Yakmayın [Günay Tulun]


Ormanlarımız yanıyor. 
Ormanlar için “Bir ülkenin ciğeridir” sözlerini, ülkem Türkiye açısından boş sözler olarak olarak algılayan ve algılattırmaya çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız. Tek kişilik AKalPe Hükûmeti yani Bay Recep’in iktidarıyla…

Bir zamanlar, Türkiye’mizin her yeri ormanlarla kaplıymış. Erzurum Vali Hafız Paşa İlkokulu’nda okuduğum dönemde, değerli bir eğitimci olan sınıf öğretmenimiz, ormanların yararlarını tek tek saydıktan sonra, tıpa tıp aynı kelimelerle olmasa da şunları anlatmıştı: “Eskiden Erzurum ormanlarla kaplıydı. Fakir halk, ağacın genç, yaşlı olmasına bakmadan, kışlık yakacak elde etmek amacıyla bu ormanları kese kese yok etti. Osmanlı’ysa hiçbir karşı önlem geliştirmeyerek, bu yanlışa iştirak etti ve sonunda tüm bölgenin iklimiyle tarımı kökten değişti.” Kötü yönetimlerin yalnız insanların değil, iklimlerin bile değişmesine neden olduğunu gösteren bu anlatımın bize verdiği ders, yaşam boyu unutulmaması gerekecek kadar değerliydi.

İstanbul Haydarpaşa Lisesi’nde okuduğum yıllarda da lise bitirme sınavlarındaki en geniş kapsamlı “Coğrafya Dersi” sorusu “Ormanlarımız ve yararları”ydı. Akademinin ilk sınıfındaki Coğrafya sınavında da aynı soruyla karşılaştım. Yani Cumhuriyet'in öğretmenleri bu konuya büyük önem veriyordu.

Ankara'daki bir bataklığı kendi parasıyla satın alıp çiftlik ve ormana çevirerek yeşerten, Yalova'daki bir ağacın dallarını kesmektense Cumhurbaşkanlığı köşkünü raylara oturtup ötelere taşıtan bir Ata'nın eğitimcileri de öyle olmalıydı. Ne yazık ki bugün, bu tür olaylardan ders çıkaramayacak denli kör ve akılsız insanlar tarafından yönetilmekteyiz. Ata'nın mirası olan o çiftlik de vasiyetine ihanet edilerek parsel parsel çalındı.

Kentten kente seyahat ettiğimizde, özellikle dağlık bölgelerden geçerken, muazzam bir ağaçlandırma çabasına şahit olurduk. Okullar, devlet kurumları ve özel şirketler ağaçlandırma konusunda kampanyalar düzenler, bu konuda yarışırlardı.

KONUMUZ ORMAN YANGINLARI ve YETKİLİ YETKİSİZLER
Bugün yakılan, evet evet yanan değil yakılan o ağaçlar; işte bu büyük çabaların, o fedakâr doğa savaşçılarının diktiği ağaçlardır. Bu son yangınlar öncesi inşaat bahanesiyle yok edilen ağaç sayısının yetmiş dört milyon olduğu söyleniyordu. Adamlar sanki "Red Kit'teki Mezarcı Mahmut gibi" sürekli olarak "Asalım, öldürelim, yok edelim!" diyorlar. Tüm bunlar şu zihniyeti tanımlıyor:
"Cumhuriyetçiler ülkeyi ağaçlandırır, sularını korur, doğayı gelecek kuşaklara aktarabilmek amacıyla muhafazaya çalışır. Yeni Osmanlıcılık oynayanlarsa aynen gerçek Osmanlı'nın 'Yükselme Devri'nin bitiminden itibaren yaptığı gibi her şeyi mahveder. Çünkü kafalarındaki kurt 'Benden sonra tufan' der.

Yukarıda yazdığım o rakam, gerçeğin ancak bir kısmını anlatır gibi... Arkadaşlar araştırdı, AKalPe iktidarı zamanında yok edilen ormanlarımız tam 461.000 hektar yani 4.610.000.000 m2 gibi muazzam bir rakam. Korkunç, çok korkunç!.. Yeni Osmanlıcılar, yok ettikleri makileri de yalnızca ot olarak görürler. Bunlar, vatan ormanlarının ne olduğu, ne işe yaradığı konusunda zorunlu eğitim görmeliler. "Bilmezler" diyenlere şaşıyorum. İşi hafife almanın cümleleri bunlar. Aslında çok iyi bilirler. Bizlerin de yurt sevgilerinin başka türlü yeşile yönelik olduğunu yani "bilerek isteyerek Türkiye'nin doğasını yok etmeye çalıştıklarını haykıracak cesareti göstermemiz gerek!"... Hadi, şu maki ve makilikler ne demektir, hatırlatalım şunlara:
"Bodur ağaçlarla çalılardan oluşmuş bitki örtüsüne maki, yetişip yayıldıkları alanlara da makilik denir. Makilikler yalnız çalıların değil, en az onlar kadar hatta onlardan da çok, bodur ağaçların yaşadığı yerlerdir. Özellikle de Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü bölgelerde yaygındır." .

Az önce yetmiş dört milyon ağaçtan söz etmiştim. Peki bu son yangınlarla yok edilen orman ağaçlarının sayısı nedir dersiniz? Acaba doğru dürüst açıklanacak mı yoksa yine fısıltı gazetesinden mi duyacağız?

Bitki örtüsünü, hayvanları, böcekleri canlıdan saymayan ve “Yangınlarda hiç canlı kaybı olmadı.” sözleriyle cehaletini bir kez daha sergileyen “Tarım ve Orman Bakanı”yla ikbal peşindeki “yağdanlıklar"dan söz etmek istemiyorum. Söyledikleri “saçmalıklar tarihi”ne geçecek cinsten. Bıktık desem ayıp olmaz değil mi?

ORMAN YANGINLARINDAN YARARLANANLAR
Haziran sonunda başlayan bu yangın furyası genişleyerek devam ediyor. Birçok yerden orman yangını haberleri geliyor. Aydos, Dalaman, Fethiye, Gelibolu, Göcek, Heybeliada, Karşıyaka, Milas, Sultanbeyli diye harf sırasına dizmeye niyetliydim ama anladığım kadarıyla buna yer yetmeyecek. Çünkü incelediğim zaman gördüm ki, orman yangınları bu yıl yalnız Marmara, Ege ve Akdeniz'de değil tüm yurtta yaşanmakta... Son 7 gün zarfında olanların listesine ulaşmanız için “ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ-ORMAN YANGINLARI” sitesini tıklamanızı öneririm.

Bu yangınlar saklanan bir gerçeği de afişe etti.
Tek kişilik AKalPe Hükûmeti, yangın söndürme işini, uçuş saati başına ücret alan ve belki de uçağı olmadığı için yangına helikopterlerle müdahale eden deneyimsiz bir mimarlık firmasına hem de fahiş bir rakamla vererek bu hayati konuyu da özel (!) bir şekilde özelleştirmiş. Bu firma, pilotu, helikopteri, malzemesi ve yedek parçası dâhil her şeyi Kanada'dan tedarik ediyor. Bırakın daha düşük bir fiyatla yangın söndürme ihalesine katılıp reddedilmesini, vatanı ilgilendiren bu konudaki yardım çağrısına bile sırt çevrilen bir kurumumuz var. Deneyimli pilotları, büyük sarnıçlı uçakları ve hemen müdahale edebilecek hazır gücüyle yardım teklif eden Türk Hava Kurumu'na da "Gelme, sana ihtiyaç yok!" denmiş. Bu aymazlık, yangınların büyüme ve yayılma nedenlerinden biridir. Üstelik, helikopterle söndürme olmaz. Bir kere su taşıma kapasitesi uçaklara göre çok azdır. Ayrıca pervanelerin oluşturacağı hava akımı yangını yayar. Bu araçlar, ancak soğutma yapılması gereken bölgelerde ve küçük çaplı yangınlarda kullanılabilir.

"Benden duymuş olmayın!" derler ya, konu ülkem, Türkiye'm olduğu için umursamam hiç, "Benden duyun!". Önce şunu bilelim. "Şunu" dediğimi bilen varsa kafasını şöyle güçlüce sallasın, sallasın ki hafızasındaki bilgiler gözlerine insin. Evet şunu bilelim demiştim:
"Ormanlarımız boşuna yanmıyor, yakılmıyor. Yakılmasına yol açan kararlar; laf olsun, kâğıt dolsun, iş yapılmakta sanılsın diye yazılmıyor. Türkiye'de, hiç ama hiçbir iş Bay Recep'e sormadan, ondan emir almadan yapılmaz, yapılamaz, yapılmıyor. Nereden mi biliyorum, insaf! İktidarda oldukları 17 yıl, birçok desise gibi bunu da öğrettiler bize... Koca koca adamlar, şimdi sekreter seviyesine indirilmiş bakanlar, belediye başkanları, din adamları, askerler, emniyet mensupları, bürokratlar, teknokratlar, televizyoncular, gazeteciler, iş insanları, hatta sanatı arızalı sanatçı bozuntularına kadar herkes, kameraların önüne her çıktıklarında "Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla..." demiyorlar mı? Diii-yorrr-larrrrr! İşte bu yangın söndürme işleri de onun emriyle o Kanadalı firmaya verilmiş. Bununla bağlantılı bir konu daha var. Türkiye'de bir iş daha tezgâhlanıyor. Bu tezgâhın çalıştırıcılarından biri de Kazdağları'nda, hem altın hem de uranyum çıkarma işinin ikram edildiği bir Kanada firması... Kanadalı firmanın Doğu Biga Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi adlı Türkiyeli bir ortağı da var. Kanadalılar, kâğıt üzerinde yapılan birtakım devirlerle Hollandalıları da işe dâhil etmişler. Yüz binlerce ağaç yok edilerek altın ve uranyum çıkarılacak. Bu işlerde kullanılan ve çok şiddetli bir zehir olan siyanür; içme suyumuza, sulama suyumuza, yer altı suyumuza, sebze ve meyvelerimize, havamıza, hücrelerimize karışacak. Önce küçük canlılar ölecek." 

"Bir haber daha, Kazdağları yalnız değil, sırada Murat Dağı ve birçok yerin olduğunu da duyuyoruz. Haberler bitmedi. Tek kişilik AKalPe Hükûmeti ne kadar saklarsa saklasın, ne kadar susarsa sussun ne kadar başkalarına iftira atıp yalanlar söylerse söylesin, olaylar bir yerden kaçak yapıp ortaya saçılıyor. İşte bir haber daha... Yangın söndürme işine bulaşan kişiler pardon şirketler uçuş başı ve yangın başı ücret alacaklarmışşşşş! Okudunuz değil mi? Yangın başı... Kurtla kuzu öyküsü gibi... Yanisi şu, Türkiye ormanları daha çoooook yanar! Yanan yerler; otel olur, motel olur, birileri uzun yıllar kiralar sonra üstüne oturup tapusunu alır, özelleştirilerek birilerine satılır, maden arama sahası yapılır, taş ocağı yapılır. Olmadı mı birilerine saray bir başkasına vakıf malı olur. O da olmazsa da Yunan'a hibe edilir. Aynen Ege ve Akdeniz adalarımız gibi... Zaten Yunanlı Kardeşlerimiz de iki adım ötede... Sebeplensin garipler!.. Eeee, YYKY'ler anlayamıyor, göremiyor, duyamıyor ama biz her şeyi görüyor, duyuyor ve üzerinde düşünüyoruz. Çünkü bu vatan bizim!.. Sonuç olarak; 'Anlaşılmıştır Vehbi'nin kerrakesi, aceleyle cübbe olmuş aşüftenin feracesi!"... 

"Ve son bomba!... Tüm bu olayların ardında tabii ki Bay Recep var da bir başkası daha varmış. Görünmez adam! Bay Recep'in yeğeni Fatih adında biri... Hadi bakalım kolay gelsin, bir acayip zor yarış; bana ne aman ben anlamam, pek hesaplı ince iş!"... 

"Bunların arkasında daha neler var neler! Çıplak ten üstüne giyilen yün mayonun hafifçe sökülmüş ipliğini çekmeye başladınız mı üstünüzde mayo falan kalmaz. İnsan otomatikman önünü kapamaya çalışacağı için arkasında ne var ne yok, hepsi gün ışığına çıkar. Yıllardır o iplik çekiliyor ama ne yaparsınız ki milletin yarısı kör, diğer yarısı da bazılarının arkasına bakmaya korkuyor. Çünkü, o kişilerin yediği b..un çıkarken de b.k olduğunu görür, bir de ağızlarını tutamayıp bunu birilerine anlatırlarsa hapse gireceklerini biliyor ve bundan korkuyorlar."

Haftaya kalmaz, tüm bu bilgiler YYKY olmayan gazete ve televizyonlar tarafından ortaya dökülür. Dökülmesine dökülür de halkımızın "arifliğini kaybetmiş" yarısı buna inanmaz.

SUÇLULARI BULUP TEŞHİR ETMEK ve CEZALANDIRMAK ŞART
Bir başka önerim de suçlu ve suçluların mutlaka saptanması, yakalanması, teşhir edilmesi, hem maddi hem de manevi açılardan cezalandırılmalarının sağlanmasıdır. Ayrıca, saçma sapan özelleştirmeyi yapanlarla söndürme işini savsakladığı söylenen yüklenici firma da mutlaka yargılanmalıdır. Yargılanmalı ki bundan sonra bu tür katliamlar yapılmasın, yapmak isteyenler de cezalandırılacaklarını bilerek bundan vazgeçsin.

Suçlu ya da suçluları ararken orman yangınlarından kimin yararlandığına bakmak gerek. Aklın yolu bir olduğuna göre benim aklıma gelenler ülkesini seven, onun geleceğini düşünen herkes tarafından da düşünülmelidir.

Ormanlarımızı;
· Türkiye ve insanlık düşmanı terör örgütlerinden biri ya da taşeronları
· Daha önce de terör örgütleri ve ajan kullanarak yaktıran ve yakan Yunan
- Daha önce de Yunan'la birlikte hareket edip yangınlar çıkartan Kıbrıs Rumları 
· Daha önce de Yunan'la birlikte hareket eden Ermenistan ya da  taşeronları
· Esad’ın Suriye’si ya da taşeronları
· Hafter’e bağlı Libya güçleri ya da taşeronları
· Sisi’nin Mısır’ı ya da taşeronları
· S 400, Suriye, PKK, YPG, PYD, Kıbrıs, Doğu Akdeniz'deki doğal gaz aramaları konularında ülkemize ders vermek isteyen ABD ya da taşeronları
· Suriye, PKK, YPG, PYD, Doğu Akdeniz'deki doğal gaz aramaları konularında ders vermek bir yandan da "Ben ciciyim ABD tarafı tü kaka havası yaratmak isteyen Rusya ya da taşeronları
· Türkiye’ye fena hâlde takmış olan Macron’lu Fransa ya da taşeronları 
Ve ve ve "içerde, dışarda, yanda, yakında suç ortakları olan bir ya da birkaç şirketçik ve o şirketçiklerin parasal ortakçıkları" yakmış olabilir mi?

Kanım şu; “neden olmasın?”…
İyi de Türkiye’min vatandaşı olan sizler ne düşünüyorsunuz?
Kanınız ne?

Peki ormanlarımızı;
· Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 25 Eylül 2018 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan yönetmeliği nedeniyle ağızlarını şapırdatıp, ellerini sabırsızlıkla ovuşturarak, yakalanmamak için havaların sıcaklamasını bekleyen ve gözleri hiç doymayan birileri mi yaktırdı?
· Tek kişilik AKalPe Hükûmeti’nin topraklarımızı peşkeş çektiği Yunanistan’ın adalarına yıllardır ha bire Türkiye’den tatilci taşıyan ETS Turizm’in sahibi “Kültür ve Turizm Bakanı”nın kendi otellerinin de bulunduğu 4 ve 5 yıldızlı oteller yararına çıkarttığı ve Resmî Gazete’de de yayınlanan “yeşil alan ve kıyıları da içine alan” inşaat izni mi yaktırdı? 

Kanım şu; “neden olmasın?”…
Peki ama bu ülkenin vatandaşı olarak sizin fikriniz ne?
Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Yangınların suçu piknikçilerin üstüne atılabilir.
Birileri ya da birtakım örgütlere biz yaktık dedirtilebilir.
Çok çok çok hatta çoktan da çok gizli bir tanık çıkartılıp “Şu yaktı, gördüm!” dedirtilebilir!

SONUCUN SONU 
Bunlar yapılabilir. Geçmişte de yapıldı!
İnşallah sonucu yanıltacak bir açıklama yaptırılmaz da gerçek suçlu bulunup, halkın önüne çıkarılır. Çünkü bize gerçek gerek!
Yalnızca yalın gerçek!
Yalın gerçek deyince aklıma geldi.
Aradığım en az iki gerçek daha var:
Biri Bay Recep'in diploması, diğeriyse 18 ada ve 1 kayalık grubumuzun neden ve kimin emriyle Yunan'a peşkeş çekildiği...

Bugün tüm bunlara bir soru daha ekleyeceğim:
Dünyanın en zengin adamı kim?

Bu üç soruyu cevaplayacak kadar yürekli biri varsa o cevapları duymak isterim!



Günay Tulun 12.7.2019

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN