Kandiller Müslümanları oyalamak için uydurulmuş Bid'at-ı Haseneler'dir [Ömer Sağlam]
Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
"Din, kitleleri teskin, terapi, tahrik ve
yönlendirme aracıdır!" başlıklı
bir önceki yazımızın sonunda şöyle demiştik: "Dinin, kitleleri teskin, terapi ve ikna
aracı olarak kullanıldığı en uygun zamanlar, "Kutsal Gece" ya da "Kandil"
adıyla bilinen özel gün ve gecelerdir. Allah'a şükürler olsun ki; bizde de bu
özel gün ve gecelerden çokça bulunmaktadır! Bilindiği gibi şu anda "Kutsal" kabul edilen üç
ayları idrak ediyoruz. Recep Ayı'ndayız. Recep Ayı'nın ilk Perşembeyi Cumaya
bağlayan gecesi, "Regaib
Kandili" olarak kutlanmaktadır ülkemizde. Bu sene de yine öyle oldu.
Geçtiğimiz 1 Mayıs akşamına denk gelen "Regaib
Kandili" vesilesiyle sosyal medya ve cep telefonları kandil
mesajlarıyla yıkıldı! TV ekranları mevlit yayınlarıyla çınladı...".
Bu yazımızda da konuyu işlemeye devam edeceğiz.
Bazı İslam Alimleri, "Regaib Gecesi"ni "Hz.
Peygamber'in ana rahmine düştüğü gece" olarak kabul ederse de,
bunun fazla inandırıcı bir tarafı yoktur. Zira İslam Alimleri, daha Hz.
Peygamber'in doğum tarihini bile tam olarak tespit edememişlerdir. Hâlâ bir
yıllık yanılma payı ile M.570-571 arasında gidip geliyor sevgili ulemamız! Bu
durumda bir kısım ulema, nasıl olup da Hz. Peygamber'in ana rahmine düştüğü
günü hesap ettiler, hayret ki; ne hayret! Dolayısıyla; en azından bize göre;
Regaib Kandili olarak kutlanan, Recep Ayı'nın ilk Perşembeyi Cumaya bağlayan
gecesinin, Hz. Peygamber'in ana rahmine düştüğü gece olduğu şeklindeki bir
kabul, bilimsel ve gerçekçi değildir. Böyle bir kabul, olsa olsa zanna ve
uydurma rivayetlere dayalı bir kabuldür!
Regaib Gecesi-Regaib Kandili
"Regaib"
kelimesi, "Rağbet" şeklinde Türkçemizde de kullanılan Arapça "Reğabe"
fiilinden türetilmiş bir isimdir. Bu kelime, Kur'an'da geçmemektedir. Bununla
birlikte bu kelimeden türemiş bazı kelimelerin, Kur'an'da sekiz ayrı yerde
geçtiği söylenmektedir. Ancak bu kullanımların hiç birisinde "Regaib
Gecesi"ne bir işaret bulunmamaktadır.
İslam Ansiklopedisi'nde "Regaib" kelimesi
hakkında şu bilgiler verilmektedir: "Sözlükte 'kendisine rağbet edilen
şey, bol ve değerli bağış' anlamındaki ragıbenin çoğulu olan regaib kelimesi,
hadis ve fıkıh literatüründe 'bol sevap ve mükâfat, faziletli amel', özellikle
Mâlikî fıkıh kaynaklarında sünnetin mukabili olarak 'müstehap, nâfile ibadet'
mânalarında kullanıldığı gibi, hicrî takvime göre yedinci ay olan recebin ilk
perşembesini cumaya bağlayan geceye ad olmuştur"(3).
H.343-425 (M.965-1047) yıllarında yaşadığı kabul edilen(4) ve Arap Dili konusunda "allame"
kabul edilen Râgıb El-İsfahani, ünlü eseri "Müfredât" ta, "Reğabe"
fiilinin, Kur'an'da kullanılan şekillerinden de
örnekler vermek suretiyle çeşitli anlamlarını verdiği halde, kelimenin "Regaib"
şeklinden hiç bahsetmemektedir(5).
Bu demektir ki; M.965-1047 yıllarında bile başta "Regaib Kandili"
olmak üzere; kandil kutlamaları konusunda hiç bir bilgi bulunmamaktadır. Yani,
başta Regaib Kandili olmak üzere; kandil geleneği, daha sonraki asırlarda, en
azından 11.yüzyılın sonlarından itibaren İslam'ın içine sokuşturulmuş
geleneklerdir! Esasen "Mevlid
kandili Hz. Peygamber’in doğumu münasebetiyle kutlanır. Mevlid kutlamalarını ilk
ihdas eden zatın Erbil Atabegi Muzafferüddin Kökböri (ö. 629/1232) olduğu kabul
edilir."(6) şeklinde verilen bilgi de bizim bu konudaki tahminimizi ve
kanaatlerimizi bir hayli güçlendirmektedir.
Diyeceğimiz odur ki; Regaib Gecesi ile ilgili herhangi bir
bilgi yoktur Kur'an'da. Dolayısıyla; "Cuma günü" ve "Kadir
Gecesi" dışında, mübarek olarak kabul edilen diğer gün ve geceler
hakkındaki bilgilerimiz ve kabullerimiz, daha çok doğrulukları konusunda emin
olamadığımız hadis ve diğer rivayetlere dayanmaktadır. Regaib gecesi de
hakkında Kur'ani bilgi olmayan ve hakkındaki bilgi ve kabuller tamamıyla
doğrulukları konusunda emin olamayacağımız ve İslam toplumlarında Hz.
Peygamber'den çok sonraki asırlarda dini gelenek haline getirilen özel
günlerden birisidir.
Kandil ve Kutsal Aylar Meselesi
En azından bizim anlayabildiğimiz kadarıyla; "Cuma
Günü" ve "Kadir Gecesi" dışında
hangi ayların kutsal olduğu konusunda da Kur'an'da herhangi bir bilgi
bulunmamaktadır. Sadece Tevbe Suresi'nin 36. ayetinde “Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı
günkü yazısına göre ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır.
İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin.” denilerek, Kameri aylardan 4'ünün hürmete
layık aylardan olduğu belirtilmiştir. Ayrıca Kur'an'da 5 ayrı ayette daha haram
aylardan bahsedilmektedir.
Bununla birlikte, Kur'an'da haram ayların hangi aylar
olduğu belirtilmemiştir ki; Hz. Peygamber'e atfedilen hadislere göre bu
ayların, Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve
Recep ayları olduğu kabul edilmektedir. Öte yandan bazı rivayetlerde; ismi
belirtilen bu ayların, sadece İslam Dini'ni kabul edenlerce değil, Hz.
İbrahim'den beri, 354 gün olarak kabul edilen
Kameri Takvim'i kullanan bütün kavimlerce kutsal kabul edildiği belirtilmektedir.
Bu sebepledir ki; cahiliye dönemi Arapları bile mecbur kalınmadıkça bu aylarda
birbirleriyle savaşmazlar, mecburiyetler karşısında bu aylarda yapılan
savaşlara ise "Ficar Savaşı" derlerdi. Genel kabul gören rivayete
göre; gençlik yıllarında Hz. Muhammed de zaman zaman bu savaşlara katılmış,
ancak O, yakın akrabalarıyla (amcalarıyla)
birlikte katılmak zorunda kaldığı bu tür savaşlarda bizzat silah kullanmamış, sadece
savaşan askerlere lojistik destekte bulunmuştur. Örneğin düşman tarafından
atılan okları toplayarak, tekrar karşı tarafa atmaları için amcalarına vermiştir! Yani düşmana ok atmamış
ama atılmasına yardımcı olmuştur!
Ancak şahsen biz, bu rivayetin de zayıf olduğuna ve eğer
Hz. Muhammed gençlik yıllarında bu savaşlara katıldı ise savaşın gereği neyse
onu yaptığına inanıyoruz. Bize göre; Hz. Peygamber'in bu tür savaşlarda bizzat
silah kullanmadığını içeren rivayetler, Hz. Peygamber'in çocukluğundan başlayarak
O'nun peygamberlik için Allah tarafından özel olarak hazırlandığını öngören
kişilerce üretilmiş rivayetlerdir ve doğru da değildir. Zira, bizzat Diyanet
yayınlarında da yer alan yeni kabullere göre; Hz. Peygamber'in doğumundan ve
çocukluğundan başlayarak O'nun özel olarak Allah tarafından peygamberlik için
hazırlandığına ilişkin hiçbir emare ve işaret yoktur ve bu konudaki
rivayetlerin tamamı uydurmadır. Hatta birçok kişi tarafından "Nübüvvet
Mührü" olarak isimlendirilen ve sırtında iki kürek kemiği
arasındaki büyükçe benin bile aslında cerrahi müdahale ile alınabilecek türden
bir "Ur" olduğu konusunda rivayetler bulunmaktadır(7).
İlahiyat profesörü Bünyamin Erul bu konuda şöyle der: "Hz.
Peygamberin dış görünümünde, normal bir bakışla fark edilebilecek bir
ayrıcalık, fiziki yapısında, yüz hatlarında onun Peygamber olduğunu gösteren
herhangi bir işaret veya alamet yoktu. Bu nedenledir ki, daha önce (kendisini)
görmeyenler, ashabı arasında onu tanımayabiliyorlardı..."(8).
Bunlara ilave olarak; Müslümanlarca "Üç aylar"
adıyla kutsal kabul edilen Recep, Şaban ve Ramazan aylarından sadece Ramazan
Ayı hakkında bazı ayetler bulunmakla birlikte; bu ayetler de Ramazan Ayı'nın
kutsallığına değil, o ay içinde cereyan eden olaylara ve ibadetlere delalet
etmektedir. Mesela o ayetlerden birisinde "Kur'an'ın Ramazan ayı içinde
indirildiğinden ve Ramazan ayı içinde oruç tutulması gerektiğinden"
bahsedilmektedir(9).
Yani bu ayetlerde üzerinde durulan kavramlar, Ramazan
Ayı'nın kutsallığından öte, Kur'an ve Oruç kavramlarıdır. Gerçi bu iki önemli
olayın Ramazan ayı içinde cereyan etmesi sebebiyle Ramazan Ayı'nın diğer aylara
göre çok daha önemli olduğu kabul edilebilir. Tıpkı Cuma gününün diğer günlerden
çok daha önemli olduğu gibi.
"Müslümanlarca mübarek sayılıp kutlanan
özel geceler." anlamındaki kandil kavramı, Osmanlı Padişahı II.
Selim döneminden bize miras kalmıştır. Bu özel gecelerin, II. Selim döneminde
(1566-1574) İstanbul'daki camilerin, geceleri aydınlatılıp minarelerde
kandiller yakılarak kutlanmasından dolayı bu gecelere kandil geceleri
denilmiştir. Bunlar Mevlid, Regaib, Mi‘rac, Berat ve Kadir geceleridir. Bazan Arapça “leyl” (gece) kelimesi eklenerek
leyle-i Kadr, leyle-i Berât ... şeklinde de kullanılır(10).
Bu bilgileri alıntıladığımız
TDV. İslam Ansiklopedisi'nde bulunan ve Nebi Bozkurt tarafından kaleme alınan "KANDİL"
maddesinde, verilen bilgiler de göstermektedir ki; "Kandil Gecesi"
olarak kutlanan, hemen bütün gecelerin, tamamıyla bir kısmı mevzu ve zayıf
hadislere, yani açıkçası "Uydurma" hadislere
dayanan kandil gecelerinin hemen tamamı, Hz. Peygamber'den sonraki dönemlerde
ihdas olunmuş ve İslam toplumlarınca gelenek haline getirilmiş özel günlerdir(11). Elbette bize göre de "Bid'at-ı
Hasene"dir. Yani güzel görülmüş, iyi karşılanmış, abartıdan,
israftan, istismardan uzak durulduğu ve bu seneki Kutlu Doğum Haftası'nda
Tayyip Bey'in yaptığı gibi siyasete alet edilmediği sürece, İslam'ın özüyle
çatışmayan adetlerdendir.
Mevlit Kandili, Hz. Peygamber'in
doğumu münasebetiyle, Miraç Kandili ise O'nun İsrâ ve Miraç hadisesi sebebiyle düzenlendiğine ve Hz.
Peygamber, kendi doğum gününü ve bazı özel günlerinin yıldönümlerini kutlayan
bir insan olmadığına göre; kandil gecelerinin sonradan uydurulmuş bid'atlar
olduğu gün gibi ortadadır. Hele hele, sonradan uydurulmuş bu özel gecelerin, "Kandil"
adı altında bugünkü hale dönüşmesine ön ayak olan kişinin, II. Selim gibi,
İslam'ın açıkça "Haram"
kıldığı içkiyi içmekte hiçbir beis görmeyen ve gününün büyük kısmını serhoş
geçiren bir adam olması oldukça enteresan olmalıdır! Zira halen devam etmekte olan "Muhteşem
Yüzyıl" isimli TV dizisindeki davranışlarından da anlaşılacağı
gibi; II. Selim, İslam Dini'nin açıkça haram kıldığı içki ile arası iyi olan
bir halife padişahtır ve onun, kutsal kabul edilen bu gecelerin şaşalı ve
gösterişli bir şekilde kutlanmasını ferman buyurması, oldukça ilginçtir.
Ancak şunu da belirtelim ki;
günümüzde cami minarelerinin şerefelerinde kandil konulacak bir karış alan bile
kalmamıştır. Minare şerefelerinin hemen tamamı, GSM operatörlerinin
vericilerinin monte edildiği alanlar, cami derneklerinin ise rant alanı haline
gelmiş bulunmaktadırlar.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in de "Ragaib
Kandili Mesajı"nda; "Aslında
müminler için tüm zamanlar, günler, geceler, haftalar, aylar ve seneler,
Allah’a kulluk şuuruyla ve Rabbimizin rızasına ermek amacıyla yaşanır" diyerek dile getirdiği gibi(10), bize göre de Allah'ın bütün anları, bütün günleri, bütün
haftaları ve bütün ayları, aynı ölçüde değerlidir, önemlidir ve kutsaldır.
Müslüman için ibadet (yani Allah'a kulluk) noktasında yılın 365 günü aynı
derecede mühimdir. Müslüman, Allah'a kulluk içeren faaliyetlerini, sadece bazı
özel günlere teksif edemez, sadece belli günlere hasredemez. O zaman sadece
Pazar günü kiliseye giden Hıristiyanlarla, sadece Cumartesi Havra'ya giden
Yahudilerden ne farkı kalır Müslümanların.
Hz. Peygamber, "İbadetin az da olsa sürekli olanı
makbuldür" dediğine göre; Müslüman, cumadan cuma'ya, bayramdan
bayrama, ramazandan ramazana ya da kendi uydurmuş olduğu kandilden kandile
ibadete yoğunlaşmakla ancak kendisini kandırır, Allah'ı değil. Müslüman için
önemli olan, Hz. Peygamber'in "İki günü birbirine eşit olan
ziyandadır" hadisinden hareketle, gerek dini açıdan, gerekse
dünyevi açıdan yılın bütün günlerini, her gün bir öncekinden daha fazla çaba
harcayarak değerlendirmektir...
Kars'ta 9 yaşındaki Mert'in
önce tecavüz edilip arkasından boğularak öldürüldüğü, Adana'da 6.5 yaşındaki
Gizem'in, hunharca bıçaklanarak katledildiği, İznik'te yaşlı bir anne ve
babanın, öz oğulları tarafından 6 sene önce hızar makinesinde 300 parçaya
bölünüp foseptik çukuruna gömüldüğü, kör kuyulardan her gün bir çocuk cesedinin
çıktığı, ihmaller ve tedbirsizlikler sebebiyle Soma'daki maden ocağında
sayısını sadece Allah'ın tam olarak bildiği yüzlerce madencinin boğularak veya
yanıp kömürleşerek hayata veda ettiği böyle bir ülkede, ayrıca Müslümanların
Yunanistan'a geçebilmek için Ege'de, İspanya'ya geçebilmek için Cebelitarık'ta
boğularak can verdiği, Irak'ta, Suriye'de, Afganistan'da, Pakistan'da
Müslüman'ın Müslüman'ı boğazladığı ve Müslüman'ın Müslüman'ın ırzına geçtiği,
genç kızların "Seks cihadı" adı altında kandırılarak Suriye'de
savaşan lejyonerlere peşkeş çekildiği, Nijerya'da yüzlerce kızın pazarda
satılmak için kaçırıldığı bir dünyada, Müslümanları, "Kandil" kutlama
abesliğinden bir an önce sıyrılarak azıcık düşünmeye davet ediyorum. Lütfen
beni anlayışla karşılayın efendiler.
Ömer Sağlam
__________
1- TDV İslam Ansiklopedisi,
cilt: 34, s. 536.
2- Râgıb el-İsfahanî, Müfredat: Kur'ân Kavramları
Sözlüğü, Çıra Yay. İstanbul 2010, s. 43,
3- Râgıb el-Isfahanî,
Müfredat: Kur'ân Kavramları Sözlüğü", Pınar Yay. İstanbul 2007, s.626-7.
4- TDV İslam Ansiklopedisi,
Cilt: 24, s. 301
5- Bk. Dr.
Bünyamin Erul, Sahabenin Sünnet Anlayışı, s. 84, TDV. Yayını, Ankara, 1999.
6-Aynı
kaynak.
7-bk. Bakara Sûresi, 2/185.
8- Nebi Bozkurt, TDV İslam Ansiklopedisi
"KANDİL" maddesi, c. 24, s,301.
9-Aynı kaynak.
10- http://www.diyanet.gov.tr/tr/icerik/regaib-kandili-mesaji%E2%80%A6/15892,
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.