Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Kandiller konusunda yazdıklarım, büyük ses getirdi.
Yazımız geniş bir okur kitlesi tarafından ilgiyle okundu ve birçok okurum
beğenilerini dile getirdiler(1). Kendilerine hassaten teşekkür ediyorum. Ancak
az da olsa sağda solda yapmış oldukları yorumlarla bana hakaret eden, söven ve
hatta beni "Misyonerlik"
yapmakla itham edenler oldu. Şu kadarını söylemeliyim ki; her Müslüman'ın
olması gerektiği gibi ben de bir misyonun sahibi olma anlamında bir misyonerim!
Ancak bu misyonerlik, beni itham edenlerin sandıkları gibi başka dinlere hizmet
anlamında bir misyonerlik değil, gerçek İslam'ı anlatma ve özellikle başka din
ve inançlardan alıntılanarak hurafe, bid'at ve israiliyat adı altında İslam'ın
üzerine örtülen kirli örtüyü kaldırıp fırlatma anlamında bir misyonerliktir.
Bence bu anlamdaki bir misyonerlik, her Müslüman'ın birincil görevi olmalıdır.
...
Bilindiği gibi "Kutsal" kabul edilen üç
ayların içindeyiz. Bu kutsal ayların içinde kutsal kabul edilen özel gün ve
geceler peşi sıra sıralanmaktadır. Kandil Geceleri de denilen bu geceler, bir
anlamda "Kutsal içinde kutsal" kabul
edilen özel zaman dilimleridir. Önümüzdeki 25 Mayıs Pazar günü ise "Miraç
Kandili"dir.
Bilmeyenler için söyleyelim ki; Miraç Kandili, iki
ayrı ayağı olan bir hadisenin yıldönümü olarak anma günü adı altında
gelenekleştirilen özel bir gecenin adıdır. Olay, Hz. Muhammed'in, bir gece
vakti "Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya gidişini,
oradan da göklere yükseltilip, Allah'ın katına yaklaşarak Allah ile vasıtasız şekilde
görüşmesi" şeklinde cereyan etmiştir.
Olayın "Gece Yürüyüşü" anlamındaki
birinci bölümünü teşkil eden "İsrâ" bölümü,
Kur'an ayetleriyle sabittir. Zira, Kur'an'ın 17. Suresi olan İsrâ Sûresi'nin
ilk ayetinde "Bir gece, kendisine bazı ayetlerimizi
gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i
Aksâ'ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten işitendir,
görendir" buyrulmaktadır(2).
Kur'an yorumcuları (müfessirler) ve Arapça dil
bilginleri Ayette geçen "Esrâ"
kelimesinin mastarının "İsrâ"
olduğunu ve bunun da "Gece Yürüyüşü-Gece Yolculuğu"
anlamına geldiğini söylerler(3). Bu
sebeple, Yaşar Nuri Öztürk vb. bir kısım din alimleri, ayette geçen "Esrâ"
tabirinin, "Gece yürütülen"
şeklinde tercüme edilmesi gerektiğini beyanla umum alimlerce ısrarla "Götüren"
şeklinde tercüme edilmesinin maksatlı olduğunu dile
getirirler.
Esasen bu gruba giren din alimleri, ayette geçen "Mescid-i
Aksa" tabirinden maksadın da Kudüs'teki Mescid-i
Aksa olmayıp, Hz. Peygamber'in döneminde Mekke'de içinde "Kâbe"nin de
bulunduğu Mescid-i Haram'a en uzak noktadaki mescit olduğunu ve Hz.
Peygamber'in, Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya götürülmeyip, son derece üzüntülü
olduğu o gece, Mekke'de Mescid-i Haram'a en uzak noktadaki mescide kadar
kendisinin yürüdüğünü iddia ederler! Onlara göre ayette geçen Arapça "Aksa"
kelimesi "Uzak-En uzak"
anlamına, "Mescid-i Aksa"
kavramı da "En uzaktaki Mescid-En uzaktaki ibadet evi"
anlamına gelmektedir(4).
Dahası bu gruba giren din adamları, Kudüs'te bulunan
ve "Mescid-i Aksa" olarak
bilinen mescidin, Emevi Halifesi Abdülmelik tarafından inşa edildiğini, "Mescid-i
Aksa" isminin de Emeviler tarafından yine maksatlı
olarak bu mescide verildiğini iddia etmektedirler! Bu gruba giren din adamları
ayrıca "Mirac"
olayının da tamamıyla rüyada gerçekleşen bir hadise olduğunu dile getirirler.
Geleneksel İslami düşünceyi temsil eden tutucu
çevreler ise Yaşar Nuri Öztürk vb. din alimlerini bu tür çıkışlarla dini
konuları sulandırmakla ve hatta İsrail'e hizmet etmekle itham ederler. Hatta bu
kesimin ileri gelenlerinden Mustafa Özcan çok daha ileri giderek, Yaşar Nuri
Öztürk'ü İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile özdeşleştirir. Şu sözler
Mustafa Özcan'a aittir:
"Bazıları
sol gösterip sağ vuruyor. Bunlardan birisi de Netanyahu. Kur'an-ı Kerim'i
referans almamasına ve sıdkına ve doğruluğuna ve Allah katından olduğuna
inanmamasına rağmen yüce kitabımızın Kudüs'ten bahsetmediğini ileri sürüyor.
Sanki Kudüs bundan dolayı halis muhlis Yahudilere kalmış oluyor. Bu durumda,
Kur'an, mülkiyetini onlara vermiş sayılıyor. Bazıları da Mescid-i Aksa'nın
Kudüs'te olmadığını söyleyerek ve bunun bir Emevi oyunu olduğunu iddia ederek
Netanyahu'nun oyununa katılmış veya gelmiş oluyor... Netanyahu'dan sonra
gelelim Yaşar Nuri'nin iddialarına. Onun iddiaları aynen Netanyahu'nun
iddiaları gibidir. Kesinlikle Mescid-i Aksa'nın Kudüs'te olmadığını Emevilerin
bu iddiayı gündeme getirdiklerini ve tarihi Mescid-i Aksa'nın Cirane Vadisinde
bulunduğunu ileri sürmektedir. Mescid-i Aksa'nın Cirane Vadisi yerine Kudüs'te
olduğu tezinin Emevi tertibatı ve tezviratı olduğunu da ileri sürmüş ve
Emevilerin bunu ispat için hadis ısmarladıklarını dahi söyleyebilmiştir... Mevlana'ya
Moğol ajanı diyen Mikail Bayram' Mescid-i Aksa nerededir?' diye bir kitap
yazmış ve bu kitap Yaşar Nuri Öztürk'e referans kaynağı olmuş...Yaşar Nuri
Öztürk, HaberTürk'te yazarken yazılarından birisini bu meseleye tahsis etmiş ve
şu başlığı kullanmıştı: Miraç üzerindeki
Emevi oyunu (24 Temmuz 2009)! Peki bu durumda siz olsanız istifhamı tersine
çevirerek şöyle sormaz mısınız: Mescid-i Aksa üzerine Netanyahu ve Yaşar Nuri
Öztürk oyunu mu?"(5).
Yaşar Nuri Öztürk vb.
din alimlerine karşı çıkanlar, aslında biraz da bilmediklerinden ve
cehaletlerinden, daha doğrusu kendilerini "karşı çıkmak" zorunda
hissettiklerinden yapıyorlar bütün bunları. Oysa Diyanet İşleri Başkanlığı'nın
ve mesela geleneksel İslami düşüncenin günümüzdeki en önemli temsilcilerinden
Prof. Dr. Hayreddin Karaman ve Prof. Dr. İbrahim Kâfi Dönmez'in konuya ilişkin
görüşleri de Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk'ün görüşlerinden çok farklı değildir!
Özellikle "Mirac konusunda!
Diyanet'in
ve Diyanet adına okuyup yazanlar ve yukarıda isimleri zikredilen din
alimlerinin konuya ilişkin görüşleri özetle şöyledir:
Hz. Peygamber ve az
sayıdaki Müslüman, Kureyşliler tarafından iyice köşeye sıkıştırılmışlardı.
Ekonomik, sosyal ve kültürel baskı altındaydılar. İşte böyle bir zamanda Hz.
Peygamber'in eşi Hz. Hatice ve en büyük hamisi olan amcası Ebu Bekir de peş
peşe vefat edince üzüntüsü büsbütün artı. "Hüzün Yılı" adı verilen
bu sene içinde Allah, peygamberini teselli etmek için genellikle "Mi'rac"
adıyla bilinen mucizevi olayı gerçekleştirdi.
İsrâ Suresi'nin ilk ayeti ile Necm Suresi'nin ilk ayetleri Mi'rac
olayına işaret etmekte ise de ve 45 kadar sahâbîden bu konuda rivayetler varsa
da İsrâ ve Miraç olayının vuku bulduğu sene (dolayısıyla gün ve gece) ile vuku şekli konusunda farklı görüşler
vardır!
Genel kabul görmüş
görüşe göre; İsrâ ve Mi'raç, Peygamberliğin 12. veya 13. yılında vuku
bulmuştur. Ancak Muhammed Hamidullah, bu olayların peygamberliğin 9. yılında
vuku bulduğunu söyler. Olayın Hz. Peygamber yarı uykuda (uyanıklık ile uyku
arası) iken gerçekleştiğini söyleyenler olduğu gibi, Hz. Peygamber'in, önce
Mekke'den Kudüs'e götürülüp oradan göklere yükseltildiğini söyleyenler
olabildiği gibi, önce Mekke'den göklere yükseltilip, dönüşte Kudüs'e
götürüldüğünü söyleyenler de vardır. Birisi uykuda iken, diğeri uyanık iken
gerçekleşen iki Mi'raç olduğunu söyleyenler de vardır. Müfessirlerin çoğunluğu,
Mi'rac'ın, Hz. Peygamber uyanık iken bedenen ve ruhen gerçekleşen bir hadise
olduğunu kabul ederler. Hadise uyku halinde gerçekleşen bir olay olsa bile, bu
durum olayın önemini azaltmaz. Hatırlanacağı gibi; vahyin geliş şekillerinden
birisi de Sadık rüyalardır (Bir takım Kur'an ayetlerinin rüyada indiğini kabul
edip de arkasından Mi'rac'ın rüyada gerçekleştiğini beyanla önemsiz bir olaymış
gibi kabul etmek doğru değildir)(6).
Öte yandan "Mescid-i Aksa" nın neresi
olduğu konusunda körü körüne Yaşar Nuri Öztürk'e karşı çıkan tutucu çevrelere
bir de kötü haber verelim. Kur'an'da geçen "Mescid-i Aksa"
kavramının, Kudüs'te bulunan ve günümüzde "Mescid-i Aksa" olarak
bilinen cami olmayabileceğini söyleyenler sadece Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk
vb.değil, bu tutucuların çok rağbet ettikleri Pakistanlı meşhur İslam Tarihçisi
Prof. Muhammed Hamidullah da Kur'an'da geçen "Mescid-i Aksa"
tabiriyle anlatılmak istenilen mescidin, Kudüs'teki "Mescid-i Aksa"
olmayabileceğini söylüyor. İstifade ettiğimiz Diyanet yayınında Prof. Muhammed
Hamidullah'ın konuya ilişkin görüşleri şöyle aktarılmıştır:
"Muhammed
Hamidullah, ayette geçen 'en uzak mescid' anlamına gelen
Mescid-i Aksâ'nın, Küdüs'teki mescid olamayacağını, bunun 'semavî bir mescid'
olması gerektiğini savunan görüşü tercih eder. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de
Filistin'den 'en yakın yer' diye söz edilmektedir (Rûm 30/3). Şu halde 'en uzak
mescid' Kudüs'te olmamalıdır. Öte yandan Kudüs'te eski mâbed (Süleyman Mabedi)
İslamiyet'ten çok önce ortadan kaldırılmış, şimdiki Mescid-i Aksâ ise henüz
yapılmamıştı..."(7).
Görüldüğü gibi;
Kur'an'da geçen "İsrâ" hadisesi hakkında İslam bilginleri arasında
fazla bir tartışma olmamasına karşın, özellikle "Mi'rac" ve "Mescid-i
Aksa" kavramları hakkında tartışma ve farklı görüşler
bulunmaktadır. Böyle olunca, "Gece yürüyüşü" anlamına
gelen "İsrâ" hadisesinin mesafesi, yani gece yürüyüşünün
nereye yapıldığı konusu da tartışmalı hale gelmektedir. Yani İslam "Mescid-i
Aksa" konusundaki yaklaşımları; ister istemez "Hz. Peygamber, bu gece
yürüyüşünü Mekke'nin en uzak noktasındaki bir mescide mi yaptı, Kudüs'te
bulunan bir mescide mi yaptı veya semavi bir mescide mi yaptı?"
sorusunu akıllara getirmektedir. Kısaca; Kur'an'da "İsrâ-Gece Yürüyüşü"
kavramından açıkça, "Mi'rac" kavramından ima ile bahsedilmesine karşın,
bu iki hadisenin cereyan şekli konusunda fazla bilgi verilmemiştir.
Dolayısıyla; bu olayların vuku şekli, tamamıyla birbirinden farklı hadis ve
rivayetlerle, ulemanın bu rivayetlerden anlayıp bize anlattıklarıyla
şekillenmiş bulunmaktadır.
Bir önceki yazımızda da
yer verdiğimiz şu satırları tekrar ediyoruz: "Bu
bilgileri alıntıladığımız TDV. İslam Ansiklopedisi'nde bulunan ve Nebi Bozkurt
tarafından kaleme alınan 'KANDİL" maddesinde, verilen bilgiler de
göstermektedir ki; 'Kandil Gecesi' olarak kutlanan, hemen bütün gecelerin, bir
kısmı mevzu ve zayıf hadislere, yani açıkçası 'Uydurma hadislere dayanan kandil
gecelerinin hemen tamamı, Hz. Peygamber'den sonraki dönemlerde ihdas olunmuş ve
İslam toplumlarınca gelenek haline getirilmiş özel günlerdir. Elbette bize göre
de 'Bid'at-ı Hasene'dir. Yani güzel görülmüş, iyi karşılanmış, abartıdan,
israftan, istismardan uzak durulduğu sürece, İslam'ın özüyle çatışmayan
adetlerdendir."
Yeri gelmişken önemli
belirtelim ki; Müslümanların, din adamı adı altında bazı kimselerin bazen
bilinçsizce ve bilgisizce, bazen de maksatlı olarak söyleyebildikleri her söze
sorgusuz-sualsiz kanmamaları, sorgulayıcı olmaları, Allah'ın Kur'an'da ısrarla
dile getirdiği üzere akıllarını kullanarak ve düşünerek ibadet etmeleri
gerekmektedir. İslam'ın hükümlerinin, akıllı insanlar için bağlayıcı olmasının
sebebi işte budur. Yani İslam'ın akla hitap eden bir din olmasıdır.
"Şu Kandil gecesi
şu duayı yapın, şu ibadeti yapın, şöyle davranın, böyle davranın..."
diyenlere sakın aldanmayın. Aklınızı kullanın, düşüncenizi devreye sokun ve
içinizden geldiği gibi ibadet edin Allah'ınıza. İstanbul'da Eyüp Sultan
Camii'ne, Ankara'da Hacı Bayram Camii'ne gidip, el alemin kendi ihtiyaçlarına
göre yazmış olduğu dualardan oluşan kitapları alıp oradaki dualarla Allah'a
yakaracağınıza kendi bireysel ve toplumsal ihtiyaçlarınızı dikkate alarak
Allah'a yalvarın. İnanın bu daha makbuldür. Unutmayın; dini kitap adı altında
yazılan uydurma ve bid'atlarla dolu ve hangi amaçlarla yazıldığı belli olmayan
kitaplara para vererek bu kitapların yazarlarını zengin edeceğinize, gidip o
paralarla Eyüp ve Hacı Bayram camilerinin avlularında aç dolaşan güvercinlere
bir kâse yem alıp serpiştirmeniz Allah katında çok daha makbuldür. Müslümanlar,
lütfen uyanın ve aklınızı başınıza toplayın artık...
Miraç kandiliniz kutlu olsun...
Ömer Sağlam
____________
1-http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi87803-Kandiller_Muslumanlari_Oyalamak_Icin_Uydurulmus_Bidat_i_Hasenelerdir.html
2- Kur'an Yolu-Meâl ve Tefsir, c,3, s, 457, DİB. Yayını, Ankara-2007,
3-Kur'an Yolu-Meâl ve Tefsir, c,3, s, 457, DİB. Yayını, Ankara-2007, Muhammed Esed, Kur'an Mesajı-Meâl ve Tefsir, s, 559, Çev.Cahit Koytak-Ahmet Ertürk, İşaret Yay. İst.2002.
4- Muhammed Esed, Kur'an Mesajı-Meâl ve Tefsir, s, 559-60, Çev.Cahit Koytak-Ahmet Ertürk, İşaret Yay. İst.2002 & Kur'an Yolu-Meâl ve Tefsir, c,3, s, 460, DİB. Yayını, Ankara-2007 & Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, yanılmıyorsam "Allah İle Aldatmak" isimli kitabında bu konuda ayrıntılı bilgiler aktarmaktadır.
5-Mustafa Özcan, "Yaşar Nuri Öztürk ve Netanyahu Oyunu"
http://www.habervaktim.com/yazar/24068/yasar-nuri-ozturk-ve-netanyahu-oyunu.html,
6- Kur'an Yolu-Meâl ve Tefsir, c,3, s, 457458 ve devamı sayfalardan özetlenmiştir. Metin içindeki parantezler tarafımızca eklenmiştir.
7- Kur'an Yolu-Meâl ve Tefsir, c,3, s, 460, DİB. Yayını, Ankara-2007,