Ömer Sağlam
Davutoğlu, Korkarım Şimdi de Evlad-ı Fatihan'ı Ateşe Atacak [Ömer Sağlam]
Gruplarımızda yayınlanan makaleler sansürlenmez. 2012′den beri de redakte dahi edilmeden özgün şekliyle yayınlanır.
Yazmış olduğu "Stratejik Derinlik" isimli
kitabından hareketle yürütmüş olduğu dış politika sebebiyle Dışişleri Bakanlığı
yapmış olduğu dönemde muarızları tarafından sık sık "Düş İşleri
Bakanı" olarak isimlendirilen Davutoğlu, korkarım ki şimdi de Başbakan
olarak büyük bir hataya imza atmak üzere!
Ahmet Davutoğlu, komşularla "Sıfır Sorun"
diyerek çıkmış olduğu yolda sıfırı tüketip, Türkiye'yi sıfır komşu ile bırakmış
bir siyasi figür olarak tarihe geçmek üzeredir. Abartmıyorum; Kuzey Irak
Bölgesel Kürt Yönetimi dışında iyi ilişkiler içinde bulunduğumuz hiç bir
komşumuz sanki kalmadı gibi. Yunanistan ve Bulgaristan ile ilişkilerimiz ise
büyük ölçüde eh işte türünden yürüyor.
Düşünsenize bir; tarih boyunca sürekli inişli
çıkışlı ilişkiler içinde bulunduğumuz İran ile ilişkilerimiz tamamıyla ABD'nin
izin verdiği çap ve çerçevede şekilleniyor. Suriye'de izlemiş olduğumuz yanlış
dış politika sebebiyle, İran gibi dünyanın en eski devletlerinden ve en kadim
medeniyetlerinden birisiyle ters düşmüş bulunuyoruz. Gelin görün ki; Suriye'de bizim değil,
İran'ın dediği olacak gibi. Ahmet Davutoğlu'nun ve Tayyip Erdoğan'ın sürekli
ömür biçtiği Beşar Esat, İran, Rusya ve Çin gibi ülkelerin desteğini arkasına
alarak kaya gibi hâlâ yerinde duruyor. Olan ise Suriye'deki sayıları 1.5-3.5
milyonu bulan(1) Türkmen soydaşlarımıza oldu. Şu anda onlar, Beşar Esat
yönetimi ile Suriye Muhalefeti arasında sıkışmış durumdalar. Suriye'deki en
büyük mücadele, yine Türklerin yoğunlukla yaşadıkları Halep civarında
veriliyor. Elbette ezilenler, arada sıkışanlar yine soydaşlarımız.
Irak'taki sayıları 2-3 milyon olduğu söylenen
Türkmen soydaşlarımızın durumu ise çok daha içler acısı. Onların dramı, ta Irak
Osmanlı'dan kopup bağımsız devlet olduktan sonra başladı. Türkmen ileri
gelenleri ve aydınları, hemen her devirde kıyıma uğratılmışlardır. Şimdiki
durum da eskisinden farklı değildir. Üstelik şu anda Türkmenlerin yoğun olarak
yaşadıkları bölgede bir de IŞİD belası baş vermiştir. Ve Irak'taki Türkmenler,
şu anda kelimenin tam anlamıyla iki arada, bir derede kalmış insanlar olarak,
sahipsiz ve arkasız olarak kendilerine uzanacak bir yardım eli beklemektedir.
Bizim yanlışlarımız yüzünden Türkmen soydaşlarımız peşmerge yönetiminin
gölgesinde kendisine yer bulmaya çalışıyor vesselam.
Sıra Geldi Evlad-ı Fatihan'ı Ateşe
Atmaya!
Özetle; Ahmet Davutoğlu'nun akıl daneliğinde 13
yıldır takip edilen yanlış dış politikalar sebebiyle Irak ve Suriye Türkmenleri
Allahlarına emanet pozisyondalar! Bir başka tabirle söyleyecek olursak; Orta
Doğu'daki artıklarımız tamamdır; şimdiden ruhlarına Fatiha okuyabiliriz
onların! Şimdi sıra geldi Balkanlardaki artıklarımıza! Artıklarımız dediysek,
sözün gelişi. Özellikle Balkanlardaki Türkler bizim için birer Evlad-ı
Fatihan'dır. Vaktiyle bizim götürüp oralara yerleştirdiğimiz insanların
torunları. Korkarım ki; Ahmet Davutoğlu şimdi de bizim için "Evlad-ı
Fatihan" olan bu insanları ateşe atacaktır! Dün itibarıyla Makedonya'da
öyle bir laf etti ki Ahmet Davutoğlu; şahsen benim korkudan yüreğim ağzıma
geldi! Başbakan açık açık Makedonya'daki Türk nüfusa, her haneye olmak üzere
Türk Bayrağı, Türkçe Sözlük ve Kur'an-ı Kerim dağıtılacağını söyledi. Niye
kine? Oysa Ahmet Davutoğlu "Stratejik Derinlik" isimli kitabında;
"Türkiye
artık ne Osmanlı Devleti’nin son döneminde olduğu gibi İslam Dünyası’nın
sorumluluğunu taşıma gibi özel bir konuma sahiptir, ne de İslam toplumları ile giriştiği
ilişkiler dolayısıyla bütün büyük güçlerle hesaplaşma riski ile karşı
karşıyadır... Psikolojik reflekslere dayalı tepkiler, Türkiye’nin sadece İslam
ülkeleri ile olan ilişkilerini olumsuz yönde etkilemekle kalmamakta, aynı
zamanda Asya ve Afrika derinliğindeki diplomatik manevra alanını önemli ölçüde
daraltmaktadır”(2) diyerek kendilerinin "Yeni Osmanlıcılık" fikrinde
olmadıklarını söylüyordu. Peki o zaman, Irak'ın ve Suriye'nin iç işlerine neden
karışıp duruyorsunuz efendiler? Neden ağzınız her açıldığında Filistin'den,
Gazze'den, Saraybosna'dan dem vuruyorsunuz?
Geçtiğimiz 29 Kasım'da Erzurum'da "Ayağa
kalkın ey Erzurum... Kudüs, Mekke, Saraybosna, Semerkand, Kerkük, Halep
için ayağa kalkın"(3) diyen siz değil misiniz?
Geçtiğimiz 21 Aralık günü Ankara il kongresinde "Bu
kongre Kudüs, Saraybosna, Semerkand kongresidir."(4) diyen siz değil
misiniz?
Hadi Kudüs ve Saraybosna neyse de şu Semerkand da
nereden çıktı Sayın Davutoğlu? Siz ki; Semerkand'ın bağımsız kocaman bir ülke
olan Özbekistan'ın bir şehri olduğunu ve 2005 yılından bu yana Özbekistan ile
olan ilişkilerimizin limoni olduğunu ve yeni yeni düzelmeye başladığını en iyi
bilen kişisiniz. Bakınız, daha iki gün önce Özbekistan muhalefetinin önde
gelenlerinden birisi olduğu söylenen Abdullah Buhari isimli bir molla İstanbul'da
güpegündüz öldürüldü(5). Bunu öldürten güç kimdir? Geçmişte Özbekistan
muhalefet lideri Muhammed Salih'e sahip çıktınız diyerek İslam Kerimov'un
Türkiye'ye tavır aldığını ne çabuk unuttunuz?
Bir yandan "Türkiye artık Osmanlı Devleti’nin
son döneminde olduğu gibi İslam Dünyası’nın sorumluluğunu taşıma gibi özel bir
konuma sahip değildir" diyeceksiniz, bir taraftan da Makedonya'daki Türklere Türk Bayrağı, Türkçe
Sözlük ve Kur'an-ı Kerim dağıtacaksınız ha?
Şu sözler Sayın Davutoğlu'na aittir ve
Makedonya'da, hem de Makedonya Dışişleri Bakanlığı'nda düzenlenen "Makedonya
Büyükelçileri Konferansı"nda söylenmiştir: "Dün Türk STK'ları ile
görüşürken parti temsilcilerimizle görüşürken bir talep geldi bize. Dediler ki
bize Türk bayrağı gönderir misiniz, Türk bayrağına ihtiyaç var. Onun üzerine
arkadaşlarıma talimat verdim. Ne kadar hane varsa Makedonya'da
Türkçe konuşulan, her haneye bir bayrak, bir Türkçe mealli Kur'an'ı Kerim ve
bir Türkçe sözlük hediye ediyoruz."(6).
Yani Sayın Davutoğlu, yukarıdaki sözleri, şu andaki
nüfusu tahminen 2.100 bini ancak bulabilen ve nüfusunun en kaba rakamla ancak
80-100 bini Türk olan, nüfusun %34'üne tekabül eden 700 bini ancak Müslüman
olan bir ülkenin Dışişleri Bakanlığı'nda söylemiştir ki; Makedonya, nüfusunun
%64'ü Makedon, %25'i Arnavut, %2.66'sı Roman, %1.78'i Sırp, diğer kısmı da
Boşnak ve Ulahlardan oluşan küçük bir ülkedir. Başbakan ise, konuşmasında bu
ülkenin tamamen Müslümanlardan ve Türklerden oluştuğunu zanneden bir kişi gibi
konuşmuştur Makedonya'da! Yarın öbürgün, Makedonya'daki diğer etnik gruplar
oradaki Türkleri hedef alırlarsa şahsen ben hiç şaşırmam. Siz oradaki birkaç yaşlı Türk'ün boynunuza
sarılıp, ağlayıp sızlamasından etkilenerek bu türlü laflar ederseniz, hata
yaparsanız efendim. Tamam gönderin;
ancak bu işi gizli yapın. İç kamuoyuna mesaj vermek için bunları ulu orta
konuşmayın.
Makedon Büyükelçiler gerçekten nezaket
göstermişler; içlerinden birisi kalkıp da: "Sayın Davutoğlu, siz
Makedonya'daki Türklerden önce kendi vatandaşlarınızı düşünün! Siz, ülkenizin
Doğusunda ve Güneydoğusunda oturan bütün vatandaşlarınızın evlerine Türkiye
Cumhuriyeti Bayrağı sokabiliyor musunuz da şimdi kalkmış bizim ülkemizdeki
Türklere Türk Bayrağı göndermekten bahsediyorsunuz ki; sizin ülkenizin
Doğusunda ve Güneydoğusunda gönderdeki bayraklarınız bile indiriliyor, yerine
bir terör örgütünün flamaları çekiliyor!
Siz özellikle ülkenizin Doğusunda ve Güneydoğusunda
oturan vatandaşlarınızın evlerine Türkçe Sözlük sokabiliyor musunuz da, şimdi
kalkmış bizim ülkemizdeki Türklere Türkçe sözlük göndermekten bahsediyorsunuz?
Sizin Kürt vatandaşlarınız, PKK terör örgütünü devreye sokarak kendi dillerinde
eğitim yapmayı devletinize ve hükümetinize dayatırken, siz nasıl olur da bizim
ülkemizin eğitim dili olan Makedonca'ya alternatif eğitim dili oluşturacak
girişimlerde bulunuyorsunuz?(7) Siz ülkenizdeki bütün Müslümanların evlerine
Kur'an-ı Kerim'i sokabildiniz mi de şimdi kalkmış bizim ülkemizdeki
Müslümanlara Kur'an göndereceğinizi söylüyorsunuz? Lütfen bizim ülkemizin
içişlerine karışmayın. Çünkü biz 1993 yılından beri BM üyesi bağımsız bir
ülkeyiz" dese haklı olmaz mı? Bence olur. Peki sizce...
Ömer Sağlam
_____________
1-http://www.turkishnews.com/tr/content/2013/11/26/suriyedeki-turk-nufusu-ne-kadar/,
2-Prof.
Dr. Ahmet Davudoğlu, Stratejik Derinlik-Türkiye’nin Uluslararası Konumu, s.
261, 25. Baskı, Küre Yayınları, İstanbul, 2008.
3-http://www.hurriyet.com.tr/yerel-haberler/Ankara-Haberleri/ak-parti-erzurum-5-olagan-il-kongresi_16521,
4-http://www.yeniakit.com.tr/haber/harama-bulasanin-kolunu-kopaririz-41866.html,
5-http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27752929.asp,
6-http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/170705/_Bir_Turk_bayragi__Turkce_Kur_an-i_Kerim_ve_Turkce_sozluk_verecegiz_.html#,
7-
Makedonya'da resmi dil Makedonca'dır. Türkçe, Arnavutça, Sırpça, Romca ve
Ulahça ise bölgesely diller olarak kabul edilmektedir.
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.