Milliyetçi mukallidi trollerle dine sığınarak günahların içinde gezinen dinci troller hep dikkatimi çekmiştir. Diriliş dizisini pohpohlayıp izlemeyenlere saldırmayı bıraksalar da Atatürk'le Recep Bey'i kıyaslayan Müezzinoğlu'na bir ses etseler. Atatürk'e külhanbeyi diyen bu adama, çok yüzeysel de olsa bir eleştiri gönderseler.
Olmaz, yapamazlar. Atanma nedenleri farklı...
Troller! Bu sözlere itirazınız varsa yazımı sonuna dek okuyun. Bitince konuşuruz.
Önce sizlere bir haberim var.
DİRİLİŞ'İN KAVGAYLA YAPILAN REKLAMI ve GERÇEK MİLLİYETÇİLER
Gerçek "Türk Milliyetçileri" arasında iş, mağdur ve mazlum Okan Bayülgen'in değil, Diriliş Ertuğrul dizisinin aleyhine dönmeye başladı. Konu, Türklerden hızla çıkıp sanki o dönemde Osmanlı diye bir ulus varmış havasına kayınca tepkiler başladı. Ermenilerin dünyadaki tüm ülkelerde sürekli aleyhimizde işler çevirmesine rağmen, dizide sempatik ve iyi kalpli olarak gösterilmesi "Türk Soykırımları"nı iyi bilenleri de buna ortak etti. Bu konuda Azerbaycanlı Türklerden de yoğun tepki var.
Dizinin kulplarından tutan herkes, bu tepkilerin farkında.
Bence bir bardak suda fırtına kopmasının nedenlerinden biri de bu.
Amaç, kaçan seyirciyle birlikte kaybolmakta olan ilgiyi geri getirmek.
Etme bulma dünyası... Bir hata üstünden suçsuz insanlara bu denli saldırırsan, sonunda adalet mutlaka gelir ve nereyi vuracağını da iyi bilir.
Rastlamalar dışında, Diriliş Ertuğrul'u seyretmeyenlerden biri de benim.
Bunu, aynı konuyu işlediğim önceki yazıda da anlatmıştım.
Dizinin iddiası tarihî gerçeklere uyduğu yolunda... Bence boş laftan ibaret. Farklı zamanlarda yaşamış şahsiyetleri getirip diziye eklemişler. Böylesine ciddi iddiaları olmasaydı, filmdir, kurgudur der geçerdik. İş kurgu seviyesine geçince de diledikleri kişiyi, hatta Saba melikesini dahi döneminden koparıp diziye monte edebilirler. Bunlar da Saba melikesini tutup getirmemişler ama hem dönem dışı gerçek hem de hayali kahramanları harman edip bir araya toplamışlar. Dedem Korkut'un kulakları çınlasın. Bamsı Beyrek bile Ertuğrul Gazi'yle gündeş olmuş.
TROLLERLE SOHBET
Bay ve Bayan Troller!
A Ka Pe iktidarından önce, her cuma namazı sonrası, başörtüsünü mesele edip gösteri yapardınız. Buna karşın, güzel peygamberim Hazreti Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi veselleme şeytan diyen Papa'yı Türkiye'ye getiren zihniyeti bir gün olsun protesto etmediniz. Papa Türkiye'ye geldiğinde, onu diplomatik kurallara uygun tarzda protesto etme cesaretini de göstermediniz.
Yoksa ettiniz de eyleminizi kendiniz dâhil kimseler görmedi mi?
Peki, Recep Bey'e evliya dendiğinde sesiniz çıktı mı hiç? Hadi geçtim onu, Recep Bey'i peygamberden üstün bulanlara tek lafınız oldu mu? İkisini de bir yana bıraktım, Recep Bey'e Allah'ın tüm vasıflarını yükleyenlere yani "Allah'tır." diyenlere kaçınız "Haşa!" diyebildiniz?
O yüzden bırakın bu yandaş, koldaş, yoldaş militanlığını...
Her karşı sesi tehdit ve küfürle susturmaktan vazgeçin.
DİNCİ TROLLER
Önce dinci trollere bir sözüm var.
Herhangi bir semavi dine mensup olan hiç kimse, duaya açılan kapı olan ağzını küfürlerle kirletemez. Hele hele bu dinin adı Müslümanlıksa...
Müslüman, kalemiyle de küfür yazamaz. Kur'an-ı Kerim'in 68. suresine isim veren kalem için, Yüce Rabb'im daha ilk ayette yemin verir. Der ki; "Nûn, kaleme ve yazdıklarına and olsun."...
İnsanları tehditle de rahatsız edemezsiniz.
Nedenini öğrenmek isterseniz Kur'an-ı alın elinize...
Tertemiz bir besmele çekin ve açıp okuyun.
Bu kirli işleri yapanlara sormak şart oldu. Sizler hangi dinin mensubusunuz? Politeist misiniz? Animist, mitraist ya da benzerlerinden biri; kısaca pagan?..
Eğer öyleyseniz paganizmin izin verdiği ölçüde dilediğiniz kadar kirlenin.
Kur'an okuyan, Allah'a dua eden el ve ağızlaraysa küfür yasaktır.
Yalnız küfür mü? Yalan, iftira, nifak ve insanları huzursuz etmek de...
MİLLİYETÇİ TROLLER
Milliyetçi geçinenlere de bir çift sözüm var.
Türk milleti, atamız Atatürk'ün dediği gibi asildir. Peki siz ne yapıyorsunuz? Her karşı fikri küfürle susturmaya çalışıyorsunuz. Küfürle susmazsa bu kez tehditle...
Acaba bu tutum, söyleyecek bir şeyinizin olmamasından mı kaynaklanıyor?
Bir düzgün fikir, açıklayıcı bir söz ya da karşı sav?..
Pardon pardon, karşı savınız var tabii: "Milliyetçiliği senden mi öğrenicem lan!" ya da "Terbiyeyi senden mi öğrenicem lauk!" (Sözcükler hiç değiştirilmeden bir tartışmadan alınıp kopyalanmıştır.) Tabii ki bunlar en kibarları... Atalarınızla anneciğinizden başlayıp evdeki tüm dişilere hatta erkeklere dek uzanan yakası açılmamış iltifatlar.
Bu iltifatlarınızdan bana da yollamak isterseniz hemen söyleyeyim, "Ben gerçek Türk'üm! Orta Asya'dan bu yana soy sopum belli. Peki ya sizlerin?
Bu sözlerimi kafatası milliyetçiliği olarak algılamayın lütfen.
Saygı sınırını aşacaklara hatırlatma ve uyarıdan başka bir şey değil.
Milliyetçi mukallitlerinin dikkat çeken sohbetlerinde biri de Allah ve Tanrı tartışması. Hiç bitmeyen senfoni gibi... Rabb'ime "Hüda" demeyi bilirsiniz ama Tanrı denince ayaklanırsınız. Bakın bakalım, "Hüda" hitabı Kur'an-ı Kerim'in neresinde var? Boşuna aramayın: Yok... Hüda Farsçadır ve sizlerin yıllardır savaşıp durduğunuz Tanrı sözcüğüyle aynı anlamdadır.
Efendim Tanrı sözcüğü putları da kapsarmış.
Doğruymuş gibi görünse de cehaletten doğan bir yalandır bu!
Tanrı benim Rabb'im olan Allah'ı, tanrı, tanrıça ya da tanrılar ise O'na şirk koşulan yaratıkları kapsar. Anlaşılmadı değil mi? Biri büyük harfle başlar, diğerleriyse küçük?
Aranızda, Arapçayı savunmaya heveslenenler varsa lütfen acele etmesin. Hemen sözlüğü açıp ilah, ilahe sözcüklerine baksın. Üstelik orada büyük, küçük ayırımı da yok.
Allah aşkıyla yanıp tutuşan Yunus Emre, Rabb'ime "Çalap" diyebilmişken sizin bu boş tartışmanız niye? Yani ben şimdi Rabb'ime gönlümden bir isimle seslensem küfürler mi göndereceksiniz? İyi ama size ne? Rabb'imle benim arama girme yetkisini kimden aldınız?
MİLLİYETÇİ Mİ ULUSALCI MI
"Türk Milliyetçileri"nin boş tartışmalarından biri de "millî, millet, milliyet, milliyetçi" sözcükleri üstüne. Ulus, ulusal, ulusalcı dendi mi hop oturup hop kalkıyorlar.
MHP Genel Başkanı Yardımcı Doçent Doktor Devlet Bahçeli de bunu körüklüyor. Körüklerken de Türk'ten, Türkçeden değil; Arap'tan, Arapçadan yana olup ulusaldan söz edenlere suçlama yağdırıyor.
Önce şunu bilelim. Ulus, millet demek. Bunlardan türeyen ulusal ile millî; ulusçu ile milliyetçi eş anlamlı. Diğerleri de... Tamamen eş anlamlı bu sözcüklere karşı itirazları da şu: Ulusalcı "solcu"dan olurmuş.
Yani bu tavır, milliyetçiler "sağcı"dırın itirafı mı?
Bırakın önemli konuları, aynı anlamlı sözcüklerden bile fasa fiso kavgalar çıkartanların ardından gidip kutuplara bölünüyoruz. Aynı anlamlı sözcüklerde bile ülke insanını bölenlerden ne yarar beklenir ki? Anlamak mümkün değil!
Üstelik, MHP'nin reddettiği ulusalcılığın kökeni de mis gibi Türkçe...
Son söz olarak ulusla milletin tanımını yapayım da kuşku kalmasın.
- Millet: Arapça kökenli bir sözcüktür. Genelde aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluklarına yani ulusa denir.
- Ulus: Kadim Türkçedeki "ülüş" sözcüğünden türemiştir. Moğolcada da ulus olarak geçer. Genelde aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluklarına yani millete denir.
Şimdi birileri çıkıp da "Efendim ulus sözcüğü ilk çıktığı an şu anlamı taşıyormuş." diye parazit yapmaz mı? Yapar elbette! Ona verilecek cevapsa "Güncel sözlükler için; bir sözcüğün etimolojik başlangıcı değil, bizi bıraktığı yerdeki anlamı önemlidir.". Yani son hâli...
Millete gelince... İtirazcılara soruyorum: Doğduğundan bugüne hangi değişiklikleri geçirdiğini bilen var mı?
Yazdıkça söz uzuyor.
Bir TV dizisinden söz edeceğim derken, nereden nereye geldik.
Bir iki insana faydam olduysa ne mutlu bana!
Günay Tulun