Türkeş'in Milletvekilliği Teklifini Reddeden Adam [Ömer Sağlam]
Grup sitelerimizde yayınlanan makaleler hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Nisan 2012′den beri de özel
hâl dışında redakte edilmeyip doğru ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır
AİHM'nin "Türkiye'deki
zorunlu din dersi uygulamasının insan haklarına aykırı olduğu..."
yönünde vermiş olduğu karar üzerine, "Hükümeti bu konuda defalarca
uyardım" şeklinde medyaya beyanat veren AKP'nin kurucu üyesi ve bu
partinin fikir babalarından birisi olan Dr. Tayyar Altıkulaç'ın siyasi hayata
girişinin hikâyesini, yazı dizimizin birinci bölümünde ayrıntılı olarak
anlattım ve özetle dedim ki:
"Tansu
Çiller'in siyasi danışmanları olan Mümtazer Türköne ve Şükrü Karaca, 1995
yılında yapılan genel seçimler sırasında Türkiye Diyanet Vakfı'nda görev
yaptıkları için, Tayyar Altıkulaç'ın DYP listelerinden milletvekili olması için
Çiller nezdinde tavassutta bulundular ve İstanbul'dan milletvekili seçilmesini
sağladılar..."(1).
Vay Be
Başbuğ Alparslan Türkeş'i Bile Reddetmiş!
Gelin görün ki; hazret
hiç de öyle söylemiyor. Ona göre; kendisi bulunmaz Hint kumaşıdır ve bu sebeple
bütün partiler onu kendi listelerinden vekil seçtirmek için kapısında kuyruğa
girmişlerdir! İşte Tayyar Altıkulaç'ın bu konuda 1996 yılında Aksiyon dergisine söyledikleri:
"...Aslında
siyaseti hiç düşünmedim ve arzu etmedim. Ama ne fayda ki görevden ayrıldığım
günden beri hep gündemimde oldu. Daha emekliliğimin ilk haftasında Sayın
Demirel'in Ahmet Küçükel aracılığı ile gönderdiği teklifle kapım çalınmaya
başladı. Demirel'e dinlenmek istediğimi ve daha fazla ilmi faaliyetlerde
bulunmak istediğimi söyledim. Daha sonra
Türkeş bizzat kendisi aradı. Ona da aynı cevabı verdim."
Altıkulaç'ın
aldığı teklifler bununla da bitmiyor: 1991 yılı seçimleri öncesinde bir
yakınının adaylığı vesilesi ile DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit'ten teklif
aldığını, iki yıl önce de Recai Kutan, Fehim Adak ve Hüseyin Çelebican'ın da
içinde yer aldığı 4 kişilik Refah Partisi heyetinin kendisini siyasete davet
ettiğini belirten Altıkulaç, teklifleri sıralamakla bitiremiyor.
"24 Aralık seçimleri
öncesi DSP Kastamonu Milletvekili Hadi Dilekçi, bu ilden bana ilk sırayı teklif
etti. Daha sonra tekrar Türkeş, Genel
Başkan Yardımcısı Seyfi Şahin'i gönderdi. Ardından Mesut Yılmaz, Sadi
Pehlivanoğlu'nu görevlendirmişti. İstanbul'da görüşmeyi teklif ettiler,
İstanbul'dan liste başı veya Türkiye Milletvekilliği önerdi. Ona da teşekkür
edip tekliflerini geri çevirdim.".
Altıkulaç'ın DYP listelerinden milletvekili oluşu da bir hayli
enteresan. Önce DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'den telefonla siyaset daveti
alan Altıkulaç, Çırağan Sarayı'nda Çiller'le yaptığı görüşmede diğer partilere
verdiği cevabı verir kendisine:
"Bana bir gün düşünme
süresi verin dedim. Çevremde siyasete girmemi isteyenlere hangi partiden
gireyim dediğim an hepsi şaşırıp net bir şey söyleyemiyorlardı. Bir gün sonra
faksla beni mazur görmelerini istedim. Ancak baskıları devam etti. Necmettin
Cevheri ve diğer bazı DYP'liler tekrar aradılar. Görüşmeden daha bir saat bile
geçmemişti ki Sayın Çiller bu iş olmuş gibi teşekkür eden bir üslupla beni aradı. Ve kabul ettim."(2).
...
Nasıl? Yediniz mi bütün bunları? Valla sizi bilmem ama ben hiç yemedim!
1995 yılında, milletvekili seçilince Altıkulaç'ın akraba ve yakınlarının nasıl
sevinçten göklere uçtuklarını iyi hatırlıyorum ben. Mesela o sırada Türkiye
Diyanet Vakfı'nda yanılmıyorsam "Hayır İşleri Müdürü" veya
"Genel
Müdür Yardımcısı" olan eniştesi A.Hacıismailoğlu'nun, "Allah'a
şükürler olsun, kazandık. Günlerdir verdiğimiz emek boşa gitmedi..."
diyerek neredeyse şükür secdesine varacağını bizzat gözlerimle görmüşlüğüm
vardır benim. Çünkü, başta adı geçen olmak üzere; Dr. Tayyar Altıkulaç'ın yakın
akrabaları ve onun sayesinde Diyanet İşleri Başkanlığı'na ve Türkiye Diyanet
Vakfı ile bu vakfa bağlı şirket ve işletmelerde kendisine ekmek kapısı
bulanlar, seçim süreci boyunca asıl işlerini bir kenera itip, Altıkulaç'ın
seçim kampanyası için adeta seferber olmuşlardır. Daha önce de dile
getirdiğimiz üzere; bu konudaki dedikodular ve iddialar ayyuka çıkmıştır.
Süleymancıların Gazabına Uğrayan Siyasetçi: Tayyar
Altıkulaç!
Yine "1" nolu
dipnotla işaret etiğimiz yazımızda dile getirildiği üzere; Tayyar Altıkulaç,
"her devrin adamı" olma özelliği bulunan ender
şahsiyetlerdendir. İşte bu özellik sayesinde, 12 Eylül Darbecileri ile bile iyi
ilişkiler kurmuş, bu sayede, darbeden sonra kapatılan özellikle dini temayüllü
dernek ve diğer oluşumların elindeki mal varlıklarının Diyanet'e (TDV)
aktarılmasını sağlamıştır. Bu sayede Türkiye Diyanet Vakfı bir sürü taşınmaz
edinmiştir. Türkiye Diyanet Vakfı'nın emlak zengini (bir iddiaya göre Türkiye'nin
en çok emlaka sahip kurumu) olmasının önemli bir sebebi de 12 Eylül
Darbesi'dir.
İşte bu devrede, gayrimenkullerini Tayyar Altıkulaç yönetimindeki
Diyanet'e kaptıran kurumların başında kısaca "Süleymancılar"
olarak bilinen cemaate bağlı dernekler gelmektedir ki; sırf bu sebeple bu
cemaat, Dr. Tayyar Altıkulaç'a ve Diyanet'e düşman olmuşlardır. Bu cemaat
mensupları, bu ve başka sebeplerle Diyanet'e eleman yetiştiren İmam-Hatip
okullarına iyi gözle bakmazlar ve "İmam-Hatip" yerine "İmam
Hatap" tabirini kullanırlar. "İmam Hatap", "Odun
İmam" anlamına gelmektedir.
Süleymancılar Cemaati, 12 Eylül Darbesi'yle Tayyar Altıkulaç
yönetimindeki Diyanet'e kaptırdıkları taşınmazlar için yıllardır hukuk
mücadalesi vermişlerdir. Kahramanmaraş İl Müftülük Sitesi örneğinde olduğu
gibi, adı geçen derneğin hukuk mücadelesi verdiği taşınmazlara ve bu konuda
verilen mücadeleye ben de yakından şahit olmuşumdur Diyanet'te çalıştığım süre
boyunca.
Süleymancılar Cemaati'nin işte sırf bu sebeple Dr.Tayyar Altıkulaç'ın DYP'deki
siyasi hayatının bitmesinde önemli rol oynadıkları iddia edilmektedir.
Muhtemelen Tayyar Altıkulaç'ın 13 Nisan 1996 tarihinde Aksiyon Dergisi'nden Ercan
Yavuz'a anlattıklarından hareketle 03.03.1999 tarihinde "Altıkulaç'ı listeden Süleymancılar
sildirdi" başlıklı bir yazı yazan Tufan
Türenç, bu konuda oldukça ilginç bilgiler aktarmaktadır.
Yazısına; "1995
seçimlerinde seçmenleri kandırarak oy toplayan, sonra da verdiği sözlerin tam
tersini yaparak Refah Partisi'ni iktidara getiren Çiller, şimdi her şeyi unutup bakın ne diyor: ‘Ben safkan Atatürkçüyüm. Atatürk'le benim arama kimse girmesin.’ Bunları söylüyor, ama işine
geldiği zaman da dinci kesiliyor. Bu ‘Safkan
Atatürkçülük’ün ne büyük palavra olduğunu kanıtlayan bir olayı anlatmak
istiyorum. Lütfen sinirlenmeden okuyun."
şeklinde Tansu
Çiller'e yüklenerek başlayan Tufan Türenç, devamla şunları söylüyor yazısında:
"Atatürkçü
ve yasaları tavizsiz uygulayan çağdaş bir din adamı olduğu için, tarikat ve
cemaatlere göz açtırmadığını ve onlarla amansız bir mücadeleye giriştiğini,
mücalede ettiği cemaatlerin başında gelen Süleymancıların bu sebeple kendisine
düşman olduğunu söylediği Tayyar Altıkulaç'ın, bu sebeple hemen bütün
partilerden milletvekilliği teklifi aldığını, ancak Tansu Çiller'in baskın
gelerek kendisini 1995 yılında İstanbul birinci bölgeden liste başı olarak
meclise soktuğunu" söylediği
Tayyar Altıkulaç'ın 1999 yılında sözüm ona uğramış olduğu haklısızlığı
şöyle anlatıyor:
"Yıl 1999... Aday listeleri hazırlanırken
Tansu Hanım, ‘Hocam’ dediği Altıkulaç'a arkasında el pençe divan duranlardan birini gönderdi.
Genel Başkan'ın mesajı şöyleydi:
‘İstanbul'da
sıkıntı var. Kaçıncı sıraya koyarsak sizi incitmeyiz.’
Altıkulaç anlayışlı
davrandı. İkinci sırayı kabul edebileceğini, ama üçüncü sırayı içine
sindiremeyeceğini söyledi.
Ondan sonra bir daha Altıkulaç ile ilişki kurulmadı
ve listeler açıklandığında bu aydın din adamının ismi olmadığı görüldü.
Neden böyle olmuştu? Tansu Hanım incitmeye dahi kıyamadığı
Hoca'sını neden listelere bile almamıştı?
Kısa bir süre sonra iş anlaşıldı.
O sıralarda Süleymancılar'la yapılan pazarlık sona ermiş, anlaşma sağlanmıştı.
Süleymancılar'ın
birinci şartı Tayyar Altıkulaç'ın
listelerden çıkarılmasıydı.
Çiller bunu
gözünü kırpmadan kabul etti ve Hoca'sını listeden sildi.
Anlaşma tamamlanınca Süleymancılar sağa sola DYP'yi destekleyeceklerini, Tayyar Altıkulaç'ın ise işini
bitirdiklerini ilan ettiler."(3).
Atatürkçü
ve Çağdaş Din Adamı Öyle mi!
Tayyar
Altıkulaç, 1996 yılında Aksiyon dergisine vermiş olduğu röportajda
siyasetteki en büyük hedefinin "Diyanet İşleri Başkanlığı Kanunu'nu
Meclis gündemine getirip çıkartmak..." şeklinde açıklamıştır(4).
Kendisi, AKP kurucu üyesi ve 2002-2007 yıllarında AKP milletvekili
sıfatıyla TBMM Milli Eğitim Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı olarak görev
yaptığına göre; 2010 yılında çıkarılan yeni Teşkilat Yasası ile birçok
bakanlığın da önünde olmak üzere adeta süper Şeyhülislamlık haline dönüştürülen
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu hale gelmesinde muhtemelen onun da büyük payı
olmalıdır diye düşünüyorum. Öte yandan, bugün uygulanan din eğitimi ağırlıklı
eğitim sisteminin temelinde de onun ta 1996 yılında hazırlattığı raporların
direk etkili olduğunu üç bölümdür vurguluyorum.
Tufan
Türenç'in Gazetecilik Başarısı!
Bu durumda, acaba diyorum; Refahyol hükümetinin kurulmasını sağlayarak
Necmettin Erbakan'a başbakan olmanın yolunu açtığı ve Atatürkçü bir din adamı
olarak nitelediği Tayyar Altıkulaç'ı, sırf Süleymancılar cemaatinin baskısı
sonucu bozuk para gibi harcadığı için Tansu Çilleri yerden yere vuran Hürriyet
Yazarı Tufan Türenç, Diyanet'i ve Milli Eğitimi, tam da Atatürk Türkiyesi'nin
temellerini sarsacak şekilde uygulamalara imza atar noktaya getirenlerden
birisi olduğu konusunda hiçbir kuşku bulunmayan Dr. Tayyar Altıkulaç hakkında
yine de "Atatürkçü ve yasalara bağlı çağdaş din adamı"
değerlendirmesinde bulunur muydu diye sormak istiyorum.
Tufan Türenç, bahse konu yazıyı yazarken, Tayyar Altıkulaç'ın, gün
gelip, Refah Partisi'nin de beslendiği kaynak olan Milli Görüş'ten emziklenen
AKP'nin kurucusu olacağını öngörseydi acaba yukarıda bahsi geçen yazıyı yine de
yazar mıydı? Herhalde yazardı. Çünkü bu devirde yanar dönercilik ve döneklik
revaçta olan bir şeydir ve bu durum, siyasiler için olduğu kadar gazeteciler
için de geçerlidir. Öte yandan duayen gazeteci Tufan Türenç'e sormak istiyorum;
madem Tayyar Altıkulaç 1995 yılında, bütün partilerin, bu arada MHP Lideri
Alparslan Türkeş'in ve dönemin Başbakanı Tansu Çiler'in kapısında kuyruk olduğu
kıymetli bir şahsiyettir; şu halde Tansu Çiller neden sadece bir dönem
katlanabildi kendisine? Ya da Tayyip Erdoğan neden sadece bir dönem
sabredebildi Tayyar Hoca'ya? Kendisi mi siyaseti tercih etmemiştir diyorsunuz?
Belki. Ancak eğer öyle olsaydı, 2011 Genel Seçimleri önceside Kısılcahamam'da
düzenlenen parti kampında o uzun boyuyla hiç kürsüdeki Uzun Adam'ın gözüne
batarcasına ön sıralardaki yerini alır mıydı sanıyorsunuz?
Ömer Sağlam
_____________
1- http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi91546-Kezzab_i_Ekber_Tayyar_Altikulac_I.html,
2-
http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-1460-33-siyaset-diyanetten-daha-zor.html,
3- http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=-66120,
4- http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-1460-33-siyaset-diyanetten-daha-zor.html
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.