Oxford Üniversitesi tarafından yayınlanan Profesör Donald Bloxham imzalı “The Great Game of Genocide: Imperialism, Nationalism and the Destruction of the Ottoman Armenians - Soykırımın Büyük Oyunu: Emperyalizm, Milliyetçilik ve Osmanlı Ermenilerinin Yıkımı (yok edilişi)” adlı kitabıyla ilgili yazımı okuyanlar; soykırımcı Ermeniler lehine ve tabii ki Türkler aleyhine hayali olaylar, belgeler ve bu belgelere meşruiyet kazandıracak deliller üretildiğini anlamışlardır. Bilim yuvası olduğunu iddia eden Oxford’un başka bir şey olduğunu da…
o kitabın adı…" sözleriyle girmiş, ayrıca yazarı için de “Yaşamını öğrendikçe tiksindiğim biri; modern tarih uzmanı olduğu iddia edilen İngiliz Profesör Donald Bloxham!” demiştim.
Sahtekârlık kesinkes saptanınca, Oxford kaçamaz, yazılar için kılını bile kıpırdatmaz ama Bloxham’ın kitabındaki fotoğrafların düzmece olduğunu kabul eder. Hatta "Depolardaki tüm kitapları imha ettik!" beyanında bile bulunurlar. Oysa fotoğraf, sonraki basımlarda da yerindedir. Üstelik altındaki ahlaksız bir yalanla... “Bu fotoğrafı her iki tarafın da başvurduğu sahtekarlıklara örnek teşkil etmesi için yeniden yayınlıyoruz.”
Seni gidi düzenbaz bilim yuvası (!) seni...
Oxford yeni belge üretimine başlamadıkça gösteremez. Çünkü yok. O hâlde, Türk ulusunu iftiralarıyla aşağılayan Oxford’un bir düzmece belge yuvası olduğunu anlatmak da bana ve tüm “Gerçek Türkler”e hak olur.
Konuyu kurcaladıkça her taraftan pislik fışkırıyor.
Ermeniler; erişebildikleri herkesi, düzenledikleri her materyali “Türkler bize soykırım yaptılar!” imajı yaratmak için kullanıyorlar. Buldukları her gerçek belgeyi de ters yüz edip Türklerin aleyhine çeviriyorlar. Bunlara yardım eden çok sayıda ülke ve o ülkelerin vatandaşı da var. Bunların bir kısmı satın alınmış, bir kısmı da çarpık ilişkileri yüzünden burunlarından yakalanmış yani şantajla istenilen yola çekilmiş insanlar.
Ermeni soykırımıyla ilgili olarak Türkler tarafından üretilmiş tek bir sahte belge, hatta soykırım yapılmasına ilişkin tek bir emir, tek bir olay, tek bir başüstüne, tek bir "emriniz yerine getirilmiştir" kaydı yoktur. Bu denli büyük bir olayda, böyle bir örtbasın imkânı yok. Olamaz da... Oysa gezegenimizin her yerinde, Ermeniler tarafından üretilmiş sahte belgeler uçuşup duruyor.
Hem de "Dünyanın Jandarması Amerika"da...
Gerçeklerin ortaya konmasına ve olayların sorgulanmasına sürekli olarak engeller çıkaran Ermeniler, sahtekârlıkları ortaya çıktığındaysa iyice yüzsüzleşiyorlar.
- Ermeni soykırımına parlamentolar (yani siyasetçiler) karar vermiş, iş bitmiştir. Tartışmak boşa gayret!
- Soykırım işi tarihçilere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir. (Bunda haklı olabilirler. Çünkü parayla satın aldıkları tarihçi mukallidlerini öylesine iyi tanıyorlar ki!)
- Ermeni soykırımı olmadı mı? Bu “Türk devletinin resmî bakışı”dır. Bize böyle tezlerle gelmeyin.
- Ermeni soykırımı bir kez yapılmadı.
- Ermeni Soykırımı'nın fotoğraflarla onaylanmasına gerek yok, bunu hayatlarını kaybedenlere borçluyuz (Ne demek istediklerini anlarsanız bana da bildirin lütfen!).
- Biri görmek istediğini görür. Gözlerin var, sen görmüyor musun?
Ermeniler, Türklere karşı sahte soykırım cephesini genişletmek için Yahudileri de aralarına çekmeye çalışıyorlar. Onların "soykırıma uğrayan ilk ulus biziz" safsataları önceleri Yahudileri çok rahatsız ediyordu. Fakat sonraları, AKalPe'nin uyguladığı ilginç politikalar yüzünden onlar da Ermenilere yaklaştılar.
İşin aslını bilen Yahudiler bundan rahatsızlar ama politize edilen gerçekler işleri karıştırıyor.
Yahudileri, Türklere karşı yanlarına çekmek için uyguladıkları empati-sempati çabalarını yansıtan bir örnek de Almanlar tarafından Yahudilere yapılan soykırımla ilgili fotoğrafları çarpıtarak kullanmak. Böyle bir kitap da Amazon dâhil internetteki satış ağlarında dolaşıp durmakta...
Aslında, Ermeni asıllı İtalyalı edebiyat profesörü Antonia Arslan'ın desteğiyle yazılan bu kitap hakkında fazla bir şey söylemeyeceğim ama Allahaşkına, eklediğim kapak resminin sağ yanında yer alan tiplere bakın. Türkler tarafından ne kötü duruma düşürüldüklerini gösterebilmek için üzerinde oynaya oynaya üç tane insanımsı yaratmışlar. İnsan hileli olduğunu bile bile görünce korkuyor. Üstelik bunu yaptıran da Ermeni asıllı Amerikan avukatlarından biri...
Bu tip bir avukatın doğruları savunabileceğine kim inanır?
Sahte belge üretim çabalarından biri de “Soykırımcı (!) Türklerin, canlarını kurtarmak için Osmanlı sınırını aşıp Rusya’ya ulaşmaya çalışan zavallı, masum ve sivil Ermenileri katlettiklerini ispat (!) eden yandaki fotoğraf”tır.
Aslında bu fotoğrafla ilgili çok çeşitli açıklama var. Saymadım ama sanki en çok kullanılan açıklama üst paragrafta yazmış olduğumdu.
Önce şunu bilelim. O zalim askerler kesinlikle Türk değildir. Öldürdükten sonra çırılçıplak soyarak giysi ve botlarını çaldıkları insanların önünde fotoğraf çektirenlerin zaten Türk olmasına imkân yoktur. Türklerin savaş kültüründe böyle bir alçaklık yoktur. Olmamıştır, olamaz da… Çünkü Türklerde düşmanın dirisine de ölüsüne de saygı vardır. Fotoğrafta poz verenler, Rus Ordusu içinde yer alan bir “Volga Kazak Birliği”nin askerleridir.
Büyük propagandalarla "or'da bur'da" boy gösteren bu fotoğraf da tıpkı “Ekmekli zalim Türk ve Ermeni kafataslarından yapılmış piramit”in fotoğrafı gibi hasta zihinlerin ürünüdür. DERGİNİN İÇERİĞİNE DAİR KÜÇÜK BİR NOT
Derginin haberine geçmeden önce, Ermeniler konusunda bilinmesi gereken birkaç şey var. Latinlerin, Rusların, bağımsız misyonerlerin ve Fransızlarla Amerikalıların, ülkenin bağrına kadar girmesine neden olan padişahlık izinleri; Osmanlı toprakları içindeki casusluk ve kışkırtma faaliyetlerinin büyümesine, sonunda da isyan hareketlerinin doğmasına neden olmuştur. Yaptığımız araştırmalar sonucunda, gizlice faaliyet gösterenler dışında; yabancı ülkelere, misyonerlere ve yabancı ülkelerin desteklediği azınlıklara ait 1698 okul saptadık. Bazı kaynaklarda bu sayının 1600, bazılarındaysa 2000 civarında olduğu belirtilmekteydi. Düşünebiliyor musunuz, o günkü nüfusu itibariyle küçük bir yer olan Elazığ'da bile 1894 yılında bu tür 83 okul varmış. Anadolu'da açılan okulların yerleri de çok ilginç. Osmanlının cahil bıraktığı halkların yoğun olarak yaşadığı yerler. Kışkırtılması kolay olan bölgeler. Geçmişte yazmıştım, ilerde bu konuyu bir kez daha irdeleyebilirim. Derginin haberine gelince... Bir Ermeni dergisi olan Pro Armenia'nın 1904 tarihli yayını bile yalan ve iftiralarla doludur ama buna rağmen, sayfasına yerleştirdiği o fotoğrafla 1915 yılıyla ilintilenen olayı, yani Ermeni iddialarını yalanlamaktadır. Tüm bunları, Pro Armenia'nın söz konusu haberini de katarak, gelecek yazılarımdan birinde genişçe anlatacağım.
YİNE BİR ZAMAN YOLCULUĞU OLAYIYLA KARŞI KARŞIYAYIZ
Fotoğrafın basıldığı “Pro Armenia”nın yayın tarihi 15 Eylül 1904… Yani 1915’te yaşandığı iddia edilen olaylardan 11 yıl öncesine ait. Yayın sayısıysa 94… Her şey o denli okunur oldu ki, üzerinde yazan fiyatın 30 santim olduğunu, Fransa ve dış ülkelerdeki abonelik fiyatlarını bile görebiliyorsunuz.
Böylece, Ermenilerin Türkler bize soykırım yaptı iddialarına dayanak yaptıkları fotoğraflardan biri daha fos çıktı. Hem de Ermenistan’ın adını taşıyan bir dergi tarafından. Özetlemek gerekirse fotoğraf 1915 olaylarının delili olarak her yerde kabul görüyor ama 1904 yılında Fransa’da basılan Ermenilere ait “Pro Armenia” adlı dergiden alınmış.
Ben olayı çözdüm. Burada da işe aynen “Ekmekli Zalim Türk ve Ermeni kafataslarından piramit” olaylarındaki gibi “Zaman Yolcuları” karışmış. Türkler, 1915 yılında soykırım yapmışlar. Sonra cesetlerin başında poz vererek Ermeni gazetecilerin fotoğraf çekmesini sağlamışlar. O Ermeni gazeteciler fotoğrafı çektikten sonra hemen zaman makinesine atlayarak 15 Ekim 1904 gününün Paris’ine gitmişler ve Pro Armenia’nın o günkü baskısına yetiştirmişler. Tüm hikâye bu…
Sayın Okur!
Neden gülüyorsun?
Anlattığım zaman yolculuğunu inandırıcı bulmadın mı?
O hâlde sen açıkla da ben anlayayım.
SAHTEKÂRLIĞIN DA RACONU VAR
Soykırım Sahtekârları! Sahtekârlık yapıyorsunuz ama her işin olduğu gibi onun da bir raconu var. Biraz ciddi olmayı deneseniz nasıl olur?
İş o denli ciddiyetsizlikle doldurulmuş ki, 1959 ya da 1960 yılında bizde “Volga Mahkûmları” adıyla oynayan “Prisoner of The Volga” filminden bazı sahneleri de soykırım fotoğrafı olarak kullanmışlar. İnterneti kurcaladıkça neler neler buluyor insan…
Tam burada bir hatırlatma yapsam ayıp olmaz inşallah!
Volga Kazaklarının, Kazakistan’ın "Kazak"larıyla hiçbir ilgisi yoktur.
Volga Kazaklarının bir diğer adı da Rus Kazaklarıdır.
Soykırım gerçeğinin bir başka yaprağında görüşmek üzere…
Günay Tulun 4.10.2019/14.55
BİLGİ NOTU
- Mariana II: Konu hakkında daha fazla bilgi için bu satırı tıklayın.