Zeytinlikler onun ve "Orman ve Su işleri Bakanı Veysel Eroğlu" döneminde katledildi. Yalnız zeytinlikler mi; ormanlık alanlar, akarsular, göletler, endemik alanlar gibi daha birçok şey saymak mümkün. Hangi birini yazayım ki? Tarih onları hoş olmayan sözlerle anacak. O kararların alınması için baskı yapanlarla onları imzalayanları da...
Kılıçdaroğlu mu Haklı Mehdi Eker mi [Günay Tulun]
TÜRKİYE’DE TARIMI
BİTİRİYORLAR
Ülkesinin sorunlarıyla
ilgilenen herkes, Türkiye’de tarımın yok edilmekte olduğunu görüyor. Gelecek
nesiller bundan inanılmaz derecede etkilenecek.
O etkiler, daha bugünden
yoğun sinyaller gönderip, “geldim bile” diyor.
Tarımımız, girişte
yazdığım gibi, “yok olmakta” değil “yok edilmekte”…
Hem de Türkiye’yi
yönetmek için seçilmiş A Ka Pe Hükûmetleri eliyle…
Bunu ben değil, o hükûmetlerin
çıkarttığı yasa ve yönetmelikler söylüyor.
Yalnız yasa ve
yönetmelikler mi?
Alınan gizli kararları
araştırıp onların uygulanış şekillerine bakın.
Yetmedi mi? Tohum
takasının bile yasak olmasına bakın. GDO’lu ürünlere, hibrit ve ebter adlarıyla
dilimize yapıştırılan kırma tohumlara bakın.
Bunlar da mı yetmedi? Öyleyse
o uygulamaların tarımı getirdiği noktaya bakın.
BİTEN YALNIZ TARIM
DEĞİL, SOYUMUZ DA TEHLİKEDE
Halkın büyük çoğunluğu
genetiği değiştirilip ne idüğü belirsiz hâle getirilmiş bu tohumlarla kırma
tohumların insan neslimizi bozmakta olduğunun farkında. Farkında ama çaresi
yok. Çünkü “Ye!” diye önüne konan bu… Yese bir türlü yemese başka türlü… Yemese
bugün ya da yarın ölecek. Yerse hangi tarihte öleceği meçhul. Belki bir yıl, belki beş yıl sonra kanser olur; şansı varsa hemen, şanssızsa birkaç yıl çektikten sonra ölüp gider. Üstelik, bugünkü hükûmetin uyguladığı kararlara bağlı olarak, hayati önemdeki ilaçları SGK tarafından ödenmez bile. Zaten hiç kimse o ürünlerden öldüğünü konuşmaz. Ölümün başka bir bahanesi mutlaka vardır. Yoksa da bulunur elbet! İhtimaldir, kendisi bile “üretici, devlet işbirliği”yle ölmekte olduğunu hatırlamaz.
Bu nedenle “kim öle
kim kala” diyorlar. Bizler de önümüze konan zehirli gıdaları yalayıp yutuyoruz.
Zehir dedim ya hatırlatayım. Üreticinin böcek ilacı bulaştırdığı ürünleri de
unutmayın. Onların birçoğu ihraç edildiği ülkelerden “Bunlar zehir be! Biz
halkımıza bunları yedirmeyiz!” fırçasıyla geri gönderilip aynı üreticiler
tarafından fahiş fiyatla önümüze konan, çoğu kez de sorumlu devlet
yetkililerinin “Yalayın, yutun, bir şeycik olmaz. Bakın ben de yiyorum.” diye
bizlere kakaladıkları ürünlerdir.
İhracattan dönenler
yine de iyi sayılır. Çünkü onlardan beteri de var. Bunlar, kontrolsuz bir
şekilde iç piyasaya salınan gıda maddelerinden başkası değil.
KILIÇDAROĞLU KONUŞTU LAFAZANLAR
COŞTU
Geçenlerde ilginç bir
olay oldu: Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir mitingde;
ülkemizin tarımda itildiği kötü durumu dile getirerek;
- Konya’dan küçük bir
devlet olan Hollanda 112 milyar dolar ihraç yapıyorsa devasa Türkiye neden 14
milyarda kalıyor? dedi.
Dedi ve hemen akabinde
yağ ibrikçileri ortalığa çıkıp “gak”lamaya başladılar.
Tarımımızı geliştirmek
ve aynı zamanda halkın sağlığını korumakla görevli Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehdi Eker’de mal bulmuş mağribi gibi ortaya sıçrayıp demeçler vermeye
başladı. Hedefi anamuhalefet partisinin genel başkanını madara etmekti. Etmekti
dememe bakmayın, siz okurken onun önüne “aklı sıra”yı da ekleyin. Neyse kısa
keseyim. Bakan Bey, Kılıçdaroğlu için dedi ki:
- Söylediklerinin hepsi yanlış.
Bir cümlede 4 tane yanlış tespit ettim. Hangisini düzelteyim. Birincisi,
Hollanda 41 bin 526 kilometrekare. Konya ise 41 bin kilometrekare.
Yani diyor ki;
- Ey Millet, bakın; Kılıçdaroğlu
atıyor!
LAFAZANLARA KULAK
ASMAYIN
Sakın acele edip de “41.526 km²
41.000’den büyüktür” deyip, Kılıçdaroğlu’nun yanlış konuştuğuna karar vermeyin;
aldanırsınız. Bakan Bey de işin gerçeğini biliyor ama Kılıçdaroğlu’nun
söylediği gerçekleri kevgire çevirmek için kelime oyunu yapıyor. Oysa söylenenler
tümüyle doğru. Toprakları Konya’dan küçük olan bu ülke, Türkiye’nin abartılmış
tarım ihracat rakamlarının tümünü tam “8 kez katlıyor”.
Bakan Bey’in, asıl örtmek istediği
bu…
Bu olguyu saklamak için kullanılan
çarpıtma da “Konya topraklarının Hollanda’dan büyük değil tam tersine küçük”
olduğu safsatası ve bunu alaycı şekilde ifadeleri. Oysa tıpkı “Van Denizi”
meselesindeki gibi komik duruma düşen taraf, iktidarın ta kendisi…
Gerçi Bakan Bey’in söylediği 526 km²
öyle aman aman bir sayı değil. “Büyük olsa ne yazar küçük olsa ne” diyecek ve
“boş boş konuştuğunu söyleyip geçecektim” ki vazgeçtim. Onun yaptığı ince ama
yanlış hesaba, ince ama doğru bir hesapla karşılık vermeyi seçtim.
GELİN BİRLİKTE
HESAPLAYALIM
İşte işin doğrusu… Lütfen birlikte
hesaplayalım:
Konya’nın yüzölçümü, Bakan Bey’in
söylediğinden 1 kilometre kare daha büyük yani 41.001 km²’dir. Bundan göllerin yüzölçümlerini
düştüğümüzde; ayağımızı basıp üzerinde durabileceğimiz, tarım yapacağımız,
yerleşim merkezleri kurabileceğimiz topraklarının yüzölçümüne ulaşırız. Bu da
38.873 km²’dir.
Hollanda’nın yüzölçümüyse Bakan
Bey’in söylediği gibi 41.526 km² değil, daha büyük, yani tam 41.887 km²… Konya’ya
yaptığımız gibi sular altındaki alanları düştüğünüzde, yaklaşık 34.000 km²’lik
bir alana ulaşırsınız.
Bu bilgiler, A Ka Pe’den gelen her
türlü yalanı doğru kabul edip savunan, hatta bilip bilmeden karşılarındakiyle
alay etmeye kalkan fanatiklere ilk cevaptır.
SAKLANMAK İSTENEN
GERÇEK NE?
Gözden kaçırılmak istenen asıl konuya
gelirsek…
Asıl mesele; gerçek yüzölçümü
814.578 km² olan Türkiye’nin, 41.887 km²’lik bir ülkeden 8 kat az tarım
ihracatı yapmasıdır. Tarım Bakanımız sağa sola laf yetiştireceğine, 2 Haziran
2005’ten bu yana yani tam on yıldır işgal ettiği makamın gereklerini yerine
getirseydi; o rakam, böylesine pespaye bir şekilde yerlerde sürünmezdi.
Şimdi çıkıp da “Türkiye’nin
yüzölçümü 814.578 km² değildir” der mi?
Der ya, neden demesin. O öyle
derse ben de “Harita üzerinde izdüşüm nedir, onu öğrenin” derim.
BOYNUN NEDEN EĞRİ
DİYE SORMUŞLAR, NEREM DOĞRU Kİ DEMİŞ
Verdiği sözleri yerine getirme
konusunda da başarısız. “Ekmeğin tuz oranını düşüreceğiz” dedi, olmadı. “Beyaz, kaşar, eritme ve tulum peynirindeki tuzu yüzde 12
ila 40 arasında değişen oranlarda azaltacaklarını” açıkladı, hiçbir şey
değişmedi. GDO’lu gıdaları savundu, savunulacak yanları olmadığı anlaşıldı.
Tohum politikasını düzelteceklerini söyledi, iş daha da kötüye gitti.
Zeytinlikler onun ve "Orman ve Su işleri Bakanı Veysel Eroğlu" döneminde katledildi. Yalnız zeytinlikler mi; ormanlık alanlar, akarsular, göletler, endemik alanlar gibi daha birçok şey saymak mümkün. Hangi birini yazayım ki? Tarih onları hoş olmayan sözlerle anacak. O kararların alınması için baskı yapanlarla onları imzalayanları da...
Bu yazımın temel
konusu tarımımızın düşürüldüğü durum değil, kimler tarafından yönetildiğimizin
bir kez daha hatırlanmasıdır.
Tarım konusunuysa ayrı
bir sayfada konuşacağız…
Geçmişte yaptığımız
gibi…
İKBAL Mİ İNSANLIK MI?
Kılıçdaroğlu’nun
sorusunun ardından ortaya dökülen gerçekler, aklı başından uçmamış herkesi
korkuttu. A Ka Pe’lilerse yalnızca oy kaybetme açısından korktular. Söz,
davranış ve tepkilerine baktığınızda bunu açıkça görüyorsunuz.
Tüm hesapları; ülkenin
iyiliği değil, kendi ikballeri için…
Bu o kadar açık ki!..
Vatanını, insanını
seven, tüm doğaya saygı gösteren bir yönetime ne zaman kavuşacağız, bilmem!
Özlemle o günü bekliyorum. Özlemle özlemlerle!..
Günay Tulun
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.