Ardından da gittikçe yükselen bir cayırtı koptu.
O konuşmada söz edilen âcizlerden biri olan benim; kısaca “Yandaş, yoldaş, koldaş, yağdaş” olarak nitelendirdiğim kesim, konunun üzerine alıklama daldı ve Recep Bey’i haklı göstermek için şaşkın yorumlar üretmeye başladı.
Çünkü Recep Bey, geçmişte bu konuda başka türlü konuşuyor, aynı YYKY’lerse onu haklı çıkartmak amacıyla bugünkü yorumlarının tam tersini yaparak ikbal denizinden nemalanıyorlardı. Şu ansa öyle şaşkınlar ki, tam tâbiriyle alıklaşmış hâldeler.
Recep Bey'in bu huyu beni çok güldürüyor. Konuşuyor, YYKY'ler önce "Öyle demek istemedi, böyle demek istedi!" diye zaten çok açık olan sözleri gömmeye çalışıyorlar. Onun sözlerini gömmek ne mümkün. "Ben ne dediğimi biliyorum!" faslından bir kez daha konuşuyor. Sonuç, YYKY'lerin tamamı ters köşe... Bu ters köşe oyununa, tamamı kendisine ait 316 vekille MHP'den devşirdiği 36 vekil de dâhil! Bülent Arınç'la Ahmet Davutoğlu'da o ters köşeleri geçmişte sıkça yaşamıştı. Recep Bey ne de olsa ülkenin en az yarısını, "sulu dereye su içmeye götürüp, su içirtmeden geri getirecek" kadar iyi tanıyor.
Önce kavramlarda anlaşalım.
İslam, “Müslümanlık” demektir. İslamiyet de bu iki sözcükle aynı anlamı taşır.
“Güncelleme”yse güncelliğini kaybederek eskiyen, çağ dışı kalan bir şeyi o günün düşünce ve anlayışına uygun hâle getirmek, yani bir anlamda “ekleme ve silmeler yaparak düzeltmek”tir.
“Dinde güncelleme” tabirinden elde edilmesi beklenen sonuç; dinlerini ve akıllarını Kur’an-ı Kerim yerine “din bilgini”dir denen kişilerin görüş ve düşüncelerine emanet edenlerin artık uyanıp kendilerine gelmesini sağlamak olsa bile kullanılan sözcük yanlıştır. "Kur'an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız." diyen yücelerin yücesi Rabb'imin gönderdiği bu dini kendisinden başka güncelleyebilecek hiçbir güç yoktur.
Türkiye hatta İslam dünyası, yüce dinini; genelde çığırtkanları tarafından şeyh, din bilgini, hoca, imam olarak lanse edilen kişilerden öğrenmektedir ki bu, İslam’ın en mükemmel yönlerinden biri olan “Allah’la kul arasına kimse giremez.” kuralına aykırıdır. Üstelik bu durum, insanın kendi aklını başkasına emanet etmesinden başka bir şey değildir. Şeyh neyi nasıl anlıyorsa aklını ona emanet eden müridin anlayacağı şey de şeyhinin kavrayabildiğiyle sınırlıdır.
Bu konu gittikçe rezil bir hâle dönmekte… Öyle ki, Hristiyanların günah çıkarma saçmalıkları; şeyh, din bilgini, hoca, imam denen ve çıkarları için dini bozma çabasındaki bu kişiler tarafından dinimizin gereğiymişçesine uygulanmaktadır. Hatta daha da ileri gidildiğini ve işi “10 kez şunu oku, 100 kez bunu oku, 1000 kez onu oku işin hemen hallolur."türü büyücülüğe dek götürdükleri mutlaka sizlerin de malumudur. İnsanı cehenneme taşıyacak bu insanlar bir de toplumdan büyük saygı görerek ödüllendirilmektedir. Okuma tembelliğimizi çok iyi kullanan bu kesim, ne yazık ki siyaset müessesesinde de egemendir. İşi de öyle güzel bağlamışlar ki, "Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır." masalını dindarlar arasında yayarak, zavallıları dinin doğru yolundan çıkarıp kendilerine esir etmektedirler. Bence, onların bir darbımesel hâline getirmeye çabaladıkları bu sözler; "Peygamber aleyhisselamdan başkasını şeyh edinen insanın şeyhi şeytan, kendisi de onun ordusunun bir neferidir." şeklinde söylenmelidir ki, doğrusu da budur. İnsanlara Tanrı'nın buyruklarını bildirme ve onları Tanrı yoluna çağırma görevi yüce Allah tarafından peygamberlerden başkasına verilmemiştir.
SIRADA HANGİ GÜNCELLEMELER VAR
Dinimizle başladık ya, insanın aklına ister istemez "Acaba sırada hangi geri vites güncellemeler (!) var?" sorusu geliyor. Dilimiz mi yoksa ülkemizin adı mı? Yönetim şeklimiz mi yoksa ülkemizin sınırları mı? Adaları başka ülkelere peşkeş çekilerek denize ayak parmağını bile sokamaz hâle getirilmeye çalışılan vatanımızın denizlere çıkışı olmayan karasal bir devlet hâline getirilmesi mi? Hangisi hangisi? İnsan çok sayıda şüphelerle dolup taşıyor.
SÖZÜN ÖZÜ
Sözün özünü yazmak gerekirse...
Müslümanlık, ne güncellenebilir ne de düzeltilebilir. Yapılacak tek şey, dinin ta kendisi yerine konan abuk yorumların dinden atılması ve tüm Müslümanların Kur'an-ı Kerim'in gösterdiği yolda yürümesi ve başkalarının kullanımına verdiği aklına sahip çıkmasıdır. Gerçek bir Müslüman'ın dinini doğru öğrenmesi ve Rabb'iyle arasına hiç kimseyi sokmamasının tek yolu budur ki, ahirette bu konu yüzünden de ağır bir şekilde sigaya çekileceğimiz unutulmamalıdır.
Müslümanlığı kendimiz seçmedik. Seçemezdik...
Yüce Allah bizleri İslam'la şereflendirilen şanslı kulları arasına aldı.
Dünya hayatımız bitip tükenmeden bu durumun kıymetini bilelim.
Günay Tulun
"Dijital Yayın Kurulu"nun notu: Bu yazı tam yayın aşamasındayken, aynı konuyla ilgili olarak Sayın Ömer Sağlam'ın makalesi gelmiş ve yazara saygı amacıyla Sayın Günay Tulun'un bu makalesinin yayını, kendisinin talebiyle ertelenmiştir.