Corona Günlükleri "20. Gün" [İdil Tulun]

KARANTİNA GÜNLÜKLERİM "06.04.2020"
Bir ay özlemek için yeterli bi’ zaman mıdır?
Şöyle düşünün, uzağa giden ve dönüşü belli olmayan birini daha ilk günden özleyebilirsiniz. İşte öyle bir şey benimki de. Normalde hiçbir zaman özlemeyeceğim şeylere karşı bile tekrar ne zaman yapacağımı bilmemekten dolayı bi’ özlem var içimde. Söylendiğim her şeyi özlüyorum.

Metronun yürüyen merdivenlerinde kural vardır ya; merdivenin sağında beklersin, sol tarafta bekleme yapmadan merdivenden çıkman gerekir. İşte kurala uymayıp sol tarafta bekleme yapan hanzolara sinirlenmeyi özlüyorum mesela...

Mesela kafede, lattemi yudumlarken kendimi kitap okuyacağım diye kandırıp "benim beni" güneş gözlüğümün altından yoldan geçenlerin kıyafetlerini incelerken yakalamasını özlüyorum.

Şık şık giyinip arkadaşlarımla toplanmayı özlüyorum.

Yağmurlu günde sokağın başında taksi beklerken yoldan hızla geçen arabanın üstüme çamurlu su sıçratmasına küfür etmeyi özlüyorum.

İşe giderken alarmı bilmem kaç kere ertelemeyi özlüyorum. Beş dakika daha, beş dakika daha...

Annemi, kendisinin markete gitmediğine pişman edercesine gittiğim marketten beş yüz kere arayıp
- O marka yok anne ama bu marka olanı var. Şunlu yok, bunlu var. "Aliyim mi?" demeyi özlüyorum.

Alışveriş yaptığımda taksi bulamayıp ağır torbaları söylenerek eve taşımayı özlüyorum.

Yarın ne giysem?” diye akşamdan kıyafet organize etmek için dolabıma bi’ 10 dakika boş boş bakmayı sonra da seçtiklerimden ertesi günün kombinini yapmayı özlüyorum.

Arkadaş buluşmalarına giderken geç kalmışlığın verdiği stresle trafikte “Of hadi yaaa!” diye söylenerek, ışıkların yanmayışına, trafiğin hâline bakıp gerilmeyi özlüyorum.

Mağaza mağaza dolanırken hangi elbiseyi alsam diye karar veremediğimde beğendiğim bi’ elbiseyi askının en arkasına asıp hızlıca diğer mağazadakine ikinci kez tekrar bakmayı, sonra bi’ daha diğerine geri dönmeyi özlüyorum.

Arkadaş toplantılarında “Ben oraya gitmek istemiyorum, buraya gidelim.” diye dırdırlanmayı özlüyorum.

Arkadaşlarımla selfie çekmeyi özlüyorum. “Çok kötü çıkmışım olmadı baştan çekelim ama sonra bi’ de beni tek çek!” demeyi özlüyorum.

Yorgun argın eve gelmeyi özlüyorum.

Koşa koşa tıka basa dolan Marmaray’ı son anda kaçırdığımdaki 15 dakikalık hüznü özlüyorum.

Kavimler göçü gibi ite ite metroda boş alana ilerlemeyi özlüyorum.

5 saniye de bi’ korna çalıp sinir sistemimi altüst eden minibüsçünün “Kapının önünde bekleme yapmayalım, arkaya doğru ilerleyeliiiim!” diye bağırmasını özlüyorum.

Yayın günü stresini özlüyorum.

"Soundcheck" sesini özlüyorum.

Yazın kuaförden çıktığımda sıcağın etkisiyle iki adım yürüdüğümde havadaki nemden fönümün bozulmasına söylenmeyi özlüyorum -Yok düşündüm, kesinlikle bunu özlemiyorum henüz ama onu bile özleyeceğim bu gidişle.

Tatil planını yapmayı özlüyorum.

Sokaktaki simitçiden sıcak simit almayı özlüyorum.

Korona dışında muhabbet etmeyi, son gelişmelerin kritiğini yapmayı, hatta gıybet dinlerken “Aaağaa inanmıyorum!” demeyi özlüyorum.

Her zaman her yere 45 dk geç kalıp insanların geç kalmışlığıma sitemini özlüyorum.

Yürümeyi özlüyorum.

Taksicinin 1- 1.5 TL kadar bi’ paramın üstünü cebellezi etmesine göz yummayı özlüyorum.

ATM’de işlem yaparken arkamdaki teyzenin ekranımın içine doğru düşmesine dönüp, ters ters bakmayı özlüyorum.

Her türlü kafede fütursuzca oje sürmeyi özlüyorum -Bunu bi’ tek ben yapıyorumdur zaten muhtemelen.

Işıklardaki otomatik kaydın “Şimdi karşıya geçebilirsiniz, şimdi karşıya geçebilirsiniz!” sesini özlüyorum.

Arabada giderken mütemadiyen çöp kamyonlarının önüme çıkmasına söylenmeyi özlüyorum.

Dolmuşta şöförün, “Parasını gönderemeyen var mı?” ya da “Para üstü almayan var mı?” diye sorduğundaki sessizliği özlüyorum.

Kuaföre gittiğimde kalabalığı görünce yıkılıp ümitsizce “Benim bi’ fön vardı ne kadar beklerim?” diye sormayı özlüyorum.

Kafede yağmuru izlerken çay ve sigara eşliğinde muhabbet etmeyi özlüyorum.

Tam kuaförden çıktığımda yağmurun başlamasına küfür etmeyi özlüyorum.

Arabaya, taksiye, motora, metroya, dolmuşa, minibüse binmeyi özlüyorum.

Vapurda içeride oturup çay simit modunda camdan dışarı bakmayı özlüyorum.

Akbil doldururken gıcır gıcır parayı kabul etmeyen otomatik makinenin ”Girdiğiniz para geri verildi!” demesine kıllanmayı özlüyorum.

Starbucks’ta içeri girdiğindeki o güzel kahve kokusunu özlüyorum.

Pardon şurdan iki kişi uzatır mısınız?” demeyi özlüyorum.

Hayata, işe, sosyalliğe, sokaklara, insanlarla bir aradalığa dair her şeyi özlüyorum kısacası...

Bekliyorum.




 İdil Tulun 7 Nisan 2020

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN