Hart İsyanı ve 15 Temmuz Silahlı Kalkışması [Ömer Sağlam]


Mehdilik, Halifelik, Kutb'ul Aktaplık, Peygamberlik, hatta Tanrılık iddiasında bulunan tek kişi Fethullah Gülen değildir. Gavsları, Allah dostlarını, evliyaları, erenleri ve şeyhleri ise saymaya bile gerek yok. Her taraf onlarla yıkılıyor zaten. Hele hele son bir asırdır Anadolu toprakları, sanki Şeddad'ın ve Müseylemetül Kezzab'ın ülkesi Yemen gibidir. Sağa dön Gavs'ul Âzâm, sola dön Allah Dostu bu ülkede. Henüz Allah olduğunu iddia eden olmadı ama Hasan Mezarcı'dan, İskender Ali Mihr'e varıncaya kadar pek çok kişinin, peygamberlik iddiasında bulundukları bilinmektedir. Yaşar Nuri Öztürk gibi ilahiyatçılar bir şekilde sahneden çekilence, meydan büsbütün bunlara kalmış bulunmaktadır.

Fethullah Gülen ise biraz daha farklı. O, kendisini, Allah ile Peygamberler arasında bir yere konumlandırmış. Diyanet'in hazırlamış olduğu FETÖ raporunda bulunan ifadelerinden bu anlaşılıyor çünkü.

Neyse girizgâhı biraz uzattım galiba, şimdi sadede geliyorum. Sevgili dostum Erdoğan Pamuk, nezaket gösterip tek yöneticisi olduğum "TÜRKÜM NE MUTLU BANA" facebook grubunda da paylaştığı "SOSYAL MORFOLOJİ" başlıklı yazısında, Milli Mücadele'nin hangi şartlarda verildiğini, Türkiye Cumhuriyeti'nin hangi yokluklar içinde kurulduğunu, bazı kentlerimizin nüfuslarından, hassaten Türk nüfusundan hareketle çok güzel anlatmış. Dostum sağ olsun; adeta bizim araştırmacı yanımızı kaşıyıp, tahrik edercesine şu havayı atmayı da eksik etmemiş yazısında:

"19 Mayıs 1919’dan itibaren Milli Harekete karşı 25 İsyan, Cumhuriyetin ilanından itibaren ise Devlete 32 resmi ayaklanma kaydedilmiştir. Bunlar uzmanlık gerektiren konular olmakla birlikte yukarıdaki Afyon örneğimizde nüfus azalması gerekçesi olarak Çopur Musa olay ve isyanını örnekleyebiliriz. Varın Hart Olayını, Raçkotan veya Zeylan ayaklanmaları ve benzerlerini de sizler araştırınız."(1)

Durur muyuz hiç; hemen araştırmaya koyulduk. Daha doğrusu zaten daha önce araştırıp kenara koyduğumuz Şeyh Eşref ve Hart İsyanı'nı hemen çektik dosyadan. Aşağıda okuyacağınız üzere; bundan 98 yıl önce yaşanan Şeyh Eşref ve Hart İsyanı, tam da 15 Temmuz 2016'da silahlı çatışmaya evrilen FETÖ hadisesine benzemektedir. Hart İsyanı'nı çıkaran meczup Şeyh Eşref ile Fethullah Gülen arasında da tam bir benzerlik vardır. Çünkü ikisi de Peygamber ve yarı tanrı olduklarını iddia ediyorlar. Daha doğrusu her ikisinin de ileri sürdükleri iddialarından böyle bir anlam çıkıyor.

Zira içinde bulunduklarını söyledikleri hal veya başarabildiklerine dair iddialar, ancak insanüstü bir gücün yerine getirebileceği veya başarabileceği zorluktaki şeylerdir. Mesela Fethullah Gülen, gaybı bildiği iddiasındadır. Oysa Allah, böyle bir yeteneği peygamberlerine bile vermemiştir. Yüce kitabımız Kur'an'da bu durum açık açık yazar. Gaibi bilme yeteneği sadece Allah'a ait bir yetenektir Kur'an'a göre.(2)

Gelelim hadiseye: Hadise Bayburt'a bağlı Hart köyünde geçmiştir. Şimdi Aydıntepe ismiyle Bayburt iline bağlı bir ilçe olan Hart, o tarihlerde küçük bir yerleşim yeridir anlayacağınız. Erzurum ve Bayburt'un komşu vilayet olmaları, Şeyh Eşref ile Fethullah Gülen benzerliğine katkı yapacak etmenlerden kabul edilmelidir! Demek ki; o coğrafyanın havası, suyu ve iklimi, insanlarda Mehdi ve Peygamber olma konusunda böyle bir gazlama yapıyor! Araya Erzurumlu Cemalettin Kaplan'ı da sıkıştırırsak, neredeyse ben bile inanırım bu teoriye!

Erzurum'da konuşlu 15. Kolordu'nun komutanı sıfatıyla Hart İsyanı'nı bastıran adam olarak hadisenin yakın tanığı olan General Kâzım Karabekir anlatıyor:

"Bayburt'un Hart köyünde Şeyh Eşref adıyla çılgın bir mutaassıp zuhur eder ve etrafında bir takım aveneler toplar ve onlara peygamber olduğunu söyler. Üzerine gönderilen küçük çaplı askeri birliklere baskın yaparak silahlarını alır, subayları hapis ve erleri terhis eder. Yerel yöneticilerin ihmali yüzünden Şeyh Eşref gittikçe güçlenir ve oldukça geniş bir coğrafyada etkili olmaya başlar. 'Hükümet dinsizdir ve subayları şer'i şerife riayetsizdir' diyerek hükümet adına hareket edenlerin taleplerine olumsuz yanıtlar verir. Peygamberin ruhunun kendisine geçtiğini iddia eden Şeyh Eşref etrafına sahabe-i kiram ve mücahitler adıyla topladığı mutaassıp grubuyla Bayburt'tan başlayıp Of ve Sürmene sahillerine kadar olan coğrafyada etkinlik oluşturur. Halkı da kendisine kurşun işlemediğine ve sakalını anında renkten renge dönüştürmek suretiyle keramet gösterdiğine inandırır.

Şeyh Eşref, Kâzım Karabekir tarafından kendisini oyalamak üzere Erzurum'dan gönderilen Kadı Hurşit Efendi'nin sakalını tutarak, sakalının bir tutamdan kısa olduğundan bahisle Kadı Efendi'yi kafirlikle suçlar, sakalsız subaylara da hakaretler yağdırır. Kâzım Karabekir ise askeri tedbir olarak Erzurum'dan bir, Gümüşhane'den bir, Narman hududundan iki tabur, sahilden bir tabur, Erzincan'dan iki süvari bölüğü, Erzurum'dan 10.5'luk iki obüs topu ve bir dağ bataryasını yola çıkartır. Bu askeri birlik 24 Aralık 1919 günü Şeyh Eşref'in köyü olan Hart'ı kuşatır ve köyü tahkim eden yobaz taifesi ile kanlı bir çarpışma başlar. Ancak 10'luk obüslerin ilk mermisiyle Şeyh Eşref'in bir bacağı kalçasından kopup adamlarından birisinin başına çarpınca şeyhin kerameti de, gücü de biter! Çünkü şeyhleri ölür ölmez adamları topluca teslim olur. Yobaz taifesiyle yapılan bu çarpışmada, 18 er şehit olur, üç subay ve 43 er de yaralanır."(3)

Yani bu yobaz taifesi, ancak bu şekilde bertaraf edilebilmiştir. Nasıl, 15 Temmuz 2016 günü yaşanan hadise ile bir benzerliği yok mu sizce de bu Hart İsyanı'nın? Tek farkı, Şeyh Eşref, Fethullah Gülen'den çok daha cesur, belki de çaresiz olduğu için adamlarıyla birlikte çatışma sırasında gövdesine isabet eden bir top mermisiyle parçalanarak ölüyor. Bunun gerçek sebebi belki de o günkü İktidarın, daha doğrusu Milli Mücadeleyi başlatanların, irticaa karşı olan tavizsiz tavırlarıdır.

Gülen ise, korkak ve aynı zamanda hain olduğu, bu sebeple örgütünü uzaktan kumanda ile yönettiği için, sıcak çatışma ortamından uzak bir şekilde ve ABD'nin sıcak kucağında gününü gün ediyor. Olan ise kandırdığı insanlara oluyor. Özetle; rahmete kavuşan Gülen ve bir avuç yakın adamı, zahmete katlananlar ise FETÖ piramidinin tabanında yer alan kandırılmış garip gureba yığınlar. Allah akıl fikir versin bu insanlara...

Atatürk, Nutuk'ta bu konuya değinerek Şeyh Eşref'ten yalancı peygamber olarak bahsetmekte ve Şiilik propagandası yaptığını söylediği bu adamın bulunduğu Hart karyesinden civar köylere "Sahib-i Şeriat" ve "Mehdî-i Muntazar", yani "Beklenen Mehdi" imzalarıyla bir takım bildiriler göndermek suretiyle halkı kandırarak kendisine taraftar topladığını, üzerine gönderilen 50 kişilik askeri birlikteki bazı askerleri şehit edip, bazılarını esir aldığını, nihayetinde Yarbay Halit Bey sevk ve idaresindeki askeri birlikler tarafından bertaraf edildiğini söylemektedir.(3)

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez de tıpkı Atatürk'ün Şeyh Eşref için kullandığı tabiri kullanarak Gülen Hareketi için "Sahte Mehdi Hareketi" tabirini kullanmıştır, 04.08.2016 günü.(4)












1-https://www.facebook.com/groups/uyvaronundeturkgibi/
2-Bkz. En'am/9, Neml/65, Şûra/51.
2-Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbi'nin Esasları, Timaş Yayınları, İstanbul, 1990, s. 182-185.
Kâzım Karabekir'in Şeyh Eşref hakkında anlattıkları, 15 Temmuz Darbe girişiminin emrini verdiği söylenen FETÖ lideri hakkında anlatılanlara ne kadar da çok benziyor. Basında onun da tıpkı Şeyh Eşref gibi, peygamberle direk ilişki kurduğuna ve kendisiyle görüş alışverişinde bulunduğuna, hatta "Kutbul Aktap" sıfatıyla bazen direk Allah ile ilişki kurup Allah'tan emir aldığına dair pek çok yazı yazılmış ve söz söylenmiştir. Bu konudaki açıklamalardan birisi de uzun süre cemaatin içinde kalan gazeteci Latif Erdoğan'a aittir. Latif Erdoğan'a göre Fethullah Gülen kendisine; "Allah ile konuştum. Allah bana 'Kainatı Hz. Muhammed(SAV) için yarattım, senin için de devam ettiriyorum' dedi" demiş(Bkz. http://www.takvim.com.tr/guncel/2014/03/07/fetullah-gulen-allahla-konustum-dedi).
3-Kemal Atatürk, Nutuk 1919-1927, ATAM Yayını, Yay.Haz. Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Ankara, 2011, s. 236-237.
4-http://www.hurriyet.com.tr/mehmet-gormez-feto-pdy-hareketi-sahte-bir-mehd-40181856

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN