Bakın, hiç kimsenin yediği, içtiği, gelmişi, geçmişi, karakterli ya da karaktersiz oluşu beni hiç mi hiç ilgilendirmez. Yalnız konu sevgili ülkem Türkiye olduğunda,
o insanın ülkemi yönetip yönetemeyeceğini yine hakaret etmeden ama örnekler vererek anlatmam farz olur. Ta geçmişe inmeyeceğim. Hemen çok çok yakından 31 mart 2019 seçimlerinden örnekle yola çıkıp sizleri düşünmeye davet edeceğim.
Nasıl olduğu zor anlaşılır bir şekilde ülkemin yönetiminde elinden tutularak yukarılara taşınmış Bay Binali; bildiğiniz gibi, İstanbul seçimlerindeki en güçlü belediye başkan adayıydı. İsmini bile düzgün yazamıyordu ama adaydı işte... Üstelik, her şey ama her şey emrinde ve elinin altındaydı. Kaybetti!
O seçimlerde, ana okulu çocuklarını dahi güldürecek “yasal bahaneler” imal edildiğini aklı cebine kaçmışların dışındaki herkes biliyor. Bilemediğimizse hangi kentte, hangi ilçede, hangi köyde, hangi sandıkta nelerin döndüğü; hangi trafoya hangi kedi grubunun girdiği... Konumuz İstanbul olduğu için o, “olmuşsa bile olmamıştır” konusunu bir yana bırakıp İstanbul'a bakalım.
Sayımları bir türlü bitirtilmeyen ve sonunda da emirle tekrarlattırılan o seçimler sırasında, 31.186 oy sandığına giren 8.866.614 zarfın içindeki 35.466.456 oy pusulasından; Binali Yıldırım’ı seçmek için verilen oyların bulunduğu pusulalar çalınmış (!) ve bu olay, bazılarının “Süperman'ın X ışınlarından esinlenerek üretilmiş gözlerinin" bir bakışıyla saptanmıştır.
Hırsızlar çalmakla yetinmemiş, kaçacakları yerde, o oy pusulalarının yerine, bir koşu gidip, bir matbaada yeni oy pusulası bastırmışlar. Sonra gelip bunları 31.186 sandıktaki 35.466.456 pusulanın bulunduğu 8.866.614 zarfın içine yerleştirmişler. Anlaşılmasın diye o 8.866.614 zarfı güzelce kapamışlar ve yeniden 31.186 sandığa atmışlar.
Her şeyden habersiz tüm sandık kurulları, o 31.186 sandıktaki 8.866.614 zarfı yeniden çıkarıp onlarca gözlemci huzurunda açmış, içindeki 35.466.456 oy pusulasını yine onlarca gözlemci huzurunda masalara döküp saymışlar ve onlarca gözlemci huzurunda anlamışlar ki, "Oylar çalınmış!".
Hatırlarsanız, oy hırsızlığını ortaya çıkarmak için eline pertavsız alıp sandıklara koşturan çok sayıda "Hafiyesi Mahmut" olmuştu. Onların hiçbiri; çaldıların mucidi Bay Binali, hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şey oldunun mucidi Bay Ali İhsan ve Yüksek Seçim Kurulu'nun bağımsız (!) hatta özgür (!) Bay "Hafiyesi Mahmut"ları kadar başarılı olamadı.
Efendim o sandık kurcalama ve doldurma işlemlerini rekor zamanda yapan kadroları da mutlaka ödüllendirmeli. Haklarını yememek gerek. Malum ya bu iş, oy işi... İş oy olunca, bir de işin içinde AKalPe olunca, AKalPelilerin son seçimde çokça söylediği ve İsmet Yılmaz'ın başını çektiği cümledeki gibi, "Rûz-i mahşerde sorulur hesabı"...
GUINNESS REKORLAR KİTABINA GEÇMESİ GEREKENLER
Ayrıca Bay Binali'nin söylemlerinin de Guinness rekorlar kitabına alınmasını, rahmetli Özal'ın sözcükleriyle "hem aççık hem de seççik" olarak teklif ediyorum. “Birinci Teyyo Pelvan”ı geçti“ İkinci Teyyo Pelvan”la yarışıyor.
Bunu değerlendirmek gerek!
Bence Kaptan Kirk'in emriyle Mr. Spock'la birlikte Scotty yapmıştır bu işi... Mutlaka pusulaları ışınlamışlar ve zamanı da foton torpilleriyle önce geri sonra ileri alarak bu işi halletmişlerdir. "Halletmemişlerse de halletmişlerdir mutlaka!".
Bak bak bak!
Utanmadan bir de sağ yanda durmuş bizi tiye alan koyu bir sohbet yapmaktalar. Ayıp!
GALİP SAYILIR BU YOLDA
Bence bu çabalar Sayın Ekrem İmamoğlu'nun seçim kazanmasından da önemli. Anlayacağınız, galip sayılır bu yolda mağlup! Zaten sekiz yüz bin oy fark ne ki! Bir milyon bile değil! Önemsiz!
Gülmeyin be!
Ne gülüyorsunuz?
Gülmeyin gülünecek hâllere!..
ZIRVADA ZİRVE: ÇALDILAR
Size çaldılar diyorsak, çalmışlardır.
Sanırım çaldılar!
Bir şey olmamışsa bile mutlaka bir şeyler olmuştur.
Mutlaka çalmışlardır.
Ben öyle sanmıştım.
Çaldılar.
Yok canım çalınma yok, ben onu siyaseten söyledim.
Çaldılar, benim oylarımı çaldılar.
Hırsız bunlar!
Çaldılar! Canım çalmamış olsalar bile çalmış olmaları gerekir.
Muhtemelen bir şeyler oldu!
Çaldılar demek zorundaydım.
Tabii canım, çalamayacaklarını ben de biliyorum ama öyle söylemek zorundaydım.
Çaldılar, benim oylarımı çaldılar!
Ben bu işten anlarım. Mesleğim mühendislik.
Çaldılarrrrrrr!
Bu itiraf içeren sözlerin hiçbiri bana ait değil.
Bu sözleri her illegal konuya adapte edebilirsiniz.
Durun daha bitmedi, bir itiraf daha var!
Sokaklarda bağıran o 3-4 yaşındaki çocuklardan biri de bizim mahallede...
Hayat çok garip! İnsan, hayal bile edemeyeceği öyle garipliklere şahit oluyor ki!
Örneğin şu nemalanma aşkı... Öylesine iğrenç ki; görünüme aldanmamamız gerektiğini hatırlatıp, insan sandıklarımızın cüruftan ibaret olduğunu gösterip üzüyor bizi...
SON SÖZ
Aslında söylenecek ve anlatılacak o kadar çok olumsuzluk var ki...
Anlattığım bu tek örnek bile anlayanlar için korkunç!..
Birincisine bakınca ikinci adamın nasıl biri olduğunu hemen anlıyor insan.
Böyle olunca da söylenecek ne kalır ki?
Hadi son söz şu olsun:
Türkiye'm seni öyle çok seviyorum ki, anlatamam! Hırsızlarına, provokatörlerinin promosyonlarına, gerçek ve politik fahişelerine bile âşığım.
Günay Tulun 17.9.2019/22.19