Dalida'dan dönme Ajda Pekkan şarkısı gibi: Palavra!
Cayırtıyı koparan kesim; yandaşlar ve yandaş basın...
Neymiş efendim, pardon pardon kırk kere özür dilenmiş bir basit olayı tekrar anlatıp da kafası çalışan insanların içini karartmayayım. O nedenle bu "Neymiş efendim"le başlayan satırı görmezden gelin.
Önce şunu ortaya koyalım: Olayın teması Okan Bayülgen gibi gösterilmek istense de değil. Dert, Kanal D'nin atılımları ve özellikle de "Vatanım Sensin" adlı dizinin başlar başlamaz patlama yapıp doruğa tırmanması. Bu dizi ve gerçek izlenme yoğunluğu TV dünyasını öylesine korkuttu ki; Penguenik kanallar, bu dizinin karşısına tutma ihtimali yüksek diziler koymaya başladılar.
Bu demektir ki Perşembe akşamları büyük rekabet var ve izleyici bölünecek. Üstelik
o gün Fenerbahçe'nin Avrupa kupası maçları da oynanıyor ve onu da TRT yayınlıyor. Konyaspor ve Osmanlıspor'un maçlarının da aynı güne denk gelmesi, işi fazlasıyla katmerlendiriyor.
Diriliş Ertuğrul'a gelince...
Çarşamba günlerinin ortalıkta fink atan dizisi...
Çünkü karşısında hiçbir rakip yok!
Olmadığı gibi TRT'nin siyasi gücüyle boy ölçüşmeye cesaret edecek kanal da yok!
Diyeceksiniz ki, Beşiktaş'ın maçlarından neden söz etmiyorsun? Niye edeyim ki?
O maçları yayınlayan da TRT değil mi? TRT'nin vermediği maçları da kardeşi "Türk Telekom Tivibu" yayınlıyor. Yani dizinin yayın saatiyle oynamak çok kolay.
Dedim ki, "Vatanım Sensin"in oynadığı gün, Fenerbahçe'yle birlikte iki kulübümüzün daha maçı var. Çünkü "UEFA Ligi"nin tüm maçları Perşembe günü oynanıyor. Bu da "Vatanım Sensin"in güçlü rakiplerle çarpıştığını gösteriyor. "Diriliş Ertuğrul" içinse durum çok farklı. Bu fark "Diriliş"in lehine... Çünkü "Şampiyonlar Ligi" iki ayrı güne taksim edilmiş. Salı ve çarşamba günlerine... Bu da demektir ki, zaten karşısında hiçbir rakip olmayan "Diriliş" dizisinde, reyting dalgalanması olmayacak. Beşiktaş maçlarının sürekli olarak "Diriliş"le çakışması, o maçların daima çarşamba geceleri oynanmasıyla mümkün olabilecek. Bunun da yanisi şu, demek ki çakışmayacak!
İş, göze hoş gelen kostümleri sunmakla bitmiyor. "Diriliş"te çocukken oynadığımız oyunlardan çok daha çocukça sahneler var. Sırf bu yüzden diziyi dikkate almayanlardan biri de benim. Türkiye'deki reyting sisteminin TRT'nin isteğine göre değiştirildiğini ve bu sistemin ön plana taşıdığı yapımlardan şüphe duyma hakkımızın olduğunu da hatırlatmalıyım.
Gelelim olayın öteki yönüne ki bu çok daha vahim. TRT'den iş alan yönetmenlerden biri Okan Bayülgen'e vermiş veriştirmiş. Konuyu, bence hiç günahı olmadığı hâlde kırk kere özür dileyen bir insana saldırmaktan da öte, bambaşka bir noktaya götürmüş. Yasalar çerçevesinde eleştirme hakkı var tabii... Versin veriştirsin. Veriştirsin de o "Bizim Mahalle" de neyin nesi? "Efendi, sizin mahalle neresi?" diye soran olmayacak mı?
Bu, son yıllarda sıkça duyduğumuz "Halkı; sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek" değilse nedir? Onların mahallesi farklıysa biz hangi mahalleye atıldık?
İnsanın aklına başka şeyler de geliyor.
"Diriliş Ertuğrul" dizisi, Osmanlı Devleti'nin doğumuna neden olacak kişilerden birinin kurgulanmış öyküsünü anlatmakta...
Oysa "Vatanım Sensin" Türkiye Cumhuriyeti'nin doğumuna yol açacak olayları, tabii ki aynen Diriliş'te olduğu gibi kurgulanmış hâlde anlatıyor.
Diriliş Ertuğrul, Türk tarihinin en az bilinen bir kesimini kurguluyor. Bu az bilineni bilen de çok az olduğu için "Ne yazarsan ne söylersen ne yaparsan yap" önün açık.
"Vatanım Sensin" ise Türk tarihinin en çok bilinen olaylarından birini "Kurtuluş Savaşı"nı konu alıyor. Burada "Diriliş"teki gibi her şeyi kurgulayamazsınız. İmkânlar sınırlı. Tabii ki işin doğrusu da yani Osmanlı Padişahı Rahmetli Vahideddin'in vatana ihanet meselesi de sık sık gündeme geliyor ve gelmeye devam edecek. Yalnız Vahideddin'in mi? O hainlerin sayısı öylesine çok ki! Bu da padişahlık ve Osmanlı hayranlarını çok rahatsız ediyor, etmeye de devam edecek...
Dizinin ilerleyen bölümlerinde "12 adalar, Girit, Rodos, Filistin" meseleleri işlenirse bağnazlar dışında kalan herkes gerçekleri öğrenecek. Hem o günlerin gerçeklerini hem de son birkaç yıl içinde Yunanistan'a hediye edilen Ege ve Akdeniz adalarının neden verildiğini...
Padişahçılara göre "Vatanım Sensin"in bir tehlikesi daha var. Bu da "Çanakkale Savaşları"nın arkasına atılıp neredeyse hiç olmamış gibi gösterilmeye çalışılan "Kurtuluş Savaşı"nı, milletin öğrenmesi. Bunun sonucunda da gerçek "Türk Milliyetçiliği"ne giden kapıyı aralayacak millî duyguların beslenip büyümesi...
Acaba o yüzden mi "15 Temmuz İhtilal Denemesi"nin "Kurtuluş Savaşı"ndan da büyük olduğunu söyleyip duruyorlar. Hatırlatayım: Bilinen Türk tarihinin en büyük savaşı "Kurtuluş Savaşı"dır. İnanmayan ya da abartılı bulan varsa lütfedip de "Türk'ün En Büyük Savaşı"nı okusun. O zaman ne demek istediğimi kolayca anlayacaklardır.
Yine dönelim en başa...
Mesele Okan Bayülgen değildir. Okan Bayülgen bahanesiyle oluşturulan komplike bir saldırıdır. Her zaman yaptıkları gibi yine masum birine karşı tezgâhlandığı için de zalimcedir.
Nokta!
Günay Tulun