Üretiyorsanız da, içinde mutlaka mantıklı bir sebep olsun.
Tabii bulabilirseniz…
Kaç tane savaş gördü bu elips şeklindeki gezegen?
İmkânsızlıklardan mı bahsedeceğiz?
Sizi şu taraftan alayım o zaman…
Eğer var olduğu iddia edilen o tuhaf örgütler gerçekten varsa eğer, şu ‘’din’’i yok etmeye çalışanlar, uzaylıları saklayanlar ya da tuhaf tuhaf icatlar yapıp insanlığın bu icatlara hazır olmadığını savunanlardan bahsediyorum, hu-hu! Size zahmet şu imkânsızlıklara da bi’ el atsanız...
Dünya’nın en sessiz yeri neresi sizce?
İçine her şeyi alıp, taşıyabileceğinden büyük yükler taşıyan ama sadece ‘pıt pıt’eden o kalpten.
Asla gerçekleşmeyecek hayaller kurup, sonu belli olmayan masalların kahramanı olmaya çalıştığımız o kısacık hayatlarımız var ya, işte onu yaşarken iyice düşünün. Size ait olduğunuzu düşündüğünüz tüm seslere kulak verin.
Ne kadar aptalca olursa olsun. Kulaklarınızı tıkamayın.
İmkânsızlıkların, gürültülerin arasında çırpınan o saf, temiz duygularınız yüzünden de suçlu hissetmeyin kendinizi. Sessizliğe sığınmayın. Arkanızda bıraktığınız ekmek kırıntıları için üzülmeyin. Boş verin, olmasın sihirli ayakkabı ayağınıza. Balkabağına dönmeden illa bulur, geçirir biri ayağınıza. Pastadan eviniz yok diye de üzülmeyin. Kimseyi saçlarınızı uzatıp kuleden sarkıtacak kadar çok da sevmeyin…
‘Mutlu son’ dedikleri şey yalnızca masallarda olmaz ki.
Gökten üç elma düşmüş…
Görüşürüz.
Merve Çiçek Vatan