Atatürk ve Cumhuriyet Düşmanları İşbaşında [Ömer Sağlam]
Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
"Atatürk, dinci yobaz Said-i Kürdi'yi huzurundan neden kovdu"
başlıklı yazımızda Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk'ten şu alıntıyı yapmıştık:
"Hz.
Peygamber'in kader savaşı Bedir'e benzeyen savaşlarıyla Kelimei Şehadet'in esir
edilmesini engelleyen Mustafa Kemal'e de deccal dediler. Ne ilginçtir ki, bu
sonuncu ithamı, Haçlılarla ilk günden beri bir biçimde işbirliği yapan dinciler
ortaya attı...Sonuncu deccale açtıkları savaşta, kendilerine destek veren
'İslamcı-dincileri' ürkütmeden yanlarında tutmak için ilk deccale (Hz. Muhammed'e)
açtıkları savaşı, perde arkasından ve çok dikkatli, çok usturuplu
yürütmekteler"(1).
Birkaç gündür
Antalya'da devam eden 19. Milli Eğitim Şûrâsı'nda yaşananlar, sanki Yaşar Nuri
Öztürk'ü doğrular gibidir. Zira dinci eğitim sendikası "Eğitim Bir
Sen" in önerisiyle ilkokul 1, 2 ve 3. sınıflara da zorunlu din dersi
konulması teklifi ilgili komisyonda kabul edilmiş bulunuyor. Bu teklifin
şûrânın kararı haline geleceği konusunda ise asla şüphemiz yoktur. Zira şûrânın
açılışında konuşan Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan, "Hayat Tarzı" filan diyerek bir dayatmada bulunmuştur.
Milli Eğitim Şûrâsı'nın, Tayyip Bey'in bu dayatmasına ve öteden beri savunduğu "dindar toplum yaratma"
fikrine kayıtsız kalacağını hiç sanmıyoruz.
Anlaşılıyor ki;
ilkokulun 4. sınıfından itibaren din derslerini zorunlu hale getirmek, Arapça
ve Kur'an derslerini müfredata eklemek suretiyle bütün okulları zaten Kur'an
Kursu'na çeviren AKP iktidarı, bir adım daha atarak 6. yaşından itibaren
çocuklara zorunlu olarak din dersi verecektir. Peki hangi din ve hangi İslam?
Öyle ya; bu ülkede gayrimüslim çocuklar da okula gidiyorlar ve bu ülkede türlü
türlü İslam yorumları mevcuttur. Peki, siz hangi dini ve İslam yorumunu
öğreteceksiniz çocuklarımıza? Kendi inandıklarınızı mı yoksa Kur'an İslamı'nı
mı?
Osmanlıca Zorunlu Ders mi Oluyor?
Dinci Eğitim
sendikası Eğitim Bir Sen'in kirli çıkınında teklif çok; gündeme getirdiği "Karma Eğitime son verilmesi"
teklifi kabul görmeyince, bu kez de Osmanlıcanın (Osmanlı Türkçesi) zorunlu
ders olarak okutulmasını gündeme getirdiler. Galiba bu teklif de kabul edilecek
gibi. İşin tuhaf tarafı, Türk
Milliyetçiliğini ve Ulus Devleti savunan MHP'nin bu konuya sıcak bakıyor
olmasıdır! Oysa Osmanlıca'yı savunmak demek, bidayette Ulus Devlet'e karşı
olmak demektir. Çünkü Osmanlıca, en başta bünyesinde din ve dil olarak
birbirinden farklı çok sayıda etnik unsuru (anasır) barındıran bir
İmparatorluğun dilidir. Türkçe ise Türk Milleti'nin dilidir. Siz bakmayın "Osmanlıca da Türkçedir"
diyenlerin palavralarına. Son dönem Osmanlıcası hariç, Osmanlıca denilen dilin
bugünkü yaşayan Türkçe ile uzaktan yakından alakası yoktur. Başta Arapça,
Farsça ve bir kısım ecnebi dilleri olmak üzere; Türkçe kelimelerden daha çok
yabancı kelimeler ve kavramlar vardır (eski) Osmanlıca'nın içinde.
Osmanlı
İmparatorluğu, Osmanlıca denilen dili, belki de dil ve din bakımından
birbirinden farklı çok sayıdaki etnik unsuru (anasırı Osmaniye) bir arada
tutmak için zorunlu olarak tercih etmiş bir devlet idi. Dolayısıyla; böyle bir
çorba dilin tekrar hortlatılıp önümüze konulması, Ulus Devlete karşı çıkmakla
eşdeğerdir. Bize göre; Osmanlıca'nın zorunlu ders olarak okutulması ile
Kürtçe'nin eğitim dili ve ikinci resmi dil yapılması arasında fazla bir fark
olmasa gerekir. MHP'nin, AKP'nin sahneye koymaya çalıştığı bu oyuna gelmemesini
ve bu tuzağa düşmemesini temenni ederiz.
Gelin görün ki;
MHP'li Özcan Yeniçeri, öteden beri bu konuyu savunan bir milletvekili.
Partisinin, Özcan Bey'in tavrından haberi var mı ve Özcan Yeniçeri
açıklamalarını partisi adına mı yapıyor bilmiyorum ama, Antalya'daki Milli
Eğitim Şûrâsı'nda Osmanlıca'nın zorunlu ders olarak okutulması teklifi
konusunda görüşünü soran gazetecilere şu cevabı vermiş Özcan Bey:
"Osmanlı Türkçesi ya da eski Türkçe dediğimiz birikimin mutlaka
bizim gençliğimiz tarafından irdelenmesi, algılanması, anlaşılması
lazım. Osmanlıca'yı öğrenmeleri dünkü babalarının vasiyetlerini,
yaptıklarını, ortaya koydukları tecrübeleri kavramaları anlamına
gelecektir"(2).
Özcan Bey, bununla da
yetinmemiş ve "Kendisinin yaklaşık
1,5 yıl önce bu konuda bir kanun teklifi verdiğini" hatırlattıktan
sonra ve şöyle demiştir: "Milli
Eğitim Şurası'nda böyle bir karar alınmışsa, bizim teklifimizden 1,5
yıl sonra, doğru bir iş yapmıştır... Bir insanın Türkiye'de entelektüel
olabilmesi için mutlaka Osmanlı arşivlerine, birikimlerine vukuf olması lazım
belli ölçüde. Herkes ezbere konuşuyor. Dolayısıyla da Osmanlı Türkçesi ya da
eski Türkçe dediğimiz bu birikimin mutlaka bizim gençliğimiz tarafından
irdelenmesi, algılanması, anlaşılması lazım. İngiliz kültürünü okuyorsunuz ama milyonlarca
kendi kitabınızı, kaynağınızı okuyamıyorsunuz. Arşivlere girip inceleme
şansınız olmuyor. Kimlerden öğreniyorsunuz? Çevirmenlerden. O
çevirmenlerin doğru çevirdiğini nereden biliyorsunuz? Bizi kültürümüzle,
tarihimizle buluşturacak bizi dünle buluşturacak her türlü tavrı bizim şimdiden
geliştirmemiz gerekiyor. Hiçbir zararı yok. İnsanların Osmanlıca'yı öğrenmeleri
dünkü babalarının vasiyetlerini, yaptıklarını, ortaya koydukları tecrübeleri
kavramaları anlamına gelecektir"(3).
Lütfen Okullarımızı Medreseleştirmeyiniz!
Özcan Yeniçeri'nin bu
konudaki görüşleri yeni değildir. Bundan iki sene önce yazmış olduğu "Eski Türkçe (Osmanlıca) Dersi"
başlıklı yazısında da bu konudaki görüşlerini enine boyuna masaya yatırmıştır
Özcan Bey(4). Özcan Yeniçeri'nin 18 Aralık 2012 tarihli ve "Eski Türkçe (Osmanlıca) Dersi" başlıklı yazısı okuduktan
sonra, yazının altına "Lütfen
Okullarımızı Medreseleştirmeyiniz!" başlıklı şu yorumu eklemiştim:
Sayın Özcan Yeniçeri,
Tarih okumadım ama
tarihe özel merakım ve hatta bazı araştırmalarım vardır. Keşke şu
Osmanlıca'yı(Osmanlı Türkçesini) adam gibi öğrenebilseydim diye hayıflanır
dururum. Matbaa yazılarını çat-pat okumaya çalışsam da el yazmalarını okuduğum
pek söylenemez.
Tarihi ve tarihçiliği
sevdiğim için çocuğumu tarih okumaya yönlendirdim. Çocuğum, eğitim dili
tamamıyla İngilizce olan bir Üniversitede tarih okuyor. Ancak neylersiniz ki;
çocuk İngilizceyi sular seller gibi öğrendiği halde Osmanlıca başımızın belası
olmuş bulunuyor! Sırf bu sebeple çocuk tarihten de soğudu!
Evet; tarihçiler
için, Osmanlıca belki şarttır. Ancak tarihçi olmayanlar için o kadar da gerekli
değildir. Böyle olunca; okullarda "Osmanlıca
Türkçesi" okutulması yönünde gündeme getirdiğiniz teklifi gereksiz ve
gündeme gelme çabası olarak değerlendiriyorum. Öteden beri, Türkiye'de
okulları, bazen açık, bazen gizli bir şekilde medreseleştirme çabalarının
olduğu ortada iken sizin gündeme getirdiğiniz teklif, tam da bu çaba
sahiplerinin değirmenine su taşımak anlamına gelmektedir.
Kendiniz de
diyorsunuz; Türkler tarih boyunca Göktürk, Uygur, Kiril ve Arap alfabelerini
kullanmışlardır. Şimdi sizin Arap alfabesinden hareketle oluşturulan
Osmanlıca'yı okullarda okutma teklifinize karşı, yarın öbürgün birileri de
çıkar Göktürkçe, Uygurca ve Kirilce'yi teklif edebilir. Hatta birileri daha da
ileri gidip, Ön-Türk tarihini öğrenmek için Damgaların okullarda öğretilmesini
teklif edebilir. Zira Türk Tarihi sadece Osmanlılardan ibaret değildir ki;
sadece Osmanlıca'yı öğrenelim. Hatta bu ülkede Sümerlerin ve Hititlerin Türk
olduklarını kabul eden insanların sayısı da az değildir. O zaman onlar da
kalkar, Sümerce'nin ve Hititçe'nin orta öğrenimden itibaren okullarda
okutulmasını teklif edebilir.
Öte yandan bu milletin
çocuklarının, Türk tarihini öğrenmeleri için ille de Türkler tarafından
kullanılan bütün alfabeleri öğrenmeleri gerekmez Sayın Yeniçeri. Sizin gibi
meraklıları ve isteklileri öğrenirler, öğrendikleriyle yapmış oldukları
araştırmaları halkın bilgisine sunarlar, böylece halk da kendi tarihini
öğrenmiş olur. Zaten bugün için yapılan
da budur. Bu ülkede hemen bütün Türk alfabelerini, hatta diğer birçok eski ve
yabancı dili öğrenip o dillerdeki kaynakları araştıran uzmanlar vardır.
Şükürler olsun ki; Cumhuriyet Türkiyesi, bu kurumları oluşturmuş bulunmaktadır.
Geçenlerde bir TV
programında da izledim sizi. O zaman da düşünmüştüm aynı şeyi, bugün de
düşünüyorum ve söylüyorum: Lütfen Cumhuriyet'in kazanımlarını ortadan
kaldıracak ve okullarımızı medreseleştirmeyi amaçlayan bu tür tekliflerle
çıkmayınız halkın karşısına. Ayrıca, milletin bir ferdi olarak siz
vekilimizden, üstelik de sizin seçim çevrenizde oturan bir vatandaş olarak
sizden bir ricam var: Sayın hocam, bana göre gerekenden çok konuşuyorsunuz. Yerli
yersiz çıkışlarınız ve uzatılan her mikrofona bağıra çağıra yapmış olduğunuz
kimi açıklamalar, doğrusu biraz komik kaçıyor ve bizlerde hayal kırıklığı
yaratıyor. Sanki açıklama yapmadan önce yeteri kadar hazırlık yapmamışsınız
gibi bir izlenim yaratıyorsunuz sizi izleyenlerde.
Latin Alfabesi Yerine Arap Alfabesi!
Bu gidişle pek
yakında "Latin Alfabesi" yerine "Arap Alfabesi"nin kabul
edilmesi yönünde bir teklif gelirse şahsen ben hiç şaşırmam. Lütfen sizler de
şaşırmayın. Çünkü gidişat ona doğru. Madem MHP'li Özcan Yeniçeri, Antalya'da
devam eden 19. Milli Eğitim Şurası'ndan yaklaşık 1.5 sene önce "Osmanlıca'nın zorunlu ders olarak
okullarda okutulması yönünde kanun teklifi vermekle" övünüyor, bana
kalırsa "Latin Alfabesi"nin terk edilerek, onun yerine tıpkı
Osmanlı'daki gibi "Arap Alfabesi" getirilmesi konusundaki kanun
teklifini de Özcan Bey yapsın da tam olsun. Hiç değilse bu tekliflerle Türk
tarihine geçme fırsatı bulur Muhterem vekilimiz. Elbette Atatürk Türkiye'sinin
altına oyan adamlardan birisi olarak da tarihe geçecektir kendileri.
İşte buradan söz
veriyorum; 2015 yılında yine bizim seçim bölgesinden aday olursa Özcan Hoca'ya
asla oy vermeyeceğim ben. Ne ben, ne de ailem...
Ömer Sağlam
___________
1-http://www.turkishnews.com/content/2014/12/03/ataturk-dinci-yobaz-said-i-kurdiyi-huzurundan-neden-kovdu/
2-http://www.bugun.com.tr/son-dakika/mhp-ankara-milletvekili-yeniceri--haberi/1379319,
3-Aynı haber,
4-
http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi67924-Eski_Turkce_Osmanlica_Dersi.html,
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.