Yolda sağdan soldan konuşurken, söz Irak'tan açıldı. Ben Irak'ta olan bitenin mezhepler arası mücadele olduğunu söyleyerek, yanı başımızda vuku bulan bu olaylar sebebiyle ülkemizin de risk altında bulunduğunu, bu konuda Atatürk ve silah arkadaşlarına ne kadar teşekkür etsek az olduğunu, zira "Laiklik" ilkesini benimsemekle Türkiye'yi en azından şimdiye kadar bu tür çatışmalardan büyük ölçüde koruduklarını söyleyecek oldum, memur bey lafı ağzıma tıkadı! Atatürk ve arkadaşlarının bu ülkeye en büyük kötülüğü yapan kişiler olduklarını, dine zarar verdiklerini, medreseleri kapattıklarını, aslında bu ülkenin dilinin Arapça olması gerektiğini, Arapça'nın Kur'an dili olduğunu, Kur'an'da "Arapça öğrenme" konusunda emir olduğun, yeni doğmuş çocuğu kendi kendine bırakın, öğreneceği dilin Arapça olacağını filan söyledi.
IŞİD'in Türkiye Kolu ve AKP'li Süheyl Batum [Ömer Sağlam]
Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Yolda sağdan soldan konuşurken, söz Irak'tan açıldı. Ben Irak'ta olan bitenin mezhepler arası mücadele olduğunu söyleyerek, yanı başımızda vuku bulan bu olaylar sebebiyle ülkemizin de risk altında bulunduğunu, bu konuda Atatürk ve silah arkadaşlarına ne kadar teşekkür etsek az olduğunu, zira "Laiklik" ilkesini benimsemekle Türkiye'yi en azından şimdiye kadar bu tür çatışmalardan büyük ölçüde koruduklarını söyleyecek oldum, memur bey lafı ağzıma tıkadı! Atatürk ve arkadaşlarının bu ülkeye en büyük kötülüğü yapan kişiler olduklarını, dine zarar verdiklerini, medreseleri kapattıklarını, aslında bu ülkenin dilinin Arapça olması gerektiğini, Arapça'nın Kur'an dili olduğunu, Kur'an'da "Arapça öğrenme" konusunda emir olduğun, yeni doğmuş çocuğu kendi kendine bırakın, öğreneceği dilin Arapça olacağını filan söyledi.
"Tamam" dedim kendi kendime, "Tam da adamına
çattık bugün". Bir ara yolda "Arabamdan iner misiniz" demeyi
bile düşündüm! Ancak arkasından "la havle" çekip yutkundum. Ancak
kendisine açıkça şu soruyu sordum:
-"Memur Bey, sen kimin polisisin; devletin mi,
iktidarın mı, cemaatin mi?"
Hiç çekinmeden cevap verdi:
-"Cemaatin!"
-"Tamam o zaman, ona göre konuşalım seninle"
dedim.
Sözü yine Irak'ta IŞİD militanlarının yapmış oldukları
eylemlere getirerek, benzer şeylerin Türkiye'de olmasının da kuvvetle muhtemel
olduğunu, geçenlerde Sakarya'nın Karasu ilçesinde plajda denize girip
güneşlenen kadınlara, İsmailağa Cemaati'ne mensup olduğu söylenen bir grup
sakallı, sarıklı ve cübbeli adamlarca örtünmeleri konusunda telkinatta
bulunulduğunu ve bu konuda hazırladıkları broşürleri dağıttıklarını, bu tür
davranışların doğru olmadığını ve bunun bir adım sonrasının, horlama,
arkasından zorlama ve belki de öldürme olabileceğini söyleyecek oldum, cemaatin
polisi olduğunu söyleyen zat, lafı yine boğazıma tıkadı.
-"Adamların yaptığı doğrudur. Kadın ancak kocasının
yanında ve yatak odasında soyunmalıdır" dedi. Baktım ikna olacağı filan
yoktu. Çünkü dini konularda farklı düşünüyorduk kendisiyle.
IŞİD'in Türkiye Kolu Sahnede!
Birkaç gün önce internette "Karasu plajında kadınlara
'Kapanın' telkini!" başlıklı haberi okuyunca, hemen Irak'ta akla hayale
gelmedik eylemlere imza atan IŞİD militanları geldi aklıma. Habere göre; "Karasu’da
hafta sonunu deniz kenarında İsmail ağa cemaatine mensup bazı kişiler plajdaki
kadınlara ‘kapanın’ telkini yaparak bu anlamda broşür dağıtmışlardı. Kendilerini
Merkezi İstanbul, Çarşamba 'Fatihte olan İsmail Ağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı
görevlisi olarak tanıtan, sarıklı ve cübbeli kişiler plajda tatil yapan
vatandaşlara nasihatlerde bulunmuşlar, kumsalda bulunan vatandaşların yanına
giden bu kişiler, vatandaşlara ayrıca, 'Allah (c.c.) ve Rasulünün (S.A.V)
istediği Hanımefendi' isimli broşürleri dağıtmışları..."
Habere göre; adamlar tarafından dağıtılan broşürde şunlar
yazıyormuş: "Hanım tesettürlü olmalıdır, kadın çalgılı düğünlere
gitmemelidir, yol ortasında insanların gezdiği yerlerde oturmamalıdır, fal
baktırmamalı, zorunlu olmadıkça alışverişi kocasına yaptırmalı, kocasından
izinsiz dışarı çıkmamalıdır. Kaşını aldırması, saç ektirmesi ve estetik
yaptırması haramdır. Pantolon giymemelidir, yabancı erkeklerle tokalaşmalıdır. Evde
köpek beslemek haramdır. İnce çorap giymemeli, terlikle gezmemeli, müzik
dinlememelidir"(1).
İnternette bu haberi okuyunca hem kendi facebook sayfamda,
hem de bazı facebook gruplarında "LÜTFEN DİKKAT: IŞİD'İN TÜRKİYE KOLU
SAHNEDE!" başlığıyla şu yorumu paylaşmıştım:
"C.Başkanlığı konusunda AKP'ye verilen her oy, bu
adamların Türkiye'de neşv'ü nema bulmasına yarayacaktır. Çünkü AKP'nin nihai
hedefi budur. 'Dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz!' dediklerini ve eğitim
sistemimizi buna göre dizayn ettiklerini sakın unutmayın. Hatırlayın lütfen: Bu
sakallı ve cübbeli grup, Soma Faciası'ndan sonra da bölgeye giderek bakan
(Taner Yıldız) seviyesinde karşılanmış ve halka, özellikle hükümet aleyhine
olabilecek söz ve davranışlarda bulunmamaları konusunda telkinde bulunmuşlar ve
olayı, tamamen 'Takdiri ilahi' çerçevesinde açıklamaya çalışmışlardı..."
Bu yorumum üzerine bazı dostlar, "...İsmailağa Cemaati
ile IŞİD'i nasıl aynı kefeye koydun anlayamadım. Bu güne kadar bu cemaatin IŞİD
ile ilişkisi olduğuna dair hiç bir haber yapılmadı. Plajlarda bildiri
dağıtmalarının abes olan tarafı nedir? Maazallah kapanırlar diye mi korkuluyor
bu memlekette? %99'u Müslüman olan bu ülkede 'kapanın' uyarısının yapılması,
niye tedirgin ediyor ve baskı olarak görülüyor? Bu cemaat, dini faaliyetleri
ile bilinen bir cemaat. Soma'da yakını ölenleri teskin etmenin tuhaf olan yanı
nedir? Diyanet İşleri Başkanı da oradaydı ne amaçla gitmiş olabilir? Soma
halkına isyan çağrısı yapmak amacıyla gönderilen İşçi Partilileri görmediniz
mi?" şeklinde sitemlerini bildirdiler. İçlerinde, "bu cemaatin ikinci
adamı durumundaki Cübbeli Ahmet Hoca'nın IŞİD aleyhine beyanatta
bulunduğunu" söyleyenler de vardı.
Anlaşılan arkadaşlarımız, benim niyetimi iyi
algılayamamışlardı. Zira ben, tamamen bir kinaye yapmıştım. IŞİD ile Çarşamba
(İsmailağa) Cemaati arasında elbette organik bir bağ yoktur. Benim niyetim;
tamamen, yukarıdaki haberde kadınlar konusundaki düşünceleri verilen bu tür
dini yapılanmalar, güçleri oranında bugün plajda güneşlenenleri uyarırlar,
yarın daha da güçlenirlerse önce kadınların saçlarını, arkasından da mazallah
başlarını kesmeye kalkışırlar demekti. Zira PKK için de başlangıçta üç beş
çapulcu denilmişti bu ülkede. Ancak bugün terör örgütü devletle müzakere
masasında, hem de dayatmalarda bile bulunuyor! Çünkü görünürde dini amaçlı da
olsalar, bu tür örgütlerin hep bir gizili ajandası vardır. Üstelik, dini telkin
yapmanın, hele hele tesettür hatırlatması yapmanın yeri plajlar değildir. Eğer
bu iş plajda yapılırsa bunun adı, tebliğ, telkin ve tavsiye değil, taciz ve
mahalle baskısıdır. Laik olduğun söyleyen bir devlet, bu tür eylemlere asla göz
yumamaz...
Ekranlarda Fatih Altaylı gibi adamların programlarına konuk
olarak din adına şarlatanlık yapan Cübbeli Ahmet Efendi'ye bakıp da aldanmamak
gerekir. Olayı ciddiye almak lazımdır demekti. Öte yandan mevcut iktidarın,
Gülen Cemaati ile olan koalisyonu bozduktan sonra, doğan boşluğu benzer diğer
dini yapılanmalarla doldurmaya çalıştığı zaten biliniyor. Soma'ya giden cemaat
mensuplarının, bakan Taner Yıldız tarafından karşılanması boşuna değildir.
Peki, Cübbeli Ahmet Hoca'nın IŞİD hakkında söyledikleri
neymiş? IŞİD hakkında şunları söylemiş Cübbeli Ahmet Hoca:
“Şimdi Irak eskisinden beter oldu. Zor bir durum.
Nedir belli değil. Kıyamet alameti zuhur ediyor. Ne öldüren niye öldürdüğünü
biliyor ne öldürülen niye öldürüldüğünü biliyor. Yani böyle bir iş olabilir mi?
Hiç ehli sünnet, geleni geçeni tarayabilir mi? Müslüman’ım diyen Müslüman’ı
öldürebilir mi? Bu nasıl bir oyun, bu nasıl bir dolaptır? Tutuyorlar
çapulcuları, onları ordu yapıyorlar. Bilmiyoruz tabi bu işte Şia'nın
parmağı var diyorlar. İşte ehli sünnet böyle adamın kafasını keser, böyle yapar
Avrupa’yı, gavurları korkutmak için yapıyorlar yani ehli sünnetten korksunlar,
Şia'ya yol versinler diye böyle bir şey duyuyorum. Yani böyle bir durum
var. Adamın kafasını kesmişler top oynuyorlar. Böyle bir şey hangi kitapta var?
Hangi kafire bile bunu yapmak revadır, hangi insana, hayvana böyle bir şey
yapmak caizdir diye böyle bir kitapta var mı ya? Bu nasıl bir rezilliktir.
Böyle bir sünnilik olur mu? Biz bunları nefretle lanetliyoruz. Bunlar Müslüman
olamaz. Böyle sokakta geçeni tara, sıraya dizerek tara, yak yık. Böyle bir şey
olamaz... Sakalı uzatmışlar, suratlarında meymenet bile yok. Gelmiş Niğde'de
askerimizi öldürdü. Bir de diyo ki sevap işledim, bir gavuru öldürdüm. Sen
askeri polisi öldürüyorsün gavurmuş. Hepimizin çoluk çocuğu askere gidiyor.
Böyle birşey var mı? Bütün dünyayı ehli sünnete düşman etmek için büyük
bir oyun ile karşı karışyayız..."(2).
Cübbeli Ahmet Hoca'nın "Bilmiyoruz tabi bu işte Şia'nın
parmağı var diyorlar. İşte ehli sünnet böyle adamın kafasını keser, böyle yapar
Avrupa’yı, gavurları korkutmak için yapıyorlar yani ehli sünnetten korksunlar,
Şia'ya yol versinler diye böyle bir şey duyuyorum. Yani böyle bir durum
var... Bütün dünyayı ehli sünnete düşman etmek için büyük bir oyun ile karşı
karışyayız..."şeklindeki sözlerine özellikle dikkat çekmek isterim.
Bu sözlerinden, Cübbeli Ahmet Hoca'nın sanki IŞİD hakkında
söylenenlere kesin olarak inanmadığı ve bu adamların Ehl-i Sünnet'i gözden
düşürmek için özel olarak teşkilatlandırılmış adamlar olduğu şeklinde bir
kanaat taşıdığı ortaya çıkmaktadır. Oysa yarısı konsolosluk görevlisi olmak
üzere; 80 vatandaşımız günlerdir bu acımasız örgütün esareti altındadır ve
Cübbeli, sanki bu gerçeği görmezden geliyor gibidir.
Cübbeli Ahmet Hoca'nın IŞİD hakkındaki dikkat çekici
sözlerinden birsi de "Sakalı uzatmışlar, suratlarında meymenet bile yok."
şeklindeki sözleridir. Hocaya, sizin dervişlerin görüntüsü de çok farklı değil
desek acaba haksızlık etmiş olur muyuz? Sakal, sarık, cübbe, şalvar; sanki orta
çağdan fırlayıp günümüze gelmiş gibisiniz hocam! Geçenlerde Soma'ya
gönderdiğiniz adamları görünce; her nedense Menemen isyanını çıkaran Derviş
Mehmet ve adamları yeniden hortlamışlar sandım billahi. Kur'an'da olmadığı
halde uydurma hadislerden hareketle, Ali Rıza Demircan'la pornografi içeren
bilgilerle Cennet tarifine kalkışan ve cenneti adeta genelev tasvir eder gibi
tasvir eden şarlatan da siz değil misiniz? Emin değilim ama internette dolaşan
şu sözlerin size ait olduğu söyleniyor:
"Cennete giden kadınlar, evlilerse kendi kocalarına
verilecekler. Yalnız çok adamla evlendilerse, son kocaya verilecekler. Kadının
kocası çok kötü bir adamsa, alkolikse zaten cennete giremeyecek. Kocası
cehenneme giden veya evlenmeden tek başına cennete giden kadın, dünyada din
uğruna şehit olan erkeklere verilecek. Fakat kadın orada beş erkek
isteyemeyecek, sadece bir erkek isteyecek ama o adamın beş erkek gücü olacak,
ona her türlü zevki tattıracak. Cennete giden erkeklerin tenasül uzuvları
(penisleri) eğilmez, hep dik kalır. Kadınlara, bir tane erkek verilse de, o
erkek cimadan(seksten) hiçbir zaman kaçmayacak, sürekli yapabilecek.
Dolayısıyla kadın da erkeğiyle istediği kadar cima edecek.
Kadın evliyse kendi kocasına verilecek ama kocasının da tüm erkekler gibi
ayrıca hurileri olacak. Erkek hem karısıyla, hem de hurileriyle sabahtan akşama
kadar sürekli cima (seks) yapabilecek."(3).
CHP'li Süheyl Batum AKP'ye mi Geçiyor? CHP'nin Anayasa Profesörü unvanlı
milletvekili Süheyl Batum, şımarıklık etmeye devam ediyor. Parti disiplinini
hiçe sayarak "Çatı Adayı" hakkında ileri geri konuşuyor ve CHP'nin bu
konudaki politikasına karşı çıkıyor. Bir tv kanalında katılmış olduğu programda
"Kendisi ile konuşmadım, onayını almadım ama benim adayım Emine Ülker
Tarhan" diyerek, program sırasında hazırladığı dilekçeye ilk imzayı atmak
suretiyle mini bir şov bile yaptı! Kendisine tavsiyemiz şudur:
Süheyl Batum; bırak lagalugayı, geç AKP'ye olsun bitsin.
Zira sergilemiş olduğun tavır, ancak ve ancak AKP'nin işine yarıyor. Ayrıca,
Tayyip Bey'le aynı etnik kökenden geldiğinizi zaten cümle alem biliyor bu
ülkede. Zira sen soyadını da belge olarak göstermek suretiyle "Gürcü"
olduğunu açık açık söylüyorsun. Tayyip Bey'in de 2004 yılındaGürcisan'a yapmış
olduğu bir ziyaret sırasında ailesinin Batum'dan geldiğini ve "Gürcü"
kökenli olduğunu söylediği konusunda ciddi iddialar dolaşıyor ortalıkta ki; bu
ülkeye hizmet ettikleri ve senin gibi cinslik etmedikleri sürece, bütün etnik
grupların bu milletin başının üstünde yerleri vardır.
Dolayısıyla; eğer yiğit adamsan git, memleketin Artvin'den
seçil de gel meclise. Eskişehir'de Yılmaz Büyükerşen hocanın başarısından
istifade ile onun gölgesinde seçilmek, senin için oldukça onur kırıcı olmalıdır!
En azından ben böyle düşünüyorum. Evet; bizce de E.Mehmet İhsanoğlu, gözü
kapalı oy vereceğimiz bir aday değil. Ancak, gün, kerhen de olsa kendisini
destekleme günüdür...
Not: İstanbul'da Gaziosmanpaşa Emniyet Müdürlüğü'nün
önündeki gönderde asılı Türk Bayrağı'nı indirmeye çalışan alçağı vurarak devre
dışı bırakan polisi kutluyorum.
________________
2-
http://www.aksam.com.tr/guncel/cubbeli-ahmet-hocadan-iside-cok-sert-tepki/haber-318783,
3-https://eksisozluk.com/cennette-bir-erkege-100-bakire-kadin-verilmesi--2944647
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.