Huzur! Geldiğinde Zili Beş Kez Çal [İdil Tulun]

26 Nisan 1986’da Çernobil patladı. 
O yıllardan itibaren bilinçaltımıza sürekli şunlar işlendi: 
Radyasyonlu çay!.. 
- Radyasyonlu hava!..
- Radyasyonlu yiyecekler!.. 
- Şu ürün şöyle radyasyonlu, bu toprakta yetişen böyle radyasyonlu... 

Zamanın bakanı çıkıp "Ahanda çay! Bakıııın nasıl da içiyorum!" edasıyla ekranlarda bardağını kaldırıp höpürttedenek bi’ fırt aldı çayından... "Hiçbir şey olmadı, siz de için!” tarzında mesajlar vererek “Her şey yolunda.” algısı yarattı.

Ancak halkın bilinçli kesimi “Radyasyon” konusunda tedirgindi. Kendilerini ve aile bireylerini korumak adına kendi önlemlerini ellerinden geldiğince kendi imkânlarıyla almaya çalışıyorlardı.
Nasıl mesela?

- Patlama öncesinde üretilmiş ama tarihi geçmemiş ürünleri bulup almak gibi...
- Odalara tentürdiyot dolu kaplar koyarak radyoaktif iyodun girişini engellemek gibi...
- Şüpheli gıdalardan uzak durmak gibi...
- Asit yağmurlarıyla ıslanmamak için havayı gözlem altına almak gibi...
- Çevreyle ilgili her konuda temkini elden bırakmamak gibi...

Çünkü radyasyona yakından maruz kalırsan anında öldürürdü, lakin toprağa, havaya, suya vs yere karıştıysa karıştığı yerdeki etkisi yıllarca sürerdi. Misal, topraktan gıdaya karışırdı. Gıdayla veya şunla bunla bünyeye alırsan şimdi değil 20-30 yıl sonra kanser yapabilirdi.

Hâl böyle olunca şöyle replikler oluştu bilinçli kesimin dilinde:
- Onu yeme kanserojen!..
- Bunu yeme kanserojen!..
Radyasyon demek bir nevi “kanser” demekti. Yıllar sonra olabilirdi.

80 çocukları/gençleri olarak biz de bi' dal alır mıydık tüm bunlardan?
Kaçar mı? Aldık tabii!..
Hatta absorbe ettik, yaladık yuttuk.
Sürekli bu söylemlerle büyüdük farkında olmadan.

Çernobil travmasını biraz üzerimizden attıktan sonra, 90’lardan itibaren pompalanan genetiği değiştirilmiş gıdalar, soluduğumuz pis hava, delinen ozon tabakası sonucunda güneşin yaydığı zararlı ultraviyole ışınlar ve bunlar hakkında yazıp çizilenler sardı beynimizi...
Ham maddesi petrolden olan pet şişeler, plastik ürünler, polyester, akrilik, polar gibi "hede hödöler"  de ucuz maliyetleriyle evlerimizi doldurdu. Ham maddesi yine petrole dayalı giyim malzemeleri, gıda kapları, parabenli, alüminyumlu, SLES'li, SLS’li, şunlu bunlu kozmetik ve sağlık ürünlerinin içindeki kanserojen maddeler, her yerden bunların zararları hakkında dikte edilenler, kamu spotları ve ürün üzerindeki hastalık yapıcı ıvır zıvır ibareler de akıllarımıza işlenmeye devam edip durdu.

Dolayısıyla, tüm bu dönemlerin gençleri ve çocukları, bilinçaltı ya da direk yoldan aldıkları mesajları bilinçaltlarına veya bilinç düzeylerine bir bir kazıdılar.

İstisnalar dışında, şimdinin bilinçli yetişkinleri -yani çoğu 80’lerin genci veya çocukları- anksiyetik tipler oldu. Sağlık anksiyetesinden paylarına düşeni ziyadesiyle aldılar.

Şimdi onların çocukları, "Coronavirüs namıdiğer Covid-19" pandemisi davasıyla;
- Onu elleme!..
- Buna dokunma!..
- Ona yaklaşma!..
- Hiçbir yerle ve hiç kimseyle temas etme! ikazlarına maruz kalıyorlar mecburen...

Ebeveynler haklı!..
Hepimiz tedirginiz.
- Eğer bu pandemi belası aylara yıllara yayılırsa?..
Bilindiği üzere küçüklükte yaşanan; mutluluk, mutsuzluk, şiddet, korku, kaygı, endişe ve benzeri duygu durumları bilinçaltına kazınır. Yetişkinlerden daha çok yerleşir çocukların beynine...

Dolayısıyla ne olacak?
Covid-19 ve bu tip bir pandeminin çocuklar, ergenler, hatta belki de yetişkinler üzerinde yaratacağı anksiyetik etki, yıllar sonra ortaya çıkması olası bazı tatsızlıklara neden olacak!

Artık sağlık anksiyeteleri mi olur, agorafobik mi olurlar, insanlardan uzak asosyal davranışlar içerisinde mi olurlar, bilemiyorum. Bu iş uzarsa ne yazık ki, içinde bulunduğumuz durumun psikolojik yansımalarının ceremesini az önce saydığım o kitle, geçmişte bizim çektiğimiz gibi çekecekler.

Umarım bu Covid-19 davası tekrarlanmamacasına biter de kısa dönemde hafızalardan silinir gider. Ne çocuklar etkilensin isterim ne de büyükler!..

Hey be huzur! Neredesin?
Oyun bitti, herkes eve gitti, çık artık ortaya!
Huuuuuuzuuur!..
Eğer gelirsen, geldiğinde zili beş kez çal, çal ki gerçek misin hayal mi anlaşılsın!



 İdil Tulun 12.5.2020

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN