Arap Markalamalı Amerikan Malı [Ömer Sağlam]
Afrin kent merkezinin, çatışma
yaşanmadan ele geçirilmesi üzerine, Türkiye'deki muhaliflerin, geçtiğimiz 15
Şubat'ta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson arasında,
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun tercümanlığında yapılan ve teamüllere aykırı
olarak zapta geçirilmeyen 3.15 saatlik görüşmeden ve ABD tarafının, harekatın
başında yapmış oldu ve "Afrin bizim için önemli değil" anlamına gelen
"Afrin'de, Amerikan unsurları yoktur" şeklindeki açıklamalarından
hareketle "Anlaşma" imasında bulunmaları, iktidar yandaşlarını pek
bir kızdırıyor.
Onlar, ısrarla PYD'nin TSK'de korkup
kaçtıklarını savunuyorlar.
Elbette korkup kaçmış da olabilirler.
Esasen ABD'nin son yapmış olduğu
"Afrin'den kaygılıyız" açıklaması da bu ihtimali oldukça
güçlendirmektedir.
Gerçek bu olsa bile, yani PYD'liler
korkup kaçmış olsalar bile bu abartılacak bir konu da değildir.
Neticede dünyanın sayılı ordularından
birisine karşı başarılı olacakları zaten düşünülemez.
Bunu düşünmek bile akla ziyan ve Türk
Milleti'ne hakarettir aslında.
Çünkü her zaman olduğu gibi, üç beş kıçı
kırık terör sempatizanı dışında, Türk Milleti Afrin Harekâtı sırasında da
topyekun ordusunun arkasında idi.
Ellerinde yemek tencereleriyle, börek
sinileriyle, tatlı tepsileriyle sınıra akın eden Türk kadınının Afrin
başarısındaki payını hiç kimse küçümseyemez.
Ya da okullarının bahçesine gövdeleriyle
ay yıldız çizen miniklerin payını.
Hatta Roma'da golünü attıktan sonra Afrin'e selam çakan Cengiz Ünder'in
bile payı vardır Afrin'de.
Öte yandan her ne kadar süper güçler tarafından desteklense de karşıdaki
bir terör örgütü, TSK ise geçmişi ve savaş deneyimi binlerce yıl öncesine
dayanan ve geleneği olan bir süper ordudur.
Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas davalarında kayıplar vermesine ve 15 Temmuz
2016'da adeta bir iç isyana muhatap olmasına rağmen, yine de gücünü korumuş ve
Suriye'ye yönelik olmak üzere iki büyük yurtdışı operasyona yapabilmiştir.
Bu, TSK'nin bir süper ordu olduğunu göstermektedir.
Ancak Afrin kırsalında 3622 kayıp verecek şekilde direnen ve çatışan terör
örgütünün, şehirde hiç bir direnç göstermeden çekilip gitmesi, yine de üzerinde
durulmaya değerdir.
Bu durumu, TSK'nin şehir savaşında tecrübeli olmasıyla ve PYD'nin bunu
bildiği için daha fazla zayiat vermemek maksadıyla çatışmaksızın şehri teslim
etmesiyle açıklamak yeterli midir?
Doğrusu, bunlar uzmanlık gerektiren sorulardır.
Peki, gerçekten de bu konuda bir anlaşma olabilir mi?
Peşin olarak söyleyelim ki; eğer ABD ile herhangi bir ödün verilmeden,
mesela Münbiç ve Fırat'ın doğusu için ABD'ye herhangi bir taahhütte
bulunulmadan böyle bir gizli anlaşma yapılmış ise bu da yine Cumhurbaşkanı'nın
ve hükümetin başarısıdır; kutlamak gerekir kendilerini.
Keşke bu gibi sorunların tamamı masa başında yapılan görüşmelerle çözülse
de Mehmetçiğimizin kanı hiç akmasa.
Cumhurbaşkanı'nın dün (19.03.2018) hakim ve savcıların kura çekme töreninde
söylediği "Dün Afrin şehir merkezini kontrol altına alarak Zeytin Dalı
Harekatının en önemli aşamasını geride bıraktık. Ardından şimdi Münbiç, Ayn el
Arap, Tel Abyad, Resulayn, Kamışlı şeklinde bu koridoru tümüyle ortadan
kaldırana kadar bu süreci devam ettireceğiz." şeklindeki sözlerine
bakılırsa, ABD ile bu konuda yapılmış bir anlaşma ve Fırat'ın doğusu için
ABD'ye verilmiş bir taahhüt bulunmuyor.
Önümüzdeki günlerde TSK bütün gücüyle Münbiç'e yüklenirse, bilin ki; ABD
ile bu konuda yapılmış gizli bir anlaşma bulunmuyor, PYD unsurları Afrin'de
şehir savaşına girmekten korktu ve kaçtı!
Yok eğer, zaman zaman dile getirildiği gibi Münbiç'te ABD ile ortak kontrol
sistemi devreye girer ve Türkiye Fırat'ın doğusuna müdahaleden vazgeçerse,
bilin ki; ortada ABD ile yapılmış bir anlaşma var!
Ayrıca, eğer ABD ile yapılmış bir anlaşma yok da PYD unsurları gerçekten
TSK'den korktuğu için Afrin'de şehir çatışmasına girmeden kaçtı ise bu da bir
handikaptır.
O zaman da adama sorarlar; kardeşim, neden militanların kaçmalarına izin
verdiniz, neden tamamını imha etmediniz, neden kaçış yollarını kapatmadınız
diye!
Çünkü Afrin'den kaçanlar, yarın öbürgün Münbiç'de ve Kobani'de tekrar
karşımıza çıkacaklardır.
Öte yandan şu gerçeği de akıldan asla çıkarmayalım; biz Rusya'yı ikna
ederek ancak girdik Afrin'e.
Üstelik, harekâtın tam ortasında ve harekât bölgesi dışında düşürülen bir
savaş uçağını bahane eden Rusya'nın, bizim savaş uçaklarımızın Afrin üzerinde
uçmalarına yaklaşık bir hafta süreyle izin vermediğini de akıldan çıkarmayalım.
Dolayısıyla; ne gücümüzü küçümseyelim, ne de gücümüzü aşan sözler
söyleyelim.
Teşbihte Hata Olmasın Ama...
Rivayete göre; adaletiyle ünlü halife Hz. Ömer, bir gün mescidin minberinde
hutbe irad ederken çoğu ashaptan olan cemaate der ki:
-"Ey Müslümanlar, olur ya bir gün yanılır ve yanlış yola saparsam bana
karşı tavrınız ne olur?"
Cemaat zaten yanlarında bulunan kılıçlarını ve mızraklarını havaya
kaldırarak hep birlikte cevap verir:
-"Seni bunlarla doğru yola sokarız ya Ömer!"
Hz. Ömer böyle bir yanlış yapmamıştır ve Müslümanlar da onu düzeltmek
zorunda kalmamışlardır.
Ancak 1400 sene önce Halife Ömer ile yönetmiş olduğu Müslümanlar arasında
geçen bu diyalog, son iki yıldır Türkiye'de gerçek olmuştur.
Zira TSK ve Emniyet teşkilatı, önce 2015 yılında Silopi, Cizre, Nusaybin,
Şırnak ve Derik'te, geçtiğimiz yıl El Bab'ta ve bu sene de Afrin'de olmak
üzere, siyasilerin geçmişte yapmış oldukları yanlışları, silahlarıyla ve
kanları pahasına düzeltmek zorunda kalmışlardır.
Düşmanı Silahıyla Vurmak!
Yaveri Muzaffer Kılıç'ın Hasan Rıza Soyak'a anlattığına göre: "26
Ağustos 1922 günü Başkumandan dürbünüyle düşman tahkimatını seyrederken Türk
topçu ateşi başlar. Mustafa Kemal o anda şu emri verir: 'Tek bir mermi
kalmayıncaya kadar ateşe devam edilsin!' Komutanların tereddütleri üzerine, 'cephane
ikmalini düşmandan yapacağız ve yarın öğleden sonra Afyon'da olacağız' der. O
anda herkes şüphe ve tereddüt içinde birbirinin yüzüne bakar ama ertesi gün,
yani 27 Ağustos günü öğleden sonra hep birlikte Afyon'dadırlar."(Bkz. Ömer
Sağlam-Meltem Sağlam, Fetvalar Savaşı, Maya Akademi Yayını, Ankara, 2018, s,
38)
...
TSK terörle mücadele ederken ele geçirdiği mühimmatı sanıyorum genelde imha
ediyor.
Ancak medyaya yansıyan haberlere göre; Afrin kırsalında bulunan 12 odalı
bir tünelde ele geçirilen mühimmat öyle kolayca imha edilebilecek türden
mühimmat değil galiba.
Amerikan yapımı, Rus yapımı ne ararsanız var içinde.
Tünel
içindeki 12 odada ABD ve Rus menşeli binlerce uçaksavar ve doçka mermisi, anti
tank roketi, top mermisi, çok namlulu roketatar, çeşitli ebatlarda tank
mühimmatı ve TOW roketi ele geçirilmiş.
Manzarayı anlatan asker, bazı mühimmatın üzerindeki Arapça yazılardan
hareketle diyor ki; "Arap markalamalı, Amerikan malı..."
Bu memleketin askeri bile şair billahi; Arap markalamalı, Amerikan malı.
Nereden de aklına geldi bu söz bire Mehmedim?
Afrin'de ele geçirilen onca mühimmatı imha etmek akıllıca değil.
En iyisi onları oraya depolayanlara karşı kullanmaktır.
Mustafa Kemal Paşa aynısını 1922 yılında yapmış; Afyon'u Yunan ordusundan
ikmal ettiği mühimmatla geri almış.
Aynısını siz neden yapmayasınız?
Cumhurbaşkanının bugünkü grup toplantısında ABD'yi muhatap alarak söylediği
şu sözler, söz konusu mühimmatın onu oraya depolayanlara, gerekirse
depolatanlara karşı kullanılacağını göstermektedir:
"Hep söylüyorum, 5 bin TIR, fazlası var azı yok buraya silah soktunuz. 2 bin
kargo buraya mühimmat soktunuz. Biz sizden paramızla silah istedik bize
vermediniz. Ama terör örgütüne ücretsiz olarak bu silahı mühimmatı verdiniz. Bu
nasıl ortaklık? Bu nasıl dayanışma? Ve şimdi o açılan tüneller, o tünellerin
içindeki silah mühimmat depoları. Aynı şekilde silah mühimmat evleri. Bak,
bunların hepsini şimdi yıkıyoruz. Onlar kaçıyor, biz kovalıyoruz. Ve bütün o
mühimmat da şu anda yavaş yavaş bizim elimize geçiyor, geçecek..."
Ömer Sağlam
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.