Ayasofya Oyunları [Günay Tulun]


Sabah, çok erken olmasına karşın, yakıcı bir güneşin etkisiyle uyandım. Öylesine yakıcıydı ki aklıma cehennemi getirdi. Zaten son zamanlarda aklımdan çıkmaz oldu. Yalnız kendi günahlarımı değil, millete eziyet edip duran soysuzların günahlarını da düşünüyorum. Aramızdaki 147.300.000.000 ila 152.100.000.000 metrelik değişken mesafeye karşın şu saatte bile yakıp kavuruyor güneş... Ya cehennem ateşi, ya cehennem ateşi diye soruyorum kalbime.. İmdat Allah'ım, imdat!.. Bağışla tüm günahkâr kullarını! 

Cehennemi düşünürken, aklım saçma sapan Ayasofya kararına kayıyor. Bazılarınca çok sert bulunan bana göreyse hayli eğlenceli olan, 8 gün önceki "Kesinlikle Açılacak" adlı yazımı anımsıyorum. Aynıyla olmasa da aşağı yukarı şöyle:
"Ayasofya, kumar masasının son kozu gibi... Az sonra son kartlar dağıtılacak, son el oynanacak, kaybedenler son kez bakacak masaya... Veda etmeden kaçacaklar. Kazananlar bırakırsa eğer"...
Sonra devam etmiştim; "Ayasofya'nın yeniden kullanıma açılacağını adım gibi biliyorum. Çünkü Tek Kişilik AKalPe Hükûmeti onun, iktidarda kalmak için oynanacak son koz olduğundan emin. İşin içinden böyle bir eylemle sıyrılabileceğini hesaplamış. Hem konuyu bilmeyen cahil kitlenin oyunu alacak hem de karşısındaki CHP, İYİ Parti ve Saadet Parti" ittifakını dağıtacak. Yasalardan kaçabilmek için de bombayı Danıştay yargıçlarının kucağına bırakmış. Bir de destekçi yollamış. Adam, hâkimlerin karşısına geçip bir yalanı gerçek gibi savunmuş, özetle demiş ki; 'Atatürk' vakfına saygı gösteriyorsan Fatih'inkine de göster!'. Duruşma savcısı da 'Bize gelmesine gerek yoktu. Karar Bakanlar Kurulu'nun (Recep'indir demek istemiş) demiş.".

Yani sonucu bilmek için "yıldızlara bakıp müneccimlik oynamaya gerek yokmuş" değil mi?

ÖRTBAS GÜNDEMİNİN AYASOFYA'SI
Türkiye'mizin siyasi tarihinde, "iktidara gelmek isteyen her sağ grup, oy kaybına uğrayan her sağ parti, başı sıkışan her sağ iktidar" illaki Ayasofya'yı kurcalar. Ülke yararına işlerle uğraşacağına bu tür boş işlerle uğraşır. Yalnız onlar mı? Hayır! Ne yazık ki birçok cahilin elinde oyuncak olan dindarlarımız da şeyh sandıkları bozguncular tarafından öne itildikleri anda başlarlar feryada... "Ayasofya bizimdir! Ayasofya'ya uzanan diller kopar! Ayasofya camidir! Ayasofya'da namaz!"...

Bu zavallılar, "Allah'tan başka şeyh edinenin şeyhinin ancak şeytan" olduğunu öğrenebilseler, edindikleri şeyhi de Ayasofya'yı da bırakır, cehennemden kaçışın yollarını ararlardı. Gariptir ama öğrenmek istemez, duymamak içinse elleriyle kulaklarını kaparlar.

ÖRTBAS GÜNDEMİNDE NELER NELER VAR
Allah'ıma şükürler olsun ki aklı hâlâ başında duranlardanım. O nedenle net bir şekilde görüyorum ki, Ayasofya kararı çok gereksiz. Amaç çok şeyi örtbas!.. Normal ve bağımsız hiç kimse, ortaya çıkıp da örtbas edilenler nedir diye sormaz, soramaz. Bu soruyu ortaya atması için ya akıl yoksunu ya da YYKY takımından olması gerekir. Yine de birisi sormuş gibi yapıp basitçe cevaplayacağım.

Ülkemizde; yolsuzluk, hırsızlık, kamu mallarını talan, ülke kaynaklarının üstüne oturma ve kalanın bir kısmını da YYKY takımına aktarma, haksızlık, hukuksuzluk, itibarsızlaştırma, cinayet, gasp, özgürlükleri kısıtlama, sürekli iç ve dış düşman yaratma, "Tek Adam" denen kişi tarafından sağa sola savaş açma, işkence, ihaleyle hayvan katliamı, orman yakma, savaş sanayisini yabancı ülkelere hediye, vatan topraklarını başka ülkelere peşkeş çekme, tarihi gerçekleri çarpıtarak yalan tarih yaratma gibi suçlar işlenmekte... İşssizlik tavan yapmış durumda... Birçok evde tencere kaynamıyor. Buna karşın iç işgalciler israfa doymuyor. Tabii ki bu yazdıklarım gerçeklerin ancak bir kısmı... Adamların suç ortalaması "Büyük Okyanus" sanki...

DIŞ DÜNYA ve BİZANS YALANIYLA İSTANBUL'U ÇALMAYA NİYETLENEN EZELİ HIRSIZ YUNAN
Ayasofya, camiye dönüştürülmesi sonucu, özellikle ilk aylarda, Recep'e bağlı birliklerin akınına uğrayacaktır. Çünkü emir daha şimdiden yollandı. İyi ama bu kalabalık zaten bir dolu yaşam problemi olan Ayasofya'ya ne denli zarar verecek, düşünen, yaşaması için şimdiden plan yapan var mı? Hiç duymadım. Duyan olduğunu da sanmıyorum.

Dışımızdaki dünyada aleyhimize ne dolaplar dönecek, ne filmler çevrilecek, neler neler olacak ama o konuya da değinmeyeceğim. Çünkü orta öğretimdeki çocuklar bile ne olacağını aşağı yukarı biliyorlar. Üstelik bu gece, belki de onlarca gece, hatta gündüzleri bile TV kanalları doldur boşalt yapıp hep aynı şeyleri işleyecekler. Tabii ki YYKY'ler ters, diğerleri düz yaparak! Yine de hiçbirisi, az önce yukarıda sorduğum soruyu sormayacak, yıllardır söylemekte olduğum şu sözleri söylemeyecek: "Yunan'ın Ayasofya üzerinde hiçbir hakkı yoktur. Ayasofya'da onlara ait tek bir taş, tek bir harç, tek bir çivi yoktur. Var diyenler ahlaksız birer yalancıdır. Ayrıca İstanbul hiçbir gün, hiçbir gece, hiçbir saat, hiçbir dakika Yunan'ın olmamıştır. Ne yazık ki tarihimizi yabancı tarihçilerin kitaplarından kopyalayan tarihçilerimiz de kendisini tarihçi sanan bazı acınası cahiller de aynı hatayı yapmaya devam etmekte....".

Bana, Bizans'ın var olduğu iddia edilen tarihlerde yazılmış, içinde Bizans sözü geçen tek bir yazı gösterenin alnını öperim. Bizans kral ya da imparatorları tarafından herhangi bir devlete örneğin Perslere, Almanlara, Kudüs'e, Vatikan'a yazılmış tek mektup, Fatih'e yollanmış bir mektupçuk gösterin.

Hiç kimse Megara ve Byzas masalının ardına saklanıp Bizans diye bir devlet icat etmesin. Bu konuda herkesle tartışmaya hazırım. Ama Roma dediniz mi Roma İmparatorluğu dediniz mi o zaman iş değişir tabii... Bu konuları öğrenmek isteyenler için "Sessiz Dünya Dergisi"ni öneririm. Hem okumaz hem bilmez ama ahkâm kesenler sussun artık! Ayrıca bana oradan buradan bulup Bizans adı geçen uyduruk yazılar yollayıp da komik olmayın!

HİÇBİR GERÇEK MÜSLÜMAN BUNLARLA AYNI DİNDE OLAMAZ
Konumuz örtbas gündeminin Ayasofya'sı olunca; ataları* ilk Türk-İslam imparatorluğunu kurmuş bir Müslüman'ın, kendisini Müslüman olarak tanıtan sahtekâr dincilerle aynı anlayışta birleşebileceği sanılmasın. Ne ben ne de hiçbir gerçek Müslüman, Müslüman olduğunu iddia eden Emevî, Abbâsî, Hâricî ve Haşhaşî artıklarıyla aynı anlayışta buluşamayız.

Konumuz örtbas gündeminin Ayasofyası olunca; daha "Dört Halife" dönemi sürerken bile dinimizin üstüne kâbus gibi çökmeye başlayan ve günümüzde inanılmayacak kadar çoğalan, "sahte şah, şeyh, hacı, hoca ve imam"la aynı söylemleri paylaşacağım düşünülmesin.

Konumuz örtbas gündeminin Ayasofya'sı olunca; kökten, yani soyu ta Orta Asya'dan gelen gerçek bir Türk olmam, sakın ola ki sizleri yanlış düşüncelere sevk etmesin. Ne ben ne de hiçbir gerçek Türk, kendisini Türk milliyetçisi olarak lanse eden kafatasçılarla aynı anlayışta birleşemeyiz. 

RECEP'İN DERDİ SALLANAN TAHTI
Ayasofya bu iktidarın umurunda bile değil. O denli açıkça belli ki, Recep Bey'in eski ve yeni demeçlerini birlikte izlemek dahi yeterli... Her zaman yaptığını yapmış, dün öyle demiş, bugünse böyle... Yarın da şöyle olabilir ihtimali hiç tükenmiyor.

Bu makalede Ayasofya'nın tarihçesini, efsanelerini, kimlerin elinden kimlere geçtiğini oturup uzun uzadıya yazacağım sanılmasın. Bunu, teması Ayasofya olan ya da farklı konulardan söz ederken Ayasofya'dan söz etme zorunluluğu olan makalelerde çok kez yaptım. Dileyen Türk Yazın Dünyası'na ait sitelerden bulup okur. İflah olmaz şekilde okumayan, yalan yanlış yazıları bilgidir deyip sağa sola göndererek kirlilik yaratanlardan da bıktığımı söylemek zorundayım. Uzatmak istemiyorum. Yalnız belirtmek istediğim çok basit bir şey var. Şu: 
"Ayasofya bizden öncekilerin bize bıraktığı, bizlerin de gelecek nesillere bırakmamız gereken tüm insanlığa ait kültürel bir mirastır.".  




YAZILAR İÇİN 35 ÖRNEK 
[Aynı konuda yazılmış çok sayıda makale mevcuttur.]

MAKALE SÖZLÜĞÜ
Ezelî: Öncesi olmayan, önceden beri.   
Örtbas: Herhangi bir hâlin gizlenmesi.
*Ataları: Tulunoğulları Devleti 
YYKY: Yandaş, yağdaş, koldaş, yoldaş





Günay Tulun 10.7.2020/18.39

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN