Osmanlı Çocuk Asker Kullandı mı ve On Beşliler Olayı [Ömer Sağlam]


Çanakkale deyince aklımıza iki türkü gelir. Bunlardan birisi, Çanakkale'de en çok şehit veren illerden Kastamonu yöresine ait "Çanakkale içinde vurdular beni" sözleriyle başlayan türkü, birisi de "Hey onbeşli onbeşli" sözleriyle başlayan Tokat türküsüdür.

Tokat türküsünde geçen "onbeşli"den maksadın, 15 yaşında iken, yani çocuk yaşta silah altına alınan askercikler için yakıldığı(söylendiği), aslında bir oyun havası değil, ağıt olduğu, yaygın iddiadır.

Osmanlıya laf söyletmeyen toplum kesimlerine bakılırsa, Türkü'de geçen 15'lilerden maksat, 15 yaşında silah altına alınan çocuklar değil, Rumi takvime göre 1315 tarihinde doğanlardır. Böyle düşünen yazarlardan Türkiye Gazetesi yazarı İrfan Özfatura diyor ki:

"Hey Onbeşli denenler 15 yaşında tıfıllar değil 1315’lilerdir, yani alayı askerlik çağında. Osmanlı cepheye çoluk çocuk sürecek kadar güçsüz değildir daha.
O iki hırpani kıyafetli delikanlının, Çanakkale ile alakası yok. Biri 1911 doğumlu İbrahim Bayseç diğeri Bolulu Niyazi Yıldırım, bunlar 1915'te henüz 4 yaşındalar. Zikrolunan resmi Çiğli Hava Meydanı’nda bir Alman pilot çeker otuzlu yıllarda.”(1)

Tarihçi Yazar sıfatıyla görüşlerine başvurulan Koray Şerbetçi de tıpkı İrfan Özfatura gibi yaklaşmış konuya. "Yine duygusal olarak özellikle bazı takvimlerde ve afişlerde basılan arkalarında bir uçağın olduğu ve önünde iki tane askerin olduğu bir resim vardır. Bu askerlerin kıyafetleri gerçekten içler acısıdır ve duruşları da bitkin ve yılgındır bu resim Çanakkale Savaşı'nda işte savaşı böyle kazandık bu şartlarda kazandık diye servis edilmektedir ki askeri tarihçilerin araştırmaları sonucu aslında bu resmin Çanakkale Savaş’ları sırasında çekilmediği ve o resimde görülen iki şahsın asker olmadığının ispatlanmasıdır." dedikten sonra "15 yaşındaki çocukların askere alındığı konusunun da yine gerçeği yansıtmayan bilgilerden biri olduğunu" beyanla şöyle diyor:

"12 Mayıs 1914 tarihinde çıkarılan askere alma kanununun 21 yaşındakileri askere aldığını görüyoruz. Fakat savaşın ilerlemesiyle birlikte özellikle 1914’ün ağustos ayında yine 21 ve 28 yaş arası tahsil görenlerin de askere alınabileceğine dair bir emir çıktığını görüyoruz. Fakat sadece Çanakkale cephesinde değil pek çok cephede savaşların sürmesi ve asker ihtiyacının artması üzerine yeni bir kanun çıkmış ve askere alımlar 18 yaşına kadar düşmüştür. İşte yanlışlığın yapıldığı nokta tam da burasıdır. Çünkü o dönemde Osmanlı Devleti, Rumi takvim diye bilinen bir takvim kullanmaktaydı ve askere alınma yaşı 18 yaşa kadar düşmüştü. O dönemde 18 yaşında olanlar Rumi takvime göre 1315 doğumlular olarak addedilmekteydi. Hatta bir halk türküsünde askerler için yapılan 'Hey 15’li' türküsündeki 15’li tam da buradan gelmektedir. O nedenle 15 yaşındakilerin askere gittiği konusu tam olarak takvimsel bir hatadır."(2)

Görüleceği üzere; her iki yazarın konuya ilişkin görüşleri bir tespit değil, genellemedir. O hırpani kılıklı iki asker fotoğrafı üzerinden Osmanlı'ya yapılan saldırıları göğüsleme ve Osmanlıya sahip çıkma amacı taşıyan bu genellemelerden, 15 yaşındaki çocukların askere alınmadığına ilişkin herhangi bir kanaat ortaya çıkmamaktadır.

Bu anlamda, yayın yapan, yani doğru bilinen yanlışları ortaya çıkarmakla maruf bir internet sitesinde de şöyle deniyor:

"'Hey On Beşli On Beşli /Tokat Yolları Taşlı” türküsünde sözü edilen 'onbeşliler' onbeş yaşındaki Mehmetçikler değil, Rumî Takvime göre 1315 yılı (Miladi takvime göre 1899) doğumlulardır. 15’liler 15 yaşında değil, 18 yaşında askere alınmışlardır. Çanakkale’ye çocuk askerlerin sistematik şekilde gönderildiği iddiası doğru değil. Çanakkale Savaşı’nın sürdüğü yıllardaki yasal mevzuata göre 18 yaşından küçükler silah altına alınamazdı. Çanakkale Savaşı’nın sona erdiği 1915 yılı sonlarında silah altına alınacakların yaş sınırı zorunlu askerler için 18, gönüllü askerler için 17 idi. Çanakkale Savaşı’nda şehit olan çocuk yaştaki askerlerin büyük çoğunluğunun gönüllü olduğu ileri sürülmektedir."(3)

Bu doğrucu Davut sitenin de belirttiği gibi; 1315 Rumi yılı, Miladi olarak 1899 yılına tekabül etmektedir. Çanakkale Savaşlarının deniz bölümü 19 Şubat 1915-18 Mart 1915, kara bölümü 25 Nisan 1915-9 Ocak 1916 tarihleri arasında cereyan ettiğine göre; 1899 yılında doğmuş olanlar, aynı yılın Ocak ayında doğmuş olsalar bile Çanakkale Savaşının başlangıcında silah altına alındı iseler 15, savaşın bittiği tarihte silah altına alındı iseler ancak 16 yaşındadırlar!(4)

Zaten konuyu işleyen yazılarda kullanılan fotoğraflar, bir törende ve mesela okul müsamerelerinde çekilmediyse, her şeyi apaçık ortaya koymaktadır. Çünkü fotoğraflarda cascavlak, yanakları kılsız, tüysüz, taşıdığı tüfeklerin dipçikleri neredeyse topuklarına çarpan tıfıl çocuklar görülmektedir!

Ayrıca sıkı durun; benim dedem (babamın babası) 1317'li olduğu halde silah altına alınmış ve Filistin cephesinde şehit düşmüştür!

Dedemin askerlik kaydında "Doğum tarihi 1317, Defteri: 1315-1317 doğumlular" yazıyor! Yani Osmanlı, çocukları da silah altına almış ve çocuk asker kullanmıştır şeklinde bir genelleme yapmak doğru değilse de, zaman zaman ve Birinci Dünya Savaşı'nda ilan edilen "Umumi Seferberlik" ve "Cihad-ı Mukaddes" örneğinde olduğu gibi, bazı olağanüstü zamanlarda çocuk askerlerden, yaşlılardan ve hatta Nene Hatun örneğinde olduğu gibi kadınlardan da istifade etmiş olmalıdır. Aynı durum Milli Mücadele için de pekala geçerlidir. Zira mevzubahis vatansa, gerisi teferruattır, yaşa başa bakılmaz.

"Hey onbeşli onbeşli" sözleriyle başlayan Tokat türküsünün, ağıt mı yoksa oyun havası mı olduğuna gelince; şahsen ben de bu türkünün bir ağıt ve yas türküsü değil, bir oyun havası olduğuna inanıyorum.

Esasen "Çanakkale içinde vurdular beni" şeklindeki Kastamonu Türküsü ile "Yemen" üzerine yakılan/söylenen türkülerin(5) ritim ve sözleri ile yan yana getirildiğinde bile "Hey onbeşli onbeşli" türküsünün oyun havası olduğu kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Bu konuda yapılmış bilimsel çatışmalar da bizi destekler mahiyettedir.

Konuya ilişkin bir bilimsel yazıda şöyle denilmektedir: "Hey Onbeşli türküsünün aslında ağıt olduğu, ancak zamanla oyun havası şekline büründüğü iddiasını 'Hey Onbeşli Ağlatmalı mı, Oynatmalı mı?' başlıklı çalışmasında inceleyen Necdet Kurt, türkünün aslında ağıt olduğu iddiasının 1970’li yıllarda Nida Tüfekçi’nin, babası Hamdi Tüfekçi’den derlediğini söyleyerek TRT repertuvarına 1616 numara ile kayıt ettiği versiyona dayandığını, halbuki türkünün daha önce 1927 ve 1928 yıllarında Feryadi Hafız Hakkı tarafından taş plağa okunduğunu, 1943 yılında da Muzaffer Sarısözen başkanlığındaki Ankara Devlet Konservatuvarı derleme ekibi tarafından o zamanki Tokat Belediye Başkanı Mustafa Yolcu ve yerel müzisyen Emin Diker’den derlendiğini tespit etmişti. Kayıtlardaki sözleri ve ezgi yapısı ile Tokat’ta ki ve yakın yörelerdeki varyantlarını inceleyen Necdet Kurt, türkünün apaçık bir oturak havası olduğunu, bahse konu türünün sonradan oyun havasına dönüştürüldüğü iddiasının gerçeği yansıtmadığını şöyle aktarmıştı (2017. “Hey Onbeşli Ağlatmalı mı, Oynatmalı mı?“. Uluslararası Etnomüzikoloji Sempozyumu ‘Müzik ve Politika’. Sempozyum Bildiri Kitabı. Editör: Doç. Dr. Özlem Doğuş Varlı. Etnomüzikoloji Derneği. Bursa. Sf: 327-347)(6)

Dün (18 Mart 2022) emekli general Dr. Naim Babüroğlu da heyecanla anlattı bazı televizyon kanallarında "Onbeşli" türküsünün, 15 yaşında askere alınan çocuklar için yakılmış bir ağıt olduğunu ve oyun havası olarak çalınmasının ve göbek atma vesilesi yapılmasının yanlışlığını. Bunlar doğru değildir; her şeyi dramatize etmeye ve her şeyden hamaset üretmeye lüzum yoktur. Gerçeklerden şaşmamak gerekiyor.

"Aslan yarım kız senin adın Hediye, 
Fistan aldım endazesi onyediye,
Ben dolandım sen de dolan gel gediğe"

Sözlerinin ağıtla veya yasla ne ilgisi olabilir? Çanakkale'ye savaşmaya giden 15 yaşındaki çocuk, hangi fırsatı veya imkanı buldu da sevdiği kıza fistan getirdi? Zira Çanakkale, fistan ve kumaş pazarı değil, can pazarıydı. Oraya Hinden kumaş değil, şairin "Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ" diye tasvir ettiği azılı haydutlar ve kan dökücü paralı askerler getirdi düşman. Orada oluk oluk kan aktı, para değil. Mehmetçik, orada bırakın sevgilisine fistan ya da endazelik kumaş almayı, üstüne giyecek elbise, ayağına giyecek çarık bile bulamadı. Yarasına saracak bez ve çaput bulamadığı için, toprak ve ot basarak durdurdu yarasından akan kanı.

Belli ki; bazı sebeplerle, (belki de bir tehdit sonucu) oturduğu yerden ayrılmak zorunda kalan veya ekmek parası için gurbete gitmek zorunda kalan bir delikanlının, sevdiği kıza söylediği sözlerden ibaret bir türküdür "Onbeşli türküsü"

"Gidiyom elinizden/Kurtulam dilinizden/Yeşilbaş ördek olsam/Su içmem gölünüzden" sözleri, belki de sevdiğinden yüz bulamayan delikanlının, sevdiğine veya o yerin ahalisine yapmış olduğu sitemi içeren bir maniden ibaret.

Herhangi bir iddiamız olmamakla birlikte, yani masumâne bir kanaat olarak, bize kalırsa; türkünün içinde geçen "Hey onbeşli onbeşli/Tokat yolları taşlı/Onbeşliler gidiyor/Kızların gözü yaşlı" dizeleri, hece ölçüsü uyduğu için, söz konusu Türküye sonradan giydirilmiş/yamanmış, yani Türkü'ye sonradan ilave edilmiş gibi durmaktadır. Yani oldukça iğreti gözükmekte ve adeta sırıtmaktadır bize göre. Çünkü bu dizelerin içerdiği anlam, diğer dizelerle hiç de uyumlu değildir.

 

 


 Ömer Sağlam Araştırmacı Yazar 19 Mart 2022

1-İrfan Özfatura, “Çanakkale Savaşı’nda Doğru Bilinen Yanlışlar” başlıklı yazısı,  https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yasam/690227.aspx 
2- Ceyda Muslu, "Çanakkale Zaferi hakkında doğru bilinen yanlışlar" başlıklı, röportajı, https://www.trthaber.com/haber/gundem/canakkale-zaferi-hakkinda-dogru-bilinen-yanlislar-665027.html 
3-https://www.malumatfurus.org/hey-onbesli-turkusunun-canakkale-savasina-katilan-15-yasindaki-askerleri-anlattigi-iddiasi/ 
4-Ayrıntılı bilgi için bkz. Tayfun Çavuşoğlu "Hey Onbeşli dediklerimiz, askerlik çağında mıydı?" başlıklı yazısı, https://www.belgeseltarih.com/hey-onbesli-dediklerimiz-askerlik-caginda-miydi/ 
5-"Havada bulut yok bu ne figandır"-Harput; "Kara çadır is mi tutar"- Tunceli; "Ben gidiyom rüştü beyim ağlama"-Sivas-Malatya. 
6-https://www.malumatfurus.org/hey-onbesli-turkusunun-canakkale-savasina-katilan-15-yasindaki-askerleri-anlattigi-iddiasi/ 

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN