Kezzab-ı Ekber Dr. Tayyar Altıkulaç 1 [Ömer Sağlam]
Grup sitelerimizde yayınlanan makaleler hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Nisan 2012′den beri de özel
hâl dışında redakte edilmeyip doğru ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır
Dr. Tayyar Altıkulaç ve onun Diyanet'teki icraatları
konusunda zaman zaman bu sütunlarda bilgiler aktardığımı, yazılarımı takip eden
okuyucularım mutlaka hatırlayacaklardır. Tayyar Altıkulaç, Diyanet İşleri
Başkan Yardımcılığı, M.E.B. Din Eğitimi Genel Müdürlüğü, M.E.B. Talim ve
Terbiye Kurulu Üyeliği yapan ve 1978-1986 yıllarında Diyanet İşleri Başkanlığı
yaptıktan sonra emekliye ayrılan, ancak Diyanet üzerindeki kirli elini hiçbir
zaman çekmeyen emekli bir bürokrattır. Halen Türkiye Diyanet Vakfı tarafından
kurulan ve İstanbul'da konuşlu bulunan 29 Mayıs Üniversitesi'nin Mütevelli
Heyeti Başkanı'dır. İstanbul'da kurulu bulunan ve yine Türkiye Diyanet
Vakfı'nın bir yan kuruluşu olan İSAM (İslam Araştırmaları Merkezi) vasıtasıyla
adeta vakfın içini boşaltan Dr. Tayyar Altıkulaç, aynı ameliyeye halen 29 Mayıs
Üniversitesi üzerinden devam etmektedir.
28 Haziran 2012 tarihli ve "Tayyar Diyanet Vakfı ve
Diyanetteki Ülkücü Kıyımı" başlıklı yazımda da tafsilatlı olarak
anlattığım üzere; "her devrin adamı
olma" kabiliyeti bulunan ender şahsiyetlerden birisi olan Dr. Tayyar
Altıkulaç, 12 Eylül darbecileri ile de iyi ilişkiler kurmuş ve Merhum Uğur
Mumcu'nun "Rabıta" isimli kitabında ayrıntılı olarak
anlattığına göre; bir Suudi kuruluşu olan ve kısaca "Rabıta" olarak
bilinen "Dünya İslam Birliği" isimli kuruluştan almış olduğu
paralarla Diyanet adına yurtdışına çok sayıda din görevlisi göndermiştir. Uğur
Mumcu, bu konuda, o dönemde Diyanet'ten sorumlu devlet bakanı olan Mehmet
Özgüneş'ten ilginç bilgiler aktarır kitabında...
Tayyar Altıkulaç'ın bu örgütle olan ilişkisi, daha sonraki
yıllarda da devam etmiş olmalıdır. Zira, Prof. Dr. Ali Özek, Prof. Dr.
Hayrettin Karaman, Doç. Dr. İbrahim Kâfi Dönmez ve Sadretin Gümüş gibi bilim
adamları tarafından başlangıçta "RABITA" için hazırlanan ve adı geçen
örgüt tarafından halen Suudi Arabistan'da baskısı ve hacca giden Türk
hacılarına, yurda dönüşte Cidde havalimanında
ücretsiz dağıtımı yapılan bir Kur'an meali, daha sonraki yıllarda TDV
tarafından da basılmaya başlamıştır. Hatta TDV'nin elinde bulunan tek meâl de
zaten RABITA için hazırlanan bu meâldir(1).
Defalarca Uyarmışmış!
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'nin
"Türkiye'deki Zorunlu Din Dersi Uygulamasının insan haklarına aykırı
olduğu" yönünde karar vererek Türkiye'yi tazminat ödemeye mahkum etmesi
üzerine Tayyar Altıkulaç beyanatı patlatarak demiş ki:
“Yıllarca bilinçsiz
bir şekilde kolaycılığa kaçtık ve isteğe bağlı din eğitimini, din öğretimini
içeren zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersi olarak uyguladık. En ciddi
yanlışı burada yaptık. Televizyonlardan, yazılı basından defalarca gündeme
getirmemize rağmen kulak asan olmadı. Rahmetli Avni Akyol’un Milli Eğitim
Bakanlığı döneminde bir komisyon bu konuda başka bir garabete daha imza
attı. Musevi ve Hıristiyan vatandaşları (istemeyerek tabii) zorladılar;
‘Çocuklarımıza bu dersi okutmak istemiyoruz derlerse muaf tutulabilirler’
dendi. Yani Anayasa bir başka maddesiyle ‘Hiç kimse dini inancını açıklamaya
zorlanamaz’ derken biz Musevi veya Hıristiyanları dini inançlarını açıklamaya
zorladık. Öteki taraftan isteğe bağlı din eğitimi ihtiyacını karşılamadık;
tuttuk zorunlu din dersinde çocuklara sûre ezberlettik, abdest almayı öğrettik.
Bu kolaycılıkla güya vatandaşın ihtiyacı olan din eğitimini vermeye çalıştık.
Bu da haklı tepkilere yol açtı. AİHM’ye gitti. Uygulamayı düzeltemediğimiz için
AİHM karşısında savunmamız yeterli olmadı”(2).
Kezzab-ı Ekber Dr. Tayyar Altıkulaç!
Bu lafları kim söylüyor? "Dindar ve kindar bir nesil
yetiştirme" konusunda azimli görülen AKP'nin kurucusu ve AKP
iktidarının ilk döneminde TBMM Milli Eğitim Gençlik ve Spor Komisyonu
Başkanlığı da yapan eski Diyanet İşleri Başkanı olan zat söylüyor. Yani AKP'nin
ideolojisini hazırlayan ve bu partinin uyguladığı eğitim politikasının
temellerini atan adamlardan birisi söylüyor! Peki, doğru mu söylüyor? Hayır;
Dr. Tayyar Altıkulaç düpedüz yalan söylüyor! Mevcut AKP yönetimi tarafından bir
köşeye atılmanın ve unutulmuşluğun verdiği öfke ve üzüntü ile açıkça yalan
söylüyor Tayyar Altıkulaç! Böylece sözüm ona sureti haktan görünmeye çalışıyor.
Böyle davranmakla belki de 2015 genel seçimleri için muhalefet partilerine göz
kırpıyor hoca! Oysa, günümüzde bütün ilk ve orta dereceli okulları adeta
İmam-Hatip Lisesi'ne dönüştüren eğitim sisteminin temelini atan adamdır Tayyar
Altıkulaç! Nasıl mı? Anlatalım o halde:
Yıl 1995. Dr. Tayyar Altıkulaç Türkiye Diyanet Vakfı'na
bağlı İSAM (İslam Araştırmaları Merkezi) Başkanı ve yanılmıyorsam ismi DİVANTAŞ
olan vakfa ait bir anonim şirketin de Yönetim Kurulu Başkanı'dır. Özetle; Türkiye Diyanet Vakfı'nı avuçlarında
tutan tek adamdır. Vakıf, büyük oranda onun talimatıyla hareket eden adamlarca
yönetilmektedir. Zaten adı geçen vakfın kurucularından olmakla, vakfın
kurulduğu 1975 yılından bugüne kadar hiçbir zaman bırakmamıştır vakfın
yakasını! 30 kasetlik hatim setini ücretsiz olarak bu vakfa bağışlamıştır
bağışlamasına da, kuruluşundan bu yana Vakıfta ve vakfa bağlı şirket ve bağlı
kuruluşlarda almış olduğu görevlerden dolayı adeta vakfın iliklerini sömürmüş
bir adamdır kendileri. Mehmet Nuri Yılmaz'ın Diyanet İşleri Başkalığı sırasında
bir ara Vakıf çevresinden uzaklaştırıldı ise de bu ayrılık uzun sürmemiş, tıpkı
âşıkın maşukuna kavuşması gibi, vakıfta yine bütün ipleri gele geçirmiştir
Tayyar Altıkulaç. Şu anda vakfa bağlı 29 Mayıs Üniversitesi'nin Mütevelli
Heyeti Başkanı'dır ve herhalde bu görevi de meccanen yürütmüyordur hazret...
Neyse konuyu değiştirmeden devam edelim; Dr. Tayyar
Altıkulaç İSAM ve DİVANTAŞ başkanı olarak görev yaparken 24 Aralık 1995'te
genel seçimler vardır. Başta Mümtazer Türköne olmak üzere; devreye bazı adamlar
sokulur ve bu adamlar vasıtasıyla DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'e ulaşılır ve
Tayyar Altıkulaç'a İstanbul listelerinde uygun bir yer bulunur ve adı geçen, 24
Aralık 1995 tarihinde ilk defa olmak üzere; milletvekili olarak parlamentoya
girer. Ancak gelin görün ki; seçim çalışmalarında görevli bulunduğu İSAM ve
DİVANTAŞ personelini ve bu iki kurumun bazı imkânlarını kullandığı konusundaki
şayialar alır başını gider Diyanet çevrelerinde.
Unutmadan söyleyelim; Tansu Çiller'in siyasi danışmanları
olan Mümtazer Türköne ve Şükrü Karaca, Türkiye Diyanet Vakfı'nda görev
yapmaktadırlar o sırada. Yani Mümtazer Türköne Yayın Kurulu Üyesi olarak, Şükrü
Karaca da uzman sıfatıyla Tayyar Altıkulaç'ın yönetmiş olduğu bu vakıftan maaş
almaktadırlar o sırada. İlişkilere dikkat edin lütfen; al gülüm ver gülüm
durumları vardır Tayyar Altıkulaç ile Tansu Çiller'in gözde iki danışmanı
arasında.
Tansu Çiller'in "Bu vatan için kurşun atan da kurşun
yiyen de kahramandır" ve "O bayrak oradan ya inecek ya
inecek" şeklindeki meşhur özdeyişlerinin, Tayyar Altıkulaç'ı
parlamentoya sokan Türkiye Diyanet Vakfı'nın bu iki güzide elemanına ait olduğu
söylenir hep. Aslına bakılırsa; ben de bu iddianın doğru olduğuna inananlardanım.
Çünkü bu şairane sözler ancak bir şairin ağzından çıkabilir ve özellikle Şükrü
Karaca, tescilli bir şairdir. Türkiye Diyanet Vakfı'nın "Münacaat"
yarışmasında birinci yapılmış bir adamdır Merhum Şükrü Karaca! Tayyar
Altıkulaç'ın kendisine bakılırsa; bütün partilerden, bu arada Seyfi Şahin
vasıtasıyla MHP'den de teklif almış ancak Başbuğ'un teklifini geri çevirmiştir.
DYP'de politika yapmayı ise bizzat Tansu Çiller'in ısrarlı daveti sonucunda
kabul etmiştir. Öyle diyor bir konuşmasında(3).
Bu sözlere kim inanır bilmem ama bence AKP'nin âkil adamlarından Kadir İnanır
bile inanmaz hocanın bu kendi kendisini tebcil eden sözlerine.
Dr. Tayyar Altıkulaç'ın, DYP milletvekili iken ve Refahyol
hükümeti zamanında yapmış olduğu en büyük faaliyet, öteden beri zaten etkisinde
olan Türkiye Diyanet Vakfı'nın imkanlarını kullanarak bazı bilim adamlarına
Milli Eğitim sistemimizi sorgulayan ve alternatif öneriler getiren bir rapor
yazdırması olmuştur. Altıkulaç, bu raporu sadece yazdırmakla kalmamış, 1996
yılında düzenlenen Milli Eğitim Şurası'na da sundurmuş ve tartışma konusu
yaptırmıştır. "Türk Eğitim Sistemi-Alternatif
Perspektif" adını taşıyan ve Prof. Dr. Süleyman Hayri BOLAY, Prof. Dr.
Mustafa İSEN ve Doç. Dr. Mümtaz’er TÜRKÖNE başta olmak üzere; 7 kişilik bir
akademisyenler heyetine hazırlatılan raporda gerçekten ilginç bilgiler, o günkü
eğitim sistemine yöneltilmiş ciddi eleştiriler, enteresan teklifler
bulunmaktadır.
Bakınız, bugün AİHM'nin kararı
üzerine zorunlu din dersi uygulamasına karşı çıkan ve bu konuda AKP iktidarını
defalarca uyardığını söyleyen Tayyar Altıkulaç'ın girişimleriyle ve muhtemelen
zorlamasıyla hazırlanan "Türk Eğitim
Sistemi-Alternatif Perspektif"
isimli rapor kitapta neler yazıyor:
"...Gerçekten
de, eğitimden din eğitimini sürüp çıkarttıktan sonra ortalığı belirli felsefi
ve politik görüşlere bırakmak; din karşıtı görüşlere meydanı boş bırakmak
anlamına gelmez mi? Türkiye’de olan da
tam budur. Felsefenin özellikle din karşıtı olanların, öğrenciler tarafında
salt öğrenilmesi değil benimsetilmesi eğitim sisteminin gayesidir. Pozitivist
felsefenin Türk eğitimindeki saltanatı bunun açık delilidir. Bilimin kendisini
ahlaki bir referans kaynağı olarak gören, bilime dayalı bir hayat kurma amacını
empoze eden pozitivist felsefe, Batı’da modası geçmiş olsa da, Türkiye’de
değişik felsefî görüşleri öğretmek değil, benimsetmek eğitimin amacıdır.
Türkiye de olan da tam
budur…Türkiye’de değişik felsefî görüşleri öğretmek değil, benimsetmek eğitimin
amacıdır. Bu durum, açıkça laikliğe aykırıdır. Belirli felsefî görüşleri
benimsetmenin laikliğe aykırı olduğu kabul edildiği ve uygulamaya yansıtıldığı
gün Türkiye’de laiklik gerçekten mantıkî temeller bulacaktır…Türk Milleti’nin
dinî ahlak dışında, herhangi bir ahlâki referansa sahip olduğunu kim iddia
edebilir? Ahlak dinî kurallara göre normatif bir hal alır. Yine ahlâk, dinî
müeyyidelerle (öbür dünyadaki cezalar ve mükâfatlarla) içsel bir yaptırım
gücüne sahip olur. ‘İnsani değerler’, ifadesini, yine dinin insan kalbine
yerleştirdiği ulvî duygulardan alır. İnsanın yüce bir varlık olduğunu, Allah’ın
yeryüzündeki halifesi olduğunu söyleyen yine dindir. Dinî değerler dışında
‘manevî değerlerden bahsedilebilir mi? Toplumu ayakta tutan aile bağları;
vatana, millete, devlete bağlılık gibi değerler Türk toplumunda dinî bir değer
olarak kabul edilir…
Milli Kültürümüzün hangi alanı
dinden bağımsızdır?..Dinî olan motifleri millî kültürden çekip çıkardığınız
zaman geriye bir şey kalmaz. Bu da, dinden bağımsız bir millî kültür
olamayacağını gösterir. Kısaca, din eğitimi aynı zamanda Millî Eğitimin temel
esaslarında zikredilen ‘ahlâkî, insanî, manevî ve millî’ değerlerin
aktarılmasını ve öğrenciye benimsetilmesini ifade eden, hayatî bir
eğitim-öğretim konusudur..."(4).
...
28 Şubat sürecinde Türkiye Diyanet Vakfı'nın başına
gaileler açan, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nca inceleme konusu
yapılan ve bir rivayete göre; irticaa destek verdiği gerekçesiyle vakfın
kapatılmasını bile gündeme getiren bu
kitap hakkında bilgiler vermeye bir sonraki yazımızda devam edeceğiz. İşte o zaman, Dr. Tayyar Altıkulaç'ın,
bugünkü (18.09.2014) medya organlarına yansıyan sözlerindeki samimiyetsizlik,
ikiyüzlülük ve yalan sanırım çok daha net anlaşılacaktır.
Ömer Sağlam
______________
1-Konuya ilişkin ayrıntılı bilgi ve T.Altıkulaç'ın Diyanet'teki maharetleri
konusunda daha geniş bilgi için bkz. "Tayyar
Diyanet Vakfı ve Diyanetteki Ülkücü Kıyımı" başlıklı yazımız.
2-
http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/haber91520-Defalarca_Uyardim.html,
3-
http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-1460-33-siyaset-diyanetten-daha-zor.html,
4-Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay ve arkadaşları, Türk Eğitim
Sistemi-Alternatif Perspektif, s.125-127, TDV Yayınları, Ankara, 1996
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.