Kimse kusura bakmasın; dün akşam Habertürk TV'de yayınlanan "Karşıt Görüş" programına katılan ve birbirine girmiş görüntüsü veren Ülkücüleri gördükten sonra, şahsen Ülkücülerin iktidar olamayacaklarını bir kez daha anlamış bulunmaktayım.
Ferman Devlet'inse... [Ömer Sağlam]
Kimse kusura bakmasın; dün akşam Habertürk TV'de yayınlanan "Karşıt Görüş" programına katılan ve birbirine girmiş görüntüsü veren Ülkücüleri gördükten sonra, şahsen Ülkücülerin iktidar olamayacaklarını bir kez daha anlamış bulunmaktayım.
Hele de mevcut yönetimin yılmaz savunucularını gördükten sonra!
Dün gece öne çıkan konu; kimin daha sağlam Ülkücü olduğuydu.
Ülkücü aşağı, Ülkücü yukarı.
Sanki bu ülkede sadece Ülkücüler yaşıyor!
Kardeşim, hazırı meydanda ve hesap ortada; Ülkücülerin bu ülkedeki
kemikleşmiş oyu en fazla %8-10 bandında geziyor.
Yani baraj sınırın altında.
E bu oy oranıyla iktidar olamayacağınıza göre; hanginizin daha iyi Ülkücü
olduğunun ne önemi var?
Şu halde en başta yapılacak şey, kimin daha iyi Ülkücü olduğunu ispatlamaya
çalışmayı, birbirinizle didişmeyi bırakıp, öncelikle birbirinizle kenetlenmenizdir.
Siz daha birbirinizi kucaklayamazken, 78-80 milyonu nasıl
kucaklayacaksınız?
Bu soru sadece benim sorum değil, milletin ortak sorusudur.
Çünkü siz hâlâ bu topluma yeteri kadar güven veremiyorsunuz.
Toplum, sizin Ülkücülüğünüze değil, bu millete neler verebileceğinize ve
ortaya koyacağınız projelere göre oy verecektir.
Hele hele son üç-beş aydır sergilediğiniz görüntünün; insanlara "aman
Allah'ım bunlar da neymiş böyle..." dedirttiğini neden hâlâ
göremiyorsunuz?
Bir de çıkmışsınız ekranlara, en iyi Ülkücünün kendiniz olduğunu
söylüyorsunuz.
Dün akşam bir kere daha öğrendik ki; değişime değil ama dönüşüme
kapalıymışsınız!
Peki değişim ile dönüşüm arasındaki çizgiyi kim belirleyecek?
Bana göre değişim olan şey, size göre dönüşüm olabilir...
MHP'nin Kapısı Herkese
Açıkmış!
MHP'nin kapısı herkese açıkmış ama partinin omurgası, Ülkücülerden oluşacakmış!
Nedir omurga; partiyi sevk ve idare eden, ona istikamet veren bütün
organlar!
Şu halde Ülkücü olmayanlar neden gelip sizin emrinizin altına girsinler?
Siz kendinizi allame-i cihan, gayrısını da sersem ve ahmak mı bellediniz
yoksa?
Şu halde eğer "MHP'nin kapısı herkese, bütün toplum kesimlerine
açıktır" sözünüzde ciddi ve tutarlı iseniz, MHP'yi bu görüş istikametinde
yeniden yapılandırmak ve 1970'lerin Ülkücülük anlayışını da terk etmek
zorundasınız.
Bunun adı dönüşüm değil, aklın ve çağın gereğine göre yeniden şekillenmek,
yeniden tavır ve strateji belirlemektir.
Tedbir almaktır.
Bir taraftan, MHP dinamik bir partidir, Ülkücü gençlik dinamiktir, diyeceksiniz,
bir taraftan da 47 yıl önce belirlenen statükoyu muhafaza etmek için elinizden
geleni arkanıza koymayacaksınız.
Olmaz!
Yürümez böyle.
Dün akşamki programda mevcut yönetimin yılmaz savunucuları olan MHP MKYK
üyesi ve başdanışmanı olduğu söylenen kişiler Sinan Oğan'ın avukatına
soruyorlar;
- Sinan Oğan "Ferman devletin
ise dağlar bizimdir dedi mi demedi mi?"
O kem küm ederken Sinan Oğan telefonla bağlanıyor; "Ben 'ferman sizin ise Ülkücü gönüller bizimdir' dedim."
Soruyu soranların bastırmaları üzerine, Sinan Oğan bu sefer de "Ferman Devletin ise Ülkücü gönüller
bizimdir dedim!" diyor.
Buradaki devletten maksat Halk Ozanı Dadaloğlu'nun kastettiği devlet değil
elbette, direk Devlet Bahçeli'dir.
E, demişse demiştir ne var bunda?
"Ferman Devlet'in
ise Ülkücü gönüller bizimdir" yerine "Ferman Devletin ise dağlar bizimdir" demiş olsa kaç
yazar.
Sonuçta bunu söyleyen adam, uyduruk ve kıytırık sebeplerle partiden ihraç
edilmiş yaralı birisi.
Bırakın da bu kadarcık bir tepkiyi de göstersin yahu.
Bu kadarcık tenkit de mi yapılamayacak liderin her önüne geleni partiden
ihraç etmesi karşısında?
Üstelik o ihraçlardan pek çoğu da haksız ve keyfe keder, uyduruk
gerekçelere dayandırılmış iken!
Söz söyleyeni kov, öneride bulunanı at, teklif getireni ihraç et, e geriye
ne kaldı?
Liderin her dediğini şeksiz şüphesiz kabul eden (hâşâ) bir peygamber ve
onun sâdık sahabeleri!
Öyle bir sahabeler topluluğu ki; Hz. Peygamber'in sahabeleri bile Hz.
Peygamber'i "Bu söylediklerin sana mı
ait, yoksa Allah tarafından mı buyruldu?" diyerek O'nu sorguya çektiği
halde, arkadaşları adaletiyle ve gazabıyla meşhur Halife Ömer'e "Eğer yoldan çıkarsan seni
kılıçlarımızla doğru yola sokarız yâ Ömer" deme cüretini gösterdikleri
halde, bu yeni nesil peygamberlerin sahabeleri o cesareti bile gösteremiyorlar.
Bunu en son, AKP kongresinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mesajı okunurken bir
kez daha gördük.
Elbette Bahçeli de Erdoğan'dan farklı değildir.
Neymiş efendim; bu bir isyanmış, bir başkaldırı imiş!
Siz galiba hiç isyan görmemişsiniz efendiler!
Muhalifler Partiyi
Mahkemeye mi Verdiler?
MHP'nin başdanışmanı, kendisiyle Ülkücülük yarışına ve hayattaki her şeyi;
en başta da edebi ve terbiyeyi Ülkü ocaklarında öğrendiğini söyleyen ve Sinan
Oğan'ın avukatı olduğu söylenen avukat beye soruyor;
-Partinizi mahkemeye
vermeyi de Ülkü Ocakları'nda mı öğrendiniz?!
Cevap hık mık!
Efendim, Devlet Bey'e saygıları sonsuzmuş ve hakkında hiçbir eleştiri
yapmadıkları gibi, yapılmasına da izin vermezlermiş!
Madem, Sayın Bahçeli'ye son derece saygılısınız ve tenkit etmiyorsunuz,
başarılı buluyorsunuz ve MHP'de her şey eskisi gibi olacak, şu halde neden
karşısına çıktınız efendi?
Bunca yaygarayı neden yapıyorsunuz aylardır?
sizin tek amacınız, Bahçeli'yi oturduğu koltuktan kaldırıp yerine oturmak
mı?
Oysa gerçek şu ki; Bahçeli ve ekibi son derece başarısızdır!
1999 yılında gösterilen seçim başarısı, Sayın Bahçeli'nin değil, o güne
kadar gerekli alt yapıyı oluşturan, MHP lehine hava oluşturup rüzgarı arkasına
alan Merhum Başbuğ Türkeş'in başarısıdır; bunu asla göz ardı etmeyin lütfen.
Zira Merhum Türkeş'in, gerek yurtiçinde sergilediği devlet adamlığı tavrı,
gerekse Türk Dünyası ile kurulan ilişkilerde oynadığı büyük rol, MHP'yi 1999
seçimlerinde başarıya götüren âmillerdendir.
Bir tv programında DEP'li Orhan Doğan'a "Ne mozayiği ulan!"
şeklindeki sözlerinde sembolleşen terör karşıtı duruşu, 1999 seçim başarısının
en büyük sebeplerindendir.
Sadece Türkiye değil, bütün Türk Dünyası, Merhum Türkeş'i adeta bir kurtarıcı
gibi görmeye başlamıştı 1990'lı yıllarda.
O tarihlerde Türkeş için söylenen "Kendisi
muhalefette görüşleri iktidarda" sözü işte bunun içindir.
Özetle; 1999 yılındaki seçim başarısı Merhum Türkeş'in hazırlamış olduğu
yaş pastanın yenilmesinden başka bir şey değildir.
Bunun böyle olduğu; 3 Kasım 2002 seçimlerinde kendisini zaten göstermiştir.
Ondan sonraki seçim sonuçları da ortadadır; MHP, girmiş olduğu hemen bütün
yerel ve genel seçimlerde başarısız olmuştur!
Bahçeli'nin başdanışmanı akşamki programda dedi ki; "Ben yargıya güvenmiyorum!"
İyi de hocam, madem yargıya güvenmiyorsunuz, neden insanları yargıya gitmek
zorunda bıraktınız ve MHP'yi yargıçların elinde oyuncak yaptırdınız?
Madem yargıya güvenmiyorsunuz, neden Gemerek ve Tosya'daki mahkemelerden uyduruk
kararlar alarak temyiz sürecini geciktirdiniz?
Bırakınız mahkemeleri, neden Ankara 25. İcra Müdürlüğüne müracaat ederek,
Adalet ve İçişleri Bakanlığını devreye sokma gayretinin içine girdiniz?
Şükrü hocam, az çok tanışıyoruz sizinle, insan olarak da sizi severim,
bilirsiniz;
Madem tarihçi olduğunuzu söylüyorsunuz, şu halde Türk kültüründe törenin,
devletten önce geldiğini, "TÖRE KONUŞUR HAN SUSAR" ilkesinin Türk
devlet geleneğinin temel felsefesi olduğunu da biliyor olmalısınız.
Bu geleneksel Türk töresi gereğince başarısız liderlerin gitmesi istenir,
kendi isteği ile gitmez ise kurultaylarda alınan kararlar gereğince gönderilir,
buna da uymaz ise direk öldürülürdü!
Zaman zaman yolum uğramış ise de ben Ülkü ocaklarında yetişen bir adam
değilim, ancak hayatım boyunca hep Ülkücülerle birlikte oldum, bu sebeple
"Töre konuşur han susar" şeklindeki devlet geleneğinin, Ülkü
ocaklarında da öğretildiği konusunda asla şüphem yoktur.
Şu halde neden başarısızlıkta ısrar ediliyor?
Lidere bu derece sadakat niye?
Gezi Eylemleri ve
Meral Akşener
Dün akşamki programda bir kere daha şahit olduk ki; MHP'liler ve Ülkücüler,
birbirilerini sudan sebeplerle itham ediyorlar ve aralarındaki kavga bütünüyle
bir kayıkçı kavgasından ve post kapma (parti içinde etkili olma gayretinden)
yarışından ibarettir.
Bunun için ileri sürülen iddialar ise tamamen komik ve tutarsızdır.
Neymiş efendim, Sinan Oğan HDP'ye destek verir tarzda bir açıklama yapmış
imiş!
Belgesi?
Belgesi havuz medyasının bir yazarının yazmış olduğu bir yazı.
Zaten o da daha sonra yazmış olduğu bir yazıda Sinan Oğan'ın böyle bir şey
demediğini dile getirmiş.
Bu tür iddialarda bulunan arkadaşlara tavsiyemizdir; geçmişte HDP ve PKK
ile aynı çizgide açıklama yapanlardan birisi şu anda MHP saflarında
milletvekilidir; muhtemelen bağlamından koparılmış bir söze istinaden Sinan
Oğan'a yükleneceklerine, yanı başlarındaki o vekil bayana baksınlar biraz da.
Dün akşamki programda söylendi mi bilmem ama (programı geç açtım); Meral
Akşener'e yöneltilen eleştirilerden birisi de oğlunun Gezi Eylemlerine katılmış
olduğudur.
Lütfen herkes dürüst olsun beyler; hangimizin çocuğu katılmadı o eylemlere
ya da hangimiz hak vermedi o gençlere?
Birilerinin çocuğu olmadığı için bu eylemlere katılamadıysa suç Meral
Hanım'ın mıdır?
Mesela ben; bu eylemleri, tamamıyla baskı, zulüm, kayırma, iltimas, rüşvet,
yağma, talan, gulül vs. haksızlıklara karşı bir sosyal tepki olarak okudum.
Üstelik MHP yönetimi de benim gibi okumuş olmalıydı ki; Genel Başkan
Yardımcıları Celal Adan, Atilla Kaya, Milletvekili Ali Torlak ve Lütfi
Türkkan'dan kurulu bir heyetin peşine takılan yüzlerce Ülkücü ile oradaydılar
ve bu anlamda sözler söylediler Taksim'de(*).
Efendim, eylemcilerin arasına bazı terörist unsurlar sızdığı için Ülkücüler
oradan çekilmişlermiş!
Tabi sızarlar; siz kurt olarak meydanları, sokakları boş bırakırsanız,
meydanlar işte böyle çakala, ite ve kopuğa kalır.
Tıpkı Gezi eylemleri sırasında olduğu gibi.
(*) https://www.youtube.com/watch?v=-p48vLh58co.
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.