30 Ağustos Zaferi Aziz Türk Milletine Kutlu Olsun [Ömer Sağlam]
"Kocatepe'de gün doğumu sonsuz bir sessizlik ve
bekleyiş; Mustafa Kemal bir taşın üstünde oturuyor. Arkasında ayakta Kolordu
Komutanı Bekir Sami, Fevzi ve İsmet Paşalar, Mustafa Kemal konuşmuyor,
düşünüyor...Birden gökleri yırtan, sessizliği paramparça eden topçu barajı
ateşi başlıyor. Kocatepe ara ara ışığa boğuluyor. Sonra Mustafa Kemal ayağa
kalkıyor, dediklerini kimse işitmiyormuş gibi sesleniyor: 'Rabbim! Yunanlıların
kazandığını gösterme bana, onlar kazanacaksa şu gök kubbe benim başıma yıkılsın
daha iyi. Anacığım bize dua et...' Ve gözlerinde pırıl pırıl gözyaşı
taneleri..."(1)
Bu hadise midir, yoksa benzer bir hadise midir, Hasan Rıza
Soyak da yer vermiş böyle bir hadiseye kitabında. Yaver'i Muzaffer Kılıç'ın
Hasan Rıza Soyak'a aktardığına göre; 25 Şubat 1922 akşamı Başkumandan, Afyonun
20 km. kadar güneyindeki Şuhut Kasabası'ndaki karargâhında akşam yemeğini
yedikten sonra harita üzerinde iki tarafın pozisyonunu inceler. Yaverine
Dumlupınar Mevkii ile Döğer Mevki arasındaki mesafeyi ölçtürür ve arkasından bu
noktaya kalemiyle birkaç kere vurarak "Döğer Döğer; fakat
döğemeyeceklerdir. Buradaki kuvvetleri hareketsiz kalmaya mahkumdur" der.
Demek oluyor ki; savaş taktiğini buna göre belirleyecektir Başkumandan.
Maiyetiyle birlikte gece karanlığında ve mum ışığında savaşı idare edeceği
Kocatepe'ye çıkar. Bütün karanlıkları delen gözleriyle ileriye bakar ve kendi
kendisine şöyle mırıldanır: "Allah Türk Milletini ve Ordusunu
koruyacaktır!"
26 Ağustos 1922 günü Başkumandan dürbünüyle düşman
tahkimatını seyrederken Türk topçu ateşi başlar. Mustafa Kemal o anda şu emri
verir: "Tek bir mermi kalmayıncaya
kadar ateşe devam edilsin!" Komutanların tereddütleri üzerine,
"cephane ikmalini düşmandan yapacağız ve yarın öğleden sonra Afyon'da
olacağız" der. O anda herkes şüphe ve tereddüt içinde birbirinin yüzüne
bakar ama ertesi gün, yani 27 Ağustos günü öğleden sonra hep birlikte
Afyon'dadırlar.
30 Ağustos günü ateş hattına çok yakın bir mesafedeki
Zafertepe'de Türk piyadelerinin ileri harekatını izlemektedir. Birden bire
"Allah, Allah" sesleri yükseliyor. Askerlerimizin süngüleri batmak
üzere olan güneşin kızıl ışıkları altında alev alev yanıyor, ölümü hiçe sayan
kahramanlarımız, düşmanın üzerine ateşten bir çığ gibi iniyor. Bu anda Büyük
Komutan elindeki sigarayı atıyor; ayağa kalkıyor, siper içinde dimdik duruyor.
Bu, çok sevdiği, üzerlerine titrediği askerlerine karşı bir saygı duruşudur,
gözleri nemlenmiştir. Eliyle muharebe alanını göstererek bağırıyor: "Hacı
Anesti (Yunan Ordusu Başkumandanı Yorgo Hacianestis) mağrur kumandan!
Neredesin, gel de ordularını kurtar!(2)
...
26 Ağustos 1071, hiç şüphesiz Türk tarihinin en önemli dönüm
noktalarından birisidir ve Malazgirt Zaferi, Türklerin en önemli zaferlerinden
birisidir. Hatta bana göre en önemlisidir. Zira üzerinde yaşadığımız bu
toprakları, o zafere borçluyuz. Bu sebeple devlet erkanının 26 Ağustos günü
Malazgirt'e akın etmesini önemsiyorum. Gelin görün ki; 30 Ağustos 1922 de Türk
tarihinin önemli dönüm noktalarından birisidir. Zira Malazgirt Zaferi ile elde
ettiğimiz vatanı, 30 Ağustos 1922 tarihinde verilen Başkumandanlık Meydan
Savaşı sonunda kazanılan zaferle düşman işgalinden kurtardık biz.
Tarihçiler, Alparslan komutasındaki Türk Ordusu'nun 26
Ağustos 1071 günü kazandığı Malazgirt Zaferi için "Yurt Açan", II.
Kılıçarslan komutasındaki Türk Ordusu'nun 17 Eylül 1176 günü kazandığı
Miryokefalon (Gelendost) Zaferi için "Yurt Tutan", Mustafa Kemal
komutasındaki Türk Ordusu'nun 30 Ağustos 1922 günü Dumlupınar Meydan Savaşı ile
kazandığı zafer için "Yurt Kurtaran" derler.
Dolayısıyla; bu zaferlerin hepsi de değerlidir ve birbirinin
alternatifi olamazlar. Bu sebeple birisinin, devlet erkanının katıldığı
gösterişli törenlerle kutlanmasına karşılık, birisinin sade bir mesajla
anılması büyük haksızlıktır.
Hele hele yakın zamanlara kadar çok gösterişli törenlerle
kutlanan 30 Ağustos Zaferi'nin, adeta Malazgirt Zaferi'nin gölgesinde
bırakılırcasına gündemden düşürülmesi ve önemsizleştirilmesi, Türk Milleti'ne
ve Türk Ordusu'na yapılmış büyük haksızlıktır.
Unutulmasın ki; Malazgirt Zaferi'ni kazanan ordunun içinde
Uzlar ve Peçenekler gibi Müslüman olmayan Türk unsurlar da vardı. Oysa, 30
Ağustos Zaferi, hemen tamamı Müslüman olan bir ordu tarafından kazanılmıştır.
Ünlü şairimiz Yahya Kemal, 30 Ağustos Zaferini kazanan Türk Ordusu'nu şöyle
nitelendirir şiirinde:
“Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi,
Senin uğrunda ölen ordu budur yâ Rabbi,
Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,
Gâlib et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın”
Bu bakımdan, dini hassasiyetleri önemsediğini söylemleriyle
ve eylemleriyle ortaya koyan mevcut iktidarın, 30 Ağustos Zaferi'ni
önemsizleştirme gayretleri bir çelişki olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ömer Sağlam 30.8.2019
1-Yrd.Doç. Dr. Ali Güler, Atatürk ve İslam, Halk Kitabevi
Yayını, İstanbul, 2016,s,91-92.
2- Hasan Rıza Soyak, Atatürk'ten Hatıralar,8. Baskı,Yapı
Kredi Bankası Yayınları, İstanbul, 2016,s,134-135.
Parantez tarafımızca konulmuştur. Anadolu'da Mustafa Kemal
Paşa'nın "Hacı Anesti; mağrur kumandan! Neredesin, gel de ordularını
kurtar!" şeklindeki sözleri, "Hacı Anesti, işte şimdi s..m. senin
ananı!" şeklinde darb-ı mesel şeklinde anlatılmaktadır. Hasan Rıza Soyak,
Türklerin taarruz edebileceklerine inanmayan Yunan Başkumandanı Hacı
Anesti'nin, izinli olarak geldiği
İzmir'de, Mustafa Kemal Paşa'nın yukarıdaki sözleri söylemesinden az önce gazetecilere "Karşımda Mustafa Kemal diye
birini göremedim" şeklinde açıklamalar yaptığını dipnot olarak vermiş
kitabında. İhtimaldir ki; Mustafa
Kemal'in; telgrafla Hacı Anesti'nin bu sözlerinden haberi oldu ve bu sebeple
Zafertepe'den o sözler ile seslendi kendisine...(ö.s)
ALINTI YAPMAK İÇİN
- Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
ESER EKLEMEK İÇİN
- "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
YORUM YAZMAK İÇİN
Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.