Marmara Adası'nda Neler Oluyor [Günay Tulun]

Yazıya koyduğum başlığa aldırmayın.
Marmara Adası'nda özel hiçbir şey olmuyor.
Türkiye'de ne olmaktaysa Marmara'da olan da o!
Yani farklı hiçbir şey yaşanmamakta... Eğer sıradan vatandaş olan bendenizin, "Bu Vatan Gözünüzde Bu Kadar mı Değersiz" ve "Yakmayın" adlı yazılarını okuduysanız ya da şimdi o adların üstünü tıklayıp okursanız şunu göreceksiniz; Marmara da Türkiye'nin kaderini paylaşıyor.

Dönüp dolaşıp aynı şeyleri yazmayacağım.
Bu işin altında rantiyeciler olsa da olmasa da gerçek kundakçıların yakalanmasını bekliyoruz. Umudumuz, işin, yakalanacak olan birkaç garibanla sınırlı kalmaması... Yakan ya da yakanlar kadar görevini ihmal edenler de suçludur. Dileğimiz, masumların suçlanmaması. Çünkü, masumiyetleri ispatlansa bile "İşte yangını çıkaran hainler bunlardı!" nidalarıyla ömür boyu silinmez bir lekeyle damgalanmış olacaklar. Ne yazık ki, bizim gibi Doğulu toplumlarda atılan her çamur iz bırakıyor.

YANGIN NASIL BAŞLAMIŞ
Yangının 6 noktada birden başladığı söyleniyor. Eğer bu doğruysa, bakın tekrarlıyorum, eğer "6 noktada birden başladı" sözü doğruysa ve suçlular bir iki kişiyse hiç olmazsa içlerinden birinin ahtapot gibi çok kollu olması gerek. Tabii ki, teknolojik düzeneklerden yararlanmadılarsa... Çünkü, aynı anda sözü devreye girince işin rengi değişiyor.

Yangın; yaprak, çöp yakma gibi yanlış bir eylem sonucu da çıkmış olabilir ama böyle bir eylem sonucunda çıkmış ve gerçekten aynı anda 6 noktada başlamışsa bu da olmaz. Çünkü, başlamakla yayılmak sözcüklerinin anlamları bu olayda birbirine zıttır ve anlatılanlardaki anahtar sözcük "aynı anda 6" dır.

Buna kozalaklar ve yangın kuşları katılsa da "aynı anda 6 yerden birden" ifadeleri devreye girdiğinde iş garipleşir. Geriye de taraflardan biri "Teyyo Pelvan"ın yoldaşıymış demekten başka söz kalmaz.

SUÇLU YA DA SUÇLULARI SAPTAMAK O KADAR ZOR MU 
Bayanlar, Baylar!
Size, ülkemizde uygulanmayan ya da uygulanmasından kaçınılan bir yol önereceğim. Dünyamızın ve tabii ki ülkemizin hemen hemen her santiminin üzerinden bir ya da birkaç uydu geçiyor. Yangının başlama saatinde Marmara'nın üzerinden geçen uyduyu araştırın, bulun ve işleticisinden bilgi isteyin. Yangının başladığı adresi net olarak alırsınız. Çok büyük bir ihtimalle yakılma anındaki görüntüleri de...

BİLGİLER NEDEN BU KADAR FARKLI 
Adalılar, yangın 11.oo ila 12.oo arası başladı diyorlar. Yetkililer ve önceleri saat 12.oo'den söz eden tüm YYKY basınsa inatla 14.oo diyor. Bu komik bir iddia, çünkü Ada halkı yangın 11.oo ila 12.oo arasında başladı der, YYKY basın 14.oo iddialarını sürdürürken, ilk helikopter saat 13.30'da Marmara'nın üstüne gelip ilk suyu boşaltıyor. Helikopter çok gecikiyor ama bu arada YYKY'lerin nedense empoze etmekte ısrar ettikleri zamandan yarım saat önce gelerek adamlara nanik yapıyor. Kim haklı dersiniz? Papağan korosu hâlinde aynı şeyi söyleyenler mi Adalılar mı?

O ilk helikopter, hedefi tutturamamasına karşın, kapasitesinin darlığı nedeniyle taşıyabildiği birkaç kovalık suyu boşalttıktan sonra yakıtının bitmesi ya da arızaya bağlı nedenlerle yılkı atları gibi koştura koştura üssüne dönüyor.

HELİKOPTERLE YANGIN SÖNDÜRMEK NASIL BİR AŞKSA
Allahaşkına, helikopterle; büyük ve genişleme olanağı bulunan yangınlar söndürülür mü? Sıradan bir vatandaş olan ben bile defalarca yazdım. Helikopterlerin pervane akımı yangını yayar. Su taşıma hazneleri uçakların yanında çok yetersizdir. Küçük yangınlarda, soğutma çalışmalarında bir de insan, hayvan ve taşınabilir tarihî eserlerin kurtarma çalışmalarında kullanılabilir. Hepi topu o!

Yüklenici firma bilgileri de insanı kuşkulandıracak düzeyde... Daha önce yazdığım için onu da tekrarlamıyorum. Anlayamadığımsa son zamanlarda çıkartılan tüm yangın haberlerinde söylenen şu sözler. Gece olunca havadan müdahale araçları üslerine dönüp, çalışmaları bırakıyorlarmış. Neden? Acaba yangının kızıl ve parlak rengi helikopterlerin uçuş yüksekliklerinden görünmüyor mu (!)? Helikopterler gece olunca denizden su çekemiyor mu (!)? Yoksa rüzgâr mı engelliyor (!)? Peki, örneğin Marmara'da 12 Ağustos gecesindeki rüzgâr hızı gündüzün yarısından da az değil miydi? Hatta zaman zaman kesilmedi mi?

Geç ve yetersiz müdahale, helikopterle yangın söndürme sevdası gibi hatalı etkenler yangınların büyümesini sağlıyor. Bu sözcüğü özellikle kullandım, "neden oluyor" demedim. Bilerek, isteyerek "sağlıyor" dedim!

Sonunda tüm iş, kara itfaiyesinin kahraman savaşçılarına ve eğer o bölgede daha önce kurulmuşsa, gönüllü sivillere kalıyor. Allah onların hepsinden razı olsun.

Halka doğru bilgi aktarmayan yetkisiz yetkililere gelince...

Vazgeçtim, bir şey söylemeyeceğim.
Çünkü klavyemi kırmak istemiyorum.

YANGIN SONRASI YAPILACAKLARLA İLGİLİ BİRKAÇ BASİT ÖNERİM VAR
1- Önce, yaptığı her işi gerçekten ama gerçekten ciddiye alan insanlardan müteşekkil bir Halk Konseyi kurulmalı...
2- Konseyde, halkın seçeceği ağaçlar; kümelenerek ve her küme arasında müdahale yolları bırakılarak dikilmeli. Seçilecek ağaç cinslerinin Marmara'ya ekonomik katkı yapması da dikkate alınmalı.
3- Çabuk büyüyen ve dayanıklı ağaçlar seçilmeli.
4- Hazır ağaçlandırma konuşulurken, kıtaların hızlanan hareketleri nedeniyle ileride tsunamiye yol açacak depremlerin artabileceği de düşünülerek özellikle kıyılar ve kıyılara yakın yerleşim noktaları okaliptüs türü ağaçlarla korumaya alınmalı. Okaliptüs adaya ekonomik katkı da sağlar.
5- Konumlarının getirdiği büyük risk nedeniyle yalnız Marmara'nın değil, tüm adaların, içinde yaşayan nüfusa uygun şekilde güçlü ve deneyimli itfaiye teşkilatları olması gerekir.
6- Adanın itfaiye teşkilatında kullanılmak üzere mutlaka, erken tespit için 24 saat gözetleme görevi yapan yeterli sayıda dron alınmalı...
7- Ada sensör denen ve güneş enerjisiyle çalışabilen, kablosuz elektronik gözlerle donatılmalı.
8- Geçmişte olduğu gibi işini ciddiye alan sivil itfaiye birlikleri oluşturulmalı...
9- İtfaiye görevlileri, korucular ve gözlemciler için, içinde barınabilecekleri gözetleme merkezleri yapılmalı. Dronların kameraları onların da bilgisayarlarına bağlanmalı...
10- Halk her türlü imkân kullanılarak eğitilmeli.
11- Adaya gelen konuklar uyarıcı levha ve broşürlerle uyarılmalı...

Her türlü olumsuzluğu, gerçekleştikten sonra engellemeye kalkmak yaşanan zararların önüne geçmiyor, geçemiyor, geçmiyor da!..

Bir dileğim de geçen yıllarda "Marmara Adası Belediye Kütüphanesi"ni kurarak, Marmaralıların kitapla haşır neşir olmasını sağlamak için, şahsım ve Türk Yazın Dünyası olarak ortaya koyduğumuz tüm çabanın, bir el hareketiyle silinmesi olayının yeniden yaşanmamasıdır.

Aklın yolu birdir.
İnşallah bu konuda da o birliği görebiliriz.


Günay Tulun 14.8.2019

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN