Afrika'dan Cennete Kestirmeden Gidilir [Ömer Sağlam]
Bizde ilim vehmeden bir okurum, dediğine göre bir
arkadaşının kendisine yöneltmiş olduğu soruyu bana yönelterek sormuş: "Etrafımda
kurban etlerini dağıtabileceğim kimse yok. Bedelini fakir fukaraya dağıtsam
kurban ibadeti yerine gelmiş olur mu?"
"Kurban bedelini bana gönderirsen kurban ibadetini
yerine getirmiş olursun" demek geçti içimden ama öyle demedim tabi. Şu
cevabı verdim kendisine:
"Kurban kesmenin, farz, vacip veya sünnet anlamında
ibadet olduğuna inanıyorsanız, bu ibadet ancak kurban edilmesi caiz olan hayvanlar
kesilerek yerine getirilmiş olur. Kurbanı bizzat kendiniz kesebileceğiniz gibi,
bedelini, kurbanı kestiğinden emin olduğunuz gerçek veya tüzel kişilere de
verebilirsiniz. Kurban kesilmesine gerek duymadan ya da kurban kesilmesini şart
koşmadan bedelini dağıtırsanız, kurban ibadetini yerine getirmiş olmazsınız;
verdiğiniz bedel ya sadaka olur ya da (eğer mal varlığınızın belli bir oranı
ise) zekât olur.."
...
Bilindiği gibi kurbana farz, vacip ve sünnet diyen İslam
alimleri olmuştur. Türkiye'de ve Balkanlardan Orta Asya'ya kadar Türk
dünyasında en yaygın mezhep olmakla, adeta Türklerin milli mezhebi durumundaki Hanefiliğe
göre, vacip hükmünde olmakla birlikte (farz diyen Hanefi alimleri de vardır)
ben şahsen, hac ibadetinden bağımsız olarak, Kurban bayramlarında harem
sınırları dışında kesilen kurbanların sünnet olduğu kanaatini taşıyorum. Böyle
olunca diğer sünnet ibadetler karşısındaki tavrımız neyse, kurban konusundaki
tavrımız da o olabilir. Yani benim kanaatime göre; kurban ibadetinin terk edilmesi
halinde, dini yönden hiçbir sorumluluk gerekmez. Kanaatim böyle olmakla
birlikte, belki de dini kültürümüzün bir gereği ve alışkanlık olarak hemen her
sene kurban kesiyoruz elbette.
Esasen gerek sosyal yardımlaşma açısından, gerekse
ülkemiz hayvancılığının geliştirilmesi ve hayvan yetiştiricilerinin
desteklenmesi açısından kurban mutlaka kesilmelidir. Bununla birlikte ben, sırf
kurban kesmek için Arjantin'den, Sırbistan'dan veya başka bir küffar ülkesinden
hayvan ithal edilmesini de doğru bulmuyorum. Ülkenizde yeterli hayvan yoksa,
kurban kesmezsiniz olur biter! Madem zorunlu hallerde Farz olan hac iptal edilebiliyorsa,
vacip ve sünnet olduğunda bile görüş birliği bulunmayan kurban haydi haydiye
iptal edilebilir. Bunun için fazla kasmaya ve yaygarayı basmaya lüzum yoktur.
Dedim ya; ben kurban kesmenin, olsa olsa sünnet hükmünde bir ibadet olduğuna
kaniyim.
Dinleyenler mutlaka vardır; 17 Temmuz tarihli hutbe
sanırım üç cümleden ibaretti. Cümlelerden ilki hadis, ikincisi ayet, üçüncüsü
de Diyanetin düzenlediği vekalet yoluyla kurban kesme kampanyasına destek
çağrısından ibaretti.
Bildiğim kadarıyla Diyanet, geçen sene çoğu Afrika ülkesi
olmak üzere 145 ayrı ülkede kesti vekaletini aldığı kurbanları. Diyanet
yetkililerinin medyaya yansıyan ifadelerinden anladığımız kadarıyla; Diyanet
İşleri Başkanlığı, kendi yönetimindeki Türkiye Diyanet Vakfı ile işbirliği
yaparak 2019 yılında vekalet yoluyla 453.000 hisse kurban kesmiştir. Bu
kurbanların, 409 bini yurtdışında,44 bini yurtiçinde kesilmiştir. Diyanet
İşleri Başkanlığı, yurt içi kurban bedelini 890 TL, yurtdışı kurban bedelini
ise 725 TL. olarak tespit ettiğine göre; 2019 yılında bu hizmetler için kurban
sahiplerinden toplam 335.685.000 TL'den fazla bir kaynak sağlamış demektir. Bu
sene de muhtemelen öyle yapacak. Yani Diyanet, vekalet yoluyla keseceği
kurbanların ekseriyetini muhtemelen yine yurtdışında kesecektir!
Vekâleten Kurban Kesmek Caizdir, Ancak...
17 Temmuz tarihli hutbenin konusundan hareketle;
vekaleten kurban kesme konusunda, sosyal medyada arkadaş listemde bulunan
müftülere ve ilahiyat hocalarına "Vekalet yoluyla kurban kesmenin caiz
olup olmadığı" konusunda sormuş olduğum soruya Şanlıurfa Eski Müftüsü
(halen DİB Başkanlık Müşaviri) Sayın Ramazan Tahiroğlu ve Edirne Emekli Müftüsü
Sayın İsa Saim cevap verme nezaketinde bulundular.
Emekli Müftü İsa Saim diyor ki: "Bugünkü şekliyle
vekaleten kurban kestirmek hac suresinin 28. ve 36. ayetlerine göre uygun
değil. Ayetlerde, kesilen kurbanın etinden yememiz, yoksula fakire yedirmemiz
emrediliyor. Vekalet yoluyla kesilen kurbanlarda bizim, ayete göre en azından
yememiz söz konusu değil, fakire verilse bile. Hadiste üçe taksim edilip bir
bölümünü kendimiz, diğer bölümünü eşimiz dostumuz, üçüncü bölümünü de fakire
fukaraya vermemiz tavsiye esiliyor. Vekalet sisteminde hadisin iki, ayetin en
az bir maddesi devre dışı bırakılıyor..."
İsa Saim Bey, özetle, "bugünkü şekliyle, yani
sahibinin yiyemediği ve eşine dostuna ikram edemediği durumlarda vekaleten
kurban caiz değildir" diyor. İsa Saim, vaktiyle Şanlıurfa'da yapılan İl
Müftüleri toplantısında bu görüşünü dile getirdiğini, toplantıya katılanlardan
hiç itiraz gelmediğini ve o zamanki Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı'nın da
kendisini desteklediğini söylemektedir.
Eski İl Müftüsü (Halen DİB Başkanlık Müşaviri) Ramazan
Tahiroğlu ise şöyle diyor: "(Diyanet'in Vekalet Yoluyla Kurban Kesme
kampanyası)..çok İslam ülkesinin yapamadığı hayırlı bir organizedir. Kim bilir
hangi aç ve mazlumun duası bu milleti bunca ihanet ve suikasta rağmen dimdik
ayakta ve güçlü kalmasını sağlıyor. Nice varlıklı kardeşlerimiz kurban kesmek
istiyor, ilgilenecek vakti ve bedensel imkanı olmuyor. Bu vecibeyi ihmal veya
terk de edemez. Burada bir şahsı ve kurumu vekil tayin edebilir. Diyanet İşleri
Başkanlığı, devletin anayasal bir kurumu ve milletimizin güvenine mazhar
olmuştur. Bu kurumu bilerek veya bilmeyerek yıpratanlar başka fırsatçı
oluşumların ekmeğine yağ sürmüş olur. Vekalet konusunda da bir sıkıntı yok.
Caizdir. Müslüman'ın kendi eliyle kurbanını kesmesi, veya başında hazır
bulunması, yahut bir şahsa bizzat seni vekil yaptım demesi, etinden yemesi, etini
üçe bölmesi ve tevzi etmesi gibi hususlar teferruat olup zorunlu şartlar veya
rükünler değildir"
Gördüğünüz gibi aynı eğitimi almış ve İl Müftüsü
seviyesinde üst düzey iki din adamı Vekâleten Kurban konusunda birbirine zıt görüşlere
sahipler. Benim görüşüm ise Sayın Ramazan Tahiroğlu'na daha yakın. Kendisinden
ayrıldığım nokta, yurtiçinde çöpten ekmek toplayacak derecede fakir fukaranın
bulunduğu, 5-6 milyon yabancıya bakmak zorunda olduğumuz, pandemi sebebiyle
gerçek işsizliğin %20'den aşağı olmadığı (Ekonomist Mahfi Eğilmez'e göre
%23.1), hükümetin istihdamı korumak için Kısa Çalışma Ödeneği'ni devreye
soktuğu, muhtemelen zorunlu ihtiyaçlar sebebiyle 15 Temmuz şehit yakınları ve
gaziler için toplanan bağışların bile hak sahiplerine ödenemediği, asgari
ücretin açlık sınırının altında olduğu (Türk-İş'e göre açlık sınırı 2.374 TL)
bir zamanda, yurtdışında vekaleten kurban kesmenin caiz olmayacağıdır.
Hatta dini rüküşlük olacağıdır! Üstelik bu milletin,
bütün ümmeti beslemek gibi bir sorumluluğu da bulunmamaktadır. Dün "Sürre
Alayları" ile ülke kaynakları yabancı ülkelere akıtılıyordu, bugünse
kurban ve çeşitli yardımlar adı altında. Yapmayın, etmeyin; bu ülkenin kaynaklarını,
öncelikle bu ülkenin insanları için kullanın lütfen...
Zira Kur'an, hem yardımların (zekat-sadaka) öncelikle fakirlerin
ve miskinlerin hakkı olduğunu söylemekte (Tevbe/60), hem de yakınlara bakmayı
emretmektedir (Nahl/90). Bu ülkenin fakir ve miskinleri ise diğer ülkelerin
fakir ve miskinlerine kıyasla bizim yakınlarımızdır. Öncelikle onları gözetmek
durumundayız.
Ayrıca kurbanların yurtiçinde kesilmesi, ülke ekonomimiz
ve hayvancılığımızın geliştirilmesi açısından da önemlidir. Şu ekonomik kriz
ortamında "kurban kesiyoruz" diyerek, yurtdışına kaynak aktarmak,
milli servetin heba edilmesidir ve bu güzel ülkeye kötülük anlamı taşımaktadır.
Vekaleten kurban kesme konusunda Diyanetin güvenilir olup
olmadığına gelince; bir kamu kurumu olarak Diyanet elbette güvenilir olmak
zorundadır. Çünkü devletin itibarı söz konusudur. Bir kısım yöneticilerinin
tavrını beğenmesek de Diyanet, devletimizin üniter yapısı ve milletimizin
birliği açısından stratejik önemi haiz bir kurumdur.
Ben, vakti zamanında bu tür kampanyaları yönetmiş bir
kişi olarak, Diyanetin kurbanları mutlaka kestiğine şahadet ederim. Gelin görün
ki; Diyanet de zaman zaman farklı fetvalar verebilmektedir. Mesela Diyanet, 2008
yılına kadar, vekalet yoluyla kestiği kurbanların önemli bir kısmının etlerini
para karşılığı satıyor ve elde edilen parayı hayır hasenat işlerinde
kullanıyordu. Çünkü fetva bu yönde idi. 2008 yılından itibaren satma işine
sanırım son verdiler.
Ayrıca, Diyanet'e bağlı Yatılı Kur'an Kurslarının yanı
sıra Türkiye Diyanet Vakfı'nın ticari olarak işlettiği öğrenci yurtlarının et
ihtiyacı da yine bu kurban etlerinden karşılanmaktadır. Durum, en azından,
benim Diyanetten ayrıldığım 2009 yılına kadar böyleydi. Ondan sonrasını
bilmiyorum!
Afrika'dan Cennete Kestirmeden Gidilir!
Vekalet yoluyla kurban kesme kampanyası düzenleyen
STK'lar bu işi çoğunlukla başta Afrika ülkeleri olmak üzere, yurtdışında
yapıyorlar. Yukarıda da belirtildiği üzere; mesela Diyanet, 2019 yılında
vekalet yoluyla kestiği 453.000 hisse kurbanın, 409 binini yurtdışında, 44 binini
yurtiçinde kestirmiştir. Çünkü yurtdışındaki kurban fiyatları Türkiye'ye
kıyasla çok düşüktür; onun için de bu kurumlar yurtdışı kurban fiyatlarını
düşük belirliyorlar.
Mesela Diyanet, bu sene yurtiçi kurban bedelini 975 TL. olarak belirlerken, yurtdışı kurban bedelini
825 TL olarak belirlemiştir. TADD (Tüm Afrika'nın Dostları Derneği) isimli
dernek 700 TL olarak, Vuslat Derneği ise 600 TL. olarak belirlemiştir. Peki bu
fiyatlara Türkiye'de kurban satın alınabilir mi? Sanmıyorum.
Bir komşum geçenlerde organik yumurta elde etmek için
bahçesine kümes yaptı, tavukları 40 TL'ye, horozu 60 TL' ye satın aldı iyi mi?
Afrika'da 60 TL'ye olmasa bile 60 dolara, yani 400 TL'ye rahatlıkla kurbanlık
koyun veya keçi satın alabilirsiniz. Bunu ben bizzat yaptım Arabistan'da,
üstelik Hac mevsiminde. Yani yurtdışı Hac ücretini 600-700 TL olarak
belirleyenler bile bu işten kâr elde etmektedir.
Görüleceği üzere; kurban bir ibadettir ama bizde zor ve
pahalı, başka ülkelerde kolay ve ucuz. Son yıllarda vekaleten kurban kesenlerin
yüz binlerce kurban sayısına ulaşmasının sebebi de zaten budur. Sadece başta
Avrupa ülkeleri olmak üzere yabancı ülkelerde yaşayan vatandaşlarımız değil, Türkiye'deki
vatandaşlar bile, 1500-2000 TL'ye kurban kesmek yerine, 600-700 TL verip
kurbanını yurtdışında kestirerek cenneti garantileme peşindeler. Geçenlerde
sıradan emekli bir din görevlisiyle görüşürken o söyledi; kurbanını yurtdışında
kestirmek için bağışlamış. Bunu varlıklı olduğu için değil, Türkiye'de kurban
kesmeye gücü yetmediği, ancak kendisini kurban ibadetini de mutlaka yerine
getirmek zorunda hissettiği için böyle yaptığından eminim. Böyle çok insan
olduğuna kaniyim bu ülkede.
Hatta medyaya yansıyan haberlere göre; bu ülkede kesimsiz
kurban kampanyası düzenleyenler bile oldu geçmişte. Elbette FETÖ gibi,
"Kestireceğiz" diye kurban ücreti toplayıp, kurbanları kestirmeyerek
paraları başka hinlik işlerinde kullananlar ve yurtdışına aktaranlar da oldu! Çünkü
bu konu, en önemli istismar alanlarından birisidir Türkiye'de.
Yani bu ülkede yaşayanlar için her şey zor olduğu gibi cennete
gitmek de zor, değerli okuyucularım. Bu zorluğu gören benim Müslüman kardeşim,
Afrika'da veya uzak Asya'da ucuza kurban kestirerek cennete gideceğini sanıyor.
Oysa aldanıyor. Çünkü kul hakkına giriyor. Çünkü o kurbanlar, öncelikle bu
ülkenin fakir fukarasının hakkıdır, biline.
Başlıktaki "Kestirmeden" sözünü, hem kurbanları
kestirmeden, hem de yol yakınlığı olarak yorumlayabilirsiniz. Çünkü kurban
ibadetini öngören ve cennet vadeden semavi dinler, nedense hep Afrika civarında
neşet etmiştir...
Araştırmacı Yazar Ömer Sağlam 19.7.2020
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.