Oysa hayır Sayın Başbakan, uydurmanın ahlaklısı ve edeplisi olmaz. Bütün uydurmalar bizatihi alçaklıktır! Biz ki; savaşta düşmanı yanıltmak amacı dışında asla yalan söylemeyen, yani sizin tabirinizle uydurmada bulunmayan bir milletin torunlarıyız. Bu sebeple bize uydurma yakışmaz. Bunu biz değil, sizin hani şu çok değer verdiğiniz ve onların uğruna "Değerli Yalnızlık" adı altında tecridi göze aldığınız Araplar söylüyor.
Uydurmanın Ahlaklısı Olmaz, Bütün Uydurmalar Bizatihi Alçaklıktır [Ömer Sağlam]
Bu gruba ait tüm sitelerde yayınlanan makaleler, hiçbir dönemde sansür edilmemiştir. Ayrıca Nisan 2012′den
beri de redakte edilmemekte; doğrusu ve yanlışıyla eser sahibinin gönderdiği özgün hâlde yayınlanmaktadır.
Türkiye'de tape (ses kaydı) üzerine tape patlıyor. Artık dizi
film izler gibi siyasilere ve iş adamlarına ait ses kayıtlarını izliyoruz.
Halk, öyle alıştı ki; her gün yeni kaset beklentisi içinde. Şimdilik ses
kayıtlarıyla iktifa ediyoruz, muhtemelen pek yakında görüntülüleri de düşer
ekranlarımıza. Ve başbakan, geçtiğimiz salı günü yapılan grup toplantısında
açıkça itiraf ediyor: "Yeni
internet yasasını bu şantajın önüne geçmek için çıkardık"(1). Yani Başbakan, bu sözleriyle, bu tür ses ve görüntü
kayıtlarının yayına verileceğinden emin olduğu için apar topar internet
yasasını çıkarttıklarını, belki de istemeyerek cümle aleme ifşa etmiş
bulunmaktadır.
Bütün Uydurmalar Bizatihi Alçaklıktır!
Başbakanın Salı günkü grup
toplantısında söylediği şu sözler de çok ilginçtir: "Dün akşam kendi
kurguladıkları, dublajını da kendilerinin yaptığı bir piyesi servis ettiler.
Ben haftalardır bir çağrıda bulunuyorum; eteğinizde ne varsa dökün, elinizde ne
varsa çıkarın diyorum. Ama bunlar gidiyor, alçakça,
hayasızca, edepsizce montaj yapıp bunu servis ediyorlar. Uydurun da uydurmanın
da bir ahlakı, edebi var. Bu kadarı olmaz"(2).
Anlaşılan
Başbakana göre; bazı uydurmalar kabul edilebilir ve bu uydurmalara bakılarak iş
ve işlem yapılabilir! Demek ki; bu ülkede Başbakanın da rıza gösterdiği bazı
uydurmalar yapılmış ve halen de yapılmaktadır. Sayın Başbakana sormak
gerekiyor; peki hangi uydurmalar ahlaka ve edebe uygundur? Mesela; kendi savaş
uçaklarımızla kendi camilerimizin bombalanacağına ilişkin uydurma ahlaklı ve
edepli bir uydurma mıdır? Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin cep telefonuna yüklenen
sahte kayıtlar ahlaka ve edebe uygun mudur? Sizin ısrarla "Paralel Yapı",
"Cunta"
ve "Çete" diyerek aşağıladığınız yapı, o zaman da iş
başında olduğuna göre; Ergenekon, Balyoz ve Casusluk gibi davalarda bulunması
muhtemel uydurmalar ahlaka ve edebe uygun mudur? "Bezm-i Alem Valide Sultan
Camii'nde içki içtiler" ve "Kabataj Meydanında tesettürlü bir
kadına cinsel tacizde bulundular" şeklindeki uydurmalar ahlaka ve
edebe uygun mudur? Peki, o zamanlarda neden hiç sesiniz çıkmadı da, bugün işin
ucu size dokununca demediğinizi bırakmıyorsunuz bu uydurmaları yapanlara.
Oysa hayır Sayın Başbakan, uydurmanın ahlaklısı ve edeplisi olmaz. Bütün uydurmalar bizatihi alçaklıktır! Biz ki; savaşta düşmanı yanıltmak amacı dışında asla yalan söylemeyen, yani sizin tabirinizle uydurmada bulunmayan bir milletin torunlarıyız. Bu sebeple bize uydurma yakışmaz. Bunu biz değil, sizin hani şu çok değer verdiğiniz ve onların uğruna "Değerli Yalnızlık" adı altında tecridi göze aldığınız Araplar söylüyor.
“Arap
ordularının kalplerini Türkler gibi titreten olmamıştır” diyen ünlü Arap
Edebiyatçısı ve Mutezîle Kelâmcısı Câhız (Doğ. 767-777, Öl. 869), Arap İslâm
orduları kumandanı (ve Horasan valisi) Cüneyd bin Abdurrahman’la Türk Hakanı’nın aralarında geçen konuşmayı
şöyle nakleder:
Hakanla (Türkiş Hakanı Sulu Çor Kağan) karşılaştılar. Hakan’ın durumu
Cüneyd’i korkutup dehşete düşürdü. Birlikleri ve ordusu onun gözüne çok
göründü. Üzerinde çok fena bir tesir bıraktı. Hakan bu vaziyeti ve Cüneyd’in
içinde bulunduğu ruh halini anlayınca ona şu şekilde haber gönderdi: Korkma!
Ben sana bir fenalık yapmak istesem bu şekilde bir şey yapmadan yerimde
durmazdım. Kuvvetlerinin eksik tarafını önceden gördüm, eğer sana galip gelmek
veya bir kötülük yapmak isteseydim düşünmeye fırsat bırakmadan kuvvetlerini
tozla duman ederdim. Bu hileyi öğrenip de başka Türklere tatbik etmeyeceğini
bilsem kuvvetlerinin ve tabyandaki eksik ve hatalı tarafı sana gösterirdim.
Senin akıllı ve sülalen arasında şerefli, faziletli ve dinini iyi bilen bir
kimse olduğunu duydum. Dininizi tanıyabilmek için sana dini hükümlerinize dair
bazı şeyler sormak istedim. Sen bana maiyetinle gel, ben sana yalnız başıma
çıkayım, şahsım için bu hususta gerekli bazı şeyleri sana soracağım. Sakın
benden kuşkulanıp endişeye düşme. Benim gibi bir adama gadretmek yakışmaz.
Benim gibi bir kimse önce hile ve hud’asından emin edip de sonra verdiği sözü
bozan bir insan değildir. Biz işlerimizde hile
(uydurma) yapmayan bir milletiz. Hileyi (uydurmayı) sadece harpte mubah sayarız.
Eğer harp hilesiz (uydurmasız) olacak olsa hileyi (uydurmayı) harpte dahi mubah
görmezdik. ”(3).
Başbakan, grup toplantısında öyle bir laf etti ki; bu lafı
gaf mıydı yoksa itiraf mıydı doğrusu pek kestiremedik. Neydi o laf? "Devletin
kriptolu telefonlarını bile dinlemişler!" Yani Başbakan bir
anlamda "Biz o konuşmayı kriptolu (şifreli) telefonlarla yapmıştık"
demek istiyor iyi mi? Bu tavır, bizim
Anadolu'da, caminin içinde sevgilisini öperken caminin avlusundan kendilerini fark
edip "Tu
size, terbiyesizler! Sevişecek başka yer bulamadınız mı?" diyen
adama, "Şu işimi bitireyim de caminin avlusuna tükürmenin ne demek
olduğunu sana göstereceğim" diye tehditler savuran adamın tavrına
benziyor değil mi?
Şimdi de Sayın Başbakana desteğimizi verelim: Evet, bu ses
kayıtları eğer montaj, yani uydurma ise tam bir alçaklıktır. Hangi amaca hizmet
ediyorsa etsin, vatana saldıran düşmanları bertaraf etme dışında yapılan bütün
diğer uydurmaların da birer alçaklık olduğu gibi. Şunu da önemle belirtelim ki;
İslam alimleri yalanın, yani uydurmanın caiz olduğu bazı yerleri şöyle
sıralamışlardır: Savaşta düşmanı yanıltmak, karı-kocanın arasını bulmak, iki
Müslüman'ın arasını bulmak vs. İslam alimleri, bu birkaç hususun dışında,
örneğin siyasi çıkar uğruna yapılan uydurmaları mubah görmemişlerdir.
Yandaşlar Boşuna Çırpınıp Duruyor, Yazık Onlara...
Dün (25 Şubat 2014) akşam, CNN-Türk kanalını izlerken iki
ayrı duyguyu bir arada yaşadım desem yeridir; utanma ve gurur. "Dört
Bir Taraf" isimli programda gazeteci Abdülkadir Selvi'yi izlerken
gazeteciler ve gazetecilik adına gerçekten çok utandım. A.Selvi, Başbakan ile
oğlu arasında geçen konuşmaya ait olduğu iddia edilen ses kaydının uydurma ve
montaj olduğunu ispatlamak için öyle çürük dallara sarıldı ki; hangi dala
sarıldıysa hemen hepsi elinde kaldı! Nazlı Ilıcak, kurt bir gazeteci.
Abdülkadir Selvi ve Nagehan Alçı'yı tam anlamıyla çileden çıkardı desem
yeridir. Abdulkadir Selvi'nin sarıldığı dallardan birisi de MHP Lideri Devlet
Bahçeli'ye sözüm ona PKK ve Apo hakkında söyletilen övücü konuşmalara ilişkin
yapılan uydurma ses kaydının internette dolaştığına ilişkin beyanı idi(4). Bereket versin, Nazlı Ilıcak, "O
ses ve sözler zaten Bahçeli'ye aittir. Grup toplantılarının birinde Şivan
Perver'in sözlerini aktarırken kullandığı sözlerdir..." dedi ve bu
sözleriyle Abdülkadir Selvi'yi fırlatıp attı ekranlardan dışarı!
Gerçekten de Nazlı Ilıcak'ın dediği gibi; o ses ve sözler
orijinaldir ve Sayın Bahçeli'yle aittir. Sayın Bahçeli o sözleri, Barzani ve
Şivan Perver'in, Başbakanın konuğu olarak Diyarbakır'a yapmış oldukları
ziyareti tenkit etmek için parti grubunda yapmış olduğu konuşma sırasında "Şivan
Perver'in 1999 yılında İsveç'te söylediği sözler" olarak
aktarmıştır. Yani bu ses kaydını alelacele internete veren acemi hırsızlar,
Sayın Bahçeli'nin sözlerinin arkasını ve önünü keserek sadece Şivan Perver'in
sözlerini naklettiği bölümü yayınlamışlardır. Yani Başbakanın tabiriyle
alçaklıktan da öte, sefilane bir uydurma yapmışlardır(5). Keşke Sayın Başbakan, güya kendisini korumak için düşünülmüş
böyle bir alçaklığa da açık yüreklilikle "Alçakça" diyebilseydi.
Belki o zaman, çok daha geniş destek bulabilirdi toplumdan...
Yandaş medyanın figüranlarından
Emine Şenlikoğlu'nun konuya yaklaşımı da oldukça utanç vericidir aslında. Emine
Şenlikoğlu, atmış olduğu twitte "ses kayıtları uydurmadır"
demiyor. Başbakan ile oğlu arasında geçtiği söylenen konuşmada konu edilen
paranın, "Bu gün
biri sordu, kaset doğru olsa ne derdin? Dedim ki, dindarlar zekâtını yoksullara
ulaştırmak için başbakana vermişler olabilirler!"
Beni gururlandıran şey ise
Ertuğrul Özkök'ün sözleri olmuştur. Sevelim veya sevmeyelim (haddizatında
kendisini ben de fazla sevmem) Ertuğrul Özkök, dün (25.02.2014) akşam
"Aykırı Sorular" programında öyle bir laf söyledi ki; kendisini Türk
Milliyetçisi ve Ülkücü olarak tanımlayan insanların bu sözlerden gurur
duymaması mümkün değildir. Özkök'ün sözleri aşağı yukarı şöyleydi: "Alparslan
Türkeş, bu ülkede 4.5 sene hapis yattı. Ancak bir kere bile mağdur edebiyatı
yapmadı ve bir kere bile devletten intikam almaya kalkışmadı. Tayyip Erdoğan
ise, sadece 4 ay hapis yattı, ancak yıllardır mağdur edebiyatı yapıyor ve
yıllardır devletten intikam almaya çalışıyor..."
Yaşadıkları zaman dilimi(yani
yaşları), siyaset yaptıkları dönem ve şahsiyetleri itibarıyla belki bu iki
şahsiyetin kıyaslanması bile yanlış ama, neticede doğru şeyler söyledi Ertuğrul
Özkök. İsterseniz yazımızı bir soru ile bitirelim; madem ses kayıtları montaj, şu
halde Başbakan'ın açıklamasından hemen sonra TÜBİTAK'da (BİLGEM)
kriptolu telefonlara bakan 5 kişiyi neden görevden aldınız?(6).
Montajcıları bulsanıza...
Ömer
Sağlam
_________________
3-Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir, Örneklerle İslam Ahlakı, s,133, Nesil
Yayınları, İst. 2003, & Mehmet Doğan, Kur’an Gölgesinde ve Tarih Önünde Türk, s. 15-16, Türk Kültür Yayını, İstanbul, 1978. Mehmet Doğan, Arap İslam Orduları Kumandanı
Cüneyd b. Abdurrahman ile Türkeş Hakanı Sulu Çor Kağan arasındaki bu diyalogu
kitabının 16-18 sayfalarında, Arap Müellifi El-Cahiz’in “Fedâil’ül
Etrak=Türklerin Faziletleri” isimli kitabından naklen ayrıntılı olarak
anlatır. Karşılaştırma için bk. Prof.
Dr. Mustafa Temiz, “Milletimizin (Türk Milletinin)
Üstün Hasletleri-Sırrımızı Nasıl Keşfettiler” başlıklı makalesi. Parantezler
tarafımızca konulmuştur. ö.s.
4-Beyaz
TV ana haber bülteninde haber olarak da verildi Bahçeli'nin bu sözleri.
5-İşte Bahçelinin o sözleri
kullandığı grup konuşması:
6-http://www.internethaber.com/tubitakta-kaset-operasyonu-flas-haber-645292h.htm.
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.