Yağmur, Seller ve Tufan [Mete Esin]

Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den bu
yana da redakte edilmediğinden, doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Son yıllarda, dünyâ ikliminde bir şeyler yaşanıyor. Bu çerçevede, zamansız ve şiddetle yağan yağmurlar, yıkımlara ve çok bü-yük zararlara sebep oluyorlar. Bunu doğuran meteorolojik harekete, Batılılar "El Nino" diyorlar. El Nino (Ninyo), İspanyolca konuşan Latin Amerika'da ilk önce şakayla söylenmiş olarak yaramaz çocuk demekmiş! Söz, şimdilerde tutmuş ve yerleşip-kalmışa benziyor.

Bu bahar, Ülke’miz de bol yağmur almıştır, almaktadır. Yağışlar genellikle yararlı olmuşlardır. Ne var ki zaman-zaman zarar verdiği de duyulmaktadır. Son olarak, kuzey-batı Anadolu'daki durum zarardan da öteye tam anlamıyla bir yıkımdır. Olayın vahâmetini anlatabilmek için, medya organları Tûfan demişlerdir. Geçmişte, dünyâmızın deprem, yangın ve sellerle karşılaştığı dönemler olmuştur. Bunların şiddetlerini anlatmak üzere de, depreme kıyâmet, yangına cehennem ve sellere de Tûfân benzetmeleri yapılmıştır. Herkesçe bilineceği üzere, Tûfân, artık yaşanmış, bitmiş belki de bir çok olayın adıdır. Çoklukla Nuh Tûfânı diye tanınıp-bilinmiştir.

Tûfân her şeyden önce Mûsevî, Hıristiyan ve İslâm inançlarının konusudur. Bu bağlamda Kur'anın Anke'but, A'raf, En'am, Enbiyâ, Furkan, Hud, Kamer, Mü'minûn, Nuh, Şuarâ, ve Yunus sûrelerinde, doğrudan veyâ dolaylı olarak Tûfân'dan bahsedilir. İslâm hacı adaylarının Kâbe çevresinde dolanımını anlatan tavaf sözüyle Tûfân, etimolojik olarak aynı kökten çıkmışlardır. Arapça bu sözlerde, ortak noktalar dolanım ve yayılımdır.

Şimdi gelelim Tûfân olayına. Geçmiş bir târihte, doğruluktan çıkmış insanlar sürekli olarak günah işlemektedirler. Bu sırada, peygamberlik görevi Hz. Nuh'tadır. Ancak... Kendisi, peygamber gönderildiği insanlığa istediği mesajı verememekte, onları doğru yola çekememektedir. Öyle ki, oğlunun biriyle karısı bile ona inanmamış, yalancılıkla suçlamışlardır. Bildiğimiz bütün peygamberlerin başına geldiği üzere, sen de bizim gibi bir insansın, bunları uydurup-uydurup söylüyorsun, demişlerdir. Umutsuzluğa düşen Hz.Nuh, başa çıkamadığı bu insanların cezâlandırılmalarını istemiştir. Her şeyi bilen yüce Tanrı elbette ki bu isteği de bilecektir. Nitekim bilmiştir ve insanlığı cezâlandırmaya da karar vermiştir. Cezâ olarak da suda boğmayı seçmiştir. Dünyâyı suyla dolduracak, insanlığı böyle boğacak ve onları yok edecektir.Yâni, bir Tûfân yaratılacaktır. Karar uygulamaya konulmadan ve her şeyden önce, Hz. Nuh'a bir gemi yapması buyurulmuştur. Geminin ölçüleri Kuran’da yoktur. Tevrat ise bu konuda bazı bilgiler vermektedir. Bir tercüme uyarınca geminin boyutu; üçyüz arşın uzunluk, elli arşın genişlik ve otuz arşın yüksek şeklindedir. Bu ölçüleri bugünkü değerlere çevirirsek, 204x34x20 metrelik bir gemi ortaya çıkar. Üç katlı bu gemi için, elimizde bir başka kayıt daha vardır. Bu yeni ölçülere göre gemi biraz daha küçülecektir.

İşte bu gemiye, Hz. Nuh ile onun bir oğlu ve karısı dışındaki âilesiyle bir kaç inanmış kişi bineceklerdir. Ayrıca, yeryüzünün bütün hayvanlarından bir çift ile bütün bitki ve ağaç türlerinden tohum örnekleri damızlık olmak üzere gemiye yüklenecektir. Gemi yapılıp bitirilir ve yüklenir. Durumu tâkip eden yüce Tanrı bundan sonra yağmuru başlatır. Ayrıca yerden de su kaynamaktadır. Durum böylece kırk gün sürer. Artık bütün bir dünyâ deniz olmuştur. Suyun dağı-taşı örtüp-kaplamasıyla yeryüzünde canlı diye bir şey kalmamıştır. (Zâten suda yaşayanlar, her hâlde ölmemişlerdir!) Bundan sonra sular çekilmeye başlamış, Hz.Nuh'un gemisi de yüksekçe bir yere oturmuştur. Dinin kaynaklarına göre, bu yer Ülke’mizin Ağrı veyâ Cudi dağlarından biridir. Yeniden kurulan dünyânın canlı varlıkları da, tûfândan kurtulan gemideki insan, hayvan ve bitkilerden türemiş ve çoğalmışlardır. Tûfân olayı özetle böyle yaşanmıştır.

Tûfân'ın dinî anlatımı yanında, uluslarla ülkelerin kültürlerine girmiş bir de efsâne yanları vardır. Dünyâ çapında, rastlanabilen efsânelerin bâzıları sözlü olup nesilden nesile anlatıla-gelirlerken, bâzıları yazıya dökülüp gene bugünlere ulaşmışlardır. Çin, Hint, İran, Peru, Yunan ve Mezopotamya belgeleriyle diğer bâzı yaban kültürlerde gördüğümüz efsânelerin bâzıları Nuh Tûfânına son derece de benzemektedirler. Mezopotamya'nın Sümer, Akad (Akkad veyâ Akat), Bâbil ve Âsur sırasıyla gelen efsânelerinden en ünlüsü Gılgamış (Gılgameş) Destanı olur. Bu efsânelerde Hz. Nuh rolünde bâzen krallar, bâzen hayâl dünyâlarının tanrıları bâzen de başka kişiler görülmektedirler. Orta-Asya'da Türkler’in bu konudaki üç ayrı efsâneleri bilinmektedir. Bütün bunlar içinde ve bilinen en eski ve ünlü tûfân olayı ise, beşbinden fazla yıl geçmişi olan Sümer-Akat ortak efsânesi Gılgamış Destanında geçmektedir. Destan’da, Hz. Nuh rolünü kral Sümerce Ziusudra (Ziudsudda), Akatça Utnapiştim oynamaktadır. Buradaki olay, bizim Dicle ve Fırat'ın bugünkü kuzey Irak'ta taşmasından ibârettir. Hava ve genel olarak tabiatın durumunu tâkip eden ve yağmurların şiddetinden Dicle ile Fırat'ın taşacaklarını, çevrenin suyla kaplanacağını anlayan Kral, yaptığı bir sala âilesi efrâdıyla sadece kendi hayvanlarını yüklemiştir. Sonrası yer-yer kutsal kitapların anlatımına benzemekte, yer-yer de farklar göstermektedir.

Gılgamış Destanını anlatan kil tabletleri, Kuzey Irak'ta, toprak yığınları altında kalmış Âsur başkenti Ninova sarayından, Asur bilgini İngiliz George Smith bulup-çıkarmıştır. Tabletler okunduktan sonra, insanlık için karanlık olan birçok nokta aydınlanmış, gerek tûfân efsâneleri ve gerekse daha başka konularda, pek parlak bilgiler kazanılmıştır.



Mete Esin

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN