"Sessizliğin Sesi Grubu"na ait yazı ve fotoğraflar hakkında, zaman zaman çeşitli eleştiri ve sorular yöneltiliyor. Bunlardan bir kısmına, yorum bölümlerinde yanıt vermeye çalışıyoruz. Bizi uzun süredir takip eden okurlarımızın, eski sistemimize bağlı olarak yaptıkları özel cevap taleplerini de ya aynı yol ya da internet adreslerine gönderdiğimiz mektuplarla karşılıyor, aksini duymadıkça da karşılayabildiğimizi düşünüyoruz. Cevap verilmesi gerektiği hâlde atladıklarımız olduysa özürlerimizi lütfen, en içten dileklerimizle kabul edin.
Sorularınıza karşılık verirken, makale sayfalarını kullanmayı da düşündük. Sizlerden gelen öneriler arasında da böyle bir dilek olması, düşüncemizi karara çevirdi. "Biraz geciktik ama kısmet bugüneymiş." diyerek çekelim besmeleyi…
"Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na dahil "Sessizliğin Sesi Grubu"nun otuz beş değişik yayını olduğunu bilirsiniz. Bunlardan bir kısmı internet sistemini kullanıyor. İşte onlar arasında, yapılan yorum ve istenen cevapları kolayca görebilmek amacıyla yalnız üçünün "Yorumlama Sistemi" açık. İçerikleri nedeniyle üçünün yeterli olacağı görüşündeyiz. Bunlar:
1-Sessizliğin Sesleri Gazetesi
2-Sessizliğin Şiirsel Sesi Dergisi
3-Sessizliğin Sesleri Sanat Galerisi’dir.
Niyetimiz daha ilk "Okur Mektupları"nda işi fazla uzatıp sıkmak değil sizleri... Bir iki konu seçip cevaplayalım bugünlük. "Tarihin Sesleri Dergisi" ve ona bağlı olarak, "Sessizliğin Sesleri Gazetesi"nde yayınlanan ve konuları tarihe dokunan yazılarla giriyorum söze…
OKUR MEKTUPLARINA YANITLAR
I-Yayın Kurulumuzun Yanıtı: Pek mecbur kalmadıkça tarih ve anlaşma metinlerini yayınlamaktan kaçınacağız. Dipnottan ve her sözcüğün üzerine bir numara koymaktan da nefret ediyoruz. Yayınlamak mecburiyetinde kaldığımızda da madde madde sıralama yerine metin aralarına serpiştirmeyi tercih ederiz.
Yazı dilimiz gerçekten de bazı makalelerde esprili… Bu da herhangi bir zorlamayla değil, Sayın Günay Tulun’un üslubundan etkilenme yoluyla kendiliğinden gelişti. Bilirsiniz: En resmi yazılarının kenarından köşesinden de olsa bu anlayış kendini belli eder. Dikkatli okur profili çizdiğinize göre, parantez kullanmaktan kaçındığını da fark etmişsinizdir. Esprili yazma konusunda Sayın İdil Tulunoğlu'da benzer özelliklere sahip. Düşüncelerinizi içtenlikle açıkladığınız için, hepinize çok teşekkür ederiz. Bu üslubu uygun ve okutur bulan bizler de aynı tarzın sürdürülmesinden yanayız.
II-Yayın Kurulumuzun Yanıtı: Buna hakkımız olmadığının bilinciyle sizlerden özür diliyoruz. Vordonisi yazıları sürdürülecek. Şu an hazır bekleyen iki yazı var. Yayına almamız için yeni fotoğrafları bekliyoruz. Gecikmenin tüm nedeni bu… Bizden, saygı ve sevgi dolu koca bir teşekkür de bu konuda yazan sadık okurlarımızın hepsine...
III-Yayın Kurulumuzun Yanıtı: Evet, herkes onuncu adadan söz ediyor. O yazıları bir kez daha okursanız tümünün kaynağının iki yazı olduğunu göreceksiniz. Bu da şu demek: Demek ki o iki yazı kopyalana kopyalana, alıntı yapıla yapıla on ada konusu postülat hâline getirilmiş. Kimse yeni bir şey yazmamış, kaynak yazıları alıp kendisi yeni bir yazı yazmış gibi sunmuş. Eserlerin gerçek sahiplerinin kim olduğu, o yazıları ilk kimin yazdığı bile anlaşılmaz hâlde…
Vordonisi yazıları devam edeceği için bazı konular tekrar konuşulur hâle gelecek. Buraya özetleyerek aldığımız yazınızdan anladığımıza göre, eski bir denizcisiniz. Ricamız, eski haritalarla "Seyir, Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığı"nın haritalarını bir kez daha incelemeniz, ilk yazıda koordinatlarını verdiğimiz Vortonos Feneri ve Yıldız Kayalıkları’na bir kez daha dikkat etmeniz. Batan her adanın bir manastıra sahip olması gerekmediğine göre, "Vordonisi Yazıları"nın yazarıyla da bizlerle de aynı fikirde birleşeceğinize inanıyoruz. Hassasiyetiniz için çok teşekkür ederiz. Konu, yayına girmeyi bekleyen yazılarımızda da işlenmekte...