Edirne Balkan Şehitliği |
Bu nedenle bugün yazacaklarım; bir başka destanın, ülkemin bugünlere gelişinin kısa bir destanı olacak.
Önce hatırlayalım.
Bugün; bizleri, utanç verici "Sevr Antlaşması"yla tutsak kıldığını düşünenlere tüm dünyanın gözleri önünde meydan okuduğumuz bir günün yıl dönümüdür.
Bugün; boynuna yok edilme paftası asılmış bir ulusun, bu durumu tersine çevirdiği bir gündür.
Bugün; mazlum ulusların örnek alıp, bağımsızlıklarına ilk adımı atmaya karar verdikleri bir günün yıl dönümüdür.
Biliyorsunuz!
"Birinci Dünya Savaşı"nda yenik düştüğü gün Osmanlı, galip devletler tarafından hunharca, ahlaksızca işgale başlandı.
Yine biliyoruz ki Osmanlı'yı koruyup gözetmesi gereken Sultan; yurdunun değil, ulusunun değil, tahtının derdindeydi.
Bu zafiyet o kadar açıkça görülüyordu ki Osmanlı'dan işgalcilere doğru "Yeter, durun!" diyecek sesleri bile engellemeye yetti.
Sultan iktidarının devamını, tahtının selametini İngiltere'ye bağlamıştı. Bu bağlanma, o kadar açık ve o kadar fütursuzca yaşanıyordu ki İngiliz Yüksek Komiserliği'ne kendi eliyle yazdığı yazıda, "Osmanlı İmparatorluğu on beş yıl süreyle İngiliz sömürgesi olabilir, idareyi süratle ele alın" diyecek kadar başına buyruk, rahat ve fütursuzdu.
Devlet bitmiş, ülke bitmiş, ordu bitmiş, ufuk kapkara!
En kötüsü halk bölünmüş, birbiriyle savaşmakta...
İşte her şeyin yokluğa uzandığı bu anda, hani Llyod George´un "Yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğe bakın ki, o büyük dahi çağımızda Türk milletine nasip oldu" sözleriyle anlattığı Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkıp tüm ulusu işgalcilere karşı birleşmeye çağırdı.
Kendisine uzanan ellerle birlikte 23 Nisan 1920 günü Büyük Millet Meclisi'ni açtılar.
İlk konu, "Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir" çığlığı, meclisin başkanıysa seçilen Mustafa Kemal'di artık.
Türk Ulusu var oluşunun başlangıcından beri düşkündür özgürlüğe. Mehmet Akif şöyle dile getirir bu vasfı:
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Özgürlükle bezenmiş bu sözler; kendini yurduna, ulusuna adayan Mustafa Kemal'in de yeminiydi baştan beri.
Bu yemin 29 Ekim 1923 akşamı saat 20.30 da oldukça tartışmalı geçen bir oturumun sonunda bir ödül olarak yağdı yurdumun üstüne.
Cumhuriyet, özgürlük demek!
Cumhuriyet, Mustafa Kemal'in bizlere sunduğu inkılaplar buketi...
Bugün; ülkemizi bölmek, Cumhuriyetimizi yıkmak için uğraşan iç ve dış düşmanların olduğunu biliyoruz. Cumhuriyet'ten o kadar korkuyor ve çekiniyorlar ki depremi bahane ederek törenleri iptal ediyorlar.
"Neden olacak!.." diye başlayarak cevapladığınızı duyar gibiyim!
Bağımsızlığımızın destanını yazan o büyük kahramanların, onların önderi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk'ün önünde saygı ve sevgiyle eğiliyorum.
Selam olsun onlara, selam olsun onlar gibi "VATANIM "diyebilen halkıma...
Canay Davran