü Haluk Koç, bugün yapmış olduğu basın açıklamasında MHP'nin
önerisinin değerlendirildiğini söylemiştir.
3-Aynı haber,
4-Aynı haber.