Bir önceki sayfanın sonlarında Satir’e adanan ve “Satiros, Satyros, Satyrios” olarak da dile getirildiğini yazdığım, “Satiryos Manastırı”nı ortada bırakıp gitmiştim. Bu kez, ellerinden tutup karşınıza getirmek istiyorum.
O zamanlar, kent merkezi Haliç çevresinde olduğu için, bu manastırda yaşamak; hem sayfiye keyfi sürmek hem de kentteki asayiş bozukluğundan korunmak gibi iki önemli imkân sağlamış onlara…
İsimlerini, aslında Satiryos telaffuzuna yakın bir şekilde Ignatyos ve Fotyos olarak yazmak gerek ama cehaletimi yüzüme vuracakların sayısı artmasın diye, vazgeçiyorum bu zevkten.
Büyük imar hareketlerine girişmiş.
Şehir meydanlarını yeniden düzenletmiş.
Yıkık kiliseleri, sarayları yeniletmiş ya da aslına uygun olarak eski temellerinin üzerinde yeniden inşa ettirmiş.
Anlayacağınız, kimine göre Hazerli kimine göreyse Ermeni’ymiş…
Sonra da adamları; “A! Bakın burada ne var. Aaa! İmparatorumuz köylü değil asilmiş. Üstelik Fotios’la aynı soydanmış.” çığlıkları atarak o belgeyi bulmuşlar.
Çünkü milletin parası, aynen bugünkü gibi, o devirde de devletin başındaki adamın parası demekmiş. Üzerinde çeşitli örtüler bulunan ödeneklerden oluşurmuş. Dikkat edin lütfen; “muş, müş” dedim, “du, dü” demiyorum. Neme lazım, başım derde girmesin!
Bizim Fotios, çevirdiği bu dolap sayesinde, hedeflediği dinsel iktidar yolculuğuna yeniden başlamayı becerebilmiş.
Buraya kadar karakteriyle ilgili öğrendiklerimiz şu:
Akıllı ama güvenmeden önce istiareye yatmanız gereken bir tip.
Hep Foti hep Foti…
Ignatios harcanmış gibi oldu ama ne yapalım ki asıl konu Fotios I ve onun adası… O yüzden, başroldeki kişinin Fotios olmasına da tahammül gerek.
Onun düzmece asalet aramasına hiç mi hiç gerek yok. Çünkü o doğuştan nasıl asil olunabiliyorsa işte, aynen öyle asil.
Dedesi İmparator Nikeforos I, babasıysa sonradan Kınalıada’ya sürgüne yollanan ve “Keşiş Athanasios” adıyla oradaki manastırlardan birinde gece uykusunda ölen, zorunlu emeklilerden; imparator I. Mikhail Rangabe…Hadımlar imparator olamadığından, imparatorlukta hak iddia etmemesi için diğer erkek kardeşleriyle birlikte hadım edilip uzun süre sürgünde kalan, daha sonraları da din adamı olarak üstün yetenekleriyle ön plana çıkıp “İstanbul Patrikliği”ne kadar yükselen oğul Ignatios’un asıl adıysa Niketas…
Bir de isimlerin Yunan’a mal edilme gayreti nedeniyle oluşan, yazılış ve okunuş farklılıkları var. Kullandığınız dile göre; Photivs, Photius, Fotius yazıp Fotyus ya da Fotius olarak okudunuz mu o ismin Roma kökenli olduğunu anlaşılıyor. Sondaki “vs ya da us”u değiştirip “os” yaptığınızdaysa Yunanlaştırıyorsunuz. Aynen Fotyos ya da Fotios gibi, tıpkı Ignativs’un da Ignatios olduğu gibi…
Şu Yunan akıllı millet. Onlarla aşık atmak zor. Hem de ne zor!
İlginizi çektiyse sonraki sayfaya da buyurun!