Malazgirt Bizans Kapı Yalanlarıyla Hainlerce Yok Edilen Büyük Taarruz [Günay Tulun]


Acaba Ata'mın öz parasıyla kurup halkına armağan ettiği toprakları; şahsi, ailesel ve YYKY'lerinin çıkarı için yok eden ve üzerine saray yaptıranların baktığı yerden, biz "Gerçek Türkler" ve "Türkiye'nin Gerçek Sevdalıları" çok mu aptal görünüyoruz. 

Bugün 26 Ağustos!
"Türk Ulusu"nun ulusal bayramlarını yok etmenin peşinde koşanlar, "Türk Ulusu"nun önemli bir zaferini bu densizliğe alet eme çabasındalar. Zaferi bir başka zaferle örtme oyunu son birkaç yıldır geldi akıllarına... Baktılar ki işler amaçladıkları rotadan çıktı, "Gelin şu Türklere bir de bu oyunu oynayalım." dediler. Yanlarına da Türk milliyetçisi olduğu savıyla Türklük ülküsüne bağlanmış kitleleri kandıran adamı ve onun "Hakkı âliniz var, emriniz olur efendim"cilerini de alıp "Karagöz Tiyatrosu" ile gölgeler sahnesinde milliyetçilik oyununa başladılar. Biraz uzun bir cümle olacak ama ülkemizin Dünya üzerinde nasıl savrulduğunu anlamak için şu sözler okunmalı:
"Adamlar bir gün İsrailci, bir gün Fetullahçı, bir gün bir başka tarikatçı, bir gün Kürtçü, bir gün Gürcücü, bir gün Amerikancı, bir gün Avrupacı, bir gün Rusçu, bir gün Arapçı, bir gün İrancı, bir gün Çinci, bir gün Yunancı, ara sıra da Türkçü olup ülkemizi oradan oraya savurup durmaktalar.". 
Kol kola halay çekilen terör örgütlerini unuttum sanmayın. 

GELİN TANIŞ OLALIM 
Mevlana Hazretlerinin söylediği gibi önce tanışalım. Ben kendimi anlatayım, daha sonra da siz kendinizi kendinizle tanıştırırsınız. Bana anlatmanıza gerek yok! Çünkü önemli olan, herkesin kendini bilmesi, kendini tanıması...
Günahım ve sevabımla Yüceler Yücesi Allah'ın kulu, hayranı olduğum iki insandan biri olan Hazreti Muhammed Mustafa sallallahu teala aleyhi vesellemin işaret ettiği yolun yolcusuyum. Hayranı olduğum ikinci ve son kişi olan Mustafa Kemal Atatürk'ün şekillendirdiği Türk milliyetçiliğine inanırım. İnsanlık onurunun zedelenmemesi için düşüncelerini korkmadan açıklayan, doğaya saygılı, vatanına âşık, Türk oğlu Türk Tulun Bey'in bu yüzyıldaki torunlarından biriyim. Yani, bu satırların sahibi olan ben, Türk milliyetçisi geçinenlerin % 99'undan daha Türk'üm ve Türkleri ilgilendiren birçok konuda söz söyleme hakkı olanlardan biriyim. Şu da iyi biline, eğer Osmanlı yaşasaydı hem seyyid hem de şerif olarak maaş bağlananlardan biri olacaktım. Buna rağmen "Osmanlı"nın yaptığı kötülükleri hiç sakınmadan yazarım.  

MALAZGİRT EFSANESİ
Büyük Selçuklu Devleti'yle, Anadolu Selçuklu Devleti'ne saygım ve sevgim büyüktür. Genç yaşında ölen Alparslan Gazi'yi de çok severim. Türk tarihini hayalci kafaların ürettiği kitap ve anlatılardan öğrenenler, milliyetçiliğin olmazsa olmazı sandıkları küfürlerini biraz içlerinde tutsunlar ve bu yazıyı dikkatle okuyup buradan aldıkları bilgilerin doğrulamasını gerçek kaynaklara bakarak yapsınlar. Gerçek dedim! Aslı astarı olmayan, inanıp savunanı bazen mahcup çokca da rezil eden uydurmalar değil!

Malazgirt'le ilgili çok kısa birkaç şey yazacağım.
Anadolu'nun kapılarının Türklere, Malazgirt Meydan Savaşı'ndan sonra açıldığı koskoca bir yalandır. Kendisini milliyetçi sananların bu iddiayı ikide bir dile getirmesi saçmalıktan, cehaletten başka bir şey değildir. "Türkler Anadolu'da işgalcidir." diyen Yunan ve Ermenilerle ortak gibiler.

Türkler, Anadolu'ya her istediklerinde girmişler; Sakalar Romanya'ya dek uzanmış, Uz ve Peçenekler nedense tarihçilerimizin Bizans demekte ısrar ettiği İmparatorluk Roma'sının içindeki kavimlerden biri olarak askerlik bile yapmışlardır. Yani Anadolu'nun dibinde yaşayacaksın ama Anadolu'ya adım atmayacaksın. Anadolu'da yaşayacaksın ama Anadolu'ya hiç gelmemiş olacaksın! Geçin Beyler geçin! Üstelik bu yazdıklarım, örneklerden yalnızca üçü...

Tarihi çarpıtan bu kitle, Cumhuriyet'le Osmanlı'yı olur olmaz bahaneler, saçma sapan nedenler ve uydurulmuş olaylarla kıyaslaya kıyaslaya, milletin yarısını Osmanlı'ya diğer yarısını da Türkiye'ye düşman etti. Şimdi de Cumhuriyet'le Anadolu Selçuklularını ısrarla karşı karşıya getirerek Selçuklu'ya düşman edecekler. Sanki istedikleri de bu!..

Atalarım Tulunoğulları bile defalarca Hatay'da ve çevresinde boy göstermişler; Hatay, Adana, Mersin derken Silifke'ye dek uzanmışlar, burada Roma İmparatorluk Ordularını perişan ederek bölgeyi yurtlanmışlardır. Tulunoğulları Devleti 905'te son bulduğuna göre, Türklerin Tulunoğullarıyla birlikte Malazgirt'ten kaç yıl önce Anadolu'da oturduklarını varın siz hesaplayın. Tulunoğulları yıkıldıktan sonra da oradaki Türkler buharlaşıp uçmadı ya!.. O bölgede yaşamaya devam ettiler. 
Bu da çok sayıdaki örnekten yalnızca biri...

Tabii ki bu tarih de Türklerle Anadolu'nun birlikteliğini anlatmakta yetersiz kalır. Yazılarımı devamlı okuyanlar bu konuya birçok makaleyle değindiğimi hatırlar. Okumamış olanlarsa internet üzerinden o yazılara ulaşabilirler.

Anadolu'nun birçok yerinde Türk kavimlerinin damgalarını bulursunuz. Tekrar tekrar anlatmayacağım. Konuyu işlediğim yazılarımdan herhangi birini, örneğin, TRAKLARDAN TİWANAKU'YA adlı fotoğraflı makaleyi sonuna dek okuma sabrı gösterirseniz bana hak vereceksiniz. 

Bu konuda yazacak çok şey var ama bırakın o çok şey ifade eden uzun yazıları, kısaları bile okumaya tahammül edemeyen bir hastalıkla malul olduk. 

BUGÜN HÂLÂ "BİZANS DEVLETİ"NDEN BAHSEDENLERİN DİLLERİNİ YIKAMALI 
Evet evet! İşkenceden ve insan onuruna aykırı hiçbir işlemden hoşlanmadığım için, hâlâ Bizans Devleti'nden söz edip, geçmiş kuşaklara yaptıkları kötülüğü yeni kuşaklara da yapanların dili mutlaka yıkanmalı. Hiç merak etmesinler, ceplerinden tek kuruş çıkmayacak. Sabun giderlerini, hiç doğmamış, doğmadığı için de ölmemiş Bizans Devleti (!) karşılayacaktır. 

Bugün, Malazgirt'i andıklarını sanan bir dolu cahil ve antitürkist provokatör Bizans'tan bahsedip durdu. Bilerek mi bilmeyerek mi Türklüğe bu düşmanlığı yaptıklarını düşünüp bulmanız gerekir. Türklerin Bizans denen şehir devletini yenmesi ve uzunca bir süre sonunda da yıkması mı büyük olaydır, yoksa Roma İmparatorluğu'nu yenmesi ve yıkması mı?

Aşağıdaki adreslerdeki yazıları okursanız ne demek istediğimi daha iyi anlatmış olacağım. Bu konuyu da o kadar çok dile getirdim ki size hangi yazıyı önereceğimi bilemedim. Eğer konuya ilgi duyuyorsanız "Tarihin Habercisi Dergisi"ni açın, orada sol yandaki fihristten "Romalı İstanbul Noktürnü"nü seçin ve o bölümdeki 35 yazıya bir göz atın. 

Kolaylık olması için sıralamadaki ilk 10 yazının adresini vereyim. 
Beğenirseniz konuya ilişkin diğer 25 yazıya da oradan devam edebilirsiniz. 

GELELİM BÜYÜK TAARRUZ KONUSUNA
Özellikle çok kısa söz edeceğim.
Bugün "BAĞIMSIZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN KURULUŞ YOLUNUN İNŞA EDİLDİĞİ GÜN"dür. AKalPe ile MHP el ele vermişler bize bugünü unutturmaya çalışıyorlar. İktidardaki bu iki partinin ikisi de koyu bir Türkiye Cumhuriyeti düşmanıdır. Nereden mi çıkarıyorum?
Ben hiçbir şey çıkarmıyorum!
Her dakika kendileri söylüyorlar.
Her dakika Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak için yeni bir maraza çıkarıyorlar.
Eğer Türkiye'yle ilgileniyorsanız "Atatürk Romansı"nın içinde yer alan "TÜRK'ÜN EN BÜYÜK SAVAŞI"nı sonuna dek okuyun. Orada Çanakkale dâhil tüm gerçekler var. 

Yıllardır, yazılarımda sizlere aktardığım birçok doğrunun son dönemlerde dile getirilir olması beni çok mutlu kılıyor. Burada önemli olan  "Önce ben demiştim!" meselesi değil, yorumcu ve gazetecilerin artık bu konulara da el atma cesaretini bulabilmesidir. 

BİR ŞİİR"
Yazıyı, "İnsan ve Sanat Dergisi"nden aldığım Yusuf Ziya Ortaç'a ait ünlü AKDENİZ'E şiiriyle kapatıyorum. Belki okuyan olur ve okurken, o günlerin ne dehşet olaylar içerdiğini tahayyül eder diye....
26 Ağustos, gece sabaha karşı,
Topların çelik ağzı çaldı bir hücum marşı.
Bu ölüm bestesinin içinde yandı dağlar,
Altüst oldu siperler, eridi demir ağlar.
Fırtınadan yeleli, yıldırımdan kanatlı,
Alevlerin içinden geçti binlerce atlı.
Çığlıkla, iniltiyle sarsıldı, köşe bucak,
Savruldu gökyüzüne: Kafa, kol, gövde, bacak!
Rüzgârlarla atbaşı yarış etti bu akın,
Şimdi yakınlar uzak, şimdi uzaklar yakın!
Akdeniz, ayakları altında ordumuzun,
Mavi bir atlas gibi serilmişti upuzun.
Çekti Kadifekale al bayrağını yine,
Güzel İzmir büründü yine eski rengine.
Süngüler ilk amaca tam on dört günde vardı,
O gururlu alınlar yere düşüp yalvardı. 
SON SÖZ
Makalenin tümünü, derinlere inmeden yazdım. 

Bunun nedeni, geçmişte bu konuları çok defa ele almış olmamdır.
Yalnız bir konuda farklı davranacağım. Ne kadar yazmış olsam da bir türlü cevap bulamadığım birkaç şey var. İkisini mutlaka sormam gerek! 

Tabii ki cevap almamam da mukadder... 

1- 18 ada ve bir kayalık grubumuzu -ki içlerinde İstanbul'daki Büyükada'nın 5 katı büyüklüğündeki adalar ve ada olarak söz edilmesine karşın adalar grubu olanlar var - Yunan'a kim, hangi amaçla ve nelerin karşılığında verdi? 
2- Ormanlarımızı kimler, hangi amaçla yakıyor, müdahaleler neden gecikiyor, söndürme işi neden; bilgisiz, deneyimsiz YYKY kökenli bir mimarlık firması üzerinden uçaksız, helikoptersiz, deneyimsiz, ayrıca Kazdağları'nı yok etmeye çalışan - ki aslında çalıştırılan demek daha doğru olur - Kanadalıların hemşehrilerine, ne malum belki de kendilerine yaptırılıyor? Neden neden neden?

Malazgirtçiler, Osmanlıcılar, ulusal sözüne bile kızan "En Millî Milliyetçiler"! 
Nerdesiniz?
Süvariler


  BİLGİ NOTU 
- "KİM KİMDİR ? Yusuf Ziya Ortaç 1" - "KİM KİMDİR ? Yusuf Ziya Ortaç 2"
YYKY "Okunuşu: Ye Ye Kap Ye!" (Anlamını bilmeyen kalmamıştır 
ama bir kez daha yazıyorum): Yandaş, yoldaş, koldaş, yağdaş...


 Günay Tulun 26.8.2019

  • ALINTI YAPMAK İÇİN

    • Yazarlarımızın makaleleri ve Sayın Günay Tulun'a ait şiirlerin, "Radyo-TV ile diğer basın ve yayın organlarında" yayım ilkesi: Önceden haber verme, eserin aslına sadık kalma, eser sahibiyle alıntının yapıldığı yer adlarını anlaşılır bir açıklıkla belirtmektir. Yayın öncesi bildirim imkânının bulunamadığı aniden gelişen durumlardaysa nezaket gereği, [sessizliginsesi.tr@gmail.com] adresine yayın sonrası bilgi gönderilmesini rica eder; tüm yayınlarınızın başarılı geçmesini dileriz.
  • ESER EKLEMEK İÇİN

    • "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm basılı ya da dijital yayın sayfalarında halkımızın geniş dünya ilgisine uygun olarak her türlü konuya yer verilmiştir. Yayınlanan fotoğrafların büyük bir kısmı "Kadim Okurlarımız" tarafından gönderilmiştir. Fotoğraf ve çizgi resimlerde "İlişkinlik-Telif Hakkı" konusunda tereddüt oluştuğunda bu eserleri yayından çekme hakkımız saklıdır. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"na ait tüm gazete, dergi, site, blog gibi yayın araçlarında yayınlanan makale ve diğer yazı türleriyle fotoğraf, resim, yorum gibi her türlü eserin; üçüncü şahıs, kurum ve kuruluşlara karşı her türlü sorumluluğu, bu eserlerin sahibi olan yazar, gönderici ve ekleyicilerine aittir. "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"nun yayın organlarına kayıt edilen ya da kaydedilmek üzere gönderilen eserlerin, telif hakları konusunda problemsiz olmaları önemli ve gereklidir. Yayın Kurulu, gönderilen eserleri yayınlamaktan vazgeçebileceği gibi, dilediği yayın organlarından birinde ya da hepsinde aynı anda ya da değişik zamanlarda yayınlayabilir, yayınlamak isteyen üçüncü şahıslara, tüzel kişiliklere ve kurumlara onay verebilir ya da onlar tarafından yayınlanmasını engelleyebilir. Yalnız şu unutulmamalıdır ki bu eserler, okura saygı kuralı gereği Türkçe kurallarına uygun olmalıdır. Yazılar yayınlandıktan sonra, yazar ya da ekleyicisi; istifa, uzaklaştırılma, çıkarılma dâhil herhangi bir nedenle yazı göndermesi sonlandırılmış olsa dahi "Sessizliğin Sesi Grubu"yla "Yazarlar ve Ozanlar Grubu Yayın Kurulları"nın oy birliği içeren onay kararı olmadan eserlerinin kayıtlarımızdan ihracını isteyemez, istediği takdirde bunun reddedileceğini en baştan bilmelidir. Gönderici ve yazarlarımızın bu konuya önceden dikkat etmeleri, ileride ihtilaf doğmaması için baştan eser göndermemeleri gerekmektedir. Yayın organlarımıza ekleme yapanlar, bu konudaki sorumluluklarını okumuş ve kabul etmiş sayılacaklardır. Uzun süre yazı göndermeyen ya da yazmayı bırakan köşe yazarlarımızın o güne kadar gönderdikleri tüm yazılar "Konuk Yazarlar" bölümüne aktarılarak yeniden yazı göndermeye başladığı güne kadar köşesi kapatılır. Köşeyi kapama ya da kapatılan köşeyi açıp açmama konusunda karar sahibi, "Sessizliğin Sesi Grubu" ile "Yazarlar ve Ozanlar Grubu"dur. İhtilaf durumunda, İstanbul'un Kadıköy Mahkemeleri yetkilidir.
  • YORUM YAZMAK İÇİN

    Sayın Okurlarımız: Yorumlarınızı; Grubumuza ait "Google, Yahoo, Mynet, Hotmail, TurTc " ve diğer posta adreslerimize göndermek yerine, "Yorum bölümü açık olan sitelerimiz"deki; yorum yazmak istediğiniz yazının alt kısmında yer alan "Yorum", "Yorum Yapın", "Yorum Yaz" veya "Yorum Gönder" tuşlarını kullanarak doğrudan kaydetme olanağınız bulunmaktadır. Yazacağınız yorumlarınızın; gecikmeksizin, anında yayına girmesini dilerseniz bu yolu tercih etmenizi, saygılarımızla öneririz.

TÜM SİTEYİ DİLDEN DİLE ÇEVİRMEK İÇİN, "DİLİ SEÇİN"İ TIKLAYIN