Politik konulardan bıktım.
Politika yazmaktan da...
Oysa o kadar çok malzeme var ki! Bir günde, hiçbir demokrat ülkede rastlanmayacak kadar tuhaflık yaşıyoruz. Üstelik hepsi "karbon kopya"... Eğer gazeteciysen bir günlük olayla değil bir ay, bir yıl bile idare edersin. Yazdır yazdır istifle, günü gelince kullan.
İyi de yazsan ne olur? Hiç yararı yok ki!
Ne siyasetçi denen zevat kendine çeki düzen veriyor ne bürokrat ne okur!
- Ülkenin tepesine çıkartılan kişi; hakaret, çarpıtma ve savurganlığı görev bilirse
- Çırağım diye atadığı, ondan aşağı kalmazsa
- Milletin bağımsız olması gereken vekili, ikbal uğruna kendisini bağlatıyorsa
- Milliyetçiliği kimseye bırakmayanlar, bu insanlarla aynı salıncaktaysa
- Milyonlarca oy toplamış bir parti, teröristlere boyun eğmişse
- Solcu denen kesim, birbirlerinin gözünü oymaya devam ediyorsa
- "Milliyetçinin en hası benim!" diyenler, milliyetçiliği küfretmek sanıyorsa
- "Müslüman'ın en hası benim" diyenler, küfrederek insanları tehdit edebiliyorsa
- Ülkenin, kutsal sayılan değerlerinin içi boşaltılıyorsa
- Millî ve dinî kavramların içi, iyiden iyiye oyulmuşsa
- Din, "Allah'la kulu" arasından "Şeyhle kulu" mertebesine indirilmişse
- Memur, göreviyle huluskârlığı bir tutuyorsa
- Partizanlık, yandaşlık, yağdaşlık en önemli değer olmuşsa
- Halkın büyük kesimi, ülke meselelerini spor kulübü tutmakla karıştırıyorsa
- Halkın bir kesimi, kula kul olmanın bir başka adı olan padişahlığı istiyorsa
- Halkın büyükçe bir kesimi, Allah'ın şerefli ismini, dalkavukluklarına alet ediyorsa
- Hak arayanlar, bırakın hakkını almayı, kendisini dinleyecek merci bulamıyorsa
- İnsanlar, sığınacak yer bulamıyor ve gelecekten hiçbir şey beklemiyorsa
- İkide bir seçim oluyor ve bu seçimlere şaibe karışıyorsa
- Şahitlik yapanların, adresleri hemen bulunup tehditle ifadeleri değiştirilebiliyorsa
- Adaletle haksızlığın, iyiyle kötünün anlamları yer değiştirmişse
- İnsanlar, en küçük anlaşmazlıkta birbirlerini öldürebiliyorlarsa
- Cinayetlerin, terör estirmenin adı; hak, hukuk aramak olmuşsa
- Törede asla yeri olmayan cinayetler, "töredir" diye işlenebiliyorsa
- Toplumu eğitmekle görevli kesimin, kendisi eğitilmeye muhtaçsa
- Okumuş cahillerin sayısı hızla artıyorsa
- Kitap ve gazete okuyanların sayısı, hızla düşmekteyse
- Dil, bozulmaya yüz tutmuş; aydın kesimler bile yabancılar gibi yazıp konuşuyorsa
- İnsanımız, sosyal medyada her yazılıp resmedilene hemen inanıyorsa
- Sınav ve atamalara, hilekârlar müdahale ediyorsa
tabii ki vermezler. Ne gereği var!
Buyurun, taptaze haberlerden bir seçme...
Aşağıda...
- A Ka Pe iktidara geldiğinde, memurların kullanımına tahsis edilmiş lojman ve tesisleri "Müsrifliktir!" propagandasıyla satmıştı. Sonradan anlaşıldı, amaçları başkaymış. O satılanların kamuya yükü, bugün kiralanan ve yaptırılan binaların yanında "Tipi Tip" parası gibi...
- En tepedeki şahsın emriyle teröristlerin yaptıkları faaliyetler görmezden gelinmiş. Ölen onca insanın vebali üstlerindeyken, ortalıkta dolanıp efelenenlere ne demeli? Olacak iş mi? Ocaklara düşürülen ateşin failleri, ülkeyi yönetmeye devam etmemeli.
- A Ka Pe, geçen gün, "Teröre Karşı Tek Ses" mizanseniyle şiirli, şarkılı seçim mitingi yaptı. O gün yaşananlara bakıp, sormak gerek: "Bu nasıl terör karşıtlığı?". Bu mitingin parası da devlet kesesinden, vatandaşın cebinden ödendi. Terör bahanesiyle miting için harcanan paranın tutarını, hangi cesur bürokrat söyleyecek? Var mı öyle biri?
- Önce beş bin kişi diyorlardı. Sonra altı bin oldu. Şimdi de yirmi beş binden söz ediliyor. Bu Aktrollerin parasını kim ödüyor? Aktrollerin, ülkemin üstüne bindirdiği maddi manevi yük nedir? Onların yaydığı; uydurulmuş, çarpık bilgilerle yetişen nesiller nasıl düzeltilecek? Tüm bu olanların hesabını kim verecek?
- Aldıkları araçları da konuşalım. 2014 yılında alınan araçlara ödenen para 953 milyon 700 bin TL... Bitmedi, bu yıl alınanlar da var. 2015 yılının ilk sekiz ayında alınanlar 628 milyon 549 bin TL ve yılın bitimine dört ay daha var. Sanmayın ki hepsi bu... Bu rakamların önceki yılları da var. Bakım-onarım ve kullanım giderleri de... Onlar ne olacak?
- Kiraladıkları taşıtlara, yalnız bu yılın ilk sekiz ayında ödedikleri para 265 milyon lira... Geçmiş yıllardaki araç kiralama giderlerini de ekleyin. Bulduğunuz rakama kullanım giderlerini de katın! Ne çıktı?
- Recep Bey, partisi A Ka Pe'nin "ödenek" adı altında kendisi için tahsis ettiği 397 milyon lirayı, yani kendisinin sık sık kullandığı ifade tarzıyla "Üç yüz doksan yedi trilyon" Türk lirasını harcamış. Kendisine "149 milyon" daha vermişler. Neden 397'de 400 değil, 149'da 150 değil derseniz; buna psikolojik fiyatlandırma diyorlar. Mesele şakşakçılara "Canım aldığı para 150 bile değil" dedirtmek. Sanki, hayatlarında çeyrek milyon lira görmüşler de 149'unu küçümsüyor haspalar. Yetmezse ileride daha da verecekleri belli ama gelin biz, şu an itibarıyla harcadığı ve harcamak üzere elinin altında tuttuğu paranın miktarını toplayalım. Tamı tamına: "546 milyon lira"... Recep Bey'in sevdiği tarzda söylersek, "yarım katrilyondan 46 trilyon daha fazla"... Katrilyonu rakam olarak kaç kişi yazabilir. Küçümsemiyorum, bir tespit yapıyorum, tam on beş sıfırı var mübareğin! Yandaş basın bu ödenek işini çarpıtıp, "Atatürk'te şu kadar kullanmıştı" yalanlarıyla Recep Bey'i kamuflaj peşinde... Her zamanki numara... Ne yaparlarsa yapsınlar, Recep Bey'in harcadığı bu rakam; Cumhuriyet tarihi boyunca cumhurbaşkanlarına verilen ödenekleri aşıyor. Recep Bey, aynı uygulamayı başbakanlığı sırasında da yapmış ve hesapsızca kullandığı paralarla rekor üstüne rekor kırmıştı.
- İkide bir seçim yapmanın ülkeye maliyeti ne? Daha dün seçim yaptık. Beyefendi arzu etti diye "Hop, bir seçim daha!" yapacağız. Seçimin maliyeti başlı başına bir dert. İktidar partisiyle Cumhurbaşkanı'nın hazineye getireceği külfet de işin acı ve haksız yanı... Referandumdu, genel seçimdi, ara seçimdi, yerel seçimdi; ne oluyoruz Allahaşkına? Seçime karşı değilim ama bunun da bir ölçüsünün olması gerekmez mi?
- Daha çok fuzuli gider var ama sırf benim yazdıklarım bile anormal rakamlara ulaşıyor. Örneğin, "millet büyük bir geçim sıkıntısındayken, asgari ücret yerlerde sürünürken, yıllık zamlarla her gün bir öğünlük bile simit alınamazken, size yüz lira zam yapacağız diye halkla dalga geçilirken" Atatürk'ün arazisi üzerine "Yapılacak inadıyla yaptırılan saray"ın yapım masraflarına bakın. Maliyet rakamlarını Maliye Bakanı bile verememişti. O bilinmezi de rakamlarımıza katalım. Şimdi; "Kılıçdaroğlu, emekliye iki maaş ikramiye, asgari ücret en az 1.500,00 TL" derken, Recep Bey'in yönetimi altında yuh çekerek, "Kaynağı nereden bulacakmış?" diye dalga geçen korolardaki o insanlara soruyorum: "İhtiyaçlarınızı gidermek için cebinize girecekken, ellerinizin tersiyle ittiğiniz, hatta bu hakkı size verecek olan kişiyi alaya aldığınız o kaynağın nerelerde olduğunu, nerelere harcandığını görebildiniz mi?" Algılar beyne ulaşırsa yarar sağlar. Yoksa; görmüşsün, duymuşsun hiçbir yararı yok!
Şikâyetçiyim! Hem bu dünyada hem de mahşerde...
Bu insanların; bana, emeklilere, asgari ücretlilere, hatta kendilerine ve dolayısıyla ailelerine verdikleri zarardan dolayı şikâyetçiyim.
Milyonlarca insanın yaşamıyla oynadılar.
Yazacak çok şey var ama uzatmayacağım.
Siyasetin bir meslek hâline dönüşmesi, insanların sürü psikolojisiyle hareket etmesi tiksindiriyor beni... Bu tiksinti geçene ya da yazmaya mecbur kalana kadar, siyasetten uzak durmak istiyorum.
Farklı yazılarımsa tüm kulvarlarda devam ediyor.
Okumak isteyenleri beklerim.
Kutlu ve mutlu bir bayram diliyorum.
Hepiniz Allah'a emanet olun!
Günay Tulun