Cumhurbaşkanı, geçtiğimiz 14 Kasım günü,
Milli Tarım Projesi kapsamında Beştepe'de toplanan çiftçilere yapmış olduğu
konuşmada dedi ki: "Çobanlık deyip
hafife almayın. Çobanlığın felsefesini anlamayan insan yönetemez. Ben de bir
çobanım. Hepiniz çobansınız, hepiniz güttüklerinizden mesulsünüz buyuruyor
Peygamberimiz. Anlamayan anlamaz. Anlamayanların geldiği durum belli."
Sayın Cumhurbaşkanı, bu türlü bir
benzetmeyi neden yaptı bilinmez! Kim bilir belki de, milletin tıpkı çobansız
bir sürü gibi dağılmak üzere olduğunu gördüğü için söyleme gereği duymuştur!
Zira aynı şeyi, Osmanlı'nın çözülüp dağıldığı günlerde son Osmanlı Padişahı
Vahidettin de söylemiştir. Bu konuda Milli Mücadele'nin kahramanlarından rahmetli
Rauf Orbay'a kulak vermekte fayda var.
Kur'an Müslümanlara "siz koyun değilsiniz" der!
Cumhurbaşkanı, geçtiğimiz 14 Kasım günü,
Milli Tarım Projesi kapsamında Beştepe'de toplanan çiftçilere yapmış olduğu
konuşmada dedi ki: "Çobanlık deyip
hafife almayın. Çobanlığın felsefesini anlamayan insan yönetemez. Ben de bir
çobanım. Hepiniz çobansınız, hepiniz güttüklerinizden mesulsünüz buyuruyor
Peygamberimiz. Anlamayan anlamaz. Anlamayanların geldiği durum belli."
Sayın Cumhurbaşkanı, bu türlü bir
benzetmeyi neden yaptı bilinmez! Kim bilir belki de, milletin tıpkı çobansız
bir sürü gibi dağılmak üzere olduğunu gördüğü için söyleme gereği duymuştur!
Zira aynı şeyi, Osmanlı'nın çözülüp dağıldığı günlerde son Osmanlı Padişahı
Vahidettin de söylemiştir. Bu konuda Milli Mücadele'nin kahramanlarından
rahmetli Rauf Orbay'a kulak vermekte fayda var.
Rauf Bey, Bahriye Nazırı sıfatıyla Vahidettin'le
bir Cuma selamlığında Dolmabahçe Camii'nin mahfelinde Baş Mabeynci Lütfi Bey
(Lütfi Simavi) vasıtasıyla 3. kere Padişah Vahidettin'in huzuruna çıkar ve
kendisine ülkenin içinde bulunduğu zor durumu, Damat Ferit Paşa hükümetinin
vaziyetini ve alınması lazım gelen tedbirleri ayrıntılı olarak anlattıktan
sonra(1), Vahidettin kendisine şu cevabı verir:
"Ferit Paşa'yı hemşiremin iyi bir zevci olarak severim. Fikirlerine
taraftar değilim. Hususiyle siyasi düşüncelerinin aleyhindeyim. Bu yüzden aramızda
şiddetli ayrılık vardı. Bunu Lütfi Simavi bey de bilir."
Rauf Bey devamla şöyle diyor:
"O ana kadar muhafaza ettiği
sükunetini bozup ayağa kalkarak, muhaverenin bittiğini anlatmak istedi. Ve tam
ayrılacağımız sırada, itidalini daha da kaybederek, mutlaka söylemek istediği
bir şeyi dilinde döndürdüğünü belirten bir hırçınlıkla, gözlerimin içine dik
dik bakarak: 'Beyefendi', dedi, 'ortada bir millet var, koyun sürüsü! İdaresi için
bir çoban lâzım. O da benim!'"
Sonra şöyle devam ediyor Rauf Orbay: "Maksadı buymuş anlaşıldı. Donmuş
kalmıştım. Hiç sesimi çıkarmadım. Zoraki bir hareketle sağ elimi kaldırarak bir
selam verip, yanından çıktım."(2).
Rauf Bey, bu benzetmeyi daha önce de
yaptığından bahisle padişahın çoban rolünü oynamaya pek hevesli ve azimli
olduğunu, ifade eder anılarında(3).
Umarım ve dilerim ki; Sayın
Cumhurbaşkanı "ben de çobanım" lafını öylesine ve orada toplanan
çiftçilerin gönlünü almak için bir espri olarak söylemiş olsun. Aksi takdirde,
Vahidettin'in içinde bulunduğu ruh haliyle söylemişse ve Türkiye Cumhuriyeti
Devleti o günkü Osmanlı'nın içinde bulunduğu durumda ise vah bizim halimize.
Demek oluyor ki; her önüne gelenin kolayca söyleyiverdiği "Türk Milleti
(ya da devleti) bekâ sorunuyla karşı karşıyadır" söylemi, öylesine
söylenen bir söylem değil, gerçeğin ifadesidir.
Peki Cumhurbaşkanının İstinat Ettiği
Hadis Sahih midir?
Cumhurbaşkanı "çoban"
söylemini Hz. Peygamberin hadisine istinat ettirdiğine göre, acaba söz konusu
hadis sahih midir? Yani gerçekten Hz. Peygambere mi aittir yoksa bir uydurma
mıdır?
Galiba öncelikle söz konusu hadisin
Arapça metnini vermekte fayda var. Abdullah b. Ömer (II. Halife Hz. Ömer'in
oğlu Abdullah) rivayet edilen ve Buharî ve Müslim gibi ciddi eserler kaynak gösterilerek(4) nakledilen Hadisin
Arapça metni (Latin harfleriyle) şöyledir:
"Küllüküm râin ve küllüküm mes'ûlün
an raiyyetihi. Ve'l emiyru râin. Ve'racülü râin alâ ehli beytihi, ve'l meretü
râiyetün alâ beyti zevcihâ ve veledihi, fe küllüküm râin ve küllüküm mes'ûlün
an raiyyetihi."
Hadisin anlamı ise umumiyetle şöyle
verilmektedir: "Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi
de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek ailesinin çobanıdır ve
sürüsünden sorumludur. Kadın kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden
sorumludur. Hizmetkâr efendisinin malının çobanıdır; o da sürüsünden
sorumludur. Netice itibariyle hepiniz çobandır ve güttüğü sürüden sorumludur.”(5).
Hadisin anlamını az çok değiştirerek şu şekilde
verenler de var: "Hepiniz çobansınız ve hepiniz
elinizin altındakilerden sorumlusunuz. Yönetici bir çobandır. Erkek, aile
halkının çobanıdır. Kadın, kocasının evi ve çocukları için çobandır. Neticede hepiniz
çobansınız ve hepiniz çobanlık yaptıklarınızdan sorumlusunuz."
Devlet Başkanları veya Cumhurbaşkanları
açısından hadis metninde önem taşıyan veya öne çıkan iki kelime, "çoban" ve "emir" kelimeleridir. Zira
hadis metninde geçen Arapça "Râî"
kelimesi Türkçemizde "çoban"
kelimesine karşılık gelmektedir. Arapça yazılışı ise şöyledir: " الراعي". Gündemi
takip edenler mutlaka bileceklerdir; TSK'nin yürüttüğü "Fırat
Kalkanı" harekâtı hakkında bilgi verilirken ya "Azez-Rai" hattı
şeklinde, ya da sadece "Rai" diye sürekli geçer bu "Rai"
kelimesi. Suriye'de bir kasabanın adıdır "Rai". Türkçedeki adı ise
"Çobanbey"dir burasının.
Hadis metninde geçen "Emir"
kelimesi ise Türkçemizde "Âmir=Emreden" yerine geçiyor ise de
literatürde daha çok Halife, Kral, Melik, Hükümdar, Padişah gibi anlamlara
gelmektedir. Yani değişik dönemlerde değişik isimlerle zikredilmiş olsa da
özetle; Türkçemizdeki Devlet Başkanı'nın karşılığıdır "Emir". "Emir'ül Mü'minin" ve "Birleşik Arap Emirlikleri"nde
olduğu gibi. Devletin başı anlamına gelir.
Peki, devletin başı olan Emir'i "çoban"
olarak, onun yönettiği halkı da "sürü" olarak gösteren bu
hadis, sahih midir? Yani gerçekten Hz. Muhammed'e mi aittir, yoksa O'na isnat
edilmiş bir uydurma mıdır? Biz konunun
uzmanı değiliz. Ancak uzmanlar da kabul ederler ki; hadislerin Hz. Peygamber'e
ait olup olmadığını anlamak için başvurulacak temel kaynak, Allah'ın kitabı
Kur'an-ı Kerim'dir. Bir rivayet, Kur'an ayetleriyle çelişmiyorsa, vak'ıya ve
söylendiği zamana uygunsa Hz. Peygamber'e ait olma olasılığı yüksektir.
Elbette, bir hadisin gerçek olup olmadığını ortaya çıkarmak için başka birçok
kriter de vardır ki; bu iş bizim boyumuzu aşar. Biz bu konuda sadece bazı
Kur'an ayetleriyle yetinmek istiyoruz.
Öncelikle söylemek gerekirse; hadiste,
Türkçemize "çoban" olarak tercüme edilen "Râî" kelimesi,
Kur'an'da iki ayrı ayette geçmektedir. Bunlardan birisi Bakara Suresi'nin 104.,
diğeri ise Kasas Sûresi'nin 23. ayetidir. Bakara 104'te, "Râinâ: Bizi güt" şeklinde emir kipinde geçerken, Kasas
23'te "Rıâü=Çobanlar"
şeklinde çoğul olarak geçmektedir.
Burada üzerinde durulması gereken ayet
ise Bakara 104. ayettir. Kur'an Yolu isimli tefsirde söz konusu ayetin anlamı "Ey iman edenler! 'Râinâ!' demeyin; 'unzurnâ'
deyin ve iyi dinleyin..." şeklinde verildikten sonra,
"Râinâ" ve "Unzurnâ" kelimelerinin birincil anlamları şu
şekilde verilmiştir: "Râinâ= Bizi
kolla, gözet; unzurnâ= bize bak, bize ilgi göster". Söz konusu yayında
kelimelerin birinci anlamları bu şekilde verildikte sonra yorum şeklinde başka
anlamlar da verilmiş olmakla ve ayetin, Hz. Peygamber ile sahabe arasındaki
ilişkilerdeki konuşma adabına yönelik olduğu ve Taberî kaynak gösterilerek
yapılan başka bir yoruma göre de "Râinâ" sözcüğünün, aynı zamanda
İbrani dilinde hakaret içerikli bir kelime olduğu gerekçesiyle Peygamberle (ve elbette
mü'minlerin birbirleriyle) konuşurken "Râinâ" yerine
"unzurnâ" kelimesinin kullanılmasının istendiği belirtilmektedir(6).
Görüldüğü gibi yorumlar muhtelif. Ancak
bizim için önemli olan kelimelerin Arapçadaki birincil anlamlarıdır. "Râinâ"
sözü, bizi kolla, bizi gözet ve (konumuz olan hadiste geçen Râî kelimesine
verilen anlamdan hareketle) bize çobanlık et anlamlarına gelirken,
"Unzurnâ" kelimesi; bize bak, bizi dikkate al, bize ilgi göster
anlamlarına gelmektedir.
Buradan hareketle denilebilir ki; Bakara
104. ayet, Müslümanların koyun yerine konularak, onlara çobanlık edilmesini
kesinlikle yasaklamış, yönetim erkini ya da idare yetkisi kullanılırken,
yönetilenlerin isteklerine kayıtsız kalınmamasını, onlara yakın ilgi
gösterilmesini emretmiştir. Ki; bu konuda Hz. Peygamberi direk olarak uyaran
ayetler de bulunmaktadır Kur'an-ı Kerim'de(7). Ayrıca Kur'an'da, kadın olsun, erkek olsun
bütün insanların aynı özden ve aynı nutfeden yaratıldıklarına, devlet
başkanlarının da yönetim yetkisini kullanırken müşavereye ve istişareye önem
vermelerini emreden pek çok ayet vardır. Böyle bir dinin, insanları sürü,
yöneticileri de çoban olarak görmesi, mümkün değildir.
DİB Din İşleri Yüksek Kurulu üyeliği de
yapan Prof. Dr. İsmail Hakkı Ünal, bir yazısında, tartışma konusu yaptığımız
hadis hakkında: "Çoban-sürü istiâre (benzetme)siyle sorumluluk
bilincinin önemine vurgu yapılan bu hadiste, bir yandan akıllı ve ergen bütün
bireylerin sorumluluğuna atıfta bulunulurken, diğer yandan idarecilik ve aile
yönetimi gibi başkalarına karşı yükümlülük içeren görevleri üstlenenlerin daha
ağır bir mesuliyet taşıdıklarına işaret edilmektedir." dedikten sonra, hadiste "Emir" olarak
zikredilen idareciler konusunda da şöyle diyor İsmail Hakkı Ünal: "Geçmişte,
idarî görevlerin manevi mesuliyetini çok iyi bilen bazı İslâm büyükleri, talip
olmak bir yana, kendilerine ısrarla teklif edilen görevleri kabul etmemişler,
bu uğurda baskılara bile maruz kalmışlardır. Örneğin Hanefî Mezhebi'nin imamı
Ebû Hanife, kendisine Bağdat kadılığını öneren Abbasi Halifesi Ebû Cafer
el-Mansur'un teklifini, o işe ehil olmadığı gerekçesiyle reddetmiş, kendisine 'yalan
söylüyorsun' diyen halifeye, 'yalan söylüyorsam, yalancı birisi zaten kadı
olamaz, doğru söylüyorsam bu işe ehil olmadığımı ifade ediyorum' diyerek hapse
atılmayı göze almıştır. Ebû Hanife'nin yaptığı, görev ve sorumluluktan kaçmak
değil, uygun olmayan şart ve ortamda böyle ağır bir görevin vebalini
üstlenmekten kaçınmaktır..."(8).
Devlet Başkanları Hakkında Hadisler
Devlet Başkanları hakkında söylenmiş
hadisler sadece yazımızda konu edilen hadisle sınırlı değil elbette. Başka
hadisler de var bu konuda. Üstelik de aynı hadis kaynaklarında. İşte onlardan
bazıları:
- “Yedi kimseyi Allah Teâlâ kendi
gölgesinden başka gölge bulunmayan kıyamet gününde, gölgesinde barındıracaktır.
Bunlar: Adaletli devlet reisi..."
- “Verdiği hükümlerde, ailesinin ve
halkın yönetiminde adaletli davranan yöneticiler, kıyamet gününde Allah
Teâlâ’nın yanında nurdan yüksek koltuklar üzerinde otururlar.”
- “Devlet başkanlarınızın en hayırlısı,
sizi seven ve sizin tarafınızdan sevilen, size dua eden ve sizin duanızı alan
kimselerdir. Devlet başkanlarınızın en kötüsü de, size buğzeden ve sizin
buğzunuza hedef olan, size lânet eden ve lânetinizi alan kimselerdir.”
- "Cennetlikler üç gruptur. Bunlar:
Âdil ve başarılı devlet başkanı...”
Ömer Sağlam
__________
1-Bkz. Rauf Orbay,
Cehennem Değirmeni-Siyasi Hatıralarım, Emre yayınları, İstanbul, 1993, c,1,
s,185-188.
2-Rauf Orbay, age, s,188.
3-Rauf Orbay, Cehennem Değirmeni-Siyasi
Hatıralarım, c, 2, s, 32-36, Emre Yayınları, İstanbul,1993.
4- Örn. Buhârî, Cum`a 11, İstikrâz 20, İtk 17, 19, Vesâyâ 9,
Nikâh 81, 90, Ahkâm 1; Müslim, İmâre 20.
5-
http://www.risalehaber.com/hepiniz-cobansiniz-suruden-sorumlusunuz-177745h.htm.
6- Kur'an Yolu, Türkçe Meâl ve Tefsir,
c,1, s, 176, DİB Yayını, Ankara, 2006.
7- Bkz. Kur'an-ı Kerim, 58/1-4, 80/1-10.
8-
http://www.mumsema.org/hadisler-bolumu/133123-hepiniz-cobansiniz-hadisi-ve-aciklamasi.html