Mustafa Kemal Atatürk'ün, kendisine örnek aldığı liderlerden biridir.
Bu söze karşı söyleyeceğim bir şeyler olmalıydı elbette... Oldu da...
Atam Cephede |
BİR ÇAKMA TARİHÇİ ve SULTAN FATİH MEHMED
Fatih'le ilgili o fikir, oturduğu yerden tarih üretmekle ünlenen çakma tarihçi Mustafa Armağan’ın süper (!) buluşlarından biridir. Bu iddiayı, aynı zamanda hocası da olan Fetullah Gülen’in gazetesi “Zaman”da ve kendisine kucak açan benzer ideolojideki televizyonlarda da dile getirmiştir. Söze konu yazı ve programlarda; önce Atatürk’ün Fatih konusundaki güzellemelerinden söz açar, hemen ardından da “ama böyle yaptı” diyerek Atatürk’e hakaret ve küfür salvosunu başlatırdı.
Atam Cephede |
Atam Cephede |
Kıtırcılığıyla ünlü bu adamın Ermeniliği gerçekse bu da Atatürk'e karşı duyduğu hınçla kini açıklamaya yetmez. Çünkü atam Atatürk'ün, Ermenilere karşı yanlış hiçbir eylemi yok. Yok ama Ermeniler, onun hakkında küfürlerle süslü (!) masallar düzmeyi pek severler. Yıllar önce yazdığım ve hâlen yayında olan bir makalede anlattığım gibi bu işi üstlenmiş "rock grupları" bile var. Seviyelerine uygun şekilde Atatürk'e küfredip durmaktalar.
Bu çakma tarih uzmanı, atamın ölümünden yirmi yıl ve üzerine ekleyeceğiniz üç buçuk ay sonra doğmuş. Bu da demek ki hayat boyu karşılaşmamışlar. Kininin nedenini bulamadım ama Fatih’in sırtına binip Atatürk’e yüklenme işini çok iyi becerdiğini söylemezsem hakkını yemiş olurum.
Bu tür madrabazlar suçlu da hasbelkader öğretmen olmuş insanlar suçsuz mu? Doğru oturup yalan konuşmak ülkemize zarardan başka hiçbir şey vermiyor. Bir bizleri yetiştiren öğretmenlerin, bir de sonradan gelenlerin kalitesine bakıyorum da aradaki farka şaşıyorum. Bu iş önce sağ sol çatışmaları, ardından da öğretmen okullarında hızlandırılmış eğitimin yaşandığı 1975-1980 dönemiyle birlikte iyiden iyiye bozuldu. Türkçe konuşamayan Türkçe öğretmenleri, tarih bilmeyen tarih öğretmenleri bu ülkenin hüznüdür. Hele o tarihçiler yok mu! Sanal dünyada yaptıkları uyduruk tarih paylaşımlarını gördükçe kahroluyorum. Tarihe aykırı o saçmalıkları nereden bulup ortalığa çıkarıyor ve zaten tarih bilinci çok zayıf olan insanımıza pompalıyorlar. Dehşetengiz bir hâl! Bence onlar da en az vatan düşmanı Mustafa Armağan'la vatan düşmanı Fesli Deli Kadir ve avaneleri kadar vatanımıza ve tarih bilimine zarar veriyorlar.
Atam Cephede |
İLKER BEY O YANLIŞLARI NASIL YAPTI
Kanım odur ki, İlker Bey; Cumhuriyete, Türkiye’ye, Türk’e düşman bu provokatörün iddiasından etkilenmiş olsa da niyeti mutlaka safçadır*, temizdir. Örneğin, Osmanlıyı Atatürk’ün yıktığını sanan padişahlık âşıklılarıyla Cumhuriyetçileri birbirine yakınlaştırmak istemiş olabilir. Aynı röportajdaki
"II. Abdülhamit Osmanlı İmparatorluğu'nun bütünlüğünü ve devamını korumayı amaçlamış bir sultandır." gibi kökten yanlış yorumu da aynı saflığın ürünü değil mi? Acaba ülkemin kozmik odasını AKalPe FETÖ ortaklığına da bu yakınlaştırma merakı yüzünden mi teslim etti? Ne dersiniz?
Tam burada şunu söylemeliyim ki, Osmanlı Devleti’ni Atatürk değil, Osmanlı yıkmıştır. Bununla ilgili makalelerim hâlâ yayında... Dileyen ulaşabilir. Yıkılışın nedenleriniyse hemen bir çırpıda şöyle sıralayabilirim.
- Tüm yetkinin tek adamda toplandığı padişahlık yönetimleri,
- Kifayetsiz sultanlar,
- İstibdata dayalı rejimler,
- Bilimden uzak hatta okuma yazma bile bilmeyen cahil bırakılmış halk,
- Matbaanın kullanımı için Müslümanlara izin verilmemesi,
- Özgür düşüncenin engellenmesi,
- Bilimin safsatayla yer değiştirmesi ve hurafelerin ön plana çıkarılması,
- Her şeye egemen olmaya çalışan softa sınıfı,
- Liyakatsız yöneticiler,
- Dünyada milliyetçilik hareketleri başladığında önlem alacak aklı sergiliyememek,
- Politik beceriksizlikler,
- Savaş üstüne savaş yapma ahmaklığı,
- Savaşta kazanılan yerleri anlaşma safhalarında kaybetmeleri,
- Savaşlar nedeniyle azalan insan gücüne bağlı olarak tarımsal alanların verimli işletilememesi ve açlıkla yoksulluk,
- Ticaretin neredeyse bir tek azınlıklar eliyle yapılması,
- A Kal Pe'nin aynen 18 adamız ve 1 kayalığımızı Yunan'a verdiği gibi vatan topraklarını kendi malları saydıklarından ona buna hediye adı altında peşkeş çekmeleri,
- Afrika, Asya ve Avrupa'daki topraklar ihya edilirken Anadolu'yu her türlü imkândan mahrum bırakmaları,
- Sanayi devrimine sırt çevirmeleri,
- Debdebeli yaşamlarını sürdürmek amacıyla saray, kasır, köşk, konak gibi içi ve dışı gereksiz lükse boğulmuş yapılar için yüksek faizlerle büyük borçlar almalarıdır.
Sultan Fatih Mehmed |
Tüm bunların ceremesini de Cumhuriyet Hükûmetleri çekmiştir. Cumhuriyet hükûmetleri; Osmanlı borçlarının tasfiyesi için, koskoca imparatorluğu ölüme sürükleyen II. Abdülhamid'in padişahlığı döneminde tepemize çöken Düyun-u Umumiye’ye, tek kuruş bırakmamacasına tüm borçları ödemiştir. Konunun ne kadar vahim olduğunu anlatmak için tarih de vereceğim. Millet ihtiyaç içinde sürünürken, "Osmanlı" sultanlarının ihtişamlı yaşam arzuları, sarayları ve beceriksiz yöneticilikleri nedeniyle aldıkları borçların ödenmesi 5 Mayıs 1954 günü bitmiş, hesabın kapanmasıysa 1980 yılında gerçekleşmiştir. Biri almış "gumu gumu yemiş", diğeri ise "fedakârca" ödemiştir. Evet evet, Osmanlının tüm borçları, onurlu bir devletin yapması gerektiği gibi, kuruşu kuruşuna Türkiye Cumhuriyeti tarafından ödenmiştir. Şu şataraban şaklaban tarihçi mukallitleri buna da bir dolu kılıf uydururlar ama ne yapsalar aptallardan başkasını kandıramazlar. Çünkü tarihî kayıtlar ortada ve bu kayıtlar "arşivler yok edildi" iftiralarına nanik yaparcasına duruyorlar. Yalan tarih üreticilerinin Atatürk Osmanlıyı reddetti savını boşa çıkaran gerçeklerden biri de budur.
Yine Fatih meselesine dönersek…
Bir insanın yaptığı bazı şeyleri beğenmek bazılarınıysa beğenmemek kadar normal bir eylem yoktur. Aksi, ya kölece bir aşkın akılları kör etmesi ya da kinden kararmış akılların nefretidir. Bu çirkinliği bir metot olarak uygulayan hastalıklı kafalar yüzünden ölüp gitmiş insanların ardından, duyabilselerdi çok üzülüp, utanacakları gerçekleri söylemek zorunda kalmam, bir Müslüman olarak beni üzüyor.
Aslında Atatürk’ün Fatih’i beğenmesi de beğenmemesi de doğaldır ama iş hayranlık uydurmaya, izinden gitmeye gelince o zaman, bunu söyleyenlere “Hele dur bakalım!” derim. Bunu da kıtırcı tarihçiler gibi boşa söylemem.
Hadi gelin bu konuya bir de gerçekler çerçevesinden bakalım:
- Fatih, bir kısım tarihçilere göre 1352 yılında Venediklilere, bazılarına göreyse 1365 yılında Ragusa Cumhuriyeti'ne verilerek başlatılan kapitülasyon uygulamalarını gelenek hâline getiren kişidir. Atatürk'se onları silip atan.
Hangi birisini yazayım ki...
Allah'a hamdedelim ki, Atatürk gibi bir insanı milletimize armağan etmiştir.
- * Fatih Sultan Mehmed: Osmanlı padişah isimlerinde lakabın öne alınarak
söylenmesi yanlıştır. II. Mehmed, Fatih Sultan Mehmed değil "Sultan Fatih
Mehmed"dir. Kral Demirbaş Şarl, Çar Deli Petro, İmparator Deli Neron (Ne-
ro), Çar Korkunç İvan, Sultan Deli İbrahim, Sultan Genç Osman ve benzer-
lerinde olduğu gibi... Bu yanlışı doğru kabul ettiğimizde örneklersek; şöyle
yazmamız gerekir: Deli Sultan İbrahim, Genç Sultan Osman...
- İstibdat: Despotizm-despotluk; hak,özgürlük tanımayan sınırsız monarşi...
- Kıtırcı: Çok yalan söyleyen kimse...
- Liyakat: Yeterlilik, değim, yaraşırlık durumu, işe uygun olup olmama hâli.
- Safça: Kolaylıkla aldatılabilecek şekilde, safdillice, bönce, art niyetsizce...