MGT Sağlıklı Yaşam ve Zayıflama Sistemi [Günay Tulun]



I] AMAÇ ve SİSTEM
Bu sistem, sağlıklı yaşama uzanan bir yoldur. Zayıflama amacıyla üretilmemiş olsa da  hakkıyla uygulandığında, reklamı yapılan tüm zayıflama metotlarından daha yararlı olacaktır.

Hedef, sağlıklı yaşam yolunda başarıyla yürümektir. Bu uygulamayı sürdürdüğünüzde bedeninizdeki fazla yağlardan da kurtulacak, kas kaybına neden olmadan vücudunuzun hafiflediğini, zayıfladığınızı, hareketlerinizin hızlandığını göreceksiniz.


Unutmayalım ki; “Can boğazdan geldiği gibi yine boğazdan gitmektedir.”.

Her konuda olduğu gibi beslenmede de ölçülü davranmak gerekir. 

II] SİSTEMİN İŞLEYİŞİ 
# Bu sistemde sabah bunu, öğleyin şunu, akşam onu yiyin sözleri yerine, "uzak durmanız gerekenleri dikkate alın ve öğün menüleriyle öğün sayısını siz seçin" cümlesini bulacaksınız. 

# "Her konuda olduğu gibi beslenmede de ölçülü davranmak gerekir" dedim ama tahıl ürünlerinden, tatlılardan ve aşağıdaki listede yemeniz önerilenlerin dışındaki yiyeceklerden bir süre mahrum kalacağınız ve bundan fazlasıyla etkilenebileceğiniz için, ilk bir hafta boyunca bu yiyeceklerin dışındaki menünüzü "bol kepçe" tüketebilirsiniz.

Tekrar hatırlatıyorum. Sağlığınızı bir raya oturtmak için bir süre "tahıl ürünleri ve tatlılarla olan yakın arkadaşlığınızı bozmanız ve aşağıdaki listede yemeniz için önerilenlere zıt yiyecekler"den uzak durmanız gerekecektir. Bu kazanımdan sonra ne yapacağınızsa sizin bileceğiniz bir iş. İster korumaya çalışır, isterseniz yeniden eski alışkanlıklarınıza dönebilirsiniz. Keyif sizin, hayat sizin!..

# Eğer, zaten tahıl ürünlerinden ve tatlılardan uzak bir beslenme tarzına sahipseniz o zaman doğrudan “1. Hafta” programınını uygulamaya başlayabilirsiniz.   

# Bol kepçe dönemi sona erene dek, “Sağlıklı bir yaşam sistemi” uygulamakta olduğunuzu kendinize kabul ettirmiş, yani zihinsel bir disiplin sağlamış olmalısınız. Bu disiplini hâlâ sağlayamadınızsa bol kepçe dönemini biraz daha uzatabilirsiniz. Zihinsel disiplini sağlamayı başardığınız an, gerisi kolayca gelecektir.  

# Bol kepçe döneminden sonraki haftaya “1. Hafta” dersek, miktar olarak; 
- 1. ve 2. Hafta: Geçmiş alışkanlıklarınızın yarısı kadar 
- 3. ve 4. Hafta: İlk iki haftadakinin 3/4'ü kadar yiyin. 
- Sonraki Haftalar: Normal olarak 3. ve 4. haftadaki oranları muhafaza etmeniz yeterli olacaktır. Eğer daha az yemenin problem yaratmayacağını gördünüz ve kendinizi bu sisteme alıştırabildiyseniz aşırıya kaçmamak üzere, bir küçük ölçü kısıtlamasına daha gidebilirsiniz. Tekrarlıyorum aşırıya kaçmamak üzere… 

III] MUTLULUK OYUNU
# Her Şeyden bir mutluluk payı çıkarmaya çalışın. 

# Başkalarının huzurunuzu kaçırmasına izin vermeyin. İşlerinizi evinize, ev yaşamınızı işinize taşımayın. Hakkınızda tatsız dedikodular yapılsa bile aldırmayın. Mutluluk oyununuzu bozmayın. İnsanlar, Yüce Allah'ın, kullarım aydınlansın diye yolladığı peygamberlerin ardından da dedikodu yapmışlardı. Hâlâ da yapmaktalar.

# Maddi manevi problemlerinize gelirsek... Her karanlığın ardından güneşin yeniden doğacağını hatırlayarak, sıkıntılar karşısında sakın ola ki pes etmeyin.  

# Hiçbir neden yokken, durup dururken, kendinizi zorlayarak gülümseyin, hatta kahkaha atın. Önerim, yalnız olduğunuz bir zaman ve kimsenin olmadığı bir yerde yapın ki rahatça uygulayabilesiniz. Bunu, kahkahalarınız gerçeğe dönüşünceye dek sürdürün. Zaten bir başladınız mı gerisi kendiliğinden gelir. 

# Bedeninizi hastalıklardan koruyan ve mutluluk saçarak güçlenmesine doğrudan etki edecek bu kahkahalar hayata bakışınızı da değiştirecektir. Kahkahalarınızın dışında yapacağınız bir şey daha var. Göğsünüzün iman tahtası denen bölgesine her gün birkaç defa vurun. Bunda da aşırıya kaçmamak gerek ama belli bir sayıdan bahseden bilimsel yayınlar var. Kişiye göre 10 ila 20 arasında bir sayı veriyorlar. Aynı yayınlar, dilinizle üst damağınızı güçlü bir şekilde itmenizi de kahkaha ve vuruşlara eklemenizi öneriyorlar. Amaç, o bölgede yer alan "Timüs" adlı bezi uyarmak. Eskiler, ani bir hareket nedeniyle korktuğumuzda damağını yukarı çek ya da it derler. Sizi bilmem ama o hareket bende çok işe yarıyor. Bu basit hareketlerin sizi kansere karşı da koruyacağı, eğer kanserseniz onu yenmenize yardımcı olacağını da aynı makalelerde göreceksiniz. 


# Kafa yapınıza yani düşünce ve zevklerinize uygun bir sosyal çevre edinin.

IV] SPOR
Mutlaka yaşınıza uygun bir spor yapın. Mümkünse dişarı çıkıp yeşil alanlarda yürüyün. Çıkmayan ya da çıkamayanlar grubundansanız, hayalinizdeki yeşilliklerin üstünde; göl, ırmak, deniz kıyısında ya da dağda olduğunuzu varsayarak ev içinde yürüyün. Her gün olmasa bile fırsat bulur bulmaz yapın bunu... 30, 45, 90 dakika diye süre vermeyeceğim ama yürüyüşünüz mutlaka tempolu olmalı… En verimlisi; eller kollar öne arkaya sallana sallana ve yana açılıp kapanarak yapılan çılgın yürüyüşü, bir de askerlerin kaz adımları ve diz çekerek yaptıkları iki yürüyüş türünün taklidiyle yapılan yürüyüş türüdür. 

V] İÇİLMESİ HER ZAMAN YASAK OLANLAR 
# Sigara ve alkollü içkileri içmek bir yana kokusunu bile teneffüs etmemelisiniz.

# Doktor önermedikçe yani zorunlu olmadıkça ilaç bile olsa narkotik sınıfına giren hiçbir madde kullanılmamalı. Uyku hapları, enerji içecekleri ve kullanımı hayati önemde değilse anabolizanlardan da uzak durmalı...


VI] YEDİKLERİNİZ ve İÇTİKLERİNİZ
1Yaşam Boyu ve Uygulama Süresince Uzak Durmanızı Önereceğim Besinler 
     a) Yaşam Boyu
# Hibrit ve genetiğiyle oynanmış gıdalara parmağınızı bile sürmeyin. Bu, aslında devleti yöneten hükûmetlerin yapması gereken bir uygulama... Gelin görün ki, on binlerce gıda mühendis ve uzmanı işşizlikten kırılırken, "Tek kişilik AKalPe Hükûmeti"nin, ne onların geçim sıkıntısından ne de onların çalıştırılmamasından doğan boşluk yüzünden halkın gördüğü zarardan tındığı yok. Bunu düzeltecek tek güçse zarara uğrayan halkın ta kendisidir. Ne yazık ki o halk, kış uykusundan uyanmamakta ısrar ediyor.

# Teyakkuz hâlinde olmanız gereken bir başka şey daha var. Tarım ilaçlarıyla zehirlenmiş ürünler... Bizlere, iç piyasadan ne denli çok zehir yedirildiğini bilemiyoruz ama ihraç mallarını takip ederek, kısmi bir korunma sistemi oluşturabilirsiniz. Örneğin Rusya'ya gönderilen malları iyi takip edin. Rusya gibi bir uyaranımız var da "hormon ve böcek ilaçlarıyla zehirlenmiş yiyecekleri" öğrenebiliyoruz. Aklınızı kaybetmediyseniz o ürünleri değil parayla bedava bile verseler almazsınız mutlaka... Daha doğrusu almadığınızı sanarak kendinizi ve ailenizi koruduğunuzu düşünürsünüz. Oysa iş öyle değil! Bakın aynen şöyle...


Bugün için alınabilecek en iyi tedbir, AKalPe yandaşı olmayan haber kanallarını takipten geçer. Geri çevrilen tüm ürünler; hal, market ve pazarlarımızda satılmakta... Döndüğünü öğrendiğiniz ürünleri uzun süre almayın. Bazılarının soğuk hava depolarında saklanıp, piyasaya peyderpey sürülebileceklerini de hesaba katın. Bırakın, o ürünler; "cani ruhlu, alçak, çıkarından başka hiçbir şey düşünmeyen, insanlıktan yoksun o üreticilerin ve bunları bile bile raflarına koyan ahlaksız tacirlerin" kesesinde patlasın! Patlasın dedim ama Türkiye'mde bu konuda herhangi bir sistem olmadığından, patlamalar her zaman halkın kesesiyle beden sağlığı üzerinde yaşanıyor. 


Özellikle tekrarlıyorum: On binlerce gıda mühendis ve uzmanı işşizlikten kırılırken, "Tek kişilik AKalPe Hükûmeti"nin, ne onların geçim sıkıntısından ne de onların çalıştırılmamasından doğan boşluk yüzünden halkın gördüğü zarardan tındığı yok.". Bunu düzeltecek güç bizleriz ama... Aması var işte...


İhraç ürünlerindeki iadelerin Türkiye'min imajını bozmasına aldırmayan hükûmet adamlarının, bürokratların, o malı üretip satanların vatanına ihanet etmekte olduğu çok açık değil mi? Sizleri bilmem ama bende "sanayici, siyasetçi, din adamı, bürokrat, teknokrat, sağlıkçı, bilim adamı, tüccar ve benzerleri"nin güvenilirlik ibresi sıfırın altında...


Onlar için öyle de çiftçi ve hayvancılara duyduğum güven farklı mı? Ne gezer! Bunların televizyona çıkıp geçinemiyoruz diye ağlayıp sızlandıklarını her gördüğümde, evet inanın her gördüğümde şunları hatırlarım: "Kesime giden hayvanlara uygulanmasının en geç kesimden 75 gün önce durdurulması gerekliliğine rağmen, hayvanları kamyona yüklerken bile hormon iğnesi yapan çiftçileri; içine kapanan salatalık, atom salatalığı, marul, karnabahar ve lahana gibi ürünlerin içine eliyle avuç avuç veya  pompayla böcek ilacı hem de tüm dünyada yasaklanmış böcek ilaçlarını atan üreticilerle onlara bu ilaçları satanları; bir köyde kuduz köpeklerin ısırdığı 11 ineğin aceleyle mezbahaya gönderilerek kesildiğini, neredeyse böcek ilacıyla yıkadığı meyveleri organik diye satanları; radyoaktif bulutların getirdiği yağmurların yağdığı günün hemen ertesinde "Allah'a şükür; meyvemiz de sebzemiz de etimiz de sütümüz de tertemiz, rahatlıkla yiyin, güvenle için!" diye belediyelere günlerce anons yaptırtan baskıcı tarım ve hayvancılarla oy uğruna onlara alet olan o belediyelerin yetkililerini, valilerini, ülke bakanlarını, başbakanlarını ve tabii ki daha birçok olayı...". 


# Günümüz teknolojisine göre üretilen riviera tipi zeytinyağı, ayçiçek yağı, mısır özü yağı, kanola (kolza) yağı, palm yağı, hindistan cevizi yağı gibi ürünler kullanılmamalı...


# Günümüz teknolojisiyle üretilip satışa sunulan sütler içilmemeli… Doğal yollardan beslenen hayvanlardan alınan sütler de eğer pastörize değilse çok iyi kaynatılarak kullanılmalı...


# Gazlı ve tatlandırıcı katkılı içeceklere el sürülmemeli...


# Market, bakkal ve pazarlardan alınan tüm şişelenmiş ve paketlenmiş ürünlerin “İçindekiler” listesi mutlaka gözden geçirilmeli. Yalnız zararı bilinenler değil, kodlanmış ve şifrelenmiş kısaltmalar görüldüğünde de o kod ve şifrelerin anlamı öğrenilene dek bu ürünlerden uzak durulmalı. Eğer “İçindekiler” listesi hileliyse sizin, bizim, çocuklarımızın vay hâline… Unutmayalım ki yalnız merdiven altı değil, merdiven üstü hatta boyca dev, insanlıkça minik patron ve yöneticilerin şirketleri de hükûmetin denetimsizliğinden yararlanarak, birçok şeyi gizlice bizlere yedirip hayatımızı zindana çevirmekte…

Bu konuda yabancı ürünlere de hiç güvenmeyin. Onlar da denetim boşluğumuzu iyi bildiklerinden, vatandaşlarına yedirmedikleri birçok şeyi bize satıyorlar. Hem bizimkilerin hem onların ürünlerini bayıla bayıla satın alıp bizleri öldürmeleri için para ödüyoruz. Katilimizi tutmuş, bizi öldürmesini bekliyoruz. Yani intihar ediyoruz. Baylar, Bayanlar! İntihar en büyük günahlardan biridir. Allah akıl vermiş. Okuyalım, araştıralım, öğrenelim.

# Şekerden uzak durmalı... Günümüz biliminin tespitlerine göre, kanser başta olmak üzere birçok hastalığa neden olan bu maddeyi bir yere kadar defterden silmek gerek. Neden “bir yere kadar”? Bir tatlandırıcının kullanılması şartsa şekeri tercih edin. Bulabiliyorsanız, şeker kamışından üretilenleri kullanın. Bulamazsanız pancardan üretilenleri... Tabii ki her ikisini de gıdım gıdım ve kırk yılda bir!.. Günümüz biliminin açıkladığına göre şeker; nişastadan, küspeden, sentetik maddelerden üretilen tatlandırıcılara göre daha az zararlı... Bu bilgi, günümüz bilimine göre... Yarın değişebilir ve bir başkasının adı öne çıkabilir. 

# "Denizden babam çıksa yerim” diyen gıda sapıkları bu bölüme dikkat etsinler. Denizlerimizde ve balık çiftliklerimizde yoğun kirlilik yüzünden ağır metalleri hücrelerinin her zerresinde taşıyan balık, karides, istakoz, yengeç, istiridye ve midyelerden uzak durun. Midyeyi, hele hele denizden çıkarır çıkarmaz hemen orada teneke üstünde pişirilen midyeyi ben de çok severim ama... Aması var işte... En iyisi yememek. Yemezsek ölmeyiz ama yedikçe ölüme bir adım daha yaklaşacağımızı bilmeliyiz.
Doğada her şeyin alternatifini bulmak mümkün. Onları denemeliyiz.

Balık çiftlikleri konusuysa korkunç... Bu işi en bilimsel yöntemlerle yürüten Norveç; yıllar önce, balık çiftliklerinde yaptıkları üretimin kanserojen etkilerini açıklamıştı. Onlar, hiç olmazsa açıklayacak cesareti buluyorlar. Gıda konusunda muazzam bir başıbozukluk içindeki ülkemizde, birkaç göstermelik denetimin dışında hiçbir kontrolün yapılmadığı unutulmamalı… Ülkemizde, neredeyse tüm gıda sektörüne, Allah’tan korkmayan, kuldan utanmayan dinciler hâkim olmuşken yapılacağını ummak da saflık olur.  

     b) Uygulama Süresince Yapılmayacaklar
# Kızartma ve kavurmayla pişirme terk edilecek. 

# Hiçbir yiyecek tahıl unlarıyla buluşturulmayacak. 

     c) Uygulama Süresince "Ya O Ya Bu" Seçeneğiyle Yenebilecekler 

Aşağıdakiler haftada yalnızca bir kez yenebilir ama hepsi haftada 1 kez değil. O hafta, içlerinden yalnızca birini aşırıya kaçmamak şartıyla yiyebilirsiniz. Yani "Ya o olacak ya da öteki"... 

# "Ya O Ya Bu" tercihine göre haşlanmış patates ya da zeytinyağıyla üretilmiş patates püresi yiyebilirsiniz. 

# "Ya O Ya Bu" tercihine göre aldante denen usulde pişirilmiş makarna yiyebilirsiniz. 


"Ya O Ya Bu" tercihine göre makarnadaki gibi aldante denen usulde pişirilmiş, glikoz indeksi sıfır olan "Basmati" pirinciyle yapılmış pilav yiyebilirsiniz. Basmati dışında pirinç kullanılmamalı diyeceğim ama normal vatandaşların alamayacağı kadar pahalı olan bu pirinç yerine, glisemik indeksi sıfır olmayan ama çok düşük olan "Yasemin kokulu" pirinci öneririm. Bu pirinçlerin her ikisi de ithal ve ilginç bir şekilde geniş fiyat aralıklarında satılmakta...  

# "Ya O Ya Bu" tercihine göre bulgur dâhil buğday, tam buğday, tam tahıl, çavdar, yulaf vs ile ilgili yiyeceklerden kaçınmalı ama maddi durumlar nedeniyle yenme zorunluluğu varsa bulgur tercih edilmeli... 

2- Rejim Süresince Ön Plana Çıkarılacaklar
- İki tür yağ dışında hiçbir yağ kullanılmamalı... 
a) Zeytinyağının “doğal sızma-taş baskı-erken hasat” türlerinden hepsini kullanın ama yararı çok çok az olan riviera türünden kaçının. 
b) Gerçek tereyağı, imkânınız varsa özellikle manda tereyağı kullanın.

- Tereyağını yemeklerde kullanabileceğiniz gibi yeşil biber türlerine, turplara, kapya biberlere sürerek de yiyebilirsiniz. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün... 

- Mevsimlik; kırmızı ve yeşil renkli sebze, biber ve salatalıklar yeterince tüketilmeli. Kış kırmızısına örnek verirsek; kırmızı lahana, kızıllaşmış reyhan, içi kırmızı olan Arjantin turbu gibi… Kırmızı dedik ama beyaz lahana da çok yararlı. Pırasa, karnabahar gibi besinler de kaçırılmaması gereken yaşam dostlarıdır.

Turp konusu önemli… İleride daha iyisi saptanana kadar, bağışıklık sistemini güçlendiren en güçlü yiyeceğin turp olduğuna dair tespitler var. Yalnız guatr sorunu olanlar bu konuda doktoruna danışmalı...

- Yalnız mevsimlik meyveler, onlar da içlerindeki şeker miktarına dikkat edilerek tüketilmeli. Sonbahar ve kış aylarının meyvesi olan ayvanın çok yararlı bir besin olduğunu da buradan hatırlatmam gerek. 


- Su konusunda her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Kimi 1,5-2 litre kimi 2-4 litre öneriyor ama çayla da alıyoruz onları da hesaba katın diyor. Kimisi çay ve meyve suyunu su içme hesabına katmıyor. Kimisi de idrarınıza bakın rengi koyuysa su için diyor. Normalde en iyisi susadıkça içmek ama rejimde 1,5-2 litreyi tamamlamanın yararı büyük… Aşırı içilen su ve lifli gıdalar vücuttan atılırken mineral ve vitaminleri de peşinden sürükleyeceği için, kaybolanları yerine koymak amacıyla çiğ ceviz ya da çiğ fındık ya da çiğ kabak çekirdeğinden yalnızca biri, bir avuç yenmeli. "Ya O Ya Bu" tercihindeki gibi; bir gün biri, bir gün diğeri, bir gün öteki gibi periyodik bir düzen de uygulanabilir. 

- Kuru fasulye, nohut, bakla gibi baklagillerle yer elması, hele hele Japonya'daki sağlıklı yaşam ve zayıflama kliniklerinde kullanıldığı söylenen kereviz baş tacı yapılmalı… 

- Aşırı tuzdan kaçınmalı ama kullanırken de mutlaka kaya tuzu tercih edilmelidir. Himalaya tuzu konusunun sömürü yolu olduğu görüşündeyim.

- Beyin ve diğer sakatat türlerinin hastalıkları topladığı “Deli Dana Olayı“ sırasında anlaşıldı ama sağlıklı hayvanların karaciğer, bağırsak gibi organları birçok yönden hayatiyet sağlayıcıdır. Eğer uykuluk kullanılıyor ve temiz de yapıyorlarsa kokoreç de önemli bir besindir. Bunları tüketeceğiniz zaman ürünün kökenini mutlaka araştırın.

- Başlangıçta iki, hatta üç bile olur ama sonraları haftada bir paça çorbası içmenizi öneririm. Bu da evde yapılmalı ki içine birtakım garip cisimcikler katılmış olmasın. 

- Eti alırken, etle birlikte tartılan ama sonra kasabın bir kenara ayırdığı kemikleri de isteyin. Parasını verdiğiniz o ürünü kasap bir daha satmakta... Eti kemiğiyle birlikte pişirin. Sizin kemik yapınız için bunun önemli olduğunu unutmayın.  

- "Günümüz teknolojisiyle üretilip satışa sunulan sütler içilmemeli" demiştim. Doğal yollardan beslenen hayvanların sütünü bulamıyorsanız ev yapımı yoğurt yaparken günlük ve katkısız süt kullanın. Onları da bulamıyor ve çaresiz kalıyorsanız "içmeyin" dediğim o sütlerden de yoğurt yapabilirsiniz. Ürettiğiniz yoğurt, hem hazır yoğurtlardan daha sağlıklı hem de her şeye rağmen yine de prebiyotik olacaktır. Yeter ki o sütleri içmeyin.

- Mümkünse ev yapımı sirkeyle ürettiğiniz ev yapımı turşu yiyin. Trakya’nın olmazsa olmazı mineral deposu kırmızı pancar turşusu evde yapılmalı ve sıkça sofraya getirilmeli… Çok önemli olan bu yiyeceklerin hepsi ev şartlarında, katkısız yapıldığında prebiyotik oluyor. Bu prebiyotikler de bağırsaklarımızdaki probiyotik bakterilerin hayatiyetini, dolayısıyla da bizim hayatiyetimizi artırıyor. 

- Turşuları, 16 litrelik cam kavanozlara 2 litre sirke ve 100-120 gram kaya tuzu ölçüsüne uygun ölçülerde yapmanızı öneririm. Bu ölçüyü kavanozunuzun büyüklüğüne göre artırıp eksiltebilirsiniz. Turşu yapımında mayalanmayı nohutla sağlayın.   

- Tuzsuz zeytin ve tuzu asgariye düşürülmüş peynirleri tercih edin.  

- Yemeklerde ve salatalarda zerdeçal, zencefil kullanın...  

- Gerçek köy yumurtası bulursanız hiç kaçırmayın. Alın ve her gün yiyin. 

- Eğer dış kabuğuyla oynanmamış yani ilaçlanmamış, parafinlenmemiş limon bulursanız iyice yıkadıktan sonra kabuklarının sarı kısmını; dilediğiniz her şeye, örneğin çorba ve salatalarınıza rendeleyin. Her gün bir ya da iki limonu birkaç parçaya bölerek bir, bir buçuk litre sıcak suya atın ve soğuduktan sonra için. 15 gün bunu uygulayın sonra 3 gün ara verin. Sonra yeniden 15, 3 ve 15, 3'lük periyotlarla bunu sürdürün. 

- Yukarıdaki bölümlerde saydıklarıma ek olarak Roka, tere, maydanoz, dereotu, nane, kekik, kereviz yaprağı, marul, kıvırcık salata, sarmısak ve soğanı yakın dostunuz olarak görün.

VII] TAKLİTTEN KAÇMAK 

Kendi sisteminizi kendiniz kuracaksınız. İçlerinde size dokunan yiyecekler olabilir. Bunları da en iyi siz bilirsiniz. Onlardan uzak durun. Tabii ki burada yazılanların dışında da birçok sağlıklı beslenme yolu konuşulabilir.
Kişiden kişiye farklı sistemler kurulup farklı ürünlerle sağlıklı bir yaşam ve sağlıklı bir zayıflama sağlanabilir. Deneyip görmek gerek. 

Bu konuda size önereceğim beş şey "Mutlaka bir zihinsel hazırlık safhası yaşamak, azmetmek, sebat etmek ve kendinizi sıkmadan hatta işi keyifli bir hâle getirecek bir sistem kurmak ve tabii ki bağışıklık sistemini çökertecek eylemlerden kaçınmak" olacaktır. 

VE BEN

Bu sabah tartıldım. Tam 122,600 kilogram geldim.
Taşıdığım yağsal ağırlıkların da katkısıyla boyum tam 7 santim kısalmış.

Bu makalemdeki tüm verileri bu sabahtan itibaren ben de "Bismillah!" çekerek uygulamaya başlayacağım. Başlangıç 2 katı yumurtayla olacak. 


Tüm güvencem, çok sevdiğim ve 36 yıl dillere destan bir aşk yaşadığım sigarayı bir gece içinde bırakan irademdir. Gayret benden, sebat benden, sonuçlandığındaki hayırlı hayretlerse yakın çevremden. Allah'ın izniyle tabii...


Selam ve sevgilerle...




 Günay Tulun 18.11.2019/4.06

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN