İnkilâp mı İnkılâp mı? Ya da Köpekleştirmek mi Köpekleşmek mi? [Ömer Sağlam]
Gruplarımızda yayınlanan makaleler sansürlenmez. 2012′den beri de redakte dahi edilmeden özgün şekliyle yayınlanır.
İnternet ortamında yazmış olduğu
yazıları beğeni ile okuduğumuz Mahmut Emin "Köpekleştirerek Entegrizm"
başlıklı yazısında şöyle diyor:
"İktidar sahipleri, ‘muktedir’ olabilmek, iktidar sürelerini
uzatabilmek amacıyla, ahaliyi kendileri gibi yapmak yolunda dönüştürme
çalışmaları yapıyorlar. Bir nevi entegrizm yani... 'Peki, nedir entegrizm? Dini veya siyasi
inancı, tarihin bir önceki döneminde sahip olduğu kültür yapısı veya
müesseseleriyle özdeşleştirmektir. Böylece mutlak bir doğruya malik olduğuna
inanmak ve onun kabullenilmesini dayatmaktır.'(‘Entegrizm üzerine, Roger Garaudy’den aktaran Ayhan Karaçam, Değirmen
Dergisi, sayı 73). Garaduy’nin tanımı tam da ülkemizdeki olanları
anlatıyor. ‘mutlak doğruya inanmak ve onun kabullenilmesini dayatmak’. Bunu her
taraftan yüksek sesle anlatarak, konferanslarda, TV tartışmalarında, siyasi
mitinglerde, devletin yaptırdığı ve açılışı yapılan yatırımlarda her fırsatta
‘dayatıyorlar’. Özellikle Cuma günleri kameralar eşliğinde camilere giderek ve
namaz çıkışlarında alay-ı vala ile demeçler vererek halkın beyinleri
istedikleri yönde oluşturulmaktadır..."(1).
Köpekleştirmek mi Dönüştürmek mi?
Mahmut Emin, lafı üstü kapalı
olarak geçtiğimiz Ramazan ayında devletin TV kanalında yayınlanan “Ramazan
Sevinci” programında, “hamileler sokağa çıkmasın” sözüyle
kamuoyunun tepkisini çeken zatın, TBMM İnsan Kaynakları Başkanlığı davetiyle
meclis personeline vermiş olduğu “Hazreti Mevlana’yı Anlamak” konulu
konferansta sarf ettiği sözlere getirerek, kendisini Türkiye'deki Entegrizm'in
temsilcisi olarak göstermiş yazısında.
Mahmut Emin haksız da sayılmaz bu konuda. Zira, adamın Mustafa Kemal
Atatürk ve arkadaşları tarafından 1 Kasım 1928'de gerçekleştirilen "Harf
İnkılâbı" hakkında söyledikleri öyle kolay yenilir yutulur türden sözler
değildir. Üstelik tamamen yanlıştır. Eğer maksatlı olarak söylendi ise düpedüz
yalandır. Hem de kuyruklu türünden bir yalan. Ancak insan Sayın Mahmut Emin'in
dediği gibi; "Köpekleştirerek entegrizm" in tuzağına düşmeye
görsün; her türlü yalanı ve yanlışı doğru gibi aktarabilir insanlara. Hem de
hiçbir fütur getirmeden. Bakın neler demiş o malum zat:
"İnkilap mı? İnkilap ne
demek biliyor musunuz ‘Köpekleştirme’ demektir. Bu memlekette inkilap
(köpekleştirme) yapılmıştır. Dünyanın en büyük kütüphane cinayeti 1928 yılında
Türkiye’de olmuştur. Bir gecede Türkiye’nin kitapları okunmaz hale
gelmiştir...”(2).
Evet; "İnkılâp" kelimesini, "k" harfini ince okumak suretiyle, daha doğrusu "kı" hecesini "ki" olarak okumak suretiyle
telaffuz ederseniz, Arapçada "köpek"
anlamına gelen "kelb" sözünden
mütevellit "İnkilâp = köpekleşmek/köpekleştirmek" olur. Ancak
eğer "İnkılâp" kelimesini, "k" harfini kalın okumak
suretiyle, daha doğrusu "kı" hecesini yazıldığı gibi okumak suretiyle
telaffuz ederseniz, o zaman da yine Arapçada "değişmek, bir halden öbür
hale geçmek" anlamına gelen "kalb" sözüne atıf yapmış
olursunuz. Anlaşılan yukarıdaki iftira ve itham içerikli sözlerin sahibi olan
zat, "İnkılap" kelimesinin kökünü düpedüz yanlış biliyor veya doğru
bildiği halde (iktidar erkine yaranmak maksadıyla) yanlış söyleyerek
muhataplarına açık açık yalan söylüyor! Onlarda yanlış algılar oluşmasına
çalışıyor.
Hatta "İnkılâp" kelimesi,
"kalbolmak" şeklinde olmak üzere ve özellikle yaşlılarımız tarafından
bir deyim olarak da kullanılmaktadır. Değişmek ve dönüşmek anlamına gelir bu
deyim.
Bilindiği gibi; Arapçada iki tane
"K" harfi vardır. Bunlardan birisi kalın olarak "kaf"
şeklinde okunur, diğeri ise ince olarak "kef" şeklinde okunur. Yani
Türkçemizde aynı harfle "Ka" ve "Ke" şeklinde yazılan
sesler, Arapçada iki ayrı harfle ifade edilmektedir; "kaf" ve
"kef" harfleriyle.
Arapçada "köpek"
anlamına gelen "kelb" kelimesi, ince "k" harfi ile yani
"kef" ile, "değişme" veya "dönüşme" anlamına "kalb"
kelimesi ise kalın "k" ile, yani "kaf" ile yazılır.
Dolayısıyla; "İnkılâb"
kelimesi (Türkçede "inkılâp" şeklinde yazılır ve okunur), "kef"
ile yazılan "kelb" kelimesinden değil, "kaf" ile yazılan
"kalb" kelimesinden türetilmiştir.
Arap Dili'nin allamesi sayılan ve
bir rivayete göre aslen Türk olan Râgıb el-İsfahâni "Müfredât-Kur'an Kavramları
Sözlüğü" isimli ünlü eserinde şöyle diyor:
"Kalb: Bir nesneyi bir durumdan diğerine, bir işten diğerine ve bir
yönden diğerine döndürme... Yüce Allah şöyle buyurmuştur: 'Ve ileyhi tuklebûn = Ancak O'na döndürüleceksiniz-Ankebût/21.
İnkılâb: Bir durumdan diğerine, bir işten diğerine ve bir yönden
diğerine döndürülmek ya da dönmek. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: 'Enkalebtüm alâ e'gabiküm ve men yengalib
alâ akıbeyhi = Gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri
dönerse.../Âl-i İmrân/144)"(3).
TDK ise "İnkılâp"
kelimesini şöyle tanımlıyor:
"İnkılâp: (k kalın okunur) Ar. İnkilâb. Bir durumdan başka bir
duruma geçiş, dönüşüm"(4).
Osmanlıca Bilmek mi İktidarın Kayığına
Binmek mi?
Yabancı dillerden, özellikle de
Arapçadan dilimize geçmiş öyle kelimeler vardır ki; Lâtin harfleriyle
yazılışları hemen hemen aynı, ancak anlamları farklı farklıdır. Bu kelimeler "Osmanlıca"
ile yani Arap harfleriyle yazılması halinde bile sorun ortadan kalkmıyor. Çünkü
okunuşları, yani sesleri birbirine çok yakın. Hatta Osmanlıca olarak
yazılışları ve okunuşları (sesleri) birbirinin aynı olan ve ancak anlamları
birbirinden farklı kelimeler de bulunabilmektedir. Dolayısıyla bu problem,
Osmanlıca öğretmekle veya öğrenmekle değil, ancak yabancı kelimelere Türkçe
karşılık bulunarak halledilebilir. Esasen Cumhuriyet'in yaptığı da büyük ölçüde
budur. Elbette bazen kantarın topuzunun kaçırıldığı ve uydurukçaya sapıldığı
zamanlar da olmuştur.
Örneğin dilimize Arapçadan geçmiş
olan şu "Halik-Hâlik" kelimesini ele alalım. Bakın şimdi, bu "Halik-Hâlik"
kelimesi, yazılışı hemen hemen aynı olmakla birlikte hangi anlamlara
gelmektedir:
1. Halîk: Traş edilmiş.
2. Halîk: Tuvaletli (erkek veya kadın)
3. Hâlik: Yaratan, yoktan var eden, yaratıcı, Allah.
4. Hâlik: Helâk eden.
5. Hâlik: Helâk olan.
6. Hâlik: Miskinlik içinde ölen.
7. Hâlik: Berber
Görüldüğü gibi yukarıdaki 7
kelime de Lâtin harfleriyle hemen hemen aynı şekilde yazılıyor. Osmanlıca ile,
yani Türkçenin Arap harfleriyle yazılması halinde de aynı şekilde yazılan
kelimeler var. Mesela 1. ve 2. kelimeler Osmanlıcada da aynı harflerle yazılıyor.
5. ve 6. kelimeler de öyle. 3. ve 4. kelimeler farklı "H" harfleriyle
yazılıyor ama benim gibi Osmanlıca acemisi bir adamın bu iki kelimeyi birbirine
karıştırması işten bile değil. Yani "Allah" anlamındaki
"Hâlik" kelimesi ile "Berber" anlamındaki "Hâlik"
kelimesini demek istiyorum.
Gelin görün ki; Türkçemizde tek
"H" ünsüzü olmakla birlikte, Arapçada tam üç ayrı "H"
ünsüzü bulunmaktadır. Bunlar "Ha", "He" ve "Hı"
ünsüzleridir. "Ha" ve "He", Türkçemizdeki "Ha" ve
"He" hecelerine denk gelmekle birlikte, "Hı" sesi oldukça
farklıdır ve sanki tükürürcesine gırtlak kazınarak çıkarılmaktadır. Yani,
yukarıda görüldüğü gibi, 7 ayrı anlama gelen "Halik-Hâlik"
kelimesinin yazılışı ve okunuşu konusunda, üstüne şapka, inceltme ve uzatma işareti
namına ne koyarsanız koyun problem ortadan kalkmıyor. Hatta Osmanlıca ile
yazsanız bile ortadan kalkmıyor problem. Şu halde yapılacak şey, Türkçenin dil
kurallarına uygun olarak bu kelimelerin Türkçe karşılıklarını bulmaktır ve bu
kelimeler, "berber" örneğinde olduğu gibi bazıları yabancı dillerden
istifade edilerek de olsa bulunmuştur da.
"Hal" ve "Hala"
kelimelerindeki durum da "Halik-Hâlik"
kelimelerindeki durumdan pek farklı değildir. Bakın Lâtince harfleriyle
"Hal" şeklinde yazılan bu kelime, hangi anlamlara gelmektedir:
1. Hal: Soyma.
2. Hal: Boşanma
3. Hal: Tahttan indirme.
4. Hâl: Vücutta husule gelen ben, nokta.
5. Hâl: Annenin erkek kardeşi, dayı.
6. Hâl: Şimdiki zaman.
7. Hâl: Oluş, bulunuş, durum, vaziyet.
8. Halâ': Boş
9. Halâ': Tuvalet, ayak yolu.
10. Hâla: Hala, babanın kız kardeşi.
11. Hâlâ: Şimdi, henüz.
Görüldüğü gibi; ilk 7 kelimenin
Lâtin harfleriyle yazılışı hemen hemen aynıdır. Yazılışlarında az çok fark
bulunsa da bu sefer telaffuzları hemen hemen birbirinin aynıdır. Ya da bazıları
bu kelimelerdeki telaffuz farkını ayırt edemeyebilir. Üstüne üstlük, 1, 2, ve
3. kelimelerin Osmanlıca yazılışları da aynıdır; yani aynı Arap harfleriyle
yazılmaktadır. Tıpkı 4. kelime ile 5. kelimenin, 6. kelime ile 7. kelimenin
Osmanlıca yazılışlarının da aynı olduğu gibi(5).
Koyun Gibi Öbekleşenler ve Büsbütün
Köpekleşenler!
Şu halde "Dedelerimizin mezar
taşlarını okuyamıyoruz" ya da "Ecdadın bize bıraktığı telkin, tavsiye
ve yol göstermeleri" öğrenemiyoruz diyerek, Osmanlıcanın bazı
liselerde zorunlu, bazılarında ise seçmeli ders olarak okutulmasına alkış
tutmanın, hiç kimseye faydası yoktur. Bu, tam anlamıyla gündem saptırmak ve
algı yönetimi ile iktidarını biraz daha devam ettirmek sevdasında olan iktidar
partisinin kayığına binmek, iktidarın değirmenine su taşımak anlamına
gelmektedir.
Ha bir de Atatürk ve Cumhuriyet
ile kavgası olanların yakmış olduğu intikam ateşine körükle veya benzinle
gitmek anlamına gelmektedir. Anlaşılan iktidara finoluk ve tazılık peşinde
koşan itler, Atatürk'e ve Cumhuriyete saldırmak için her türlü kahpeliği yapıyor
bu ülkede kardeşim. İsminin başındaki Prof. unvanına aldırmaksızın, yalan bile
söyleyebiliyorlar. Bilim namusu filan hak getire bunlarda...
____________
1-
http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi104300-_Kopeklestirerek_Entegrizm.html,
2-
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27717674.asp,
3-bk.
Müfredât, s,1227, Çev. Yusuf Türker, 1. Baskı, Pınar Yayınları, İst.2007.
Ayetlerin anlamı, TDV Yayını olan Kur'aân-ı Kerim ve Açıklamalı Meâli,
Ankaar-1993 isimli eserden naklen
tarafımızca eklenmiştir.
4-
Türkçe Sözlük, c, 1, s, 1087, TDK Yayını, Ankara-1998
5-Kelimeler
ve karşılıkları Ferit Devellioğlu'nun "Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat"
isimli eserinden aktarılmıştır. bkz. Age, s, 362-3, 366, 29. Baskı, Akaydın
Kitabevi, Ankara-2012.
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.