Türk'e Türk Cumhurbaşkanı Gerek [Ömer Sağlam]
Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Tayyip Erdoğan, her
türlü devlet ve parti imkanlarını kullanarak miting yapmaya son sürat devam
ediyor. Durdurana aşk olsun. Kullanmış olduğu üslup yine sert ve yine kaba.
Kullanmış olduğu dil yine kırıcı, yine yaralayıcı ve yine ayrıştırıcı. Adam, bu
milletin en az %43'ünü temsil eden bir aday için bile "Saksı" ve
"vazo" nitelemesi yaptı iyi mi? "Saksı" ve "vazo"
dediği adam mı? Tam bir çelebi ve tam bir centilmen! Öyle ki; gitti
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde rakipleri olan Erdoğan ve Demirtaş için açılan
yardım hesabına kendi cebinden 1000'er TL para yatırdı! Sırf seçimlerin
centilmenlik içinde geçmesi düşüncesini müşahhas hale getirmek, yani
somutlaştırmak için.
Terörden
Sağlanan Paralardan Erdoğan'a Yardım!
Ancak büyük usta bu;
incelikten ne anlar! Jeste jestle karşılık verip, daha büyük bir miktarı Ekmel
Hoca'nın hesabına yatıracağı yerde, parayı iade etmekle yetindi. Kim bilir
belki de Ekmel Hoca'nın helal kazancından yapmış olduğu 1000 TL'lik yardımı az
bulduğu için yapmıştır bu çiğliği. Çünkü Tayyip Bey, bu türlü minik paraları
unutalı çok oldu. Şimdilerde yüzbinlerle milyonlarla uğraşıyor kendileri. 1993 yılında dağıtım için silahsız olarak Malatya'dan
Bingöl'e giden 33 Mehmetçiğin hunharca katledilmesi emrini veren Parmaksız Zeki kot adlı terörist Şemdin
Sakık'ın kardeşi Namık Sakık bile 9000 TL. para yardımında bulunmuş Büyük
Usta'ya(1). Büyük usta da her nedense bu yardımı kabul etmiş gözüküyor!
Çünkü bu paranın iade edildiğine ilişkin herhangi bir haber henüz yok
medyada.
Ekmel Hoca,
centilmenliği ve çelebiliği somutlaştırmak istemiş istemesine de Tayyip Bey Züccaciye
dükkanına girmiş fil gibi, miting meydanlarında yine kırıp dökmeye, ona buna
hakaret edip, tehdit etmeye, ötekileştirmeye devam ediyor. "Cumhurbaşkanı saksı veya
vazo değil, yürütmenin başıdır. Bu sebeple yolla da ilgilenecek, köprü ile de
ilgilenecek, barajla da..." anlamında laflar ediyor. Hatta
vatandaşa vaat ve taahhütlerde de bulunuyor. Çünkü Tayyip Bey, kendisini bu
ülkenin tek egemeni ve hatta sahibi olarak görüyor. Dahası uzun süre, en azından
yani iki dönem(2023'e kadar), Çankaya'da oturacağından son derece emin
gözüküyor. Kim bilir belki de; kendisini ömür boyu bu ülkenin başında tutacak
ve hükümeti etkisizleştirecek yasal düzenlemelerin hayalini kuruyordur kendi
kendine. Eğer bu tür hayaller içinde olmasa, seçimlere giderken hiç "ben
tarafsız Cumhurbaşkanı olmayacağım!" diyebilir miydi sanıyorsunuz?
Tayyip Bey Bile
Bile Yalan mı Söylüyor?
Tayyip Bey, miting
meydanlarında sürekli olarak "Tarafsız" olmayacağını, atamalardan
tutun da yatırımlara varıncaya kadar her şeye müdahale edeceğini, çünkü cumhurbaşkanının
"Yürütmenin
Başı" olduğunu söylüyor değil mi.
Oysa mevcut
anayasamızın 103. maddesinde bulunan düzenlemeye göre; Cumhurbaşkanı, TBMM'de,
yani bir anlamda milletin huzurunda "... milletin
huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan
haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma...
üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle
çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine
andiçerim.” şeklinde yemin edecektir. Şu halde Tayyip Bey, ya "Tarafsız
olmayacağım" diyerek AKP seçmenleri başta olmak üzere, kendisine
oy vermeyi düşünen insanlara yalan söylüyor ya da yukarıdaki yemin metnini bir
ayağını havaya kaldırmak suretiyle okuyacak! Yani söz konusu yemin metnine
sadık kalmayacağını bile bile, istemeyerek ve kerhen yemin edecek!
Öte yandan Tayyip Bey'in ısrarla vurguladığı bir
husus var. O da "Cumhurbaşkanı'nın yürütmenin başı olduğu" şeklindeki
ısrarlı vurgusudur. Oysa mevcut anayasamızın 104. maddesi, Cumhurbaşkanı için "Yürütmenin
Başı" tabirini değil, "Devletin Başı" tabirini
kullanmaktadır. Yani mevcut anayasamıza göre; Cumhurbaşkanı sadece yürütmeyi
değil, yasama ve yargı yetkilerini de içine alan devlet teşkilatının başıdır.
Ancak bu baş olma işi semboliktir. Cumhurbaşkanı, bir anlamda bu yetkilerini
yine anayasa gereğince başka kurumlara devretmiştir. Örn. Anayasa gereğince
TSK'nın başı olan Cumhurbaşkanı, yine anayasa gereğince bu yetkisini savaş
zamanlarında Genel Kurmay Başkanı'na devretmektedir. C.Başkanının yetkileri
sembolik olduğundan, yargı konusunda nasıl ki; bağımsız mahkemelere müdahale
edemezse, yürütme konusunda hükümete, yasama konusunda da TBMM'ye fazla
müdahale edemez. Bu konudaki yetkileri sınırlıdır.
Anayasamızın 104. maddesinin giriş cümlesi
şöyledir: "Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla
Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını,
Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir..." Aynı maddenin 'b' fıkrasında ise
Cumhurbaşkanının yürütmeye ilişkin yetkileri şöyle sıralanmıştır.
-
Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek,
-
Başbakanın teklifi üzerine bakanları atamak ve görevlerine son vermek,
-
Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek veya Bakanlar
Kurulunu başkanlığı altında
toplantıya
çağırmak,
-
Yabancı devletlere Türk Devletinin temsilcilerini göndermek, Türkiye
Cumhuriyetine gönderilecek yabancı
devlet
temsilcilerini kabul etmek,
-
Milletlerarası andlaşmaları onaylamak ve yayımlamak,
-
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını
temsil etmek,
-
Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar vermek,
-
Genelkurmay Başkanını atamak,
-
Millî Güvenlik Kurulunu toplantıya çağırmak,
-
Millî Güvenlik Kuruluna Başkanlık etmek,
-
Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkıyönetim veya olağanüstü
hal ilân etmek ve kanun
hükmünde
kararname çıkarmak,
-
Kararnameleri imzalamak,
-
Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını
hafifletmek veya kaldırmak,
-
Devlet Denetleme Kurulunun üyelerini ve Başkanını atamak,
-
Devlet Denetleme Kuruluna inceleme, araştırma ve denetleme yaptırtmak,
-
Yükseköğretim Kurulu üyelerini seçmek,
-
Üniversite rektörlerini seçmek,
...
Görüldüğü gibi, Cumhurbaşkanı'nın yürütmeye ilişkin
yetkileri arasında baraj, yol, liman, havaalanı, köprü, viyadük vs. bayındırlık
faaliyetlerine ilişkin hiçbir yetkisi yok. Yani anayasamız, bir taraftan
Cumhurbaşkanını "Sorumsuz" kılıp, yürütmeye ilişkin yetkilerinden
dolayı hükümeti sorumlu tutarken, bir taraftan da onu "Akçeli
İşler" den ısrarla uzak tutmuştur. Bu bakımdan Tayyip Erdoğan'ın,
seçim meydanlarında üst perdeden "şunu yapacağım, bunu yapacağım"
diyerek gürültü yapması, en azından mevcut anayasamıza göre; büyük ölçüde
hikâyedir, masaldır ve lafı güzaftır! Aklı başında olan hiç kimse, bu sözlere
asla itibar edemez!
Tayyip Bey, muhtemelen "Cumhurbaşkanı" konusunun,
Anayasada "Yürütme" bölümümün başında düzenlenmesinden
hareketle "Cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır" diyor. Diyor
demesine de; Kılıçdaroğlu'na da "Evet sen, yürütmeyi iyi birsin, çünkü
sen yürütenlerin başısın. Ülkeyi soyup soğana çevirdiniz" deme
hakkı eriyor! Erdoğan'ı değil peygamber, hâşâ Allah seviyesinde görenlere
elbette sözümüz olamaz bu konuda...
Ekmeleddin
İhsanoğlu fitresini Tayyip Erdoğan'a mı verdi?
Hürriyet'in haberine
göre; Çatı Adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, rakipleri olan Tayyip Erdoğan ve
Selahattin Demirtaş için açılan yardım hesaplarına 1000'er TL. yardım parası
yatırmış! İstanbul'da 9 dairesi olduğunu beyan eden Çatı Adayı Ekmeleddin
İhsanoğlu, Tayyip Bey'in verdiği Mal Beyannamesi'nde oturacak evinin bile
bulunmadığını görünce Tayyip Bey'in yardıma muhtaç olduğunu düşünmüş olacak ki;
bu yılki fitresini ona vermeyi uygun görmüş!(2) Diyanet İşleri Başkanlığı bu seneki fitrelerinin alt limitini
10 TL. olarak belirlediğine göre; Ekmel Hoca, Erdoğan'a ve Demirtaş'a fitre
verirken bir hayli bonkör davranmış vesselam. E yakışır Ekmel Hocama. 6 parti
tarafından cumhurbaşkanı adayı gösterilmek, bazen bu türlü cömertlikler yapmayı
da gerektirmektedir! Ağanın eli tutulmaz çünkü(3).
Demirtaş PKK'nın Adayı mı?
E yani! Esasen bu ülkede
bunu bilmeyen bir âdem de yoktur zaten. Ancak bunu sıradan insanlar olarak biz
söyleyebiliriz ama MHP yönetiminin söylemesi yanlış olmuştur! Zira Sayın
Bahçeli'nin bu anlamdaki çıkışına karşın, Sayın Bahçeli'nin aday gösterdiği
E.İhsanoğlu "Her iki aday da bizim için saygı değerdir" deyince,
sanki Bahçeli ile Ekmel Hoca ters düşmüş gibi bir algı oluşmuştur kamuoyunda.
Bu tür çıkışlardan uzak durmakta fayda vardır. En azından bu süreçte. Zira
Ekmel Hoca'nın, seçimlerin ikinci tura kalması halinde HDP'ye oy verenlerin
oylarına da ihtiyaç vardır ve Selahattin Demirtaş, seçim bildirgesini
açıkladığı bugünkü (15.07.2014) konuşmasında ikinci turda başka bir aday lehine
çekilmeyeceğini söyledi. Hatta "Eğer seçilirsem Allah Tayyip
Erdoğan'ın yardımcısı olsun..." gibi bir espri bile yaptı. Bu
durumda HDP, bir ihtimal ikinci turda seçmenlerini serbest bırakacak demektir.
Bunun bir anlamı da,
HDP'nin Tayyip Bey'in seçileceğinden emin olmadığı ve Erdoğan ile İhsanoğlu'nu
başa baş durumda görmekte olduğudur. Yani HDP, sadece Tayip Erdoğan'a angaje
olmamayı ve Ekmel Hoca'yı da en azından Tayyip Bey kadar şanslı görerek onunla
köprüleri baştan atmamayı düşünüyor olabilir. Bahçeli'nin sert çıkışı
karşısında Demirtaş'ın ısrarla kendisine aynı sertlikte cevap vermemesi ve bu
konuda E.İhsanoğlu'ndan açıklama beklemesi oldukça anlamlıdır. Bu bakımdan, MHP
yönetimi en azından bu süreçte biraz daha dikkatli olursa, kendi adayları olan
İhsanoğlu'na yardım etmiş olurlar.
CHP Burada MHP Nerede?!
Öte yandan, Tayyip
Erdoğan gümbür gümbür mitingler
yaparken, E.Mehmet İhsanoğlu'nun sessiz bir propaganda süreci geçiriyor olması,
alışılagelmiş bir şey değildir Türkiye'de. Fehmi Koru gibi bazı yazarlar, bunu
bir taktik olarak niteleseler de, bu ülkenin insanlarının genelde en çok sesi
çıkanın peşinden gittiği gerçeği de ihmal edilmemelidir. Kemal Kıçdaroğlu,
E.Mehmet İhsanoğlu'nun miting boşluğunu doldurmak için meydanlara ineceğini
söyledi. Ancak MHP'den bu yönde bir açıklama gelmedi henüz. Aynı şeyi, MHP'den
de bekliyoruz. Eğer bu konuda Oruç bir engel teşkil ediyorsa; Sayın Bahçeli
miting günlerinde oruç tutmayabilir. Çünkü seferi sayılır o günlerde. Şahsen
Tayyip Bey'in de bu kolaylıktan istifade ederek mitingler yaptığını tahmin ediyorum
ben...
Atatürk'ten sonra bu
ülkeyi yönetenlerin Türklükleri konusunda hep şaibeler ve dedikodular yapıldığı
malumdur. Oysa bu ülkeyi yönetmek, en çok Türklerin hakkıdır. İşte sırf bu
sebeple bile E.İhsanoğlu'na oy verilebilir diye düşünüyorum. Zira hoca,
Yozgatlı bir Türk baba ile Rodoslu bir Türk annenin çocukları olduğunu açık
açık deklare etmiştir televizyon ekranlarında.
Şu sözler de kendisine aittir:
"Türkiye’de
din sömürüsü alabildiğine yaygın... Bu sıkıntıları hep çekmişizdir.
Bugün de dinin siyasete tahakkümüne müsaade etmememiz lazım. Çünkü
yine bu bizi sıkıntıya sokacaktır. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın son
konuşmasını takip etme imkanım olmadı. Prensip itibariyle dinin
siyasete, siyasetin dine alet edilmemesini arzu ediyorum ve herkesin
buna dikkat etmesinin memleketimiz için daha hayırlı olacağına
inanıyorum. Artık bu meseleleri arkamızda bırakmış olmamız lazım.
Doğrusu, Başbakan’ın ‘Türk Milleti’ deyip demediğine dikkat etmedim.
Bundan sonra dikkat edeceğim. Ben bu millete mensup olmaktan dolayı
iftihar ediyorum. Hayatım boyunca bu gururu taşıdım. Özellikle
yurt dışında doğmuşsanız Türk Milleti’ne aidiyetiniz sizin için
çok önemli bir varlık sebebi oluyor. Gurbet diyarında doğduğunuz
için sizi ilk günden itibaren ‘Türk’ diye tanımlıyorlar ve siz bu
Türklük anlayışı içinde büyüyorsunuz ister istemez. Şuur altında
bellek hissinin en temel unsuru oluyor.”(4).
Ömer Sağlam
__________________
1-http://www.milliyet.com.tr/sirri-sakik-in-kardesinden/siyaset/detay/1912001/default.htm
2-http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/haber89674-Ihsanoglu_Erdogan_ve_Demirtasin_Hesaplarina_1000er_TL_Yatirdi.html
3-Erdoğan, hesabına yatılan fitre miktarını az bulmuş
olacak ki jet hızıyla iade ettirmiş adamlarına.
4-http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/saygi-ozturk/dinisiyasetealetedenlerekarsihepsavasverdim-548196/
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.